PİYASALAR

  • BIST 1009773.970.53%
  • ALTIN2427.694-0.04%
  • DOLAR32.570.15%
  • EURO35.0030.66%
  • STERLİN40.8050.89%
  1. YAZARLAR

  2. Ayşe Karaköse

  3. Ready Player One
Ayşe Karaköse

Ayşe Karaköse

Yazarın Tüm Yazıları >

Ready Player One

A+A-

Not: Önemli ölçüde spoiler içerir.


Ready Player One, belki ergenlere yönelik bir aksiyon macera gibi durabilir fakat Steven Spielberg filmi olunca; içinde gelecek tasavvuru ve sanal gerçeklik konularını barındırdığını görünce bu filmi yazma gereği duydum. Hâlihazırda sanal dünya, sosyal medya derken bu sahte yaşantılar gerçek hayatın yerini almaya başladı bile toplumda. Bir de Hollywood’un kehanet geleneği göz önüne alınınca filmde izlediğimiz meselelerin yakın bir gelecekte bizim de meselemiz olma ihtimali büyük. Bununla beraber filme zemin oluşturan metaforlar ve alt metinler birkaç kere daha incelenmeyi hak eden bir film çıkarıyor karşımıza.

 
Yıl 2045, insanlar dev yangın merdivenlerine benzeyen demir helezonlar üzerine, gecekondu usulü kondurulmuş izbelerde yaşıyor. Film boyunca nerede ne yaptığını pek görmediğimiz mutlu azınlık, her zamanki gibi lüks içinde ve uzaklarda bulunuyor. Fakir insanlara bu berbat dünyaya katlanabilmeleri için sunulan sanal gerçeklik dünyası OASİS’te ise her şey mümkün. Oasis’in kelime anlamı VAHA demek, bu “gerçeğin çölünde” her şeyin mümkün olduğu bir vaha. O yaşadıkları izbelerin içinde, sanal gerçeklik gözlüğünü takınca, bambaşka görünüşlere ve hayatlara sahip olabiliyorlar. Oasis’i yaratan iki uzman Morrow ve Halliday isimli adamlardır.  Asıl deha olan ve oyunu yazan Halliday ölmüştür, kelimenin tatil kelimesine benzerliği bana karakterin ölümle çıktığı bir nevi tatilin yanı sıra, oyuna eğlence gözüyle bakmasının da referansı. Ancak hırslı ortağı Morrow, yani “yarın” kötü niyetli biri. (Yarının muktedirlerinin kötüler olacağının öngörüsü) Oasis’i bir oyun alanı gibi değil parasal kazanç ve güç imkanı olarak görüyor.. Belki de bu kötü niyetini anlayan Halliday, sisteme kendi mirası da dâhil, bulana pek çok özel güç ve zenginlik kazandıracak bir paskalya yumurtası saklıyor. Ölümüyle birlikte de bütün bu izbelerde yaşayan sanal gerçeklik bağımlısı gençler ve Morrow’un “altılılar” dediği kendi ekipleri, kişiler veya klanlar hep bu yumurtayı aramaya başlıyor. İçinde çok fazla gönderme olan bir film, özellikle 80’li yıllara ve o dönemde başlayan oyun çılgınlığına göndermeler ağırlıkta…


Göndermeler demişken, isimlerin hepsi tabi ki özel olarak seçilmiş. Yukarıda bahsettiğim Halliday ve Morrow da dâhil olmak üzere… Başkarakterimiz asosyal genç Wade’in, isminin anlamı “çamurda yürüyen”, takma ismi Parzival; ilginçtir Wagner’in bir operasının ismi de Parsifal ve bir yerinde tapınak şövalyelerinin hazinesinin yerine işaret ettiği bilgisi var. Zaten Parzival karakteri de oyundaki en büyük hazine olan Halliday’in Paskalya yumurtasını arayan kahraman. Ayrıca ceketinin sırtında tapınak şövalyelerininkine benzeyen bir kılıç işlemesi var. Bu tür detaylar film izleme keyfini de arttıran unsurlar ama başka nelere gönderme yapıyor diye düşünmeden de edemiyorum. Parzival’in Ablasının adı Alice, artık bunu biliyoruz harikalar diyarına gönderme, Alice’in hayali de buradan kurtulup, bir ev alabilmek. Ben filmi izlerken karakterlerin isimlerine odaklanmışken bir söz sarf ediyor Wade ve dikkatim başka yöne kayıyor; “mısır şurubu kuraklığı” bu metalik, hurdalık görünümlü “yığınlar” adı verilen izbelere mahkûm olma sebepleri, o “kuraklık” olmuş. Günümüze de bir uyarı niteliğinde bu bence. Mısır şurubu, en büyük sorunlarımızdan biri bugün…


