PİYASALAR

  • BIST 1009549.891.94%
  • ALTIN3005.8051.82%
  • DOLAR34.5350.14%
  • EURO36.025-0.48%
  • STERLİN43.301-0.48%
  1. YAZARLAR

  2. İlknur Birsel

  3. Süresiz Nafaka Mağdurlarının Sosyal Medyada Örgütlenme Öyküsü
İlknur Birsel

İlknur Birsel

Boşanmış İnsanlar ve Aile Platfo
Yazarın Tüm Yazıları >

Süresiz Nafaka Mağdurlarının Sosyal Medyada Örgütlenme Öyküsü

A+A-

Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu’nun Oluşumu Ve Aile  Boşanma Komisyonuna Ulaşması 
Platformumuz tamamı ile mağduriyet ekseni  etrafında ortak paydada insanların buluşması ile oluşmuştur ve her geçen gün büyümüştür. Şu an yasa taslağı gündeme geldiğinden beri bazı gazetelerin yazarları, platformumuzun iktidara yakın olduğu, boşanma komisyonuna sadece erkek derneklerinin davet edildiği  şeklinde son derece bilgisizce yazıyorlar. Platformumuz kurulduğundan beri siyaset üstü davranmıştır. Ve en başından grubumuzda en hassas olduğumuz konular olan hakaret, şiddete teşvik, ayrımcılık ve siyasi görüş paylaşmak yasaklanmıştır. Grup kurallarımız en başından konmuştur. Zaten bakan okuyan bunu görür. 
Komisyona kadın dernekleri de davet edilmiştir. Bu iddiada bulunanlar komisyon tutanaklarına bakmazlar mı? 
En önemlisi biz ne kadın ne erkek derneğiyiz. Cinsiyet değil, insan odaklı kurulmuş bir platformuz. 
Bu nedenlerden dolayı platform öykümüzü yazma ihtiyacı duydum. Bu iddia sahiplerinin komisyona sunum metnimin tamamını okumalarını istiyorum. 


1.Kısım

Bu hafta köşemde dört yıl önce kurduğum platformumuzun kuruluşundan aile komisyonuna gidiş sürecini paylaşmak istiyorum. Devam eden süreci sırasıyla her hafta yazmaya çalışacağım. Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu 2014 yılının Aralık ayında sosyal medyada facebook grubu olarak  tarafımdan  kurulmuş olup , bu grup ve change org sitesinde açtığım süresiz nafaka ile ilgili imza kampanyası kanalıyla, mağdurlar platforma ve imza kampanyasına ulaşarak seslerini duyurmaya başlamışlardır. Grubu kurarken şahsen tanımadığım halde internet üzerinden araştırmalarım sonucu bana rehber olan iki hukuk insanına  minnettarım. AYM üyesi Sn Hicabi Dursun'un 2012 yılında AYM’nin nafakanın süresiz olarak kalması kararına karşı red oyu gerekçesi yazısı beni çok etkilemiş hem grubu kurmamda , hem de imza kampanyamda bana rehber olmuştur. Diğeri ise Yargıtay 2.HD Başkanı Sn Ömer Uğur Gençcan'ın 2007 yılındaki  bir röportajında nafakanın süresiz oluşunu içine sindiremediğinden bahsettiği yazıdır.
Ve 2016 ocak ayında çalışmalarına başlayan ilgili araştırma komisyonuna tarafımdan ve Boşanma Mağdurları Platform üyeleri tarafından  gönderilen mailler ile komisyonun dikkatini çekerek 24 Şubat 2016 tarihinde TBMM’ye komisyon toplantısına davet edilerek konuşmacılara verilen 10’ar dakikalık süre dahilinde süresiz nafaka hakkında yaptığım sözlü sunum dışında tümüyle değerlendirmeye alınacağı söylenen yazılı metni aşağıdadır. 
Boşanma yasaları her biri birbirine zincirleme bağlı  ancak ayrı ayrı kocaman tez konuları olur.
Benim tezim süresiz nafaka konusu oldu.
Ancak komisyona sunduğum  yazılı metnimde diğer sorunlara da kısa da olsa değinmeye çalıştım. Bu nedenle komisyon tarafından davet edildiğimde süresiz nafaka konusu dışındaki sorunların bilinmesi açısından o tarihlerde İzmir ilimizde kurulma aşamasında olan BABAÇ-DER Başkanı İbrahim Aksoy'un ismini ve telefonu vererek komisyona davet edilmesini sağladım. 
 
24 Şubat 2016 tarihli Komisyon Toplantısında Komisyona Platformumuz Adına Sunduğum Yazılı Metin.


Sayın Aile Bütünlüğünün Korunması  ve Boşanma Olaylarının  Araştırma komisyonu Başkanım ve üyeleri değerli milletvekillerimiz;
Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu Kurucusu olarak sizlere seslenişimizi duyduğunuz, sorunlarımıza duyarlılık göstererek davet ettiğiniz ve yüz yüze görüşme fırsatını verdiğiniz için Sn. Komisyon Başkanı ve üyelerine tüm platform üyelerimiz adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum, hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Bizler ırk, din, dil, mezhep ve cinsiyet ayrımcılığına karşı , insan odaklı düşünen, sorgulayan, araştıran, ve sorunların ve şiddetin çözülmesi için önce nedenlerine inip ,bu nedenlerin  ortadan kaldırılması gerektiğini düşünen insanlar grubuyuz. Ortak paydalarımız boşanmalarda  yasa ve uygulamalardan kaynaklanan insan ve çocuk hakkı ihlalleri , aile ve ailenin korunmasıdır. 
Aynı toplumun birbirini tamamlayıcı unsurları olan gruplarından sadece birini korumak ve kollamak adına konulmuş, insan ve çocuk hakkı ihlallerine neden olan, normal bir insanı süreç içinde depresyona iterek, cinnet noktalarına getiren bazı yasaların bir an önce ele alınıp yeniden düzenlenmeleri gerektiğini düşünmekteyiz. Bunları düşünürken de ne kadın mağdur olsun ne de erkek diyenleriz.
Türkiye'de geçmişten bugüne kadın gerçeğini, ezilmişliğini bilenleriz. Bir cinsin ezilmesini önlemenin yolu, karşı cinsin genelini kötü algılayarak, geneline ağır yaptırımlar, psikolojik ve hukuksal şiddet uygulamak olmamalıdır. Genellemeler her zaman yanlışa götürür. Biliyoruz ki, şiddet karşısında başka bir şiddeti doğurur. 
Tüm bir cinsiyeti yok sayarak  hiddet ve şiddetle cezalandırarak, insanların nefesini keserek, tüm   yaşam haklarını elinden alarak çözmek yerine yeni fırsat alanları yaratarak çözülmesi gerektiğini düşünen ve bu fırsat alanlarının neler olabileceğini sorgulayan, kafa yoran  insanlar topluluğuyuz. Biliyoruz ki, bir kişiye dahi yapılmış haksızlık, toplumun tümüne yapılmış bir tehdittir. 


Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “sosyal hukuk devleti” vatandaşlarına asgari geçim düzeyi sağlamayı kendisine görev bilen ve bu yüzden devletin sosyal ve ekonomik yaşama aktif müdahalesini meşru ve gerekli gören bir anlayışı ifade eder. Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen sosyal hukuk devleti, insan onurunun korunmasını amaçlar ve bunun için sosyal adaleti ve refahı sağlamaya çalışır. SOSYAL DEVLET,  sosyal adaletin, refahın ve güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan devlettir. Toplumsal bir olgu olan ve devletin aktif olarak mücadele etmesi gereken yoksulluğun sorumluluğunun, boşanan taraflardan birisinin üzerine ömür boyu yüklenmesinin sosyal devlet ilkesine, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm olmadığını düşünmekteyiz. 


Anayasa’nın 5. maddesinde devletin temel amaç ve görevleri başlığı altında açıkça belirlendiği üzere devlet: kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli olan tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. Ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan bu yükümlülük, devletin varlık sebebini ve en önemli asli yükümlülüklerinden birisini oluşturmaktadır. 
Ne yazıktır ki, bir cinsiyeti diğer cinsiyetten korumak adına yapılan yasal düzenlemeler adı altında dayatılan TMK yasalarında dengeler sağlanması gerekirken terazinin  ayarları  iyice kaçmıştır. Oysa Adaletin terazisi çok hassas olmalıdır. Adil olmak, Gerçek Adalet ALGIDA SEÇİCİLİĞİ asla kabul etmez. Bu dengeler kurulmadığı takdirde, bu toplumun haksızlığa uğrayan insanlarının bu ülkedeki Adalet kavramına güvenleri kalmayacak, sürekli haksızlığa uğramışlık sendromu yaşayacaklar ve bunun sonucunda doğdukları, büyüdükleri topraklarda hep mutsuz olacak, mutsuz öleceklerdir. 
Oysa devletin görevi bu ülkede yaşayan her bireyin, her çocuğun, her canlının hakkını korumaktır. İnsanlar haklarının korunduğuna inandıkları zaman devletlerine sonuna kadar güvenir ve birlik beraberliğin de ilk şartı budur. Değersizleştirilme sendromu, kişinin kendisini değersiz hissetmesi karı- koca arasında evliliğin bitmesine neden olduğu gibi, aynı sendrom Devlet- Vatandaş ilişkisini de zedelemektedir.

SÜRESİZ YOKSULLUK NAFAKASI
Tarihçe 
1988 yılına kadar bir yıl süreli olan nafaka bu tarihten itibaren süresiz hale getirilmiştir.
Bunun nedenlerini araştırdığımızda, eski yıllarda zor olan yıllar boyu süren boşanmalarda bazı kolaylaştırılmalar yapılmış, bunlar yapıldıktan sonra ise boşanmalarda bu defa artış olduğu gözlenerek, " şimdi de fazla kolaylaştı, biraz zorlaştırmak lazım " mantığıyla 1 yıl süreli olan nafaka süresiz yani ömür boyu yapılmıştır. Eşit kusurlu boşanmalarda bile erkek ömür boyu nafaka mahkumu olmaktadır. Ve bu yasa uygulanırken de, " erkektir, kesinlikle kötüdür " algısı işlemekte, erkek işsiz dahi olsa fark etmemektedir. Evlilik süresine, çocuk durumuna bakılmadan genele uygulanan bir yasadır. 

1-) Süresiz nafakanın gerek Anayasanın 49.Maddesine, gerekse insan haklarına aykırı bir durum olduğu açıkça görülmektedir. Diğer taraftan boşanmadan kaynaklanan bir nafaka alacağının varlığının belli koşullar altında nafaka borçlusunun veya nafaka alacaklısının yaşamı boyunca sanki mülkiyet hakkıymış gibi sürekli olması hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul edildiği bir hukuk sisteminde adalet duygusunu da zedelemektedir. Tarihin hiçbir döneminde hiç bir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerçeklerle açıklanamaz. Evlenmenin ve boşanmanın cezası müebbet olmamalıdır. Evlendi ve boşandı diye ömür boyu bir insana yıllar boyunca, her ay para ödemek zorunluluğu genç bir erkeğin yeni bir aile kurmasını, yaşamını engellemek, tüm yaşamını ipotek altına almaktır. Geçimini asgari şartlarda sağlayan bir erkek düşünün, hakkaniyet bir insanı ömür boyu bitmeyen ve her yıl değişken bir borç yükü altına sokmak olmamalıdır. Bu durum hukuki, manevi, maddi hiç bir bağı, hiç bir diyaloğu kalmadığı bir insan tarafından ömür boyu göz altında tutulmaktır. Sürekli olarak gelirinin, gelir artışının, artık hiç bir hukuki ve manevi bağı kalmadığı, görmediği, sesini bile duymadığı, hatta ortak bir çocuğu dahi olmadığı bir insan tarafından takip edilme duygusu oluşturduğu gibi aynı şekilde ömür boyu her ay banka hesabına para yatırdığı, görmediği kadını takip etmeye başlamaktadır.Ve bu yasalar boşandıktan sonra kişilerin özgürleşmesine izin vermemektedir bu şekilde.Bu da sık,sık tanık olduğumuz kadına şiddet olaylarının bir bölümünü teşkil etmektedir.
4721 sayılı kanun 175.madde evlilik süresi, nafaka alacak eşin yaşı, iş gücü gibi özel şartlar aramamaktadır. Boşanarak aralarındaki hukuki, manevi ilişkiyi bitirmiş oldukları halde , evlilik birliğinde var olan sorumluluklarının ömür boyu devam etmesi insaflı ve hakkaniyetli değildir. Nafaka alacağının nafaka borçlusunun yaşamı boyunca nafaka alacaklısının sanki mülkiyet hakkıymış gibi ömür boyu olması hak düşürücü süre ve zaman aşımı kavramlarının kabul gördüğü bir hukuk sisteminde adalet duygusunu zedelemektedir. Ayrıca Anayasa 'nın 2. maddesinde yer alan "sosyal hukuk" devleti ilkesine aykırıdır. 


