PİYASALAR

  • BIST 1009827.231.51%
  • ALTIN2954.6590.39%
  • DOLAR34.7450.1%
  • EURO36.502-0.16%
  • STERLİN43.994-0.33%
  1. YAZARLAR

  2. Rukiye Karaköse

  3. 'Sevenimiz olsaydı serseri olmazdık'*
Rukiye Karaköse

Rukiye Karaköse

Yazarın Tüm Yazıları >

'Sevenimiz olsaydı serseri olmazdık'*

A+A-
Klinik Psikolog Rukiye Karaköse

 

 

Sevilme ihtiyacı o kadar evrensel bir duygudur ki, yaptığımız çoğu şeyde motivasyonumuz budur. En güçlü görünenlerimiz bile aslında sevilmek, hem de çok sevilmek isteriz… Şiddet de sevginin yokluğundan, sevilmemişliğin acısından doğar…

 

Bu hepimizin yumuşak karnı yani zaafı olan taraf, öyle büyük bir yer kaplıyor ki iç dünyamızda, hayatımızdaki birçok eylemin belirleyicisi… Hani karnımızı doyurmak o an için mümkün değilse bulabildiğimiz herhangi bir yiyecekle alelacele açlığımızı bastırırız ya, işte yaptığımız birçok eylemi de sevgi açlığımızı “bastırmak” için yapıyoruz. Nasıl mı? Bizi sevsinler diye insanlara rüşvet dağıtıyoruz. Özgür irademizle yapmayacağımız fedakârlıkları bizi bırakmasınlar diye sevdiklerimize yapıp kendimize bağımlı hale getirmeye çalışıyoruz. Çünkü yeterince saçımızı süpürge edersek karşımızdakini kendimize borçlu kılarak onun bize olan bağımlılığını garantilemiş oluyoruz bir bakıma.

 

Bir alaturka şarkı vardır; TRT’de Emel Sayın’ın okuduğu: “Sevilmeden yaşanmaz, hayatın tadı olmaz, sevgiye hiç doyulmaz, sevgisiz yaşayamam” diyen… Tam olarak bu manzarayı anlatıyor. “Sensizliktense ölürüm daha iyi” denen evreye tekabül ediyor aşağı yukarı, “sevgisiz yaşayamam”. Ara sıra magazinlerde kadın “sanatçı”larımızın beyanatlarına rastlarız: “Sevdiğimin ayaklarını yıkarım, beni aldatsa da kabul ederim, beni gerçekten seven biri için kul köle olurum” tarzı bu ifadeler gösteriyor ki ayakları üstünde durabilen (!) bu hanımlar dahi “partner”lerine “sev beni, sev beni, n’olur terk etme beni!” mesajı vermekteler. Pek çok ilişkide de durum farklı değil.

 

Kendini gösterme, tanınma, sevilme isteği neredeyse bir toplumsal histeri boyutuna ulaştı. Popstar / big brother/ yetenek yarışmalarına akın eden genç insanlara bir bakınız. Filhakika eskiden ayıptı alenen, bağıra çağıra kendini kamunun onayına sunmak. Ancak şimdilerde insanlar “ben de kendimi göstermek istiyorum” diye kendilerini ortaya atıyorlar. Ne olacak kendilerini gösterince peki, başları göğe mi erecek? Hayır ama hayatlarındaki en büyük boşluğu doldurmayı umuyorlar bu yolla, insanlar onları tanıyacak, sevecek, hayran olacak yani varlıklarını onaylayacak. Ahmet Altan’ın kadınlar için söylediği çoğumuza uyar aslında: “Ah evet, asla yeterince sevilmediniz”.

 

“Sevgisizlik bütün kötülüklerin anasıdır” denir. Şu an yeryüzünde şiddeti ve zulmü yaygınlaştıranlar sevilmeden büyümüş umutsuzlardır. Katillere, zalimlere, diktatörlere bir bakınız; sevilmemiş talihsizlerdir. Değil mi ki her birimiz yüce yaratıcının ruhundan üflenmiş bir ruh taşıyoruz, değerimize inanıp sevilmeyi istemekten daha doğal ne olabilir? İsteriz istemesine ama isteklerimiz, ihtiyaçlarımız karşılanmayınca engellenme duygusu yaşar ve agresifleşiriz. Kimimiz depresyona girer, hayata küser, kimi kırar döker ve hayatla savaşır, kimi de sosyopat olur can yakar…

 

Bu duygunun öğrenildiği çağ da çocukluk çağı bildiğimiz üzere… Sevilme duygusunu tadarak büyüyorsa eğer bir çocuk, temel güven duygusu oluşur, içgüdüleri ehlileşir ve bunun sonucunda sosyalleşerek bencilliğinden arınması mümkün hale gelir. İçimizdeki bu ihtiyacın doyasıya karşılandığı bir dünya ne aydınlık, ne kadar erdemli olurdu. Hayal etsenize…

 

*Balıkesir’de bir duvar yazısı, yazanlar: Ali-Ulaş

Bu yazı toplam 1695 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.