Kuzulardan Kibar, Aslanlardan Vahşi Bir TARİKAT!!!
Tapınak Şövalyeleri diye adlandırılan tarikat ne zaman kurulmuş?
Nasıl çalışmış ve Masonlukla ilişkisi nedir?
Bu makale ile Haşhaşilerle (‘kuzu postuna bürünmüş kurtlar’ olarak bilinen) aynı dönemde yaşamış olan Tapınak Şövalyelerini inceleyeceğim. Günümüzle çağrışım yapan yerleri okuyucuların dikkatine ve yorumuna bırakıyorum…
***
Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın ilk destekçilerinden olan C.S.Bernard’ın deyimiyle “kuzulardan kibar, aslanlardan vahşi” bu tarikat neyin nesidir?
Bu arada şunu belirteyim ki; Tapınak Şövalyeleri ile Haşhaşiler arasında “istikrarsız ama iyi ilişkiler” olmuştur (Sean Martin, Tapınak Şövalyeleri, s.106).
***
Tapınak Şövalyelerinin Kuruluşu
1071’de Alparslan’ın Bizans’ı yenmesi sonucu Bizans batıdan yardım istedi.
Papa 2.Urban 27 Kasım 1095 Salı günü büyük bir kalabalığa seslendi. Bu konuşmada; 410 yılından beri kendi aralarında süregelen ölümcül savaşları bırakmalarını ve doğudaki Müslüman düşmanlara yönelmelerini, Kudüs’ü alarak Kilise’ye vermelerini söyledi.
Kalabalık arasında bir piskopos ve kardinal Papa Urban’ın önünde diz çöktü ve sefere katılmak için izin istedi. Böylece 27 Kasım 1095’te Birinci Haçlı Seferi başladı. 15 Temmuz 1099’da Kudüs Haçlıların eline geçti. “Kudüs Latin Krallığı” kuruldu.
***
Avrupalı Hıristiyanlar kafileler halinde “hacı” olmak için Kudüs’e gitmeye başladılar. Ancak yolda saldırı ve soygunlara maruz kalıyorlardı.
Hıristiyan hacı adaylarını korumak için dokuz şövalyeden oluşan “Süleyman Tapınağı’nın Yoksul Şövalyeleri Tarikatı” ya da “Tapınak Şövalyeleri” Fransız soylusu Hugues de Payet tarafından 1119’da Kudüs’te kuruldu.
Kudüs Kralı Baldwin tarafından El-Aksa Camisi’nin de içinde bulunduğu alan Tapınak Şövalyelerine verildi ve burayı merkez yaptılar.
***
Tapınağın başında “Başefendi” bulunurdu. Hemen altında ise ona bağlı bir “ihtiyar heyeti” vardı. İhtiyar heyetinin altında ise “bölgesel komutanlar” yer alırdı. Başefendilik Makamı’nın boşalması halinde yerine ihtiyar heyetinden birinin geçme hakkı vardı.
Tapınakçılara yeni üyeler katılmaya başladı. Bunlar kardeş (masonlukta birader) olarak adlandırılıyor ve yoksulluk, erdem ve itaat üzerine yemin ediyorlardı.
***
Tapınak Şövalyeleri güçlendikçe büyük bağışlar yapıldı. Zenginler bina ve arazilerini bağışlayarak tapınak kilisesinde ayinlere katılabilme ve ayrıca tapınak mezarlığına gömülme hakkını elde ediyorlardı. Bu şekilde günahlarının affolunduğu inancındaydılar.
***
Tapınak Şövalyeleri Ne İş Yapıyorlardı?
Avrupa’dan Kudüs’e gidecek hacı adayları paralarını Avrupa’daki Tapınakçıların merkezlerine yatırıp bunun karşılığı bir belge alırlardı. Kudüs’e gittiklerinde bu belge ile Tapınakçıların merkezlerine gidip paralarını çekerlerdi. Bu şekilde hacı adayları yolda soyguna maruz kalmazlardı.
Avrupa ülkelerinden Fransa, İtalya ve İngiltere’de ağırlıklı olmak üzere yaklaşık 9.000 merkezleri vardı. Yani, günümüzün uluslararası banka zinciri gibi.
***
Tapınakçılar topladıkları paraları güvenli şekilde ihtiyaç olan yerlere götürmekte ve bu işlem için bir komisyon almaktaydılar. Tapınakçılar ticaretin olduğu her yerde kendilerine merkezler açtılar ve bu şekilde çok zengin oldular. Devletlere bile borç verir bir konuma geldiler. Tapınakçılar ULUSLARARASI BANKACILIĞIN kurucularıdır.
***
Tapınak Şövalyelerinin sayılarının 15.000 kişiye kadar çıkması ve gücünün artması karşısında Papa, 1139-1145 tarihlerinde 3 ayrı Genelge yayımlayarak Tapınak Şövalyelerine ayrıcalıklar tanıdı.