Parzival yumurtayı bulmaya çalışırken şifreleri çözüyor, üzerinde durduğu şeylerden biri “yarattığından nefret eden yaratıcı” bu şifreyi takip ederek ilk anahtara ulaşıyor. Kim acaba bu yarattığından nefret eden yaratıcı?(!) Üç anahtarı da bulduğunda yumurtayı alabilecektir. Bu mitolojik göndermelerin yanı sıra bir de “Rosebud” lafı geçiyor. Yurttaş Cane’de de filmin omurgasını oluşturan fikirdir rosebud. Hiç alakasızmış gibi dursa da özünde benzer şeylerden bahsediyor birçok Hollywood filmi, bu da ispatlarından biri. Başkahramanın hoşlandığı kızın bir gözünde doğum lekesi var, o ve diğer üç karakterle bir takım oluşturuyorlar ve kendilerine “beş büyükler” diyorlar. Bu beş büyüklerden ikisi beyaz insan, biri uzak doğulu bir çocuk, biri de siyahi, genel olarak Amerika’yı oluşturan unsurlar olsa da özelde yönetmen neyi kastetti bilemiyorum(!)?.. Ayrıca filmin sonuna doğru gökkuşağı şeklinde bir bayrak da görüyoruz. Lobiler iyi çalışıyor diyelim(!)…
Neticede bu sadece ergenlere yönelik, eğlencelik bir film değil orası kesin. Gelecekte daha çok hayatımıza girecek olan sanal gerçeklikten tutun, kadim grupların karanlık amaçlarına kadar göndermelerde bulunan bir film. Detayları incelendikçe daha fazla derinleşeceğine inanıyorum. Keşke bizler de kendi mitolojimizden beslenen günümüze ve geleceğe ışık tutan böylesi filmler yapabilsek kendi gençlerimize diyorum… 

İKSV: Bu yıl 37.si düzenlenen İstanbul Film festivalini pek takip edemesem de açılışına gittim. Dikkatimi çeken bir iki şeyi paylaşmak istiyorum. Hakkında çok şey konuşuldu fakat bu konuya pek değinilmedi sanıyorum. Açılışı sunan Cem Davran sponsorlara teşekkür ederken kültür bakanlığı temsilcisi sahneye çıktı ve ödül verdi. Fakat tek tük alkışlamalar oldu, bizler biraz güçlü ve devamlı alkışlayınca bir miktar daha katılan oldu, bunun üzerine Cem Davran “sinemaya para yatıran herkes gibi onlar da alkışı hak ediyor” dedi. Eski Cem Davran değildi, daha ılımlı gördüm. Arkasından sponsorlardan olan Tuborg, deyim yerindeyse çılgınca ve uzun uzun alkışlandı. Sponsor olan devlet alkışlanmazken, diğer sponsorlar öylesine alkışlanırken, bir içki firmasının bu derece alkış alması adeta devlete ve yanında yer alanlara hakaretti. Yapılan şey çirkindi fakat şapkayı önümüze alıp düşünmemiz de gerekiyor. Evet, bu insanlar ne yaparsak yapalım memnun olmayacaklar fakat tepkileri bu kadar abartılı olmayabilirdi. Nezaket tamamen mi elden gitti memleketimizde yoksa biz hiç mi anlatamadık kendimizi karşı(!) tarafa?..
 

Bu yazı toplam 3083 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.