Toplumda erkek doğurmayı övünç kaynağı olarak gören kadın, erkek doğuran gelinine kız doğuran gelinden daha çok değer veren ," kız aldık"  diyen kayınvalide, kızını evlendirirken değer ölçüsü maddi kaynaklara bağlı, sadece ne aldılar, ne taktılar 'la övünen ya da sorun yapan, kızını ayakları üzerinde durmaya, meslek sahibi olmaya teşvik etmeyip evlendirmeye özendiren, küçük yaşta gelin kıyafetleri giydiren, evlenirken "kız verdik" diyen kız annesi, ergen ya da yetişkin oğlunun önüne gak deyince su, guk deyince aş koyan erkek annesi, 
sünnet olunca küçük krallar gibi övüne övüne sokak sokak gezdiren erkek babası, insan değil de kraliçeler yetiştirmeye özenen kız babaları, hayatta en büyük ulaşılacak mertebenin gelin olmak olduğunu sanan, evlendikleri erkeği insan değil, beyaz atlı prens sanan, çalışıp üretmeyi hiç düşünmeden, bu prenslerin,   kendileri emek vermeden, onlara dünyanın tüm nimetlerini sunacağını sanan kızlar, çalışan kadın eve döndüğünde mutfakta yemek hazırlarken TV’nin karşısında uzanıp önüne yemek gelmesini bekleyen erkekler olduğu sürece gerçek kadın erkek eşitliğinden söz etmek ancak göstermeliktir.
Kadın üretim sürecine dahil olmadıkça tüketim zincirinin kölesi olacak, hayatı boyunca erkeğin eline bakacaktır.
Ne yazık ki süresiz yoksulluk nafakası bu üretmek üzere yetiştirilen kadınlara değil, tüketmek üzere yetiştiren kadınlara yapılan ömür boyu bir bağış ve aynı zamanda erkeğe verilen, erkeğin tüm hayatına üretmeyen kadın tarafından ipotek konulmasına neden olan ağır bir cezadır.
1- Boşanmalarda eşit kusur varsa nafaka bağlanmamalıdır ya da çok kısa süre bağlanmalıdır. üç ay evli kalıp eşit kusurla, daha önce evlenip boşanmış, çocuksuz boşanan kadına ise böyle bir nafakanın bağlanması  erkeğe yapılmış insanlık suçudur.
2- diğer durumlarda ise kadının yaşı, sağlığı, iş gücü, evlilik süresine  çocuk doğurup doğurmadığı, keyfi mi çalışmıyor  gibi etkenlere bakılarak kesinlikle her durum kendi özelinde değerlendirilerek süre sınırı konmalıdır.
Bir insanın, boşandı diye diğer insana ömür boyu, gelir durumuna göre her yıl artabilecek şekilde borçlandırılması ve ödeyemediğinde hapis cezası verilmesi İnsan Haklarına ve İnsan doğasına aykırıdır ve kimse emek vermeden  kimsenin sırtından geçinemez. Bu yasa değişmedikçe yollarını ayıran kadın ve erkek hep birbirini takip edecektir. Kadın sürekli erkeğin gelir durumunu takip ederken, erkek ise bitmez şekilde borçlandırıldığı, her ay banka hesabına para yatırdığı, yatıramadığında hapishanede  yatmasına neden olan kadının özel hayatını takip edecektir. İnsan itibarını sıfırlayan bir yasadır. Paraziter yaşam sürmek isteyen kadınlara yaramaktadır. Çalışan, emekçi kadına hiç bir yararı yoktur.


İNSANA HER TÜRLÜ ŞİDDETE HAYIR !
Bir insanın hayatına son vermek, vermeyi düşünmek bile en büyük insanlık ve vicdani suçtur.
İnsanları suça iten nedenleri irdelemek,  kendisine insanım diyen herkesin görevidir.
Bu suçlara neden olan yasalardaki dengesizlikleri  gidermek ve yasaları insan haklarına göre düzenlenmesi için uğraşan insanları dikkate alarak bu yasaları düzenlemek ise seçilmiş her siyaset insanının, bu haksızlığı görmek ise her hukukçunun  görevidir.
Boşanma yasalarındaki haksızlık ve eşitsizlikler giderildiği takdirde boşanan kadına şiddet olaylarında önemli ölçüde azalma görülecektir.
Gelin, görün ki ....
Yasalardaki eşitsizlik ve boşanan erkeğe uygulanan ekonomik ve psikolojik şiddet çoğu zaman boşandığı kadına şiddet, ya dayak ya cinayet olarak yansımaktadır. Ya da erkek intiharı vakaları son günlerde sıkça görülmektedir.

Bunlar neler, kısaca göz atalım.

A-)Çocuksuz Boşanmalar
1- TMK 175/176 : Erkeğin işsiz olması , bir gün dahi evli kalması,  kadına yasal olarak ödemek zorunda olduğu ,üstelik her yıl arttırma davalarıyla sürekli arttırılan,kadın evlenmediği takdirde ömür boyu ödemek zorunda olduğu nafaka yüzünden üç ay hapis cezası ile cezalandırılan erkeği borçtan hapiste yatmak kurtarmamaktadır. Hapiste iken borçlar haneye avukat,mahkeme,icra masrafları ve faizi ile birlikte yazılmaktadır.üç ay hapis yatıp çıkan erkek bu biriken borçları ödeyemediği takdirde tekrar üç ay hapis cezasına mahkum edilir.Kadın bir daha evlenmediği takdirde ölene kadar bu borç,ödeyemezse hapis cezası sürekli tekrarlanarak devam eder .
2- Bu nafaka hangi durumlarda bağlanır ?
 mahkeme boşanmada eşİt kusur kararı verdiği halde nafaka ödeme yükümlüsü erkektir.Eşit kusur kararı verilmesi için erkeğe her türlü iftira mübahtır,fırsatçılar bu yasayı çok iyi lehlerine kullanmaktadır.Dolayısı ile bu yasanın onurlu kadınlarımıza faydası yoktur.çünkü onlar iftira atamaz,yalan söyleyemez.Doğruyu konuşurlar.
Örneğin sosyal olarak arada sırada alkol alan bir erkeğe " sürekli alkol alıyordu" denebilir.Ya da evine bakan erkeğe " evine bakmıyordu " diye iftira atmak çok kolaydır.
3- Kendisi genç, sağlıklı ve çalışabilir durumda olduğu halde ,hatta geçimi için evde yapabileceği şeyler de varken, evin geçimine en ufak katkısı olmayan,aşırı beklentilerine, özentilerine yetişemeyen erkeği terk edip gitmeyi yeğleyen nice kadınlar olduğu gİbi, karısını çocuklarını terk edip yüzüstü bırakıp giden nice erkekler de vardır. İşte yasalar tüm erkeklere aynıdır açısından bakılarak hazırlanıp konulmuştur.Ve kadın olsun, erkek olsun tamamen fırsatçı ve kurnazlara yaramaktadır, onurlu insanlar bu yasaların ağırlığı altında ezilmekte,yaşamdan kopmaktadırlar.genç,sağlıklı, çalışabilen, ekmeğini kazanıp hayatını idame ettiren , bu nafakayı kabul etmeyen nice onurlu kadın olduğu gibi, bunu fırsat bilerek çalışabileceği halde çalışmamayı yeğleyen nice kadınlar da vardır. Bu yasalar gerçekten aciz,çaresiz kadına değil , fırsatçılara yaramaktadır.
Bu insanı öldürmek için yaşama sevincini elinden almanız yeterlidir.
4-Bir kaç kez borcunu ödeyemeyen ve borcu sürekli artan erkek, yasalar tarafından borçlandırıldığı, her ay banka hesabına para yatırmak zorunda olduğu, ömür boyu borçlandırıldığı kadının özel hayatını takibe başlar.çünkü bu nafakanın kaldırılması ancak kadının evlenmesi ve başka biriyle uygunsuz hayat yaşadığını kanıtlaması ile mümkündür.bu nasıl kanıtlanır onu bilmiyorum gerçekten. Dedektif gibi işini, gücünü bırakıp peşine düşse ne olur, onu da bilmiyorum.
Kadın ise erkeğin gelir durumunu takip eder ki artmışsa nafaka arttırma davası açsın.
Böylece boşandıkları halde ortak çocukları olmasa dahi, birbirini takip eden nice boşanmış insan vardır.
5-Bu durum kişilerin özgürleşmesine ve hayatına yeni bir yön çizmesine,  izin vermemektedir..kişileri kadın olsun ,erkek olsun itibarsızlaştırıcı bir duruma neden olmaktadır yasalar.Artık hiç bir manevi bağı kalmadığı, telefonda sesini dahi duymadığı, ortak çocuğu da olmadığı ,bir daha görmek istemediği kadının hesabına her ay para yatırmak, işsiz olup yatıramadığı takdirde icraya verilen hapis cezası ile cezalandırılan erkeğin psikolojisi giderek bozulur.Çocuk varsa zaten çocuğa ödenen nafaka ayrıdır. Adı iştirak nafakasıdır. Burada söz konusu olan kadına ömür boyu bağlanan yoksulluk nafakasıdır. Çocuğa dahi 18 yaşına kadar bağlanan nafaka , hiç çocuk doğurmamış, üç ay evli kalmış, genç, sağlıklı, çalışabilecek durumda olup çalışmayan hatta asgari ücretle çalışan kadına erkek işsiz olsa da, eşit kusur denilerek bağlanmaktadır.
6-Bu yasalar yüzünden haksızlığa uğramışlık sendromu yaşayan nice genç erkek, üniversite mezunu olduğu halde mesleğini yapmamakta, sigortasız, geçici işlerde çalışmak durumunda kalmaktadır.
Haksızlığa Uğramışlık Sendromu da tıpkı EYS gibi bir hastalıktır, bu yüzden kişi haklıysa ve haksızlığa uğramışsa sürekli psikolojisi bozulur ve tedavi şarttır. Bir yandan nafaka borçlusu ,diğer yandan işsiz bir erkek, sağlık güvencesi de yoksa psikolojik tedaviyi nasıl yaptırır? 
7-Bu yasalar yüzünden uğradığı iftira ve haksızlıklar yüzünden psikolojik tedavi gören ya da imkansızlıklar  yüzünden tedavi göremeyen nice genç vardır.
8- Bu yasalar yüzünden bir daha asla evlenmeyi düşünmeyen nice genç vardır.
9- Bu yasalar yüzünden ikinci evliliğinde huzursuzluk yaşayan , sıkıntı çekip mağdur olan ,ikinci eş karşısında ezik , mahcup nice erkek olduğu gibi, bu mağduriyeti yaşayan ikinci eşler, çocuklar vardır.
10- Bu yasalar yüzünden kendisine ömür yüklü nafaka bağlatan meslek sahibi olduğu halde çalışmayan nice çocuksuz kadınlar da vardır.
11- Ağır kusurlu taraf tazminat ödemeye mahkum edilir.
Genelde tazminat mahkumu tıpkı süresiz nafakada olduğu gibi erkektir. Çoğu zaman yalancı şahitlerle tazminat mahkumu olur.
12-Yasaların iki ucu açıktır deniyor fakat ben süresiz nafaka mahkumu bir kadın varsa tanımak isterim mutlaka..Bu yasalardaki düzenleme onu da kurtaracak çünkü.
SÜRESİZ NAFAKAYA KESİNLİKLE SÜRE SINIRI GETİRİLMELİDİR ! 

ULUSLARARASI BOYUTU
Uluslararası akademisyenler grubu tarafından Eylül 2001’de CEFL (Avrupa Aile Hukuku Komisyonu) kurulmuştur. Bu kuruluş tamamı ile bağımsız bir kuruluştur.
Avrupa Birliği’nde Aile Hukuku’nu uyumlaştıracak en uygun “Avrupa Aile Hukuku Prensiplerini” yaratmaktır. CEFL’nin, Boşanma ve nafaka konusunda tavsiye niteliğindeki prensiplerini içinde Nafaka konusundaki görüşler de yer almıştır. Buna göre, boşanmanın mali sonuçlarında, evliliğin süresi, tarafların kusur durumu, eşlerin geliri ve mağduriyeti ölçütleri dikkate alınmalıdır. Mahkemenin belirleyeceği nafaka belirli bir zaman için sınırlandırılmalı, ancak istisnai olarak süresiz nafakaya hükmedilmelidir. 
Bu prensipler ışığında kanunlarımızda yapılacak yeni düzenlemeler süresiz nafaka ödemeden kaynaklanan mağduriyetleri ortadan kaldıracak, tarafların özgürce, bir diğeri tarafından denetlenmeden hayata devam edebilme, yeni bir aile kurabilmelerine imkân verecektir. 
Küçülen dünya ve dolayısıyla normların birbirine uyumluluğunun da önem kazandığı günümüz şartlarında, kanun koyucularımızın bu prensiplere uygun hareket etmesi gerekmektedir.

