Selam Kardeşim
Yeni Zelanda’da camide Cuma namazı kılan Müslümanlara Avusturyalı terörist tarafından otomatik silahlarla saldırı düzenlendi. Terör saldırısında 50 Müslüman şehit oldu. Uluslararası kamuoyu bu saldıra ‘Hristiyan terörü’ demedi, diğer saldırılarda olduğu gibi ‘İslamofobik’ torbasına atıldı. Saldırgana ‘Pişman mısın?’ diye sorulduğunda ‘Hayır, tek pişmanlığım daha fazla işgalci ve hain öldürememiş olmamadan kaynaklanıyor’ dedi. Batı medyası ve her şeyi bildiğini zanneden analistler bir süre sonra kısık sesle şu cümleleri kurmaya başladı ‘Çocukluğunu yaşayamamış, hayat onu çok zorlamış, psikolojisi bozuk, kızgın’.
Oysa silah her şeyi anlatıyordu.
YENİ ZELANDA’DA NELER YAŞANDI?
Yeni Zelanda'nın Christchurch kentindeki iki camiye, cuma namazı esnasında düzenlenen terör saldırısı sonucunda 50 kişi şehit oldu. Saldırganın vahşeti sosyal medya üzerinden canlı olarak paylaştığı ortaya çıktı. Yeni Zelanda polisi, şu ana kadar biri kadın dört kişinin gözaltına alındığını; ülkedeki tüm camilerin kapatılması için gerekli ikazın yapıldığını söyledi.
Kentin Hagley Park bölgesindeki bulunan Al Noor Camisi içerisine silahlı saldırganlarca ateş açıldı. Saldırı esnasında camide, cuma namazı için 200 kişinin bulunduğu belirtildi. Yeni Zelanda Polisi, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Aktif bir tetikçi ile Christchurch’te ciddi ve gelişen bir durum yaşanıyor. Polis durumu yönetme konusunda tüm kabiliyetiyle yanıt veriyor, ancak risk ortamı hala son derecede yüksek. Polis, Christchurch’te oturanların sokaklardan uzaklaşmalarını ve bir sonraki duyuruya kadar içeride durmalarını tavsiye ediyor. Christchurch okulları bir sonraki duyuruya kadar kilitlenecek. Kamuoyuna “İş birlikleri için teşekkür ederiz, bölge sakinlerini bilgilendirmek için daha fazla güncelleme sağlayacağız." ifadelerine yer verdi.
Yerel basında yer alan haberlere göre, Len Peneha adlı bir görgü tanığı, siyah giyinmiş bir adamın Al Noor Camisi'ne girdiğini, ibadet için içeride bulunanlara ateş açtığını, içeride kargaşa yaşandığını, saldırganın, güvenlik görevlileri gelmeden camiden uzaklaştığını iddia etti. Peneha, camidekilere yardım etmek için girdiği sırada her yerde ölü insanlar gördüğünü belirtti.
Silah seslerinin, Linwood Mahallesi’nde bulunan bir camiden daha duyulduğu belirtildi.
SALDIRIYI CANLI YAYINLADI
Saldırganın saldırı anını sosyal medya platformu Facebook üzerinden canlı olarak yayınladığı ortaya çıktı.
Görüntülerde saldırganın camiye giriş yaptığı andan itibaren ateş açmaya başladığı ve birçok kez şarjör değiştirdiği dikkat çekti. Öte yandan cansız bedenlerin üzerine defalarca kurşun sıkması vahşeti gözler önüne serdi.
“KİLİSEDEN CAMİYE DÖNDÜĞÜ İÇİN BURAYI SEÇTİM”
Saldırıdan hemen sonra sosyal medyadan canlı yayına devam eden saldırgan, saldırıyı aslında Christchurch’ün yaklaşık 30 kilometre güneybatısında bulunan bir kasabadaki camiye yapmayı planladığını belirtiyor. Fakat bu Al Noor ve Linwood camilerinin kiliseden dönüştürüldüğünü fark edince bunun bir saygısızlık olduğunu düşündüğü için buraya yaptığını belirtiyor.
