PİYASALAR

  • BIST 1008904.82.14%
  • ALTIN2240.205-0.18%
  • DOLAR32.3360.08%
  • EURO35.099-0.28%
  • STERLİN41.048-0.28%
  1. YAZARLAR

  2. Rukiye Karaköse

  3. 'Ebedi Gençlik Hayali' Ya Da 'İhtiyarlara Yer Yok'
Rukiye Karaköse

Rukiye Karaköse

Yazarın Tüm Yazıları >

'Ebedi Gençlik Hayali' Ya Da 'İhtiyarlara Yer Yok'

A+A-
Ge rek medeniyetini saymazsak tarihin hangi döneminde dış görünüşümüze olan takıntımız bu derece  ılgınlık boyutuna vardı. Acaba? Gençliğe ve güzelliğe tapınma hastalığı sinsice ilerliyor ve radyoaktif bir serpinti gibi hepimizi yavaş yavaşetkisi altına alıyor. Ebedi bir gençlik ve güzelliğin arayışındayız neredeyse… Evet doğru, insan tabiatında gençliğe, güzelliğe, estetiğe bir meyil var, güzeller daha çok kazanıyor, aynı suçu işleyen iki kişiden güzel olanı daha hafif ceza alıyor. Bunlar araştırma sonuçları… Ancak insanda var olan bu eğilimin topyekûn bir çılgınlık halini alması yaklaşık son 30-40 yılda gerçekleşti.
Artık “güzel” olmayanlar, ebeveynleri gibi kaderlerine razı olmuyor, iğne, ilaç, diyet ve bıçak altına yatmak dâhil her yöntemi deneyerek “daha güzel” olmak istiyorlar.
Yaşlanmak ise güzelliğe zeval getirdiğinden adeta veba gibi kaçınılan bir şeye dönüştü…
KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARINDAKİ GENÇLİK VE GÜZELLİK VURGUSU
Bugün hâkim olan küresel kültür, idolleriyle ve kitle iletişim araçlarıyla mütemadiyen ille de genç ve güzel olmamız gerektiğini beynimize zerk diyor. Ama kendi bildiğimiz gibi güzel olmak değil bizden istenen… Bir kere vücut anorektik derecede zayıf olacak. Saçlar mümkünse sarı, boy 1.70 ve üzeri, kaşlar kaldırılmış, dudaklar dolgunlaştırılmış vs… Doğal  ve sade bir zarafet değil, müdahaleli ve photoshop’lu bir görünüm idealize ediliyor…
Her türlü yeniliği toplumumuza taşıyarak halkımıza öncülük (!) eden sanatçılarımıza bakınız, hepsi erdeyse birbirinin aynı estetikli, gergin, ifadesiz plastik suratlarla geziyor. Aşırı diyetten kasları eriyip hastanelik olanları mı ararsınız, estetik ameliyat mağdurlarını mı… Öyle bir takıntıya dönüşüyor ki bir müddet sonra insanlar kendinde kusur aramaya başlıyor ve bitip tüketmeyen bir bedeniyle oynama süreci başlıyor.
“GENÇ VE GÜZEL DEĞİLSEN DEĞERSİZSİN” MESAjI
İşim gereği sık seyahat ediyorum. Geçenlerde işten çıkıp aceleyle havaalanına ulaştığımda yanıma okumak için bir şey almadığımı fark edip dergi almak istedim.
Üstelik aileden, yaşamdan falan bahseden (en azından bunu vaadeden) bir dergiydi… İşte bu dergiyi okurken içime fenalıklar geldi. Derginin yüzde 80’i nasıl daha zayıf, şık ve güzel olunur konusu üzerine kuruluydu. Hele hele kadıncağızın biri ki 45-50 yaşlarındaydı, 38’den 42 bedene çıktığı için bunalıma girmiş ve diyet yapıp 12 kilo vermiş, zaferini bizimle paylaşıyordu. 42 beden olmak o kadar zoruna gitmiş ki, kendi deyimiyle “eskiden manken gibi bir fiziği varmış ve görenler dönüp bir daha bakarmış”. Ölçümüz neden sağlık ya da zindelik değil de “dönüp bakılmak olsun ki? Bunun tahliline girmeyeceğim. Çünkü girersem, insanın içindeki değersizlik duygusunu susturmak için kabuğunu süsleyip durduğu gerçeği karşıma çıkacak ve konu bu yazının hacmine sığmayacak. Yalnız sultanımız Mevlana’ya vurgu yapabilirim: “Dışını süsleyenlerin iç dünyaları haraptır.”
MASALLARDAKİ TAKINTILI CADI KRALİÇE KİMLİĞİ
Masallar toplumların kolektif bilinçaltını yansıtır denir. Oradaki karakterler de toplumda var olan belli kimlikleri ve davranış kalıplarını temsil ederler. Meşhur Grimm masallarından Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’de, aklını güzellikle bozmuş olan kraliçe, kötü bir karakterdi. Özenilmesi, örnek alınması şöyle dursun kınanan biriydi. Akıl kârı mıydı olgun yaşta bir kadının her gün ayna karşısına geçip ayna ayna söyle bana, benden güzeli var mı? diye sorması… Çünkü yaşı ilerleyen bir kadının, fiziki güzelliğin dışında başka erdemlerin peşine düşmesi beklenirdi. Bilgelik, olgunluk, merhamet gibi… Bugün ise kozmetik sektörünün bize biçtiği kimlik bu cadı kraliçe kimliği… Gençlik ve güzelliği takıntı haline getirmiş, daha olgun ve bilge değil “daha genç ve güzel olmak” isteyen ve bunun için zararlı işler yapmaya da hazır bir cadı… Hatta kimi reklamlarda ya da dergilerde “ayna ayna…” diye başlayan sloganlar veya köşeler icat edildi. Bunlar karşısında aynaya söylemek istediğim bir tek şey var: “Ayna ayna, Allah aşkına artık sus!”
YAŞLILIKTAN SÜZÜLEN BİLGELİK: ‘AK SAÇLI’LARIMIZDAKİ İRFAN
Ben, bedenimden ibaret değilim. Beni değerli yapan şey kırışıksız, taze ve diri bir vücut değil, olmamalı... Eğer değerlilik duygumu sadece gençlik ve güzellik üzerine inşa edersem, “yaşlanmak eşittir değersizlik” gibi bir denkleme mahkum olurum. Oysa hatırlayabilsek, bizim kültürümüzde bir “ak saçlı” arketipi vardır. Masallarımızda ak saçlı bilge ihtiyarlar vardır, erdemin, irfanın, hikmetin pınarları olan…
Bize ne oldu da kıymetimizi irfanda, özde, içerikte değil de ambalajda, gergin ciltlerde arar olduk? Elbette bize emanet olan bedenimize iyi bakacağız, dinç ve dinamik kalmak için gayret edeceğiz, o beden bizi taşıyabilsin ve yaşadığımız sürece bize hizmet edebilsin diye… Ancak ebedi gençlik bu dünyaya ait bir durum değil. Ancak plastik cerrahi ve kozmetik sektörünün işine yarayacak büyük bir yalan ve hayal kırıklığı. Ruh sağlığı yerinde insana yakışan, fiziksel sağlığına ve bakımına gereken özenigöstermekle birlikte, doğası gereği yaşlanmanın getirdiği durumları olgunlukla kabullenmek ve içindeki tevekkülle bilgeliği buluşturmaktır.
Bunu başarabilirsek “âhir-i ömrümüz” için çok hayırlı olacak…
*2008 En iyi Film Oscar Ödüllü
Coen kardeşler filmi
Bu yazı toplam 1597 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.