EMANETİ “EHLİNİZE” DEĞİL “EHLİNE” VERİN!
“İş tutuşun kalbî, iş yapışın aklî olsun.
Birincisi seni samimi ve ihlaslı kılar;
ikincisi titiz ve başarılı.” Bu paragrafı not almışım nice zaman önce... Bu konu ile ilgili yazmanın yeri gelmiş hatta belki de geçmiş!
Son zamanlarda halkı azarlayan, makamından dolayı beklediği -saygıyı- göremeyip kendini kontrol edemeyenler için yazdım:
İradeye ve duygularına hakim olmayı öğrenmek paha biçilemez bir hazine günümüzde. Malesef çoğu insan bunu haberlere manşet olduktan, sosyal medyada linç edildikten sonra öğreniyor!
Esnafın, köylünün, işçinin; şehrin önde geleni, amiri, idarecisini görünce: “Gel otur beyim, bir çayımızı, çorbamızı iç” dediği günler geride kaldı! İkram edecekleri ne çay ne çorba kaldı dolayıyla muhabbetler de yavanlaştı. Evinde misafire ikramı olmayan ev sahibi üzgün, mahcup, bu durumu anlamayıp (!) üstlerine giderek söylediğiniz hiçbir söz, uyarı onların umrunda değil artık.
Göremediğimiz konu; bir valinin halkı azarlaması değil işin bu noktaya nasıl geldiği! Nasıl oluyor da onca yaptırıma, korkuya rağmen halk böyle davranabiliyor? Çünkü saygı ve sevgi korkuyla olmuyor! Saygınlık kazanılan bir makam değil,
korunması gereken bir erdemdir. Buna benzer her olayda Recep Yazıcıoğlu’nu rahmetle anıyorsak, küçücük Dersim’in Belediye Başkanını örnek gösteriyorsak bu onların makamından değil erdemindendir.
Güç ve makam insanları değiştirmez, sadece içlerindeki gerçek potansiyeli ortaya çıkarır. İşte bu yüzden Hz. Peygamber “emaneti ehline verin” der! Emaneti “ehline” değil de “ehlinize” verdiğiniz sürece daha çoookk, okurken ya da izlerken başkası adına utanıp, yüzümüz kızarır, böylesi nezaketsiz ve düşüncesiz davranışlar, insanların normali haline gelir.
İş tutuşunuz kalbi, iş yapışınız akli olmadığı sürece; makamın verdiği güçle her sabah gözleriniz kapalı yönettiğiniz şehrin mahallelerinde, kim aç kim tok bilmeden ya da bilmek istemeden, dostlar alışverişte görsüncü tavırla çıktığınız yolda ayağınızın takılması beklenen bir durum!
Ve Aziz YeniKapıHaber Okuyucuları;
Her günün sonunda yaşadığımız duygu durumu hayattaki toplam tercihlerimizin bir yansımasıdır. Nihai noktada hepimiz özgürüz ve tercihlerimizden sorumluyuz. Yanlış giden bir şey varsa, seçimlerimizi sorgulamakla başlamalı.
“Hayat, dikenli çalılarla kaplı bir vadi. Elimizden gelen tek şey, kendi bahçemize iyi bakmak” der Voltaire.
Sakin olun, möhkem durun, kötü şeyleri normalleştirmeyin, neyi tercih ettiğinize dikkat edin, umut ve inancınızı yüksek tutun. Terse dönen kum saati elbette zamanı gelince duracak.
Baki selam ve sevgi ile...