BU ÇAĞIN İNSANI OLMAK BİZE YETTİ
“Seviyordum onu, bana varmadı, ben de öldürdüm.”
Milyonlarca insan ekran başında, sosyal medyada bu cümleye kitlenmişti. Kanlı görüntüler, lanetler, ahlar arş-ı alaya yükseliyordu.
Kadınların her gün şiddete ve cinayete uğradığı toplumlarda “8 Mart” güzellemeleri sayfa sayfa paylaşıyor, kutlanıyor, bunun adına da kabul edin veya etmeyin “iki yüzlülük” deniyordu!
Bu ve buna benzer olaylar için bir süre üzülüp geri hayatımıza döndüğümüz günlerde hangi asırda, hangi devirde yaşadığımızın hiç önemi olmadığını idrak ettik.
Bu toprakların, bu çağın insanı olmak ‘kadınlara’ yetti...
Pollective Pazarlama ve İletişim Çözümleri Ajansı VMLY&R, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolasıyla özel bir araştırmayı kamuoyuyla paylaştı. Şubat ayı içerisinde, 16-65 yaş aralığında, 68 şehirden bin 18 kadının katılımıyla online yapılan araştırma hem Kadınlar Günü hem de Türkiye’de kadın olmaya dair zaten bildiğimiz, tahmin ettiğimiz gerçeklere güncelleme yaptı.
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 98’i 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olduğunu biliyor, katılımcıların yüzde 31’i Kadınlar Günü’ne “emekçi” vurgusunu ekliyor. Kadınların bu özel güne dair beklentileri ise şaşırtıcı; katılımcıların yüzde 1’i bugüne özel hediye alınması gerektiğini söylerken, yüzde 18’i bu soruya “hayır” yanıtını veriyor.
Araştırmaya göre Türkiye’de kadınların karşılaştığı en önemli sorun nedir diye sorulduğunda ise seçenekler arasından yüzde 47 ile fiziksel taciz, yüzde 28 ile sözlü taciz öne çıkanlar. Fiziksel ya da sözlü olarak, her 4 kişiden 3’ü için taciz en önemli sorun. İş bulma zorluğu ve iş yerinde haksızlık yüzde 11, eğitime erişim yüzde 6 ve diğer sorunlar yüzde 8 oranında sıralanıyor.
Yıllardır ülkece tartışıp henüz çözüme kavuşturamadığımız toplumsal cinsiyet eşitliği de araştırmanın odak noktası. Kadınların yalnızca yüzde 1’i kadın erkek eşitliği olduğunu, yüzde 76’sı kesinlikle olmadığını, yüzde 22’si ise kararsız kalıyor.
Geçtiğimiz gün bir arkadaşım köşe yazısında; “Kadın cinayetlerinin sekiz yılda yüzde 1400 arttığı ülkemizde, tüm kadınların gününü kutluyorum. Umarım sene sonuna kadar yaşamayı başarabilirsiniz” yazmıştı. Araştırma raporunun sonuç kısmında; kadınların dezavantajlı durumdan güçlenerek çıkma motivasyonunun hayli yüksek olduğu belirtilmiş.
Rapordaki; “Kadın olmasına rağmen dünyada/Türkiye’de varlığını sürdürebilen herkes güçlüdür” ifadesi sene sonuna kadar değil sonsuza kadar yaşayabilme gücünün bir örneği sanki...
Peki ne yapacağız? Defaatle yazdığımız gibi; “Bir hayal, tek başına kurulduğu vakit sadece hayaldir. Birlikte kurulduğu vakit bir gerçektir.
Önce eğitim; “Temel İnsan Hakları" eğitimi mesela! En baştan alfabe öğretir gibi; beraber insanca yaşamasını öğretmeliyiz.
Aynı zamanda doğum günüm de olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamaya motivasyonumun olmadığı bu günde Aziz YeniKapıHaber okuyucuları;
Sadece kanunla, yaptırımlarla önüne geçmenin imkansız olduğu bu cinayet/taciz belasından kurtulmak için birlikte topyekun bir hareketin içine girmeliyiz.
Aydınlanma döneminde ünlü düşünür Rousseau, “Medeniyetin insanlık açısından ilerlemeye değil çürümeye denk düştüğünü” savunmuş ve modern toplumu köklerini sarsacak derecede sert bir şekilde eleştirmişti. İyimserlik kalesinden ilk tuğlayı çeken Rousseau’ya selam edelim ve her cinayet/taciz sonrası çaresizce paylaştığımız bu paragrafla yazımıza son verelim:
"Alt tarafı bir çiçek koklayıp, bir hayvan sahiplenip, birkaç insan tanıyıp, sevip gidecektik bu dünyadan. Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz... Vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük!"
Baki selam ve sevgiyle...