PİYASALAR

  • BIST 1009645.02-0.5%
  • ALTIN2429.254-0.19%
  • DOLAR32.5520.19%
  • EURO34.8810.59%
  • STERLİN40.5440.81%
  1. YAZARLAR

  2. Şeyma Çakıroğlu Yeşil

  3. Bir Varmış Bir Yok Olmuş Komşuluk
Şeyma Çakıroğlu Yeşil

Şeyma Çakıroğlu Yeşil

Turuncu Dergisi
Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Varmış Bir Yok Olmuş Komşuluk

A+A-

Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı sözünü yalancı çıkartırcasına, günümüzde şikayetçi olduğumuz, olmadığından serzenişte bulunduğumuz pek çok hasletin özlemi içinde, eski günlerin ve alışkanlıkların güzelliklerinden sürekli dem vuruyor durumdayız.

Kaybettiğimiz özelliklerimizin bizi biz yapan özdeşleştiğimizi düşündüğümüz kimliğimizin parçalarını kaybetmişiz de özlemle arıyor, arıyor ama bulamıyor durumdayız. Günümüzün hızlı ve tüketmeye yönelik hayat tarzı, toplumsal dokumuza, aile yapımıza ve dahi hücrelerimize kadar işlemiş durumda. Bir önceki nesil ile anlayış, hayat tarzı ve bakış açısı dahil yeme içme oturma kalkma hitap sohbet her alanda koskoca bir uçurumla ayrışmış bir görüntü veriyoruz. Türk toplumu kalıpları gelenek görenekleri sosyo-psikolojik anlayış ve tutumları en basitinden, ‘zamane’ kavramı ile birlikte tarihin tozlu sayfalarına terkedilmiş gibi. Bu yeni nesil için aktarılmamış öğretilmemiş olduğu için bîhaber olduğu bu kavramların manasına vakıf olmadığından önemsiz. Lâkin nesilden nesle aktarıla gelen bize ait hususiyetlerin, tarafınca bilinen orta yaş nesli olan bizler işin meşakkatli ve bir o kadar üzücü bu durumda çaresizliğin eşiğinde durmaktayız.

Acımasız kapitalist sistem mi demeli, dünya telaşı mı, geçim derdi mi… Hangisi öz kültürümüzün en güzel özelliklerini genç kuşaklara, aktaramamamıza müsebbip? Para ve başarı peşinde koşturmalarını tam destek olmak isteyen, anne babaların çocuklarını bir metaa gibi görüp sadece başarıya endeksli, sanki hayatın hiçbir alanında başka rolü olmayacak gibi bir anlayışla başka hiçbir vazifenin ya da mesuliyetin içine sokmadan, müdahale ya da nasihat etmeden, yönlendirmesiz, tepkisiz, etkisiz, hatırsız, sabırsız, hatırasız… 

Tercih edilen yeni hayatların madde eksenli, ruhsuz ve muhtevasız oluşu, aktarılamayan kültür özelliklerinin müsebbibi aktarıcı durumundaki nesillere ait olsa gerek. Anadolu Türk kültürü olarak öğrenilen bilinen her geleneğin temelini oluşturan, tutum ve davranışlarımızın düzenini ortaya koyan sistemin adıdır İslamiyet. Oturup kalkıştan, komşusunun kapısına nasıl gideceğini belirleyen kurallardan, inceliklerdeki hassasiyetlerden kul hakkından komşu hakkından müteşekkildir. Ev alma komşu al diyen ataların, külüne muhtaç olursun anlayışına; komşunun neredeyse mirasçı mı olacak zannına kadar iyice genlerimize işlemiş, Rahmetine şek şüphe olmayan Yaradanımızın kulunun iradesine terk ettiği kişi-kul hakkı  ile teminat verdiği vicdan sorumluluğuna kadarki toplumsal anlayışımızın, alışkanlıklarımızın yerinde yeller esmekte.

Bir kahvenin kırk yıl hatrı komşu ile içilmesinden gelmekteydi vakt-i evvelinde. Kadınların bu kadar çok mesuliyet almadığı hayatın tadına arada sırada da olsa varıldığı zaman dilimleri, en güzel komşularla çıkartılırdı. Pişirilecek yemeğin eksik kalan soğanını ya da keyfi çıkartılacak kahvenin bir tek pişirimliğini alabileceğiniz samimiyetiniz olan komşularımız vardı. Ahretliğimiz deyilebilecek kardeş ötesi ‘şahsi tercihiniz ve tabii olarak nasibiniz de varsa tabii’ en candan dostlarımız vardı. Dert ortağı olanlar bir yana, eşlerle görüşülebilecek eş dost tayfası, akşam oturmalarında karpuz kesilecek zamana değin vakti ilerletilecek ahbaplarımız vardı. En zor zamanlardan olan cenaze durumlarında size ve sevdiklerinize evini açan, pişirip yediren, çocuklarınızı gönül rahatlığı ile bıraktığımız komşu teyzelerimiz vardı.

Geçmişi ve o huzurlu güzel günleri alışkanlıkları özlemle yad ediyoruz. Herkesin çorbada tuzu olduğu gerçeği ile şapkamızı önümüze alıp iş işten geçmeden aslımıza rücu etmenin vaktidir. İnsan sosyal bir varlık olduğuna göre bu sosyalleşmeyi en iyi şekilde yaşayıp, yaşantımıza dahil edebilmeli ve genç nesillere bizi biz yapan hasletleri öğretmeliyiz. Zamane çarklarının bizi silindir gibi ezip geçmesine köksüz maneviyatsız muhtevasız bir topluluğa dönüştürmesine dur demeliyiz. Batı zihniyetinin şark anlayışına mugayir her türlü tazyikini asırlardır hissediyor ve bu taarruzu bir türlü püskürtemiyoruz. Değil komşunun neredeyse anne babanın evlatlarına yabancılaştığı bir asrı yaşamaktayız. Köklerimize dönüşün esaslara sımsıkı sarılmanın bizi geliştirecek yeniliklerin ya da değişimin kendi kontrolümüzle elenerek kabulünü sağlamalıyız. Bir zamanlar kartaldık hayıflanmalarına artık hamle yapmanın ayağa kalk Sakarya demenin tam vaktidir.

Bu yazı toplam 16469 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.