PİYASALAR

  • BIST 1009121.230.99%
  • ALTIN2940.7180.35%
  • DOLAR34.4660.07%
  • EURO36.3750.3%
  • STERLİN43.6570.29%
  1. YAZARLAR

  2. Yasemin Batur

  3. Hayat Mı Yoksa Çıplak Vicdanlar Mı?
Yasemin Batur

Yasemin Batur

Yazarın Tüm Yazıları >

Hayat Mı Yoksa Çıplak Vicdanlar Mı?

A+A-

Uzun bir süredir yazmadığımın farkındayım ama bu esnada biriktirdiğim şeyler de çok oldu. İnsanların hırsları uğruna neleri feda edebileceklerine birebir şahit oldum. O çok çok değer verdikleri dostluklarını nasıl da bir kalemde yok edebildiklerini, bir zamanlar uyunması için uzattıkları omuzlarını nasıl da yükselttiklerini ve belki de çok daha önemlisi bir doğru parçasının dahi dönemeyeceği kadar dönebildiklerini gördüm. Tüm mesele doğru ile insan arasındaki farkı aramadan bulmak mıydı, doğru insanları mı aradık, ya da doğru insan olmak için mi çalıştık, doğru ile insanlık adına. Doğruluğu bulmaya çalışırken ki süreye mi olgunlaşma diyorduk; olgunlaştık mı acaba!

DAHA BÜYÜK SAVAŞIN İÇİNE

Halimden şükretmediğim bir gündü. Erken başlamış bir gündü ve ayazda bir yudum çaydan medet umar bir şekilde oturuyordum. Herkeste aynı bunalımlı haller ve herkesin yüzünde az sonra içeri girip yine çözümsüz denklemlere dönmeyi bekleyen ifadeler… Sessizce izliyordum etrafta olup bitenleri, yarı açıkgözümle. Yine içimden dem vuruyordum halime, şükürsüzlüğüme ve sanırım her şeye. Sonra onları gördüm. İki minik kız çocuğu… Ayakları çıplak ve üzerlerinde inceden bir kıyafet. Ben de daha az öncesine dek soğuk havadan şikâyet ediyor, elimdeki çayın bitmesini dört gözle bekliyordum. Önce dikkatimi çekmeyen köşedeki kedileri kucakladılar. Bir süre onlarla oynadılar. Sonra biraz dilenir gibi oldular, etraftakilerden bir şeyler istediler sanırım. Ama söyledikleri Türkçe değildi. Ne kimse anladı onları, ne de kimse “Boşver, sonra alışıyorlar” mantığından öteye gidebildi. Sürekli kaldırım taşları üzerinde görmeye alıştığımız Suriyeli çocuklardan birileriydi. Alıştığımız dememden merhametim sorgulanmasın sakın. O kadar çoktular ki alışmamak artık elde değildi… “Savaştan kaçmış, ama çok daha büyük bir yaşam savaşının içine düşmüş çıplak hayatlar…”

VİCDANLAR ÇIPLAK

Hemen karşıda duran oldukça lüks bir aracın kapılarının yanına geçtiler. Siyah ve parlaklığı göz alan kapılarının üzerinde oluşan eciş bücüş yansımalarına kahkaha atıyorlardı. Arabanın kapısının önünde danslar ettiler, birbirlerini ittiler, hopladılar, zıpladılar… Aynayla ilk kez tanışan bir çocuk gibiydiler adeta. Çıplak ve nasır tutmuş o minik ayakları eskimiş soğuk asfalta değerken, kahkahalarının sıcaklığında mutluluğu yaşadılar. Bizim gülmelerimizi, kendileri farkında olmasalar da aşağıladılar o şen kahkahalarıyla… Çıplak olan ayaklarına bakan herkesin suratına, vicdanlar çıplak bakışlarıyla. Hangi tarafın bardağı daha doluydu? Dudak payı kadarlık bir boşluk için feryatlar ederken bizler, onlar bardağın dibinde kalan o son -belki de onlar için ilk- damla için mutluydular. İşte o an utandım kendimden. Ufak şeylerle mutlu olan bir insanımdır aslında. Pek çok kişiye göre de fazla Polyanna… Ama o gün, orada ettiğim o sitemler bile yüzümü kızartmaya yetti bu manzara karşısında. Yüzüm en azından hala kızarabiliyor, bukalemun olmuş pek çok suratın yanında.

GÖZYAŞLARIMIZ

Bin bir çeşit insan, kaptırmış yaşıyoruz işte. Gerçek gülenler, objektife sırıtanlar, gülümsemeleri satın alanlar, aç ruhunu hormonlu kahkahalarıyla doyuranlar, bir kuru mutluluğu ay sonuna yettirmeye çalışanlar, asgari sevinçlerle lüks mutlulukları yakalamaya çalışanlar, her mutluluğunun bedelini ödeyenler. Belki de elde edişlerimiz, harcayışlarımız hatta ve hatta mutluluklarımızın kalitesi bile farklı; ama özünde onların da ölümleri hep aynı… Sevgisizliğimiz Bencilliklerimiz. Kalplerimiz. Mezar taşları da aynı: Gidenlerin isimleri. Ve nihayetinde üzerlerini sulayan yağmurlar da aynı: Gözyaşlarımız…

Bu yazı toplam 25838 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar