SENDE KAFİLENİN İÇİNDESİN
Bu dünyada her şey çift yaratılmıştır. Her çift birbirine âşıktır.” Hz. Mevlâna
“Her şey zıddıyla yaratılmıştır ve her zıt birbirine düşmandır.” G.F.W. Hegel
SARSINTI
Söz bazen sarsar. Hiç beklemediğiniz anda kendinizi bir kelamın başlattığı bir sarsıntının içinde buluverirsiniz. İnsanlığa duyduğunuz güven ve umut bir zaman aralığı için kaybolur. Yapmamız gereken şey, bunca debdebede, kendimize düşman yaratmak mı? Öyle ya atamız Kabil ne de olsa! Bu kompleksle insanın kendisi olamayacağı bir toplumda, parlak ve insani bir gelecek hayal edebilir miyiz?
DERİNDEKİLER
Oysa yürek dişil bir organdır. Asalak görülür. Karmaşanın giderek arttığı kesindir. Delaletteki yollar, yalan olmuş. Dış ırk “Çünkü onlar para getirir.”
Gökyüzü bu yüzden onlarındır. Hüküm erkeğindir. Dünyayı anlama bu kıtlıkta dönmez! Sorun dünya değil, erkeklerin kadınlarla olan ilişkisidir. Dünya sorununa dönüşür. Bu çatışma, acı ve karmaşa, sefaletten hakaretten anlama dönüşmelidir. Kendinizi soyutlayarak yaşamazsınız. Başkasının deneyimi sizi hakikate götürmez. Daha fazla çatışmayı ve hüznü besler. Bu da ‘Derinliğe’ sığmaz. Biriktirilen ‘Ben’dir. Beraber yol aldığınız kişilere şefkat niteliğini yakalayamayan, savruk sevgiden yoksun konuşmalar, kâinatı dolaşır ve sizi bulur. Sonra söylemlerinizle sınanırsınız. Propagandaya dönüşen bu sözler ve fiiller bir zekânın ürünü elbette olamaz. Ne dine ne de hakikati görmüş tatmış birine de ait olamaz. Gündelik yaşamınızda işlemeye başlayan bu çark bir ‘Deli öfkeden’ ibarettir.
BULAMAZSIN BENİM GİBİ SEVENİ
Huyumun en önemli tarafı, ince ruhlu olarak musikiye karşı son derece düşkünlüğüm. Fısıldıyorum “Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın…”
“Hayat bir gün gelir harcarlar seni eskimiş şal gibi satarlar seni, vefasız kullardan vefa bekleme, kıymetsiz bir pula satarlar seni.”
Saç baş yoldurur; bulamazsın diye diye…
Modern yaşam sartmalında, kadınlık çöküntü halindye ya erkeklik? Erkek ve kadını yaşam yolunda ayırmak olanak dışı. Manevi fesada bulandığımız hakikatken, dünya ahlak buhranıyla boğuşuyorken bu iki ‘İnsan’ türünü karşı karşıya getirmek? Noksanlık bizim asıl vasfımız. Yanlışımız sorumluluklarımızı birbirimizin üzerine yıkışımız. “İnsan Allah’a yaklaştıran, mahlûkatı ilahiyeye şefkattir.” Cemiyette eksikliklerin meydana gelişi kadın ya da erkeğin üzerinden tezahür edemez. Öyle değil mi? Bizim musikimiz; görgüsünü, varlığını, hünerini, neşesini, vefasını istiğnayla korur. Ahenkten uzak olan, inkârda inat eder. Yavan ve kurudur. İşin kahvaltısı, çöp dökmesi ev düzeni, para getirmesi vs. sınıflandırılamaz. Her fert memur olduğu işle namuskâr olursa hem kendine hem de cemiyete hayrı dokunur. “Kadın erkek diye ayrıldık diyen yandı.” Hz. Mevlâna.
Öyle ya geçmişten bu yana kadın ya tarlada çalışmış ya hayvan bakmış ya el işi yapmış veyahut konken masalarında vakit öldürmüştür. Buna karşılık erkek de aynı oyalanmalarla hayatına devam eder. Bugünün kadını, kahvaltı hazırlayıp kendi yiyemese de meşgalenin hiç değişmediğini görebiliyoruz.
TALİHİM YOK BAHTIM KARA
Ne yapıldığının ne yaptığımızın farkında olmak için birlikte inceliyoruz. İnsan ilişkisini çok ciddi olarak değerlendiriyoruz. Bu bir zorunluluktur. Yüzleşmek. Nihayet gönlünüze ‘Baharı’ getirenlerle yaşamak için yeniden yenilenmek gerekecek. Hazzın zincirleri koparması insan vasfını parçalara böler. Konuşurken dilimize gelen bazı şeyler güçsüzlüğümüzü ya da anlayışsızlığımızı açıklar. Elbette birinin alçakgönüllülüğünden değil, birinin fakirlikten hiçbir şey anlamamasından daha rahat, bir başkasının kendi erkek hegemonyasını felsefe haline getirmesinden daha alçaltıcı bir şey olamaz. Yaşadığımız zamanın büyük filozofları moda ikonları şarkıcılar vs. sözün içinden taş katılığını çıkarıp alabilmek…
Çünkü söz bu taş katılığının kıvamında acıtır.
MAHKEME
Bu safsatalar asrı ne sevgiye inanıyor ne saygıya…
Bu türden beylik sözler, dünyevileştirilmiş ergenlik meselesidir. İnsan deyince yüreğim şunu duyar. Saygı, saygı saygı… Bu patavatsız yaşam karşısındaki çaresizliğimiz bizi insani olan, vicdani olan ve fıtri olan idealden ve güzellikten alıkoymaya! Modern yaşamın, rahatlığı pençesinde kıvranırken, sizler konuşmaya elbet devam edeceksiniz. Ama bu kez “Yaşasın insanlık” diye bağıran biz olacağız.