OLMASI GEREKENLER
Süresiz nafaka hakkaniyet ilkelerine göre süreli olmalıdır ve bu süreye karar verilirken; 
1-Evlilik süresinin göz önüne alınması, 
2-Çocuk olup olmadığına bakılması,  
3-Tarafların kaçıncı evliliği olduğuna bakılması, 
4-Kadının yaşı ve iş gücü,sağlığı,çalışabilirlik durumuna bakılması, 
5- Evlilik yüzünden gerçekten yoksulluğa düşüp düşmediğinin çok iyi tespiti, 
6-Nafakayı arttırmak için dava açtığında  çalışmak için girişimi olup olmadığına,yaşına,iş gücüne ve sağlık durumuna bakılarak bu davayı açmasına şart konulması, 
7- Nafaka hapsinin kaldırılması, 
8- Süresiz nafaka yüzünden işlenen kadın cinayetlerini araştırmak üzere bir komisyon kurulması. 


BOŞANMIŞ İNSANLAR VE AİLE PLATFORMU olarak NAFAKA TOPTAN KALDIRILSIN demiyoruz.
SÜRESİZ NAFAKAYA  HAKKANİYET ÖLÇÜLERİNDE SÜRE SINIRI GETİRİLSİN diyoruz.
ÇOCUKSUZ, KISA SÜRELİ EVLİLİKLERDE , EŞİT KUSUR durumunda bile bir süre ödenmesine razıyız.Yukarıda maddeler halinde belirttiğimiz koşullara göre SÜRESİZ olan NAFAKAYA süre sınırı getirilmesini İSTİYORUZ..

B-) ÇOCUKLU BOŞANMALAR
1-) Kadın çalışmıyorsa ya da asgari ücretle çalışıyorsa erkek işsiz dahi olsa kadına süresiz nafaka bağlanır
2-) Velayet anneye verilirse ki genelde anneye veriliyor her çocuk için 18 yaşında iştirak nafakası bağlanır. 18 yaşından sonra eğitimi devam ediyorsa çocuk babaya nafaka davası açabilir.Ve eğitimi süresince babadan nafaka alır.
Grup üyelerimizin birinden ilginç bir örnek vaka;
Çocuk 27 yaşında ,meslek sahibi, yüksek lisans yaptığı için emekli ve sağlık sorunlarıyla boğuşan babadan ayda 425 TL yardım nafakası alıyor. Bu bey hem eski eşine, hem de kızına nafaka ödüyor. Şu an geçinemiyor. İsmini, telefonunu verebilirim.
3-) Boşandıktan sonra, velayet annede ise ,babayla çocuk arasındaki ilişki, görüşme saatleri  yasalar tarafından son derece kısıtlayıcı ve baba çocuk ilişkisi, çocuğun ruh sağlığı açısından son derece yetersizdir.Çocuk babasını sadece ayda iki kez çok sınırlı saatler içinde görebilir ya da göremez.
4-) Göremez çünkü anne o gün çocuğu alıp bir yere gider, baba kapıda öylece kalabilir.
5-) Çocuğunu görmek için kapıya gelen baba hoş karşılanmayabilir. Eğer kadın intikam için çocuğu göstermek istemiyorsa baba için evden uzaklaştırma kararı aldırmak en kestirme yoldur.kadın veya kadının ailesinden biri tarafından kendisine söylenen bir sözle tahrik olup bir söz söylerse hatta bazı fırsatçılar hiç söz söylemese dahi söylemiş gibi , hatta şiddet gördüğünü iddia ederek karakola giderek babanın eve yaklaşmasını engeller..Çünkü bu durumda delile gerek yoktur.Sözlü beyan yeterlidir . 6284 no’ lu yasa uygulanır.
4- ) bu aşamadan sonra baba çocuğu icra ile mal gibi haczederek görebilir ancak.
Zaten ayda iki kez olan görüş günlerinde icraya para yatırıp, avukat,psikolog ve polis eşliğinde eve gider..Evde yoklarsa yine göremez.
5- ) Bu şekilde çocuk babadan gittikçe uzaklaştırılır. İcra parası yoksa yıllar boyu çocuğunu göremez. Çocuğuna yıllar boyu hasret hayat gözlerini yuman nice olduğu gibi, babasına hasret hatta ebeveyne yabancılaştırma sendromu ile büyüyen babasına yabancı, hatta babası düşman gibi gösterilen  nice çocuklar vardır.
6- )Aynı biçimde anneye gösterilmeyen çocuklar olduğu gibi çocuklarını icrayla görmek zorunda bırakılan anneler de vardır.


TÜRKİYE' DE BOŞANMA SÜRECİ VE SONRASINDA YAŞANAN YASALAR VE UYGULAMALARDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİNE İLİŞKİN ÖZET RAPOR.


I- Süresiz Yoksulluk Nafakası
TMK175- Süresiz Yoksulluk nafakası
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
TMK176-Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hakim, istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlar.

