PİYASALAR

  • BIST 1009031.820%
  • ALTIN2940.7180.35%
  • DOLAR34.4660.07%
  • EURO36.3750.3%
  • STERLİN43.6570.29%
Tuba Aydın Sel

Tuba Aydın Sel

Yazarın Tüm Yazıları >

KAR

A+A-

İnsan derdinden utanır mı? Utanırmış… Hatta bugün bir çoğumuzun dertlerinden utanması gerekmiş.

Bir fotoğraf karesi düşündürttü bunları bana. ‘Ne şımarık dertlerimiz var Ya Rab’ dedirtti... Kar üstünde soğuktan ağlayan, ayağı çıplak bir Suriyeli çocuk fotoğrafı, eksi derecelerde içimizi yangın yerine çevirdi. Uykusunda donmasın diye gece vakti evladını uyandıran anne, içi dışarıdan farksız olan çadırda yavrusu ölmesin diye çareler arayan savaş yorgunu kadın olduk hepimiz. Bir anlığına elimizden geleni yaptık belki, üç beş kuruş gönderdik ve vicdanımızı rahatlattık. Peki tüm sorumluluğumuz bitti mi yani?

Hem Nimet Hem Lanet

Sosyal medyanın hem ödül hem lanet olduğunu düşünen pek çok görüş mevcut. Ülkenin hatta dünyanın bir ucunda yaşanan ekonomik/sosyal her krizden haberdar olmamızı sağladığı ve el uzatma imkanı doğduğu için çok büyük bir nimet evet. Diğer yandan en ağır travmaları dahi bir an içinde unutmamıza sebep olacak kadar hızla akan bir nehrin içinde olmak, insanlığa yapılabilecek en sakıncalı saldırılardan biri adeta. Ödemeyi merhamet duygumuzu elimizden alarak yapan sonuçlar çıkarıyor karşımıza.

Hepimizi derinden sarsan, bir tokat gibi yüzümüze çarpan fotoğraflar görüntüler düşüyor anlık olarak önümüze. Bir lahza üzülüyor, akıllı telefonlarımız vasıtasıyla, oturduğumuz yerden dahi kıpırdamadan, çayımızdan aldığımız iki yudum arasında, belirlediğimiz en düşük rakamı bağışlıyor sonra da vazifemizi yerine getirmiş olmanın hafifliğiyle vicdanlarımızı temize çekiyoruz. Görev tamamlanıyor ve bizler kış tatilimizi nerede geçireceğimizin telaşına dönebiliyoruz yeniden. Öyle ya sonuçta ‘Müslüman her şeyin en güzeline, en iyisine layık!’

Temsil Ediliş Şekli Değişti

Savaşın neticelerinden olan mültecilik, yoksulluk ve yoksunluk hikayeleri/görüntüleri tarih öncesi toplumlardan bu yana var olsa da kitlesel medyanın ortaya çıkmasıyla temsil ediliş şekli farklılaştı. Diğer yandan yine kitle iletişim araçları özellikle de sosyal medya vasıtasıyla, lüks tüketimin görünürlüğü arttı. Eskiden küçük ve ayrıcalıklı gruplara ait olan lüks tüketimin artık toplumların her katmanı tarafından görülmesi ve talep edilmesi söz konusu. Doğal olarak tüketim alışkanlıklarını değiştiren, her ne pahasına olursa olsun sahip olma dürtüsü uyandıran bir gerçek sunuluyor medya aracılığıyla. Bunun bedeli ise baştan belli, kendinden başka kimseyi düşünmediğin, sahip olabilmek uğruna muhtaç olanı görmediğin, ihtiyaç sahibine el uzatmadığın yeni bir düzen…

İnsanlık Krizleri Birer Hikaye Haline Getiriliyor

Yine de insan fıtratı gereği bazı şeylerin ters gittiğinin, yapay bir evrene hapsedildiğinin farkında olabilecek bir canlı. İşte tam burada insanlara dram soslu hikayeler sunulmalı ki bir yerlerde kendisine seslenen itidal ve merhamet duygusu tatmin edilsin ve tam anlamıyla yüzeye çıkması engellenebilsin.

Bunu başarabilmek için hikaye haline getirilen insanlık krizleri sosyal medyanın marifetiyle köklü bir değişime daha uğratılıp estetize ediliyor, gerçek hayatta doğrudan gözlemlenebilecek gerçek” olaylara sanal ortamda bir aracı vasıtasıyla ve dozu hafifletilmiş haliyle maruz kalma süreci başlatılıyor.

Meseleyi Fransız düşünür Baudrillard’ın Simülasyon Kuramı” üzerinden okursak, konunun kendisi henüz sıcak bir olayken, medya kanalıyla yayılıyor, ‘gerçek’ olayın soğuk bir gösterimine dönüşüyor. Bu dönüşümle içerikler otantikliğinden sıyrılarak anlamsız, içi boşaltılmış ve ardı ardına gelen milyonlarca tür içerikle benzer mahiyette tüketilmiş oluyor. Konu medyada ‘soğuk olay’a dönüşünce de gerçekle olan bağı silikleşiyor. Benzerleri ile aynı olarak kategorize edilince olayın uyandırması gereken ilgi de etki de haliyle yumuşuyor, zamanla da gerektiği kadar dikkat uyandırmıyor. Netice ; modern dünyanın elimizden aldığı bir başka insanlık meziyeti daha; empati!

Bir Seçim Yapmak Zorundayız

Modernliğin farklı bir okuması onu duygusuzluk/ duygu yoksunluğu (non-emotionalism) ile özdeşleştiriyor. Bu bakışa göre, modern çağ insanın özelliği, kendisini duygusal olarak bir şeye/birine verememesi ve empati kuramaması. Modern Kisi Sendromu'nu tanımlayan kimi uzmanlar, bu durumun geçmişten ve bugünden kopma, teknolojiyle duygusal bağ kurma, maddi arzuları toplumsal ve çevresel ilgilerin önüne geçirme ve adaletin ticari bir bakış açısından görülmesi gibi bir dizi unsurdan oluştuğunu dile getiriyorlar.

Kemal Sayar’ın Erich Fromm'dan ilhamla sözünü ettiği gibi, günümüzde ‘olmak ve sahip olmak arasında bir seçim yapma' zorunluluğu, yolların çatallandığı yerde ahlaki bir seçim olarak kendini dayatıyor.

Sözlerim biraz acı mı. Gerçekler acıdır! Ne diyordu şarkıda;

Dışarıda hava korkunç / ama ateş çok güzel/ ve gidecek yerimiz olmadığından / bırak kar yağsın / kar yağsın / kar yağsın.

Bırakın yağsın kar. Bizler de sıcak evlerimizde beyaz ekranlara gömdüğümüz romantizmi izlemeyi sürdürelim… 

Bu yazı toplam 10510 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar