PİYASALAR

  • BIST 1009693.461.77%
  • ALTIN2496.1610.03%
  • DOLAR32.4970.13%
  • EURO34.598-0.09%
  • STERLİN40.049-0.49%
  1. YAZARLAR

  2. UMUT ÖZKAN

  3. MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ
UMUT ÖZKAN

UMUT ÖZKAN

Avukat Arabulucu
Yazarın Tüm Yazıları >

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ

A+A-

104 eski amiralin darbe dönemlerini çağrıştıran bildirisiyle tekrar gündeme gelen özellikle de Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan ve yer yer sıcak çatışmaya dönen gerilim gözleri Türk Boğazlarına ve Montrö Boğazlar Sözleşmesine çevirdi.

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanacak bir savaş halinde Boğazlardan geçiş rejimi nasıl olacak, Türkiye boğazlardan geçmek isteyen savaş gemilerini durdurma veya bu geçişleri sınırlama hakkına sahip midir bu konulara temas edeceğiz yazımızda.

104 ESKİ AMİRAL MESELESİ

Televizyon ekranlarında günün her saatinde emekli bir askerin gündemle ilgili yorumlarını izlediğimiz, sosyal medya üzerinden her türlü eleştiriyi özgürce yapabildikleri bir ortamda 104 eski amiralin bir araya gelip darbe dönemlerini çağrıştıran bir gece yarısı bildirisi ile meşru iktidara ayar vermeye çalışmalarını tam anlamıyla bir darbe teşebbüsü olarak değerlendirmemiz gerekmektedir.

Çeşitli dönemlerde emekli olmuş muhtemelen görevde olan askerlerle de irtibat halinde olan 104 emekli amiralin hangi saiklerle böyle bir metni kaleme aldığı, bu organizasyonu kim veya kimlerin planladığı, yurtdışı bağlantılarının olup olmadığının derinlemesine araştırılması gerekmektedir.

‘‘Emekli amiraller darbe mi yapabilir’’ türünden savunmalara ise hiç itibar edilmemelidir. Bu ülkede gerçekleştirilen her darbenin arkasında ya da tam ortasında emekli subaylar bulunmuştur. 9 Subay Olayı, 27 Mayıs Darbesi, 9 Mart Kalkışması ve 28 Şubat sürecinde emekli subaylar ana aktörler olmuşlardır.

1960 darbesi, albay ve daha alt kademedeki subaylar tarafından yapılmış olmasına rağmen darbenin ilk saatlerinde emekli orgeneral Cemal Gürsel’in darbeciler tarafından uçakla İzmir’den Ankara’ya getirilerek darbenin başına geçirilmiş olması ve ilerleyen süreçte de Cumhurbaşkanı olması darbenin kimin tarafından planlandığını göstermektedir.

Yine 1960 darbesine giden süreçte Demokrat Parti’ye karşı müdahale hazırlığında yakalanan ve tarihe “9 Subay olayı” olarak geçen darbe girişimini organize eden isimlerden birisi de emekli Albay Cemal Yıldırım’dır. Aynı zamanda CHP Milletvekili olan Cemal Yıldırım’ın darbe sonrasında yönetimi CHP’ye devretme planları tarihi kayıtlarda yerini almıştır.

28 Şubat’ta Refah-Yol Hükümeti’ni yıpratmak ve istifaya zorlamak için emekli subayların çalışmalar yürüttüğü tespit edilmiştir. Emekli subay ve astsubayların, DYP Genel Merkezi önünde gösteriler tertiplediği ve hükümetin istifası için kampanyalar yürüttüğü yapılan soruşturmalar neticesinde ortaya çıkmıştır.

Generallerin ve amirallerin emekli olduktan sonra da görevde bulunan askerler üzerindeki etkisinin devam ettiğini geçmişte yaşanan hadiselerden anlayabildiğimiz gibi bu vazifede bulunmuş uzmanlar da bu ilişkinin hiçbir zaman kopmadığını ifade etmektedirler.

104 emekli amiralin yazdığı bildirinin darbe bildirisi olduğu su götürmez bir gerçektir. Yurtdışından talimat aldıkları gibi görevde bulunan subayları da etki altına almak istedikleri kuvvetle muhtemeldir. 15 Temmuz benzeri bir darbenin bir daha yaşanmaması için yargının bu darbe girişiminin üstüne giderek bütün ayrıntıları ile ortaya çıkarması ve sorumlularına en ağır cezaları en kısa süre içerisinde vermesi elzemdir.

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından (Çanakkale ve İstanbul) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmiştir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazların kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakılmış olması ve tahkimat yapma hakkı tanınması 1923’teki anlaşmaya göre çok önemli bir kazanımdır.

Ticari gemilerin hiçbir izne tabi olmadan ücret ödemeksizin boğazlardan geçiş yapmaları ile savaş gemilerinin boğazlardan geçişine ilişkin düzenlemeler Türkiye’nin boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını zedelemektedir.

TİCARİ GEMİLER İÇİN GEÇİŞ REJİMİ

Ticari gemiler barış ve savaş zamanında, gündüz ve gece, bayrak veya yük ne olursa olsun, hiçbir izne tabii olmaksızın boğazlardan geçiş hakkına sahiptir. Bu maddeden anlaşılacağı üzere bize ait olan boğazlardan hiçbir izne tabii olmadan ve hiçbir ücret ödemeden isteyen istediği gibi geçebilecektir.

Eğer Türkiye savaş halinde ise, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardım etmemek koşuluyla Boğazlar'dan tam bir geçiş özgürlüğüne sahiptir. Savaşta olmamız durumunda bile kime ne taşıdığı belli olmayan ticari gemiler ellerini kollarını sallayarak boğazlarımızı kullanabileceklerdir.

Bu iki maddeye göre boğazlarımızda tam bir egemenlik hakkına sahip olduğumuzu maalesef söyleyemiyoruz.

SAVAŞ GEMİLERİ İÇİN GEÇİŞ REJİMİ

Savaş gemilerinin barış zamanında Boğazlar'dan geçmesi için, sekiz gün önceden Türkiye’ye ön bildirimde bulunması yeterli olacaktır. Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletler için bu süre on beş gündür. Türkiye’nin yapılan bildirim karşısında izin vermeme gibi bir hakkı bulunmamaktadır.

Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi bir günden çok kalamayacaklardır.

Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, sekiz gün önceden Türkiye’ye ön bildirimde bulunulması durumunda savaş gemileri, Boğazlar’dan tam bir geçiş özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu durum  olası bir Rusya – Ukrayna savaşında ABD ve İngiltere gibi karadenize kıyısı olmayan devletlerin savaş gemileri 15 gün önceden Türkiye’ye bildirimde bulunarak Boğazlardan geçip Karadenize çıkabileceklerdir.

Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda tümüyle dilediği gibi davranabilecektir.

Türkiye kendisini  yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayarsa,  savaş durumu geçiş rejimini uygulamaya başlayacak ancak; Birleşmiş Milletler, Türkiye'nin aldığı önlemleri 3'te 2 çoğunlukla haklı bulmazsa Türkiye bu önlemlerini geri almak zorunda kalacaktır.

''MAKUL AMA PARLAK DEĞİL''

  • Mustafa Kemal Atatürk, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a gönderdiği mesajda, Montrö için ''Makul ama parlak değil'' ifadelerini kullanıyor. Mustafa Kemal Atatürk, Sözleşme'nin imzalanmasından bir gün önce Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a dikkat çeken bir tebrik mesajı gönderir. Mesaj şöyledir.

''Dr. Aras- Türkiye Cumhuriyeti Dış Bakanı - Montreux

Tebrik ederim; Montreux Konferansı'nı pek parlak demeyeceğim, makul neticelendirebildiğinden dolayı. Ümit etmek isterim ki, dünya medeni ve insani alemi bizim Türklük namına aldığımız uysallığı, fedakarlığı takdir edeceklerdir. Yukarıda vermek istediğim parlaklığı, bu muvaffakiyetinizi zafer haline getirecek bundan sonraki yüksek neticeler almanıza saklıyorum.''

''Parlak olan daha önümüzde duruyor. neden çünkü Montrö ile belli bir mevzi kazandık ama Türkiye'nin kayıtsız şartsız tam egemenliğini kazanamadık. Önümüzde o parlak olanı yapma görevi var. O parlak olan ne; Boğazlarda yabancı bir devletle sözleşme yaparak değil kayıtsız şartsız egemenliğimizi sağlamak.''

Tebrik mesajının son bölümünde Montrö ile belli bir mevzi kazandığımızı bunun kayıtsız şartsız egemenlik yolunda bir adım olduğunu ifade ediyor Atatürk. Bugünde o düşünce ile boğazlarda kayıtsız şartsız egemenlik için adımlarımızı sıklaştırmalıyız.

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ DEĞİŞTİRİLEMEZ Mİ

1936 yılında imzalanan sözleşmenin süresi, yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, 20 yıldı. 20 Temmuz 1956'da sözleşmenin süresi bitmiş, sözleşmeyi imzalayan Devletler Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni değiştirmek için girişimlerde bulunmuşlar ancak başarılı olamamışlardır.

Zaman çok hızlı geçmekte Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalanmasının üzerinden tam 85 yıl geçti. Sözleşmenin imzalandığı tarihte boğazlardan günde 17 gemi geçerken, bugün günlük ortalama 150 gemi geçiyor. Yılda yaklaşık 50 bin geminin İstanbul Boğazı’ndan geçiş yaptığı görülmektedir. Geçen gemilerin tonaj ve hacim olarak bir hayli büyümüş olduğunu da göz önünde bulundurmalıyız.

INDEPENDENTA FACİASI

Boğazlardan geçiş yapan gemilerin petrol ve türevlerini taşıması boğazlar ve İstanbul için büyük bir tehlike arz etmektedir. 15 Kasım 1979 tarihinde Romanya'nın Köstence Limanı'na 96 bin ton ham petrol taşıyan Independenta tankeri, İstanbul Boğazı'ndan geçişi sırasında, Haydarpaşa açıklarında Yunan gemisi Evriali ile çarpıştı. Independenta büyük bir gürültüyle infilak etti. İstanbul'un kıyı kesimlerindeki evlerin büyük bir bölümünün camları patlarken, aralarında hasar görenler de oldu. Gemiden büyük bir petrol sızıntısı başladı ve çıkan yangın yaklaşık bir ay sürdü. Bu kaza, Boğaz'da büyük bir çevre felaketine yol açtı ve yapılan araştırmalara göre deniz dibindeki canlıların yüzde 96'sı suyun kirlenmesi nedeniyle öldü.

Boğazdan geçen gemilerin sayısındaki artış, gemilerin taşımış olduğu inanılmaz hacimdeki petrol ve türevlerinin hiçbir kısıtlamaya tabii olmadan boğazlardan geçmesi Türkiye için büyük bir güvenlik sorunu teşkil etmektedir. Bir daha tanker faciası yaşamamak için Montrö sözleşmesinin revize edilmesi şarttır. Sözleşmede imzası bulunan devletleri masaya oturtmak için girişimlerde bulunmak yine bize düşmektedir. Kanal İstanbul bu zorlamanın ilk ayağı olacaktır. Kanal İstanbul’un yapılması ile birlikte boğazlardan geçiş rejiminin tekrar ele alınma zorunluluğu bütün devletler için ortaya çıkacaktır.

KANAL İSTANBUL

Bugün İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayısı Panama Kanalı'nın 4, Süveyş Kanalı’nın 3 katıdır. Sadece bu tespit bile Kanal İstanbul’un bir tercih değil zorunluluk olduğunu göstermektedir.

Geçtiğimiz günlerde Süveyş kanalında gerçekleşen kaza neticesinde kanal günlerce kapalı kalmış bunun üzerine İsrail ve BAE alternatif yeni bir kanalın çalışmalarını hemen başlatmışlardı. Kanal İstanbul’un yapımında gecikilen her gün ekonomik olarak  ciddi kayıpları beraberinde getirmekle birlikte güvenlik risklerini de taşımamıza yol açmaktadır.

1923’te imzalanan Boğazlar Sözleşmesi değiştirilebildiyse 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi de değiştirilebilir. Önemli olan bu konudaki haklılığımızı ispat edecek tezlerimizi doğru bir şekilde ortaya koymak ve bu sözleşmenin değiştirilmesi yönündeki kararlılığımızı dünya kamuoyuna ilan etmektir.

Bu yazı toplam 2972 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.