Şehrin Milis Gücü 15 Temmuz
Yüksek Mimar Gülay Kurt
Tarihimizin nice şanlı direnişlerle dolu olduğu bütün dünyaca malumdur. Öyle ki bu direnişler ve kahramanlıklar pek çok ülkeye örnek olmuş onların da kendi ülkelerinin kurtuluş yolunda attığı adımlara cesaret vermiştir. 1071'de Anadolu'ya adım attıktan sonra sürekli bir mücadele
ve devlet kurma telâşesinde, savaşçı bir ruha sahip olan milletimiz diğer istilacı milletlerden farklı olarak gittiği yerlere barış, huzur, bereket getirmiştir.
Vahşiliğin, adaletsizliğin, yönetimdeki beceriksizliğin, güçlünün güçsüze sürekli haksızlık ettiği Ortaçağ'da bile medeniyetin en güzel halini alan
şehirler oluşturmuştur. Büyük bir imparatorluk kuran Osmanlı İmparatorluğunun hala adından söz ettirmesine ve etkisini devam ettirmesine bu yüzden şaşırmamalı. Bir medeniyet içerisinde kurulan bu şehirler aynı zamanda sahip olduğu kıymetin yani birliğin değerini bilir ve bunu kaybetmemek için elinden geleni yapardı ve bugün hala bu anlayış devam etmektedir.
"İnsanı yaşat ki DEVLET yaşasın" sözünün anlamını iliklerine kadar yaşayan ve yaşatan Osmanlı her zaman bu anlayış üzere bir şehir toplumu oluşturmayı başarmıştır. Bir yeri sadece fethetmek değil orada adalet temelli bir toplum oluşturmak ve bunu ilelebet korumaya çalışmak da önemliydi çünkü. Yani bir anlamda zirveye çıkmak zor ama zirvede olmaya devam etmek ondan daha da zordur. Bu yüzden süreklilik dediğimiz kavram çok önem arz eder. Zira üç yanı denizlerle dört yanı düşmanla kaplı klasik cümleye ama acı gerçeğe sahip biricik ülkemiz için her zaman
bir mücadele söz konusu olmuştur.Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra dağılan Ortadoğu'nun durumu ortadadır. Tüm dünyanın adeta bir akbaba gibi üşüştüğü Osmanlı İmparatorluğu dağıldığında sonunda Misak-ı Milli dediğimiz sınırlar içerisinde Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve
Anadolu'da eşi görülmemiş bir kurtuluş mücadelesi vermiştir. Bu yüzden Kurtuluş Savaşı'nda verdiği mücadeleden dolayı ismiyle müsemma olan şehirlerimiz vardır bizim. Öyle bir mücadele ki elinde silah olarak sadece vücudu vardı. Bu öyle bir ruhtur ki bitti sandığımız bir zamanda daha geçen sene 15 Temmuzda kendini tekrar bütün dünyaya göstermiştir. Tıpkı Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa gibi İstanbul'da 15 Temmuz Şehitler Köprümüz, Ankara'da 15 Temmuz Meydanı ve daha nice yerler bu mücadelenin sembolü olmuştur.
Neydi bu mücadele peki, diğerlerinden farkı var mıydı? Evet farklıydı bu sefer. Bu sefer bir İngiliz bir Fransız vs yoktu karşımızda ama onların ordumuz içindeki kuklaları ve işbirlikçileri, halka karşı ateş açıp, akabinde darbe yapmaya kalkan hain bir girişimde bulundular. Ama halk beklenmedik bir direniş gösterdi. Bu direnişin sembolü olan Boğaziçi Köprüsü'nün de adı değiştirilip 15 Temmuz Şehitler Köprüsü yapıldı. Hiç unutmamak için. Daima bu mücadeleyi hatırlamak için. Bir daha o günleri yaşamamak için. Hafızalarda yer etmek için. Çünkü insanların olduğu gibi mekânların da hafızaları vardır. O mekânlarda şehit olan insanlar, kanıyla bir mücadele vermiştir. Gelecek neslin bu mücadeleyi hatırlaması ve hiç unutmaması için isim ve mekanı da unutmaması gerekir. Zira insan hafızasında isim ve mekân beraber hareket ederler. Tıpkı Gaziantep denildiğinde bu uğurda Fransız kuvvetlerine karşı verdiği savunmada 6317 şehidi hatırlamamız gibi. Tıpkı Kahramanmaraş'ın Kurtuluş Savaşın'da şehir halkı ile birlikte topyekün direniş göstermesi ve çevre Vilayetlerin yardımına koşmasını hatırlamamız gibi. Tıpkı İngilizler ve Fransızların
işgali altında olan Şanlıurfa'nın, 11 Nisan 1920 yılında Urfalı milisler tarafından bölge düşman askerlerinden arındırıldığını hatırlamamız gibi.
Ve tıpkı 15 Temmuz'da Kızılay'da, kafası kopan paramparça olan, vücudunu siper eden şehitlerimizi hatırlatan 15 Temmuz Meydanı olarak ismi değişen Kızılay Meydanı gibi.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.