TÜM HAYATIMIZIN ŞEKİLLENDİĞİ YUVA
Ana kucağı…
Baba ocağı…
Var oluşumuzun fiziksel mekânı ve bu mekân gözümüzü ilk açtığımız anda eksiği gediğiyle mükemmel fıtratta yaratılmışlığın sonrasında, tüm hayatımızın şekilleneceği yuva. Anne karnından itibaren etkileşime açık olan varlığımızın bilinçaltında kodlarının oluşturulduğu yegâne merkez. Ham iken pişilecek, şekillenilecek olan medrese. İlk mürebbiyelerimiz anne ve babalarımız.
AİLE İÇİNDE
Kendimizin farkına varacağımız ana dek, hamurumuza işlenecek tüm erdemler, müspet ya da menfi bütün yönleriyle bizi biz yapacak öğretiler toplumun nüvesi olan aile içindeki yetiştiriliş ve kazanımlar burada neşv-ü nema bulacak.
Rab kökünden türemiş olan mürebbiyelik, ilk olarak tüm kutsiyetiyle beraber anne babanın omuzlarında. Evvelde aile içinde, akabinde toplum içinde ve en nihayet aileden ve toplumdan bağımsız bir şahsiyet olarak ayakları üzerinde duracak, parçası olacağı tüm yapılarla uyumlu olacak bir karakterin gelişmesine rehberlik edilecek.
GELENEKSEL ANLAYIŞ
Vazife; rehberlik ise mekân da ocak, yuva, ev...
Toplumun temel taşı aile, ailenin temel taşı birey düsturuyla her âdem farklı bir alem durumu malum. Ortak değerlerin aktarıla gelen geleneksel anlayışını kotarılıp, sekteye uğramadan silsileyi devam ettirerek temel anlayıştan ödün vermeden, ananevi talimin yapıldığı temel ocak.
Bireysellik üstü bir toplumsal anlayış. Ana eksen ve ana omurgaya tavizsiz tabi olma. Sonuç olarak Asya steplerinden Avrupa kapılarına kadar uzanan coğrafyada asırlardır var olan medeniyetimiz ve işte ‘Biz’.
Her yeni nesille eklenen yeni bir halka, her halkanın sağlam kurulması endişesinin her dem taze tutulması gereken geleneksel anlayış olmazsa olmaz düstur olmalı. Zamanın yıpratıcı geleneğin köhneyici yapısı arasında sapasağlam durmak ve halkayı zayıflaştırmadan bir sonraki nesle sağlam hazırlamak her neslin mutlak şiarı.
YABANCI KALMAMALI
Koşulsuz sevgiyle büyüttüğümüz çocuklarımızı nadide bir çiçek gibi neredeyse fanusta yetiştirmemiz onları içlerinde yaşayacakları topluma yabancı kılmamalı. Geleneksel büyük aileli toplumsal yapımızın çekirdek aileye dönüşmesiyle ninelerin dedelerin unutulmadığı, ben merkezli günümüz dünyasında fedakarlığı, her şeyin çokça tüketildiği tek kullanımlık yeni dünya düzeninde tasarrufu, kanaatkar olmayı, çıkarlarına ters düşse bile harama el uzatmamayı, adil olabilmeyi, hakkaniyetli düşünmeyi, güçsüzü koruyup öksüzü gözetmeyi, tebrik ve teşekkür edebilmeyi, tevazuyu, yardımseverliği ve daha nice erdemli hallerin her kişinin işi olamayacağını bildirebilmeyi… Dahi hayatta karşılaşabileceği türlü melanet karşısında erdemli duruşun er kişiye yakışacağı bilincini, irade kullanımının her şart ve baskı altında dahi tek bir doğrunun rızasını düşünerek hükmetme becerisini geliştirebilmeyi öğretmiş olmak...
UYANIK OLMALI
Değil dosdoğru bir insan yetiştirebilmek, dosdoğru bir insan olabilmek için bile her an uyanık olmalı. İnsan fıtratındaki mayanın özüne dönüşü, o saf cevherin paslanmamasını sağlayabilmek için nefsiyle ve tüm dış şartlarla mücadele etmesi gereğinin bilincini taze tutmalı. Öğrenilmiş yanlışlıkların, özümüze ait olmadığının idrakiyle her an yeniden tazelenmeli insan. Önce kendisinden başlamalı. Sonra sorumlu olduklarıyla sağlamlaşmalı. Her dem iyi olabilmenin mücadelesinin verilmesi gereğini ve sorumluluğunu bilerek eğitmeli eğitilmeli.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.