SOSYAL MEDYA YARGISI
Ülkemizde bulunan cezaevlerinde yaklaşık 360 bin mahkum ve tutuklu bulunurken aynı nüfusa sahip Almanya’da ise bu rakam 55 bin civarında.
Birçok şehrin nüfusundan fazla sayıda insanımızı cezaevlerinde tutmamıza rağmen cezaların caydırıcı olmadığı yönünde olumsuz bir kanaat bulunmakta toplum genelinde. Oysaki cezaevleri, toplam kapasitesi olan 295 bin sayısından çok daha fazlasını barındırmakta. Bunca mahkum ve tutuklu olmasına rağmen kim ne suç işlerse işlesin cezaevine girmiyor, sosyal medyada gündem olursa tutuklama oluyor ve ceza veriliyor algısına ise hep birlikte teslim olduk.
Bu yüzden sosyal medyada kurulan mahkemelerinin sayısı gün geçtikçe artarken yargıyı etkilemeye yönelik kampanya ve linçler had safhaya ulaştı. Twitter’da şunu tutuklayın bunu serbest bırakın başlıklı hashtag’lere ise her gün rastlar olduk. Konu ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan sosyal medya silahşorları yalan yanlış bilgilerle yargılamayı yapıp hüküm verir noktaya geldi.
Yargı mensupları da nihayetinde insandır ve bakmakta olduğu bir dava ile ilgili sosyal medyada kopan fırtınalara kayıtsız kalmalarını beklemek mümkün değildir.
Hiçbir yasal sorumluluğu olmayan sosyal medya kullanıcıları görmüş oldukları bir fotoğraf karesi ya da ne olduğu belli olmayan bir video içeriği üzerinden yargı dağıtıp vicdanlarını rahatlatırken her türlü delil ve iddiayı derinlemesine araştırıp değerlendirmek zorunda olan yargı mensuplarını ise baskı altına alıyorlar.
Sosyal medya kullanıcıları kısıtlı hukuk bilgileri ölçüsünde belirttikleri kanaatleri ile hukuk sistemini düzelttiklerini zannederken adalet mekanizmasında daha büyük gediklere yol açtıklarının farkında bile değiller.
Yargılama süreci somut, ölçülebilir ve güvenilir olmak zorundadır. Sosyal medyada ise somut bilgi sahibi olmadan anlık duygusal reflekslerle verilen kararlar ve yapılan kampanyalar neticesinde bir mağdur suçlu ilan edilirken bir suçlu da mağdur pozisyonuna dönüştürülebiliyor. Bu tip manipülasyonlar telafisi mümkün olmayan felaketleri de beraberinde getirmektedir.
Adaleti sağlamak yargının işi olsa da adil olmak hepimiz için insani değerlerin en üstünüdür. Kesin bilgi sahibi olduğumuz, suçun ve suçlunun bariz bir şekilde açık olduğu olaylarda haksızlığın ve hukuksuzluğun üstüne gitmekten bir adım geri durmamak gerekir.
Suçun ve suçlunun net olmadığı, delillerle ispatlanmamış olaylarda sosyal medyanın da dolduruşu ile yüzbinlerin eş zamanlı bir şekilde kanaatlerini deklare etmeleri yargılama görevini yapan savcı ve hakimlerin kararlarına tesir edebilir. Bu tip durumlarda suçla alakası olmayan masum birisi kamuoyu baskısı nedeniyle alelacele tutuklanabilirken olayın faili ise salıverilebilmekte.
Sosyal medyada oluşturulan baskı nedeniyle verilen haksız ve hukuksuz kararların vebaline ortak olmamak için olayın ve tarafların belirsiz olduğu durumlarda kanaat bildirmekten ziyade yargılama sürecinin yakından takip edileceği hissiyatının verilmesi ve adil yargılama talepleri adalet arayışı açısından çok daha faydalı olacaktır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.