PİYASALAR

  • BIST 1009548.09-1.36%
  • ALTIN2497.0760.53%
  • DOLAR32.4870.26%
  • EURO34.5390.12%
  • STERLİN40.423-0.15%
Sosyolog Aygül Fazlıoğlu

Sosyolog Aygül Fazlıoğlu

Sosyolog
Yazarın Tüm Yazıları >

Farkında olmak

A+A-
Sosyolog Aygül Fazlıoğlu

 

Farkında olmak…

Sihirli kelime bu, bana göre. Eskilerin deyimi ile “kendini bilmek”.

Bunun temeli ise “kabul etmek” ile başlıyor. Her şey insanın kendini kabul etmesiyle başlar.

İnsan, sosyal ve toplumsal bir varlıktır. Onu diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerinden biri de budur. Aslında insanı, sosyal ve toplumsal bir varlık olarak tanımlarken, onun iletişim özelliğinden bahsediyoruz.

İnsanlar, birbirleriyle sözlü iletişim kurarak fiziksel ihtiyaçlarını -yemek, içmek, barınmak vs.- gidermenin yanı sıra, duygusal iletişim kurarak manevi ihtiyaçlarını

-sevgi, şefkat, aşk vs.- giderir. Ve bu iletişimi üstlendikleri roller vasıtasıyla gerçekleştirirler. Dünyaya geldiği andan itibaren insan, bebek, çocuk, genç, öğrenci ki -en sorumsuz olduğu dönemdir- çevresi ile ilgili iletişimi daha çok alma yönündedir.

İş hayatına başladıktan sonra ki, çalışan, anne-baba, büyükanne-büyükbaba rollerinde, evde şefkatli bir anne-babayken, iş hayatında sert bir müdür-patron olabilmektedir.

İşte insanın yaşam kalitesi, bu evreler de kurduğu iletişimin niceliği ile yakından ilgilidir.

Günümüz dünyasında, hayattan beklentiler çok yükselmiştir. İnsanlar artık güzel evlerde yaşayıp, arabaları ile işe gitmek istiyor. Güzel yemekler yiyip, kilo almamak ve sağlıklı bir bedene sahip olmak istiyor. Başarılı olmak, beğenilmek, sevilmek, saygı görmek gibi manevi ihtiyaçlarının da karşılanmasını istiyor. Bu beklentiler içersindeyken, toplumla bu beklentilerini karşılayacak bir iletişim becerisine sahip olup olmadığının, çoğu zaman farkında olmuyor.

Farkında olmak…

Sihirli kelime bu, bana göre. Eskilerin deyimi ile “kendini bilmek”.

Bunun temeli ise “kabul etmek” ile başlıyor. Her şey insanın kendini kabul etmesiyle başlar. Artısıyla, eksisiyle, kendine ait tüm özelliklerin farkında olup, kendini olduğu şekliyle kabul eden insan, evi, ailesi, işi ve çevresiyle sağlıklı iletişim kurar. Kendince olumsuz gördüğü özelliklerini tespit edip, değiştirmeye çaba gösterir. “Dünyayı değiştirmeye, kendinle başla” diye güzel bir söz vardır. Yani olanı, yaşadıklarını, iletişimde bulunduğu insanları olduğu gibi kabul edip, kendi algısını değiştirmeyi başaran insan, hayatında huzuru ve mutluluğu yakalamanın önündeki en büyük engelleri kaldırır.

Farkında olmanın ve kabul etmenin en önemli ayağı ise, çocuklarımızla olan iletişimdir. Evinde tüm özellikleri ile -fiziksel ve bilişsel- kabul gören çocuk, huzurlu, sevgi dolu ve mutlu olur. En önemlisi ise, ön yargısız yetişir. İşte farkındalığı gelişmiş ebeveynler, çocuklarından yüksek beklentiler yerine, onların kişilik özelliklerini fark edip, çabalarını takdir ederek hayata hazırlar. Böyle yetişen çocuklar da, toplumla sağlıklı iletişim kurarak, hayatlarını bir yaşam kavgası ve rekabet ortamı olarak değerlendirmek yerine, keyif alacakları bir süreç olarak görürler.

Oysa çevremize baktığımızda gördüğümüz şey, çocukların büyük bir rekabet ortamında, birbiriyle kıyaslandıkları, başarı odaklı yetiştirildikleridir. Bu yetiştirilme şekli de, çocuklarda öfke, şiddet, mutsuzluk sarmalı oluşturmaktadır.

Bir çok çalışma göstermiştir ki, maddi olanaklar; bir noktadan sonra insanları mutlu etmeye yetmemektedir. Esas olan insanların yaşamlarını anlamlandırmalarıdır. İnsanlar sahip olmadıkları ve gelecekte de sahip olmaları zor olan şeylere, büyük değerler atfederek, bugünkü yaşamlarını mutsuz kılmaktadırlar. Bu duygudan kurtulmanın olmazsa olmazı, sahip olduklarının kıymetini bilmek, bir anlamda farkında olmaktır.

 

Son Söz

 

Yapılan araştırmalar, Ülkemizde depresyon nedeniyle ilaç kullanımının genç nüfusta oldukça yaygın olduğunu göstermektedir. Her şeyden önce yeni bir kimliğin inşaa edildiği çocukluk ve gençlik dönemi zor bir dönem olup, bu bağlamda; Ülkemizin geleceği olan çocukların ve gençlerin nasıl sağlıklı yetiştirileceğine ilişkin, hem özel, hem de kamu kuruluşlarının/üniversitelerin kafa yorması ve çalışmalar yapması acil önem arz etmektedir. 

Bu yazı toplam 1503 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.