A- TMK 175 / 176 hk.daki görüşlerimiz ve sebep olduğu mağduriyetler hk.da elimizdeki verilerden çıkardığımız bazı sonuçlar.
1-Yasada evlilik yüzünden yoksulluğa düşme, evlilik kısa süreli veya uzun süreli olsa da aynı bakış açısıyla değerlendirilmektedir. Bir ay evli kalanla, 20 yıl evli kalan arasında Aile Mahkemelerince bir fark gözetilmemektedir.
Ayrıca bu konu mahkemelerce detaylı araştırılması gerekirken bu yapılmamaktadır.
2-Yoksulluğa düşecek taraf, mali gücü oranında nafaka isteyebilir derken, kadın o an işsiz ise ve erkekte işsiz ise, işsiz erkek ömür boyu nafakaya mahkum edilmektedir
3- Nafaka  yükümlüsünde kusur aranmaması, boşanmada her iki tarafın eşit kusurlu olduğu kararına rağmen, kadına ömür boyu nafaka hakkı ön görmektedir.
4- Nafaka bağlanırken kadının,yaşı, sağlığı, çocuklu veya çocuksuz olmasına, kaçıncı evliliği olduğuna, iş gücüne bakılmadan direk işsiz erkek ömür boyu nafaka mahkumu yapılmaktadır.
5-Üç ya da  beş ay evli kalmış , çocuksuz en az beş yıldır nafaka ödeyen ve daha kaç yıl ödeyeceğini bilemeyen üyelerimiz mevcuttur, hatta bir üyemiz daha önce iki kez evlenmiş boşanmış bir hanımla, ilk evliliğini yapmış olup, dört ay sonra kadının evi terketmesi sonucu gerçekleşen boşanmada eşit kusur kararı sonucunda ,o sırada işsiz olduğu halde  ömür boyu nafaka mahkumu yapılmış, 2010 yılından beri her ay nafaka ödemektedir.
6- Ağır kusurlu tarafa tazminat hükmedilmekte olup, ağır kusurlu taraf erkek ise, kadın ve erkek  o süreçte her ikisi de işsiz ise, erkek hem tazminata hem de ömür boyu nafakaya mahkum edilmektedir. Çocuk varsa ayrıca  çocuklara iştirak nafakası bağlanmaktadır.Çocuğa iştirak nafakasına hiç bir babanın itirazı yoktur. Ancak bunun gelir düzeyi ile orantılı olmasını, işsiz kaldıkları dönemde ise çocuklara bu süre içinde devlet yardımı yapılmasını talep etmektedirler. Ortalama gelir düzeyine sahip insanlar, İştirak nafakası yanında kadına bağlanan süresiz nafaka, ve bir de tazminat eklendiğinde çok ağır maddi yük altında kaldıklarını belirtmektedirler.
7- Süresiz  yoksulluk nafakasının sona erme şartı kadının ölmesi ya da yeniden evlenmesi veya haysiyetsiz bir hayat yaşamasıdır. Evlenme garantisi yoktur, bir yıldan az evli kalmış , çocuksuz olup 15 yıldır nafaka alan kadınlar vardır.Nafakayı  ödeyemeyen işsiz erkek sürekli borçlanmakta, icraya verildiği takdirde üç ay tazyik hapis cezası ile cezalandırılmakta, hapisten çıktığında ise önceki ve hapiste yattığı süre içindeki nafaka borçları, faizleri, avukat ve icra masraflarıyla birikmiş bir borç kendisini beklemektedir.Yine iş bulamazsa ve bu borcu ödeyemezse hapis cezaları sürekli tekrarlanmaktadır . Psikolojisi iyice bozulmuş erkekler bu durumda, haysiyetsiz bir hayat yaşıyor mu diye kadını takip etmekte, ya da kadını öldürüp kurtulmayı düşünmektedirler. Kadını ve erkeği itibarsızlaştıran aynı zamanda boşanan kadınlarda şiddet ve cinayet sebebi yasalardan biridir.
8-Bir çok genç, kısa süreli evli kalmış olup , maddi manevi hiç bir bağı kalmadığı , hatta ortak çocuğu dahi olmadığı, yüzünü görmediği, sesini duymadığı kadının hesabına istemeyerek , hapse girmemek için her ay para yatırmak zorunda ve bu yüzden depresyona girmekte, Adalete güven duygusunu tamamen yitirmiş biçimde, haksızlığa uğramışlık sendromu yaşamakta, eğer imkanı varsa psikolojik tedavi görmekte, imkanı yoksa cinnet noktasına getirilmekte, işsiz kaldıkları süre içinde ise bu nafaka ve birikmiş icralık nafaka borçları emekli anne ya da babaları  tarafından yatırılmaktadır.
8- Ayrıca her yıl nafaka arttırma davalarıyla uğraşmakta, yaşadıkları her arttırma davasında boşanma sürecinde yaşanan gerginlikler tekrar hatırlanmakta, bu davalar sonucunda nafaka cüzi bir miktar artsa dahi, davayı kaybetmiş olduklarından, karşı tarafın da avukat ve mahkeme masraflarını ödemek zorunda bıraktırılarak , giderek ağır bir depresyonun içine itilmektedirler. Bu yüzden sosyal hayattan kopmuş, maaşlı çalışırsam nafaka artar korkusuyla üniversite mezunu olup mesleğini icra edemeyen, gelip geçici sigortasız işlerde çalışan gençler mevcuttur.
9- .Bu gençlerin bir kısmı  bunları yaşadıklarından dolayı evlilikten tamamen soğumuş durumdadırlar. Yeniden evlenenlerin ise , ikinci eşleri ve çocukları mağdur olmakta, bu yüzden evliliklerinde sorun yaşamaktadırlar.Eski eşine bağlanan nafakayı ödeyemeyip hapse girdiği takdirde bu mağduriyetler işin içinden çıkılmaz bir hal almakta, ailece psikolojiler harap olmaktadır.
10- Üst gelir düzeyinde ise süresiz nafaka olarak büyük rakamlar hükmedilmekte, örneğin üç, beş ay evli kalmış çocuksuz genç kadın ömür boyu çalışmadan geçinebilmektedir.
