Tükenmeyen Nefretin Adı; Türkiye'de Kültürel İktidar
Sevgili okuyucularımız, 2022 yılının ilk ayında da çok şükür ki dergimizde birlikteliğimize devam ediyoruz. Şahsıma ayrılan köşemde elimden geldiğince her ay ülkemizin güncel siyasetini temellendiren kronikleşmiş sorunlarından, sorunlarımızdan bahsetmeye gayret ediyorum. Yıllar geçiyor ancak sorunlarımız derinleşiyor. Dünya bambaşka bir düzleme doğru kayarken bizler hâlâ evirip çevirip aynı yere dönüyoruz. Tam anlamı ile ateş hattının ortasındaki bir coğrafyada birlik olması gereken bizler hâlâ her anlamda ayrıştırmacı söylemlerin kurbanı oluyoruz ve hatta gizli gizli ötekileştiriliyoruz. Misal muhalefet partisi lideri bir gün günah çıkarma babında “gelin helalleşelim” diyor diğer gün Ak Parti’ye oy vermiş kitleleri vatan hainliği ile itham ediyor. Bu söylem elbette bir parti liderinin kendi bakış açısı değil ülkedeki ayrıcalıklı azınlığın dile getiremediği cümleleri. Açık seçik dile getirilmese de işte bu peşin hükümlü ve ötekileştirici baskılar yüzünden ülkede 20 yıldır iktidar olan partiye oy veren birçokları hâlâ oy verdiğini gizliyor. Hepimiz biliyoruz, bu seçimde vermeyeceğim diyen binlerce kişi her seçimde ak partiye oy veriyor. Çünkü devleti yönetmeye muktedir olan parti kültürel iktidar dediğimiz olguya bir türlü erişemiyor! Özellikle paranın kültürel iktidar sahipleri elinde olması iş dünyasından sanat camiasına kadar her türlü alanın atmosferini de şekillendiriyor. Bu yüzden bu ülkede birçok alanda var olabilmek muhalif söylemlerle, yeri geldiğinde vandal sokak hareketleri sırasında verilen birkaç fotoğraf karesiyle mümkün oluyor.
Sanat camiasından devam edelim, kültürel iktidarın sanata ve sanatçıya dair "yalakadan sanatçı olmaz" diye de bir ön kabulü var. Evet yalakadan sanatçı olmasın da bu mottonun "yalakadan sanatçı olmaz derken biz aslında hükümete yakın sanatçı bizim cihangir camiasında barınamaz yoksa karşıt politikacıların önünde dilediğiniz kadar eğilebilirsiniz" şeklinde bir açılımı var. Ülkedeki sanat ödülleri törenlerine bakın, ödül alan sanatçılar ajans çalışmasından başka hiçbir icraati olmayan belediye başkanlarının önünde ceket iliklerken iktidardaki partiye hatta cumhurbaşkanımıza ne kadar çok hakaret ederse o kadar çok prim yapma yarışı içerisindeler. Hatta devlet televizyonunda yayınlanan dizilerin oyuncuları bile neredeyse kameraların karşısına her geçişlerinde "aman TRT'de çalıştığıma bakmayın ben de aslında sizdenim" imajı çizmeye çalışıyorlar. Çok enteresan ki değil iktidara yakın olmak, Dünya'nın geçtiği şu günleri anlayıp krizi sadece ülkeye mâl etmeyen kimi sanatçı dahi tefe konuluyor ve camianın baskısı ile geri adım atmak zorunda kalıyor. Sadece sanat camiasında da değil; üniversitelerde ve özel-devlet fark etmeksizin iş dünyası içerisinde de durum değişmiyor. Az önce de belirttiğim gibi birçok kişi toplumda görünür olabilmek için siyasi görüşünü saklamak zorunda kalıyor. Diğer yandan kültürel iktidar öyle sarıp sarmalanmış ki siyasete ayar vermeye haddi olmayan sanayici ve iş adamları derneği bile kendinde o cüreti buluyor. Dostlar, Ak Parti 20 yılı aşkın süredir iktidarda. Ancak bu durumu maalesef değiştirebilmiş değil. Toplum değiştikçe kültür değişir, kültürel iktidar da elbette değişen topluma göre şekillenir. 80 yıl boyunca devletin her türlü kurumunu elinde tutan, dernek ve vakıfların büyük çoğunluğuna, meslek odalarının ve baroların tamamına sahip olan; Türk sanayisinin kaymağını yiyen bu iktidarın değişmesi çok zor ve direnmesi tabi ki çok normal. Bu yüzden her türlü meslek grubundan, sanat ve zanaat erbaplarından oluşan maneviyatı ve ahlak değerleri baş tacı eden entelektüellere ihtiyacımız var. Ama daha önemlisi bu değerleri korumaya ve kendi mahallemize küstürmemeye ihtiyacımız var. İşte bizim asıl sorunumuz da burada. Cahillik ithamlarıyla, bilgisizlikle, çağdışılıkla zihinlerimiz öyle yel bastırılmış ki içimizde öylesi cevherler varken kendimizden olana sahip çıkamıyoruz; beğenmiyoruz, küçümsüyoruz. Eminim ki şuan devletimizin başında, üzerindeki ölü toprağı bir kalksa günümüzün kabul görmüş makyajlı uygarlık anlayışını savurup atacak o kadim medeniyeti ihya etmeye çalışan bir liderimiz var. Bu şansı kaybetmeden yapmamız gereken çok iş var. Her şey yoluna girer, “bize” dönelim yeter.