YEŞİL BİNALARDAN TERTEMİZ DÜNYAYA
Yenidünya düzeninin konuşulduğu bugünlerde “Sağlıklı Kentler” kavramı içinde yer alan “Yeşil Sertifikalı EVLER veya “Yeşil Bina” oluşumları hız kazandı. Mevcut mimari ve inşaat sektöründe hızla gelişmeye ve teknolojisini oluşturmaya başlayan bu oluşum, kaynakları sınırlı hatta tükenmeye başlayan gezegenimize bir çare olacak mı hep beraber göreceğiz.
Ekonomik ve çevresel değerler göz önüne alındığında, yeşil binalar dünya çapında ivme kazanmaya devam ediyor. Bugün “kirlilik” dediğimiz karbon salınımının kaynağının sadece insanlar ve hayvanlar olmadığı anlaşılmış durumda olup, mevcut yapıların da sebep olduğu vurgulanmaktadır. Hatta dünya üzerindeki tüm yapıların, kirlilik oluşumundaki oranının % 38 gibi etkin rol oynadığı görülmüştür. Dünyayı zehirleyen bu karbon salınımlarını bir an önce en aza indirmemiz, enerji ve kaynak kullanımını sınırlamamız, plastik kullanımını azaltmamız, dönüştürmemiz veya bırakmamız, yeşil alanları mümkün olduğunca arttırmamız için “Yeşil Bina” uygulamasına hızlıca geçilmesi gerekmektedir.
Peki Yeşil Bina Nedir?
İçinde yaşadığımız binalar mevcut çevre üzerinde doğrudan veya dolaylı belli bir etkiye sahiptir. Binalar gerek yapılma tarzı gerekse malzemesi bakımından çevreye bir miktar karbon salınımı yayarlar. Binaların yapımı sırasında, kullanım aşamasında, yıkılması veya yenilenmesi durumunda, hem çok fazla enerji tüketilir hem de hem çok fazla atık ortaya çıkar. Özelikle beton malzemeli binalar en fazla karbon salınımı yapan binalardır. En az karbon salınımını ise ahşap, doğal taş ve kerpiç malzemesi sağlamaktadır. Kerpiç evlerin karbon salınımı ve radyasyon emilimi sıfırdır. Denilebilir ki en sağlıklı evler kerpiç evler olup daha sonra ahşap ve taş evlerdir. Buradan da anlaşıldığı üzere çoğumuz aslında çevreye zehir saçan evlerde ikamet etmekteyiz.
Bu durumu dert edinen çevre dostu mimarlar Yeşil Bina konsepti oluşturarak çeşitli yönetmelikler geliştirmiştir. Bu bağlamda, çağımızın en moda tabiri ile binaların “sürdürülebilir tasarım” yoluyla doğal çevre üzerindeki etkisini azaltmaya yönelik yeşil bina standartları, sertifikaları ve derecelendirme sistemlerinin oluşturulması sağlanmıştır.
Yeşil binalar kendi enerjisinin büyük çoğunluğunu veya tamamını kendi üretip, enerji tüketimini en aza indirerek kaynak sorununa çözüm olmuştur. Katı atıkları binalarda bu amaçla kullanıp enerjiye dönüştüren sistemler kurmuşlardır. Kanalizasyon sularını “gri su” diye adlandırılan bir su haline dönüştürüp sulama sistemini kurmuşlardır. Bu sulama sistemi ile yeşil alanların su ihtiyacı karşılanarak şebeke suyundan tasarruf sağlanmıştır. Güneş panelleri ile elektrik, ısıtma vb. gibi ihtiyaçlar karşılanmış olup binaların çatıları yeşillendirilerek havanın temizlenmesine katkıda bulunulmuştur.
Sürdürülebilir tasarıma doğru olan bu yöneliş, ilk defa İngiltere'de 1990'lı yıllarda uygulanmaya başlanmıştır. Daha sonra Amerika’da 2000’li yıllarda gelişmeye devam etmiş olup bu konuda çeşitli yönetmelik oluşturularak binaların “Yeşil Bina Sertifikası” alması uluslararası bir nizama bağlanmıştır. Bu yönde kılavuzlar da yapılmış olup ses getirici örnek projeler yapılmıştır.
Her ülke kendi yapı ölçeğinde ve ihtiyaçları doğrultusunda Yeşil Bina Değerlendirme Sistemleri geliştirmiştir. Ülkeler bu anlamda doğal çevreyi koruyan ve doğanın dönüşüm ve yeniden yapılanma süreçlerini örnek alan, net sıfır enerji, yaşam ve yenileyen yapı konutları gibi dönüşüm veya sürdürülebilirlik kavramlarını daha fazla önem vermeye başladı. Bu durum iklim değişikliğini ve küresel ısınmayı sürekli dile getiren politikalara da yansımıştır.
Sürdürülebilir mimaride adeta bir çığır açan “Yeşil Bina” uygulamasına artan bu talepler yeni bir istihdam alanı da meydana getirmiştir. Son 20 yılda, küresel ısınma ve kaynak tükenmesi konusundaki endişeler arttığı için ve araştırmalar desteklendiği için, yeşil ürün standartlarının ve sertifikalarının sayısı ve türü arttı.
Oluşturulan bu yeni pazarda sürdürülebilir, yüksek performanslı binaların katkısını ispatlamak, belgelemek ve rehberlik etmek için standartların, derecelendirmenin ve sertifikasyon programlarının artması sağlandı. Örneğin, inşaatta kullanılan malzemelerin seçimi, bina kabuğunun iyi yalıtılması, bir binanın enerji tüketimini ve iklimlendirme yüklerini azaltmak için yeni iş sahaları önemli olmaya başladı. Aynı zamanda gün ışığı, doğal havalandırma, bitki örtüsü ile çevre düzenlemesi gibi pasif enerji tasarımlarının kullanılması, bir binadaki klima kullanımı ve yapay aydınlatma için tüketilen enerjide önemli bir düşüş sağlar. Çok faktörlü bu uygulamalar yeni bir mimari ve inşaat tekniğinin oluşumuna büyük katkıda bulunmuştur.
Çevre dostu binalar yeni iş olanaklarını yaratma potansiyeline de sahiptir. Önümüzdeki yıllarda yenilenebilir enerjinin ardından, çevre dostu yeni binaların inşası için gereken yeşil istihdam en hızlı büyüyen ikinci sektör olacağı öngörülmektedir. Çünkü "Bunun için ileri teknoloji gerekiyor ve bunu sağlayacak becerilere sahip insanlara ihtiyaç artacak."
Mimarlar, mühendisler, inşaat firmaları mümkün olduğunca az enerji tüketen, kendi enerji ihtiyacını karşılayan, geri dönüşümlü su kullanan ve klima veya merkezi ısıtma sistemi olmadan kendisini serinleten ve ısıtan binalar inşa etmeye çalışıyor. “Yeni teknolojiler kullanılarak eski binalar çevre dostu hale getiriliyor”. Bu bir hayal gibi gelse de yaşanılan pandemi süreci bu konunun ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.
Tüm bunlar yeni uzmanlık alanları yaratıyor; yenilenebilir enerji sistemlerini bilen yeni teknisyenlere, karbon emisyonu yaratmayacak binalar tasarlayan mimarlara, toplu taşıma bağlantılarını en etkili şekilde planlayacak şehir planlamacılara vb. ihtiyaç artıyor. Bu tür yapıların bakımı da özel becerilere sahip kişiler tarafından yapılabiliyor. Ayrıca bu işe teknolojiyi de entegre etmek gerekiyor. Bazı ayarları merkezi bilgisayar sistemine bağlamak ve bir tablet üzerinden bunu kontrol etmek gibi…
“ABD resmi istatistik kurumu 2026'da güneş panelleri takma işinde yüzde 105 artış bekliyor. Bu ise sadece bu ülkede 11 bin 800 ek istihdam anlamına geliyor. Çin'de ise hükümet beş yıllık planda kentlerdeki yeni binaların yüzde 50'sinin çevreyi gözetecek tarzda yeşil sertifikalı olmasını hedefliyor.”
Bir çalışma ofisinde bir duvar havayı temizlemek üzere bitkilerle kaplanarak havanın temizlenmesi moda haline geldi. Bu canlı duvarları dünyanın birçok kentinde görmek mümkün. Sydney'deki One Central Park dünyanın en uzun dikey bahçesine sahipken, Google'ın Londra'daki yeni merkezinin çatısı dev bir bahçe görünümünde. Bir yandan "Binaların enerji ve su tasarrufunu gözetecek şekilde tasarlanması gerektiği giderek daha net hale geliyor" denilirken bir yandan İstanbul’un yol kenarlarında, otobanlarında bulunan yeşil alanlarının sökülmeye başlanması da son derece yanlış bir uygulamadır. Bu yeşil alanlar otobanın karbon emilimini sağlamaktadır. Ülkemizde bir elin beş parmağını geçmeyen Yeşil Bina Sertifikalı Evler bulunsa da yeni süreçte bunun artacağı ümit edilmektedir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.