Kalbe düşen iz
Bazen bir sevda olur, izi düşer bir kalbe
Ve bazensevda olur, biz düşeriz bir kalbe…
“Aşk imiş her ne var alemde / İlim bir kîI-ü kâl imiş ancak” (Fuzuli)
Mevzu şiir olunca evvel aşk ile başlayacağım söze, sevda ile… Belki tabirinde kelimelerim kifayetsiz kalacak, tarifini ifadeye izanım ermeyecek. Yaşanmadan çözülmeyen ama her gönülde ayrı bir surete bürünen mefhumu tartıp ölçmeye lafzımın mizanı yetişmeyecek. Dünyanın yaradılışından bugüne nasıl yazılamadıysa aşkın kitabı, hiçbir vakit de tek elden neşredilemeyecek. Bazen şiirler koşacak imdadıma ama aslı nur olan hazinem hiç tükenmeyecek. Yine de dilim döndüğünce, ve kulluğumun aşkta ulaşabileceği sınırın bilinciyle, kısaca iddiasız, ispatsız, insanca ve bilhassa kendimce…
Zaten beşer ne söylerse söylesin Hak ulaştığı her gönülde farklı surette tecelli eyleyecek. Hangi gönle girerse onun rengiyle boyanıp onun şekline bürünecek. Ve böylece Aşk kimilerinin dudaklarında avare bir ıslık gibi çaresizce tükenirken, kimilerinin ruhunda ilahi bir besteye dönüşecek.
Gönül vardır; Mecnun misali Leyla’yı arar. Meskeni çöldür aşk suya benzer, Leyla yağmura…Mecnun’un aşkı, belası derman olan bir aşktır. Çünkü bilir kiFuzuli aşk Leyla’dan Mevla’ya varandır. İlahi aşkın yolunda çektiği her belaya razıdır, ne denli dert, keder verse de sevda, sevdasız kalmak her derdin ötesinde felakete uğramaktır.
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman kim helâkımzehr-i dermanındadır”
Ferhat’ın aşkı müşküldür, zorludur. Meskeni dağdır. Ferhat’a dağı deldiren aşkın kuvvetidir. Sevda bir demir dağ, Şirin yokuştur.
Öyle ya:
“ Bir demir dağı delip boynuna almak gibidir,
Her kişi aşık olurdu eğer âsân olsa” ( Yahya)
Züleyha’nın aşkı Yusuf’tur, aşk zindan, Yusuf kuyudur. “Yusuf suçların en güzeli,Züleyhatövbelerin …”dedirtir şairlere…
“Yusuf, dedi Züleyha;
Sen benim evvel düşen şehrimsin
Ahir düşen şehrimsin, ezel düşen şehrimsin...” (N. Bekiroğlu)
Ve kulun aşkı Mevla, Mevla’nın aşkı kuldur. Yani bir kalbi nasıl taşıdığın da önemlidir, kalbinde ne taşıdığın da…
Aşktır insanı arif kılan; ki bu aşk bazen toprak, bazen anne, bazen vatandır, insandır, hasılı yaratılandır; ama hepsinin özünde yaratandır… Bu nedenle aşk ile çarpan bir kalp varlığın, nimetin kadrini bilen, yoklukta sabır gösterebilendir. Haktan gelene “kahrın da hoş lütfunda hoş” diyebilendir.
Aşktır insanı kamil kılan; ve günde kırk vakit maşukuna “yalnız sen “ dedirten.
Sevda; en zahir uzuvda saklanan ilahi sırdır. Bu sırra ermek için kuşanılan edeptir, hayadır, ardır. Sevda iki cihan saadetine açılan kapılara anahtardır. Ve sevda sığmadığı için gönüle, şiirler vardır. Nice şahların, padişahların gönlünden mısralara dökülen aşktır şiirler. Sevdadır, Kanuni’yi Muhibbi eyleyen; Fatih’i Avni. Ve şiirin azmidir fethin sultanına:
“Bir şaha kul oldum ki cihan ona gedadır” dedirten.
Ve şiirin gücüdür Yavuz’u Selim eyleyip “Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek”diye inleten.
Bir sevdadır şiir, sevda duadır, imandır. Üstüne ne söylenirse söylensin zannımca yavandır.
Her şey şiire dönüşür bazen ve bazen şiir olmadan anlatılamaz hiçbir şey belki de… Her şairin dilinde ayrı bir iklime döner sevda.
Bir kelebek kanadıyla geceleyin gökyüzüne uçmak gibidir şiir. Şair gecenin karanlığında bazen ayın halelenmiş ışığına, bazen yıldızların bir yanıp bir sönen parlaklığına çırpar kanatlarını. Bilir aslında ne ayın parlayan yüzü, ne yıldızların geceyi aydınlatan süsü… Şiir bütün ilhamını güneşten alır. Ancak bir kelebeğin ömrü gökyüzüne yetemeyecek kadar kısa, güneşe eremeyecek kadar naif olduğu için, gölgede kalır ve lisanı hal ile yıldızları anlatır. Bu sırrı ilahide söz uçarken sonsuza, yazılan baki kalır. ’’
Büyük şair, Üstâd Mehmet Akif’in:
“Şiir için gözyaşı derler onu bilmem yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün asarım!“ mısralarında zikrettiği gibi şiir acziyetin itirafıdır. Benim de gönlümde birikenler Mevlâ’ya dua ve yakarıştır. Gönlümüze bahşolunan her mısra, Hakka doğru ilahi bir adımdır. Velhasıl, Beyanımız itirafı olsa da,
Niyazımız aşkın itirafıdır.
Sevgili dost,
Şiire başlamam hatırladığım kadarıyla okuma yazmayı öğrenmemden evveldir. Şiirlerim uzun yıllar gönlümde birikenlerin hayata yansıyan gölgeleridir yalnızca. Ezeli varlığın sonsuzluğunda, ilahi aşka ulaşma çabasıyla kalemime dökülenler; şiir seven dostlarıma, öğretmenlik yahut annelik yaptığım evlatlarıma hatıra kalsın, hangi yüreğe dokunursa onun olsun istedim. Hayat denen bu kısa yolda anlaşılmak derdiyle değil, Yaratanı anlayabilmek, cihanın sırrınaermek ve ebedi muhabbete ulaşabilmekaşkıyla bazen Leyla’nın, bazen Aslı’nın ve bazen Züleyha’nın kaderiyle anlattım... Kaderi yazan kalemin mürekkebine kendi gönlümden bir nefha kattım.
Ve dostlardan dileğim ,
“Sanmasınlar biz sevdaya düşmüşüz
Aşk imiş Hak, biz sadece düş’müşüz.” nazarıyla okumalarıdır mısralarımı…
Her iki cihan içinde aşk ile kalmak duası ile…
KALBE DÜŞEN İZ
Bir sabâ rüzgarı, nisan yağmuru
Gibi sessiz, narin ve usul usul
Sonsuz ötelerden aşkla çağlayıp
Damlada damıtıp derin deryayı
Bu hükmü rızayla kalbe düşen’iz.
Kiminde yaradır, kiminde şifa,
Cefadır arsıza, veliye sefa,
Arif’e nimettir ve gönle vefa
Aşığa şükürdür binlerce defa
Rahmet-i Rahman’dan kalbe düşen iz.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.