11- Her yıl nafaka arttırma davası açma hakkı olduğu için, erkeğin gelir durumu sürekli eski eş ve ailesi takip edilmektedir. Erkeğin de her ay hesabına para yatırdığı kadını takip ettiğini düşünürsek, evlilik bittiği halde yasalar yaşadıklarını unutup yeni bir hayat kurup özgürleşmelerine ve psikolojilerinin düzelmesine yasalar ve uygulanalar izin vermemektir.
12- Yüksek nafaka alan kadınlar çalışmadan yaşamını sürdürürken, orta veya düşük diyebileceğimiz miktarlar alanlarsa, sigortasız, kaçak çalışmakta ya da nikahsız  yaşamlar sürdürmektedirler. Ayrı şehirlerde yaşıyorsanız bunu kanıtlamanız çok zordur. Bu kadınlar ömür boyu, hem de isterse her yıl artabilen ömür boyu katkı payı hakkını elde etmişlerdir. boşanmayı kendi istedikleri halde, eşit kusurlu oldukları halde bu hakkı yasalar kendilerine vermektedir.
13-.Mahkemelerde boşanmaların hep erkek yüzünden olduğu kanısı vardır. Geçmiş yıllardan gelen kadınların ezilmişliği ile ilgili bu kanı değişmemiştir.Ve bu ön yargılarla daha çok insan mağdur olacaktır. Ayrıca sürekli borçlandığı, ödeyemediğinde hapse atılan erkeklerde sadece eski eşine değil, tüm kadınlara karşı nefret oluşmaktadır. Meseleye kadın, erkek değil İnsan odaklı bakılması gerekmektedir ki ayrıca bu yasanın emeğiyle, alın teriyle çalışan ,kazanan gerçekten emekçi kadına faydası yoktur. Kurnaz , çalışmadan, emek vermeden yaşamak isteyen kadınlara fayda sağlamaktadır.
Ayrıca erkekler  olarak da bu yasa mağdurları genelde düzgün, yasalara uyan insanlar olup bu yasaların ağırlığı ve taraflılığı altında ezilmekte, gerçekten kötü tabir edilen erkekler zaten kadını korkutup, tehdit ederek, çocuk varsa, çocuğuna bile para isteyemez hale getirmektedirler. Gerçekten ezilen kadınlar bunlardır. Bu kadınlar nerde iş bulursa çalışıp çocuklarına kendi imkanlarıyla bakmaya çalışmaktadırlar. 
14- Bir çok kadın tarafındansa bu yasalar bir yandan intikam aracı olarak kullanılırken, diğer yandan maddi fırsata  dönüştürülmeye çalışılmakta, erkeği  nasıl süründürürüm mantığı ile hareket edilmekte, yaşam standartları iyi olduğu halde kendini mağdur gibi göstererek mahkemelerdeki mağdur, masum  kadın algısını kullanarak nafaka arttırma davaları açmaktadırlar.
15-Boşanma mahkemeleri süreçlerinde bazı avukatlar tarafından onlara erkeği ne yaparlarsa süründüreceklerini ,nasıl tazminatlar alacaklarını anlatıp, hatta "donuna kadar alırız " vaadleriyle ,kendilerinde hazır bulunan matbu  iftira dilekçeleri imzalatıldığını , daha sonra boşanmadan vazgeçip itiraf eden kadınlar bulunmaktadır. Mahkemeler kadın ne derse ona inanmaktadır ve bu yüzden gerçekten haksızlığa uğramış, iftira kurbanı, kanıtsız algılarla süresiz nafaka ve tazminat mahkumu olmuş erkek çok fazladır.Eşit kusura bile süresiz nafaka bağlandığını düşünürsek, sadece algı yönetimi ile ve kanıtsız iddialarla bunun oluşturulması çok kolaydır..Alkolikti, evine bakmıyordu demesi kanıt aranmadan en azından eşit kusur kararına neden olabilmektedir.Eğer çocuk varsa, bu çekişmelerden en büyük zararı ise çocuklar görmekte, çoğu zaman intikam aracı olarak çocuklar kullanılmaktadır. Çocuk konusuna ayrı başlık altında değineceğiz.
16- 2012 yılında AYM kararı ise süresiz nafakanın süresiz ibaresinin kaldırılmayacağı yönündedir.Bunun gerekçesini incelediğimizde ise, sosyal devlet ,sosyal yardımlaşma ilkesine aykırı olmadığından kaldırılmasına gerek görülmediği yazılmıştır. Anayasada geçen  "Sosyal Devlet , Sosyal Yardımlaşma" cinsiyetinden dolayı genelleme yaparak haklı, haksız ayırmadan boşanmalarda eşit kusurlu da olsa , evi terkeden dahi olsa, keyfi olarak çalışmıyor da olsa, çok kısa süreli evli de olsa, önceden bir kaç kez evlenip ayrılmış olsa da, ortak çocuk olmasa da, kısa süreli evlilik süresince eşine hayatı zehir eden olsa da , bu insana diğer insan tarafından işsiz olduğu zamanlarda bile ömür boyu  katkı payı ödeme zorunluğu mudur ? 
Hem de her yıl artan biçimde. Hem de on lira dahi artsa kaybeden diye tüm avukat, mahkeme masrafları ödetilerek.İşsiz olup ödeyemeyeni ise üç ay tazyik hapis cezası ile cezalandırmak mıdır ?  Defalarca bu hapis cezasının tekrarlanması mıdır ?  Hapiste iken borçların faizi , avukat ,icra masrafları ile birlikte haneye yazılarak, hapisten borçlanmış bir şekilde çıkarmak mıdır ? 
17- Süresiz nafakanın bir insanı hayatının ömür boyu ipotek altına alınmasına neden olan bir yasa olduğunu ve bu ve buna benzer yasaların, taraflarda nefrete dönüşmekte olduğunu  ve kadına şiddet olaylarında artışa sebep olduğu kesindir.
18- Bizler ne kadın mağdur olsun, ne erkek diyenleriz ve kesinlikle İnsan odaklı düşünmekteyiz. Cinsiyet ayrımcığına karşıyız.Bu durum önlenmediği takdirde  kadın erkek kutuplaşmasının hızla artacağı ve birbirine düşman iki cins olacağı endişesindeyiz.Çünkü bu mağduriyetlere yaşayan, haksızlığa uğramışlık sendromu içinde psikolojisi bozulan insanlar, tüm kadın cinsinden nefret eder hale getirilmektedir. 