***
Tapınakçılar güçlendikçe Avrupalı Kralların rakibi oldular. Ancak, 1189’da Kudüs tekrar Müslümanların eline geçince Tapınak Şövalyeleri’nin etkisi azalmaya başladı.
Kendilerine yeni bir alan aradılar. İşte bu dönemde İsviçre’nin Roma’ya karşı mücadelesinde Tapınakçıların yardımlarının olduğu iddia edilir. Bu iddiaları doğrulayan bulgular da vardır. Bunlardan birincisi, İsviçre kurulur kurulmaz (1291) Avrupa’nın en iyi ordusuna sahip olmasının arkasındaki gücün Tapınakçılar olduğudur. İkincisi ise, İsviçre kuruluşundan günümüze BANKALARIYLA ünlüdür.
***
Tapınak Şövalyelerinin Sonu
Fransa Kralı olan IV. Philippe (1268-1314), Tarikata kâfirlik, eşcinsellik, sapkınlık gibi suçlamalar yöneltti. Bunun sonucu Tapınak Şövalyeleri 13 Ekim 1307 Cuma günü tutuklanmaya ve akabinde yakılarak öldürülmeye başlandı.
Tapınakçılar bu tehlikeyi gördüklerinden Paris Tapınağı’nda bulunan büyük hazinelerini gemilerle kaçırdılar. Bu gemilerin bugün dahi nerede olduğu defineciler için merak konusudur. Ayrıca tarikatlarının ayinleri ve işleyişi hakkında bilgi vermeyi yasakladılar ve birçok tapınakçı da kaçmayı başardı.
Tapınakçıların inanışına göre 13 rakamının uğursuzluğu ve Kanlı Cuma teriminin kaynağı bu olayın olduğu tarihe atfendir.
1312’de ise Papa Viyana Konsili’ni topladı ve bir Genelge yayımlayarak Tapınak Şövalyesi Tarikatı’nı yasakladı ve mallarını da Hastabakıcılar Tarikatı’na devretti.
***
Tapınağı savunanlar “Tapınak Şövalyeleri”nin kurucusu olan dokuz şövalyenin ÇOK YOKSUL olduğunu ve hatta Tapınakçıların meşhur mühründe yer alan aynı ata binen iki şövalyenin bu yoksulluğu tarif ettiğine inanırlar (S.Martin s.119).
Günümüzde de bu tür yapıların büyük servetleri olduğu halde fakirlik/fukaralık muhabbeti ile yoksulun cebindeki DELİKLİ KURUŞU manevi değerleri sömürerek almanın derdinde oldukları hepimizin malumudur.
***
Tapınakçılıktan Masonluğa
Tapınakçıların kalıntılarından 17.yüzyılda “serbest masonluk”un çıktığı yönünde güçlü bir görüş vardır. Serbest Masonlukla ilgili yazılı ilk kayıt Sir Robert Moray’ın Newcastle’deki locaya 20 Mayıs 1641’de katıldığını gösterir belgedir.
Serbest Masonluğun kökeninin Kudüs’teki Süleyman Tapınağı’nın mimari Hiram Abif’ten geldiği yönünde görüşler vardır. Tapınak Şövalyeleri de Kudüs’te Süleyman Tapınağı’nı kuruluşlarından itibaren kendilerine üs seçmişlerdi ve iyi taş ustalarıydı.
***
1717’de ise İngiltere Büyük Locası kuruldu ve Serbest Masonluk kamuoyuna açılmış oldu. 1736’da A.M. Ramsay’in Nutku’nda “Masonluğun Batı’ya Haçlılar yoluyla ulaştırılmış gizemli bir gelenek olduğunu” ileri sürmesi bu görüşleri doğrular niteliktedir (S.Martin s.116).
Tüm bunlar Masonluğun kökeninin Tapınak Şövalyelerine dayandığının açık kanıtlarıdır. Aksi yönde de ciddi kaynaklar yoktur.
***
Sonuç
Bu tür örgütlerin kökeninde gizem, efsaneler ve gaipten gelen bilgiler vardır. Bu “gizemli yapılar” ekonomik çıkarlarla örtüştüğünde yeni umutlar etrafında toplanan muazzam bir insan seline ulaşmaktadır. Ancak bu gizemli yapıların acıyla/hüsranla sonuçlandığını tarihin tozlu sayfalarında çokça görmekteyiz. Ucuz çıkarlar için devlete sadakatten vazgeçenler bunun bedelini er ya da geç çok ağır ödemiştir.
***
Sonsöz olarak şunu söylemek isterim ki; sahtekâr ile tamahkâr aynı yerde buluşur ve sonuçta da helak olurlar. Devletin hukukla çizdiği teşkilatın haricinde hiçbir yapıya itaat etmemek herkesin yararına olacaktır. Bir büyüğümün şu sözü ile bitireyim: “Dünya’ya bir daha gelsen ‘NE İŞ YAPARDIN’ diye sorsalar ‘YANLIŞ İŞ YAPMAZDIM” cevabının herkesin kulağına küpe olması ümidiyle...
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.