Ne çektin be başörtülü kardeşim,

Gün geçmiyor ki başörtülü bir bayana yapılan saldırı haberi ile karşılaşmayalım. Başörtülü bayanlar parkta gezerken, metroda işe giderken, sokakta alışveriş yaparken çirkin saldırıların hedefi oluyor. İnternet arama motorlarında yapılacak basit bir aramada başörtülü bayanlara karşı yapılan binlerce saldırı haberi ekranınıza sıralanacaktır. Haber içeriklerine baktığınızda ise saldırıların tek nedeninin saldırıya uğrayan bayanların başörtülü olması olduğunu göreceksiniz.

Geçtiğimiz günlerde, CHP'li Büyükçekmece Belediyesi'ne yapılan rüşvet operasyonunda belediye önünde oluşan kalabalık içerisinde ne olduğunu anlamaya çalışan başörtülü kadına Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Akkuş tarafından iğrenç bir saldırıda bulunuldu. Kadının önce boğazını sıkan Akkuş, ardından da "Sanane ulan" diyerek mide bulandıran küfürlerine devam etti. Akkuş’un karşısında başı açık bir bayan olsaydı bu saldırıya cüret edebilir miydi acaba.

Başörtüsüne karşı yapılan saldırılar münferit hadiseler olarak gözükse de arka planında çok planlı ve organize bir düşünce temeli yatmaktadır. Türk siyasi tarihine kara bir leke olarak geçen kamuoyunda "postmodern darbe" olarak adlandırılan 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının ürünü olan yasakçı uygulamaların ana hedefinde başörtüsü bulunmaktaydı. Başörtüsü yasağı kamuda ve üniversitelerde çok etkin bir şekilde uygulanmıştı.

Başörtülü olarak kamuda görev yapmak mümkün değilken 28 Şubat ile birlikte başörtülü bayanların kamuda hizmet alması da nerdeyse imkânsız hale gelmişti. Başörtüsü düşmanlığı o denli artmıştı ki sokakların bile kamusal alan olduğu başörtülülerin sokakta dahi başları kapalı şekilde gezmesinin yasaklanması istenmekteydi.

Başörtülülerin nefes almasına bile tahammül edemeyen 28 Şubatçılar için her şey istedikleri gibi gitmeyecekti. Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubatları beklentilerinin aksine şubat ayı gibi kısa sürecekti.

Ne olup bittiğini anlayıp oyunun farkına varan milletimiz üstün ferasetiyle darbeci zihniyeti sandığa gömerken yasakçı uygulamalara son vermesini de bildi.

Asırlarca medeniyetlere beşiklik eden, bütün din ve inançlara saygı gösteren, ibadet özgürlüğünün garantörü olan Anadolu insanı için başörtülü evladına reva görülen uygulamalar çok ağır gelmişti.

Üniversite kapılarında itilip kakılan, kamuda hor görülen başörtülü için merdiven silip bulaşık yıkamak kader olmamalıydı. Çok dindar olmasak da mukaddesatımızı ayaklar altına aldıracak kadar da alçalmamıştık ya.

Herkes bitti derken bizim için daha yeni başlıyordur hayat aslında. Çanakkale’de 7 düvelin üstümüze geldiği günkü gibi, 15 temmuzda tankların geldiği gece gibi 28 Şubat’ta şampanya patlatıp zaferlerini kutlayan darbeciler de bu iş bitti derken aslında daha yeni başlıyordu.

Okumasına izin verilmediği üniversitede akademisyen, kapısından sokulmadığı askeriyede komutan, içeriye alınmadığı mahkemede hâkim, had bildirildiği TBMM’de vekil, işe giremediği devlette Bakan olursa biraz olsun içimiz soğuyabilirdi.

Daha kat edilecek çok mesafe olsa da gerek özel sektörde gerekse kamuda başörtüsüne tam bir özgürlük alanı sağlanmış oldu.

Başörtülü bayanların sosyal hayatta her geçen gün daha aktif hale gelmesi 28 Şubat artıklarında hazımsızlığa neden olmakta. İçlerinden bazıları nefretlerini saklayamayıp sözlü tacizde bulunurken bazıları ise işi daha ileriye götürerek fiziki saldırı boyutuna varabiliyor.

Başörtülü kardeşlerimizin ödemiş oldukları büyük bedeller ve vermiş oldukları çetin mücadeleler neticesinde 28 Şubat yasaklarını tasfiye eden milletin, devletinden beklentisi inancından ötürü taktığı başörtüsü nedeniyle hiç kimsenin taciz edilmemesi ve saldırıya uğramamasının garanti altına alınmasıdır. Başörtülü yaşlı kadına küfredip saldıran Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Akkuş’un ifadesinin alınıp serbest bırakılması değil.