Asra Yemin Olsun Ki...
“Ahitleri yerine getirmek,
Sözünde durmak,
Ve zaman…
Bugünkü sohbetimizin anahtar kelimeleri bunlar hocam, buyrun söz sizde” takdiminden
sonra âdeten bir şiirle gönüllere maya çalarak başladım sohbete.
‘Çat kapı dalmayın gönül hanesine’ demişlerdi büyükler. Diz kırıp dinleme taliminde almıştık
söz dinletmenin kodlarını. Şiire başvurmam da bu sebepten.
Ne vakit mevzu zamanın hakkına gelse rahmetli Prof. Dr. Esat Coşan hocayı hatırlarım.
Fakültede Türk-İslam Edebiyatı dersinde; ‘Size saat kaç? Denildiğinde 13:16 ise 13:20
demeyin, dakikalara dikkat edin, bu hususta titiz olun. Zira Allah zaman üzerine kasem
eylemiştir. Ve doğruluk burada göstereceğiniz titizlikle sinenize yerleşir, sizde huy olur.'
Demişti.
Bu hatıramı paylaşarak mevzuya ortadan girdim. Dinleyicilerden biri; ' burada (Fransa) bir
doktordan randevu aldım ve randevuma geç kalınca doktor bana; sizin Kitabınızda Tanrı'nın
üzerine yemin ettiği bir sure var; Asr suresi, ama siz ekseriyetle bu Tanrı buyruğuna
muhalefet ediyorsunuz, deyince çok utandım. Elin adamı bana öyle bir ders verdi ki eve gelir
gelmez açtım Kitabımızı ve Asr suresini tekrar tekrar okudum, tefsirine baktım. O gün bu gün
zamana dikkat kesilirim. dedi.
Bunu dinlerken ben de utandım, yazarken de utana utana yazıyorum.
Öyleyse sohbeti Asr suresinde istikametlendirelim deyip euzu-besmele ile ilk ayeti, ayetin
mesajına münasib bir vurguyla okudum;
Ve’l asr; Asra yemin olsun ki.
Yaradanımız neden zaman üzerine yemin etmiştir? diye sormadan edemedim. Sormaktan
maksat sigaya çekmek değil, bu haddim de değil, mevzuya dikkat çekmek der demez,
gençlerden biri ‘Yaradanımız da zamanın kıymetine dikkat çekmek istemiştir’ cevabıyla
diğerlerine fırsat bırakmadı. İyi de etti, zira Kur’an’da kasem (yemin ) mevzu başlı başına bir
sohbet konusu.
Hemen ardından gelen ayet bir te’kit ifadesiyle zamanın kıymetini bilmeyen, onun hakkını
vermeyen, onu zay eden insanın hüsranda olduğunu söylüyor.
Hüsran, sadece buraya ait bir ziyan mı? Değil, bir de öteye ait büyük ziyan var ki ondan
kurtulmanın yolları bu kısa surenin büyük ayetine dizilmiş.
Ayetin iman; salih amel işlemek, hakkı ve sabrı tavsiye etmek anahtarları ile kapılar açarken
bir de baktık ki sermayemiz erimiş, vakit tamam olmuş.
Nükteler, öğrenmenin güzel yollarından biridir. ‘Sermayesi eriyen adam’ nüktesini ile sohbeti
mühürleyelim derken, yine genç bir hanımın; hocam, Ashab-ı kiramdan iki kişi
karşılaştıklarında biri diğerine Asr suresini okumadan ve selam vermeden ayrılmadıklarına
dair bir rivayetten bahsetmiştiniz. Biz de bu hal üzere ayrılsak demesi şükrüme vesile oldu.
Hal eylemek kardeşim, en kıymetli olanı kâl eylediklerimizi hal eylemek deyip sımsıkı tuttum
ellerinden, Allah her daim tutsun seni duasıyla.
Sohbete başlarken okuduğum Akif merhumun;
Hâlık’ın nâ mütenâhi adı var, en başı Hak
Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak
Hani ashab-ı kiram ayrılalım derlerken
Mutlaka sure-i ve’l Asr okurmuş bu neden?
Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felah
Başta imanı hakiki geliyor; sonra salah
Sonra hak, sonra sebat: İşte kuzum insanlık
Dördü birleşti mi yoktur sana hüsran artık.
Şiiri kubbede yankılanırken hatıra defterimde nikabı açılmamış sayfalarla elest bezminde
verdiğim ‘bela ikrar’ mucibince vaktin çağrısına icabet için kıbleye müteveccih saffa dahil
oldum.
Zamanı ezanla tayin eden ecdadın içimde umut çiçekleri açtıran nesli için dualar bıraktım
kubbeye zamanı zayedenlerden olmasınlar diye. Melekler amin desin inşallah.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.