İskoç bir aileden gelen ve Avustralya'da doğan Brenton Tarrant isimli teröristin 28 yaşında olduğu tahmin ediliyor.
Saldırganın, kendi YouTube sayfasından 70 sayfalık bir manifesto yayınlandığı ortaya çıktı.
Tarrant'ın manifestosunda Türkler ile ilgili bir bölüm de yer alıyor.
"Türklere" başlığının yer aldığı bölümde şu ifadelere yer verilmiş:
"Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz'ın Doğu yakasında. Ama Boğaz'ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa'ya gelirseniz sizi öldüreceğiz"
Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hıristiyan şehri olacak"
SALDIRIYI İKİ YILDIR PLANLIYORDU
Yeni Zelanda katliam sanığı Brenton Tarrant, okulu bırakıp spor salonlarında antrenörlük yapan bir adam. Babası sporcu. 2010’da kanserden ölüyor ve oğluna bir miktar para kalıyor. Tarrant bunla dünyayı dolaşmaya çıkıyor. Avrupa’da, özellikle Balkanlarda ve Macaristan’da, o arada Türkiye’de dolaşıyor. Sporcu olduğu için spor salonları üzerinden Neonazi ağlarla ilişki kurmuş olabilir. Döndükten sonra silah ruhsatı alıyor. Saldırıyı iki yıldır planladığını söylüyor. Manifestoyu tek başına yazmadığı çok açık. Manifesto, şu anda Avrupa’da tedavüldeki en önemli Neonazi kavram ve düşünce repertuarını içeriyor. İnternette ve telefonda kimlerle ilişkisi var? Silahları nasıl temin etmiş? Bu kadar usta ateş etmeyi nasıl öğrenmiş? Sırp etnik müzikleri nereden bulmuş? Balkanlarda kimlerle ilişkide? Neonazilerin cirit attığı Macaristan, Bulgaristan’da nerede kalmış, kimlerle görüşmüş? Bu sorularla başlayıp, bilgisayarı ve telefon görüşmeleri, seyahat detayları, otel, restoran, spor salonu bilgileri araştırılırsa tek başına olmadığı anlaşılabilir.
AZALAN AVRUPA NÜFUSU
Avrupa’da ‘nüfus dönüşümü’ yaşandığı ve Müslüman göçmenlerin yaşlı Avrupa nüfusunu ileriki on yıllarda kimi yerde geçeceği yolundaki tezler, en yüksek makamlara kadar dikkat çekiyor. Katliamın mesajı direkt Avrupa’ya yönelik. Çok uzak, savunmasız Yeni Zelanda’da oluşu tesadüf değil. Katliam Y. Zelanda’nın “İsa’nın Kilisesi” (Christchurch) adlı kasabasında bir Avustralyalıya işletilmiş fakat menşei ve hedef kitlesi yani mesajın adresi Avrupa...
Burada mutlaka bağlantıları var. Devamı gelecek. Bir yerlerde nüfuzlu ve varlıklı çevreler Avrupa’daki Müslüman nüfusu olabildiğince kaçırtma planları yapıyor ve 1990’lardan itibaren bu saldırıları bu çerçevede görüyorum. Duvar yıkıldıktan sonra gericileşen Doğu Avrupa, özellikle Macaristan ve Balkanlar bu işin önemli ayakları. Solingen katliamı, Türklere yönelik ‘döner cinayetleri’ denen NSU suikastlar zinciri, Breivik ve bugünlerde Almanya’da göçmen ve onlara sempati gösteren politikacılara yollanan tehdit mesajları hep aynı zincirin uzayan halkaları.
TERÖR SALDIRISINA ‘SİLAHLI SALDIRI’ DEDİLER
Korkunç saldırı dünyanın dört bir yanında kınanırken, Avrupa basını olayı sadece 'silahlı saldırı' diyebildi. Sahte terör örgütleri tarafından gerçekleştirilen her türlü saldırıyı İslam'a atfeden Batı basını Hristiyan teröristin gerçekleştirdiği korkunç olayı 'silahlı saldırı' olarak nitelemekle yetindi.
Yeni Zelanda'daki saldırıların zanlısı 28 yaşındaki Avustralya vatandaşı Brenton Tarrant'ın mahkeme salonuna getirilirken yaptığı el hareketi ve kendisi tarafından kaleme alındığı söylenen yazı, ideolojisine dair birçok ipucunu içinde barındırmakla birlikte alternatif sağ grupların internet üzerinde dikkatleri başka yere çekmek ya da dezenformasyon yapmak için kullandığı taktikleri de barındırıyor.
BEYAZIN ÜSTÜNLÜĞÜ
Tarrant, mahkemeye getirilişinde elleri kelepçeli olduğu halde, işaret ve baş parmağını birleştirerek ‘O’ şeklinde bir el işareti yaptı. Bu, İngilizce konuşulan ülkelerde olumlama ve onaylama anlamına geliyor.
BBC Türkçe ‘de yer alan analiz yazısına göre, bazıları bu hareketin beyaz milliyetçiliğin sembolü olduğunu söylüyor. Bu el işaretinin alternatif sağ ve beyaz ırkın üstünlüğüne inananlar tarafından kullanılması fikri 2017 yılında gündeme geldi.
O dönemde alternatif sağ gruplar ve kişiler giderek daha çok bu el işaretini kullanmaya başlarken, aynı zamanda sosyal medyada oluşturulan sahte hesaplar üzerinden bu el işaretini kullananlara tepki gösteren sol görüşlü kişilerle de dalga geçilmeye başlandı.
Bu işaretin yaygınlaşması süreci, alternatif sağ grupların dezenformasyon çalışmalarının da örnekleri arasında yer alıyor.
GERÇEĞİ YANSITIYOR MU?
'Manifesto' gerçeği yansıtıyor mu?
El işareti meselesinde olduğu gibi, benzer "çelişkili" bir durum bu kişilerin internet forumlarında kullandığı üslupta da görülüyor.
Beyaz ırkın üstünlüğüne inanan ideolojinin destekçileri, bir yandan kendilerine yöneltilen radikalleşme eleştirilerini savuşturmaya çalışırken, diğer yandan da nefret içeren bir dil kullanmaktan ve mesajlar göndermekten kaçınmıyorlar.
Yeni Zelanda saldırılarından kısa bir süre önce internete zanlı tarafından konulduğu söylenen yazı da benzer özellikler taşıyor.
Yazı incelendiğinde, yazarının alternatif sağın zehirli kültüründen etkilendiği görülüyor.
Saldırıdan kısa süre önce yayınladı.
Zanlı tarafından hazırlandığı söylenen yazı, cuma günü saldırılardan kısa bir süre önce ‘8chan’ adında radikal kişilerin kullandığı bir forumda yayınlandı.
Her ne kadar ilk etapta bu yazı ‘manifesto’ olarak tanımlanmış olsa da yakından incelendiğinde 74 sayfalık, kötü bir dille kaleme alınmış karmaşık düşünceler ve doğru olmayan bilgilerden oluştuğu görülüyor.
YAZIDAKİ ÖNEMLİ ÇELİŞKİLER
Bu yazıyı kaleme alan kişi, muhafazakâr aktivist Candace Owens'tan ilham aldığını belirtiyor.
Owens, elindeki bazı müphem verileri kullanarak, Avrupa ülkelerinde doğum oranlarının düştüğünü ve demografik yapının değiştiğini savunan bir isim. Ancak, Owens'ın aslında Afrika kökenli bir Amerikalı olduğu ve Yeni Zelanda saldırısı zanlısının da Batılı ülkelerdeki azınlıklara dair olumsuz görüşleri göz önüne alındığında aslında Owens'tan ilham almış olması zor görünüyor. Yazının bir başka yerinde de etnik milliyetçilik ve şiddeti bilgisayar oyunlarından öğrendiğini söylüyor. Ancak bundan kısa bir süre sonra bu dediğini yalanlayan ifadelere yer veriyor.
Yazıyı kaleme alan kişi hem giriş kısmında hem de diğer bazı başka bölümlerde, alternatif sağ hareketin sıkça kullandığı, göç yoluyla ve farklı ırklara mensup kişilerin çocuk yapmalarıyla ‘beyaz ırkın’ ortadan kaldırılmasını öngören büyük plana göndermeler de yapıyor.
