Farklılıklara Saygı Duyabilmek...
Bir bebek haberi aldığımız da ağzımızdan düşen ilk cümle; ‘Sağlıklı olsun da…’ Henüz gebelik döneminde dahi aileler bu baskıya maruz kalıyor. Sağlıklı olmazsa çocuğun dünyayı başına yıkarız diyor sanki herkes! Ki öyle de oluyor ne yazık ki… Sağlıklı olmazsa sevmeyecek miyiz çocuğumuzu? Sağlıklı olmazsa kabul etmeyecek miyiz onu? Kullandığımız dil aslında toplumsal bilinçaltımızı tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor ne yazık ki. Bizim seçebileceğimiz bir şey değil oysa. İlerleyen yaşlarda başka hastalıklar, kazalar da başına gelebilir sağlıklı çocuğumuzun. Başına ne gelirse gelsin onu her haliyle kabul edebiliriz.
ONLARIN HAKLAR OLAMAZ MI?
Engelli bir çocuğun doğmasına bile tahammülümüz yokken; otobüste, hastanede, parkta ve hatta çocuğumuzun sınıfında engelli bir çocuk ya da normal gelişmeyen bir çocuk görmeye nasıl tahammül edebiliriz? Bir çocuk diğerlerinden farklı gelişti diye eve kapanmak zorunda mı? Ona bakmak zorunda olan anneler, babalar çocuklarıyla dışarı çıkma hakkına sahip değiller mi? Ya da kaynaştırma öğrencisi olarak herhangi bir sınıfta eğitim görme hakkı olamaz mı çocuğun? Eğitimleri ve gelişimleri için özel durumlu çocukların buna çok ihtiyacı var; sağlıklı çocukların ise ötekini kabul etme, empati duygusunun gelişmesine. Kaynaştırma öğrencileriyle bazı dersler zorlayıcı geçebilir ancak bu süreci öğretmen ve öğrencilerin duyarlıklarıyla kolaylaştırdığı güzel örnekler de mevcut. Birlikte yaşamayı öğrenmek de eğitimin bir parçası. Matematik, fizik ya da müzik dersinden daha önemlidir çocuğun toplumsal duyarlılıklarının gelişmesi. Kamusal alanda ne kadar çok yer alırsa özel durumlu çocuklar, kendilerini bu toplumun bir parçası gibi hissederler. Yetenekleri gelişir, meslek sahibi olabilirler. Hepsinden öte ailelerin ve çocukların mutlu olması toplumsal fayda olarak yeterli bir gerekçedir. Onları yok saymak, ötekileştirmek toplumsal sorunları büyütmeye yarar sadece.
SUNİ BİR ORTAM YARATMA ÇABASI
Neden sürekli çocuklarımız için homojen ortamlar yaratmak zorunda hissediyoruz kendimizi? Homojen ortamlarda; yani sadece bizim gibilerin var olduğu, bizim gibi düşünen, giyinen ve hatta bizimle aynı ‘Irktan’ olanlarla büyüyen bir çocuk da empati duygusu, yaratıcı zekâsı ve toplumsal duyarlılığı gelişebilir mi? Neden bizim gibi olmayanları kabul etmekte zorlanıyoruz? Onların ihtiyaçlarını, dertlerini en önemlisi var olma çabalarını görmezden geliyoruz? ‘Empati kurmak’ kalıp cümle olarak çok duyduğumuz ama asla uygulamaya yanaşmadığımız bir cümle olarak neden havada kalıyor? Çocuk yetiştirirken kendi eksikliklerimiz her ne ise çocuğumuzda çok daha fazlasını göreceğimizi unutuyoruz.
Eğer bir çocuğu duyarlı, kendine güvenen bir birey olarak yetiştirebilirsek kendini her ortamda koruyabilecek ve çevresinde yardıma ihtiyacı olan diğer çocuklara da sahip çıkabilecektir. Kısacası ona suni çevre yaratmaya çabalamak yerine her ortamda kendini ifade edebilecek şekilde yetiştirmeye niyet etmemiz daha anlamlı olacaktır. Kimlikler üstünde vicdani duygusu olan bir çocuk, çevresindeki farklılara saygı duyan, onların ihtiyaçlarını gözeten bir birey olacaktır.
SÜRECİ KABUL ETMEK
Peki, neler yapabiliriz?
Önce kendi içimize bakıp herkesi olduğu gibi kabul edebiliyor muyum diye sorabiliriz. Bizden farklı olduğunu düşündüğümüz kişilere nasıl davrandığımızı gözden geçirebiliriz. Acıyor muyuz? Yoksa süreci kabul edip sevgi duyabiliyor muyuz? Eğer biz sevgi ve saygı duyarsak, farklı gelişen bir çocuk gördüğümüzde ah vah etmeden, sağlıklı bir çocuk gördüğümüzde verdiğimiz olumlu tepkileri verebilirsek çocuklarımız da doğrusunun bu olduğunu görecektir. Korkmadan, sevgiyle kucaklamayı öğrenecektir.