B-SÜRESİZ NAFAKANIN SÜRELİ OLMASINA İLİŞKİN ÖNERİLERİMİZ
1- Evliliklerin kısa ve uzun süreli olmak üzere iki bölüme ayrılması, uzun süreli ve kısa süreli evliliklerinde çocuklu ve çocuksuz evlilikler olarak alt başlıklara ayrılarak değerlendirilerek nafakanın süresiz olması yerine nafaka sınırlarının bu durumlara göre sınırlandırılmasını 
2- Eşit kusur durumunda ya nafaka bağlanmaması ya da çok kısa süreli bağlanmasını.
3- Nafakanın süresine karar verilirken; 
a-) Evlilik süresi, 
b-) Çocuk olup olmadığına bakılması, 
c-) Kadının veya erkeğin kaçıncı evliliği olduğunun göz önüne alınması, 
d-) Kadının yaşına, sağlık durumu ve iş gücüne bakılması, 
d-) Çalışmak için bir girişimi olup olmadığına bakılması gerektiğini düşünüyoruz.


SÜRESİZ NAFAKANIN SÜRELİ OLMASI HALİNDE OLABİLECEK DÜZELMELER.
1-Bu yasayla ilgili yapılacak hakkaniyet ölçülerinde düzenlemelerin , yıllarca mağduriyet yaşayanların yaralarına ilaç olacağını  
2- Bundan  sonra yaşanacak boşanma davalarında  kişilerde  adalete karşı güven duygusu oluşturacağını, ötekileştirilme duyguları ve depresyon yaşamayacaklarını
3-Nafaka  hapisleriyle işsiz insanların cinnet noktasına gelmeyeceğini ve boşanma ve sonrası süreçlerde kadına şiddet olaylarında azalma olacağını,
4- Bu konudaki yasal düzenlemeler sonucu nafaka hapsine de gerek kalmayacağını düşünüyoruz. İnsanların büyük kısmı , ömür boyu nafaka mahkumu edilmekten dolayı bu nafakayı hak etmediğini düşündüğü kişiye ömür boyu borçlandırıldığı için ödememektedir.Süre sınırı konduğu takdirde bu süreyi ve borcunu bilen ve haksızlığa uğramışlık sendromunu aşan kişi bir şekilde borcunu ödeyecektir.
5- Gerçekten işsiz ise ve iş bulamamışsa, nafaka hapsi ,  yerine iş bulana kadar bu borcunun  ertelenmesi ve bu süre zarfında kadın gerçekten çok mağdursa ve çalışacak durumda değilse, çocukları da varsa  kadına ve çocuklara devlet yardımı yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.
6- Gerek kadın, gerek erkek sigortasız ve kaçak çalışmak zorunda kalmayacaktır.
7- Genç kadın çalışmadan nasıl yaşarım yerine, ayaklarım üzerinde nasıl durabilirim diye düşünmeye başlayacak ve daha üretken hale gelecektir ki günümüzde engelli insanların bile çalıştığı, çalışmak için gayret gösterdiği görülmektedir.
8-Sözlü beyanla iftiraya uğrayan ve ağır tazminat ve nafaka mahkumu edilen  orta ve üst gelire sahip erkeklerden bazıları ise, üzerindeki mal varlığını başkalarının üzerine kaçırmak durumunda kalmayacak. kadın da sırf nafaka almak için üzerindeki mal varlığını aile fertlerinden birinin üzerinde göstermeyecektir. Özetle bu yasal haksızlıklar, kanıtlanmamış iddialarla verilen haksız kararlarlar erkeği yalana ittiği gibi, kadında eline geçen fırsatı kaçırmamak için mülkü varsa bunu bir şekilde gizleyemeyecektir.


II - 6284 no' lu Kadını Koruma yasası sözlü beyan yerine kesin kanıta dayandırılması gerektiğini düşünüyoruz. 
a-) Aile içi tartışmalarda ,istisnai durumlar dışında kadının ilk etapta karakola gitmesi yerine bazı birimlerin  devreye girerek durumda denge sağlamaya çalışması gerektiğini düşünüyoruz..Kadına tokat atmanın doğru olmadığını biliyoruz fakat bazen istemeden atılan ve sonradan pişman olunan  bir tokat yüzünden karakola gidildiği takdirde, erkeğin ise bunu aşırı gurur yapması sonucunda,  uzlaşılabilecekken boşanmayla sonuçlanan evlilikler mevcuttur.Ayrıca sadece sözlü beyana dayalı bu yasa bazı kadınlar tarafından çocukları göstermemek adına suistimal edilmekte ve bu yönde kullanılmaktadır.Bunların göz önüne alınarak yeni yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
b-) Boşanma süreci ve sonrasında eski eşe öfkelenip o anki ruh haliyle yazılan bir telefon mesajı yüzünden bile aylarca  hapis cezası alan üyelerimiz  mevcut olduğu gib, hiç bir kanıt olmadan sadece sözlü beyana dayalı uydurma iddialarla sürekli karakol ve adliyelerde ifade vermek zorunda bırakılan üyelerimiz mevcuttur.
bu yasalarda yapılacak düzenlemelerin toplumda kadın erkek nefretini ve kadına şiddeti azaltacağını düşünmekteyiz. 
c-) Evlilikte çocuk varsa, bu durumlardan,babanın bazen sudan bir bahane ile evinden uzaklaştırılmasına tanık olup, aşırı  derecede etkilenen çocukların, çoğu zaman intikam aracı olarak kullanılması , bu çocukların diğer ebeveyne gösterilmemesi  gibi durumların çocuk dünyalarında be psikolojilerinde  yarattığı ağır hasarların azacağını ve gerekli yasal düzenlemelerin gelecekte ruh sağlığı düzgün nesiller yetişmesine çok faydalı olacağı kanaatindeyiz. EYS ( ebeveynine yabancılaştırma Sendromu) rahatsızlığı oluşmuş çocukların sayısında azalma olacağı kanaatindeyiz.
Sorunlar bireysel olmaktan öte toplumsal ve çok geniş  bir yara halini almıştır ve bu yara sürekli büyümektedir.


III- Süresiz nafaka ,nafaka hapsi,çocuk icrası, velayet, EYS , 6284 Konuları bazında alt komisyonların oluşturulup, bazı mağdurların davet edilerek öykülerinin dinlenmesi sağlıklı olacaktır.


Empati duygusunu öğretmeliyiz çocuklarımıza doğduğu andan itibaren. Zorunlu empati dersleri konulmalı okullara. Öğrenmeliler ki, her konuda, her yaşananda, her ölümde,  başkasına atılan tokadı kendi yüzlerinde hissetmeliler.
Öğrenmeliler ki, insanlar acı çekerken, mağdur olurken , sıcacık evlerinde , koltuklarında haber izlerken " bunlar olacak, olağan şeyler " demesinler.
Öğrensinler ki Ateş sadece düştüğü yeri değil tüm yürekleri yaksın.
Adalet ancak duyarlı, vicdanlı  ve farkındalıklı insan yetiştirmekle tesis edilebilir.
Tespitlerimizin ve önerilerimizin  tarafınızdan değerlendirileceğine  yürekten inanıyor,
Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Saygılarımızla, 


BOŞANMIŞ İNSANLAR VE AİLE PLATFORMU 
Kurucu Yönetici 
İlknur Birsel.


Ekler 
- Boşanmalarda çocuk, çocuk icrası ile ilgili kardeş platformumuz olan  BABASIZ BIRAKILAN ÇOCUKLAR VE ÇOCUKSUZ BABALAR PLATFORMU’ nun tespit ve önerileri ektedi
-Dr. Erkut Erdoğan tarafından tarafıma gönderilen ilgili dosya.
- Mağdurlar tarafından yazılmış mağduriyet öyküleri 
- 2012 AYM Süresiz Nafakanın Süresiz olarak kalması kararına karşın AYM üyesi Sn Hicabi Dursun'un karşı oy gerekçesi.
 

Bu yazı toplam 7753 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.