Bu komplo teorisinde, insanlar ırklarına göre sınıflandırılıyor ve buna göre çarpıtılan bazı veriler bu görüşü desteklemeye çalışıyor.
Araştırmacı gazetecilik web sitesi Bellingcat'ten Robert Evans, 'manifesto' adıyla yayınlanan yazının gazeteciler için kurulmuş bir tuzak olduğunu söyledi.
Evans, "Metinde gerçeklik payı ve saldırganın nasıl radikalleştiğine dair değerli ipuçları da var" dedi ancak bunların ‘trolleme amacı taşıyan’ çok ciddi miktardaki ifadenin satır aralarında kaldığını belirtti.
Zaten birçok uluslararası kuruluş da metindeki tutarsızlık ve dezenformasyonu fark edip, kısa bir süre içerisinde yayınlamama kararı aldı.
İSLAM KARŞITLIĞINA DİRENEN KADIN: JACINDA ARDERN
"Acınızı bütünüyle paylaşmamıza imkân yok, ancak her aşamada sizin yanınızda olacağız...", "Onu asla adıyla anmayacağım. O bir terörist..."
İslam karşıtlığının en vahşi haliyle ortaya çıktığı Yeni Zelanda'nın Başbakanı Jacinda Ardern, bu cümleleri ve sergilediği olgunlukla Müslüman toplumunun takdirini topladı. Ardern, geçen hafta iki camiye düzenlediği saldırıyla 50 masumu katleden ırkçı terörist Brenton Tarrant ile aynı zihniyette olanlara geçit vermedi. Bunu yaparken aslında Batı toplumunu da karşısına aldı. Batı basını, cami girişinde "Hoş geldin kardeşim" diye karşıladıkları bir terörist tarafından şehit edilen Müslümanları hiçe saydı ve hatta beyazların üstünlüğünü savunan İslam karşıtlığının üstünü örtmeye çalıştı. Haberlerde namaz kılanları katleden kişiye 'terörist' demediler. Üstelik üç yaşındaki Mucaab İbrahim'in kanları daha yerdeyken, Batı basını teröristi 'bebek ve melek' ilan etti. 'Sarı saçlı bebekti', 'Melekti', 'Babası kanserden ölmüştü' şeklinde haberlere sarıldılar. Charlie Hebdo'da dünyayı ayağa kaldıran Batılı liderler de yeteri kadar ses çıkarmadı.
Yeni Zelanda Başbakanı ise aynı yolu izlemedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da "Batılı liderlerin Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern'in cesareti, liderliği ve samimiyetinden ders alması gerektiğini" vurguladı.
6 GÜNDE SİLAH YASASINI DEĞİŞTİRDİ
Başörtüsü ile kurban yakınlarını kucakladı. Şehit yakınlarıyla gözyaşı döktü. Kurbanları anmak için kadınlara 'Başörtüsü takın' çağrısı yaptı. Cuma ezanının televizyonlarda canlı okunmasına karar verdi. Ülke genelinde iki dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi. Teröristin kullandığı askeri yarı otomatik silahları saldırıdan sadece altı gün sonra yasakladı.
Silahlarını teslim etmeyenlere üç yıla kadar hapis cezası çıkarttı.
"160 dilin konuşulduğu ülkenin başbakanıyım. Göçün ırkçılığı körüklediği düşüncesini kabul etmiyorum" dedi.
Başbakan Ardern'in duruşu sonrası Yeni Zelandalılar namaz kılan Müslümanlara kalkan olmaya başladı. Yeni Zelanda halkı camilere akın ederek İslam hakkında bilgiler edinmeye başladı.
Ünlü motosiklet çeteleri cenazelerde gönüllü korumalık yapmaya başladı.
HELLO BROTHER
71 yaşındaki Davud Nabi’nin son sözleri ‘Merhaba Kardeşim’ oldu. Kendisini katleden teröriste aslında selam vermişti. Merhabasına kurşunla karşılık verdiler. Yeni Zelanda’daki saldırıda hayatını kaybetti. Fakat verdiği selam milyonları birleştirdi.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.