PİYASALAR

  • BIST 1009716.77-0.05%
  • ALTIN2427.694-0.04%
  • DOLAR32.570.15%
  • EURO35.0030.66%
  • STERLİN40.8050.89%
  1. YAZARLAR

  2. Bahattin Akyön

  3. Değişimin Ayak Sesleri
Bahattin Akyön

Bahattin Akyön

Yazarın Tüm Yazıları >

Değişimin Ayak Sesleri

A+A-

Her değişim ve yenilik, alışkanlıkların getirdiği önyargı ve şartlanmışlıkla tepkiye yol açar. Başlangıçta kendisi de tepki almış olan kimi olgular, olaylar, değişimler bile zamanla ortaya çıkan ‘yeniye’ karşı savunma amaçlı kullanılır. Zamanla o da ‘bilindik’ ve ‘alışıldık’ olur ve sıra bir sonrakine gelir!

Bugün Suudi Arabistan’da bir yenilik ve bir değişim süreci yaşanıyor. ‘2030 Vizyonunu’ açıklayan Kraliyet Yönetimi bu yönde bir dizi yenilikleri de peş peşe uygulamaya sokuyor. Geleceğin en önemli devlet adamlarından biri olacağı bugünden belli olan ve dünyanın dikkatini üzerine çekmeye şimdiden başaran Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın öncülük ettiği bu değişimin ön saflarında yine genç yöneticiler var. Suudi Arabistan’ı yöneten kabineye baktığımız zaman bu gençleşmeyi hemen görüyoruz.

Bu genç kadronun uygulamaya koyduğu değişimler, çağın bilgi ve iletişim çağı olması nedeniyle hemen yayılıyor ve sosyal medya gibi mecralarda hızla yankı buluyor. Tabanda olumlu karşılandığı gözlenen yenilikler, bazı çevreler tarafından ise şiddetle eleştiriliyor.

Bu eleştirilerin kaynağı ise Veliahdın kendisinin de ifade etmiş olduğu gibi “Geçmişte yaşanan ve yaşanılması dayatılan” Vahhabilik anlayışı… Vahhabilik, kendi mezheplerinden olmayanların ‘gerçek Müslüman olmadığını’ anlayışını içeriyor. 18. Yüzyıldan beri süregelen bir anlayışla, yaşadığımız zaman diliminde İslam Ümmetinin içine düşürüldüğü fitne ateşinin temel sebeplerinden biri de bu anlayış. Yani ‘kendimi Müslüman, diğer mezhepleri ise İslam dışı’ görmek…

Dünyanın çeşitli yerlerinde bu fitneci anlayış, aynı mezheplerden olmayanları ‘din dışı’ gören düşünce biçimi, El Kaide, IŞİD, Boko Haram gibi terör unsurlarını ortaya çıkarmıştı. Bunların açtığı tahribat ise ortadadır. Bugün 9 milyara dayanan dünya nüfusunun sadece yüzde 23’ü Müslüman’dır. Son din olmasına rağmen, ne yazık ki yeryüzündeki Müslüman sayısı, sözgelimi Budist sayısından bile azdır. Durum böyleyken ‘İslam’ adını kullanan ve kirleten bu terör örgütlerinin, Müslüman olmayan insanlara bu dini nasıl gösterdiğini siz hesap edin!

Suudi Arabistan da bu konuyu artık ciddiye alıyor olacak ki değişimin ayak sesleri duyulmaya başlandı. Artık ümmet için tehlikeli olan bazı unsurların bertaraf edilmeye çalışıldığını görüyoruz.  Buna karşı da alttan altta bir direniş var. Hatta zaman zaman eleştiriler, ‘topa tutma’ derecesinde sertleşiyor.

Durum daha iyi anlaşılsın diye, biraz daha konuyu açıklayalım: Her ne kadar Suudi Arabistan’da yaşanan değişimin ‘Ilımlı İslam’ hedeflediği iddia edilse de kavramları doğru anlamak da gerekiyor. Suudi Arabistan’da dile getiriler ‘Ilımlı İslam’ kavramı ile Batı’da dile getirilen ‘Ilımlı İslam’ aynı şey değil. Suudi Arabistan’da ‘Ilımlı İslam’ denildiğinde anlaşılması gereken, Vahhabiliğin keskin ve ayrımcı yanlarını bırakarak, Ehli Sünnet’e yaklaşmak kastediliyor. Batı’da ise ‘Ilımlı İslam’ denildiğinde adeta ‘değiştirilmiş’ bir İslam’dan bahsediliyor ki hâşâ, bu mümkün değildir. Çünkü Allah’ın bize vaadi vardır: Kıyamete kadar bir nokta bile değişmeden bu kitap, bu inanç korunacak. Hükümler, kıyamet kopana kadar geçerli kalacak. Kimbilir belki “İlimli İslam” modeli ile Rabbim ümmete bir birlik ve beraberliğin başlanğıcını verir.

Suudi Arabistan’da ‘değişim’ ya da ‘Ilımlı İslam’ denildiğinde anlaşılması gereken, tiyatro ve sinema yasağı gibi çağdışı kalmış yasakların ortadan kalkması, kadınların sosyal hayata daha fazla girebilmeleri, iş hayatına katılabilmeleri gibi değişimlerdir. Vahhabi anlayış, kadınların araba kullanmasına bile izin vermezken, değişim rüzgârı ile bir Batı ülkesinde sıradan bir şey sanılan bir hak, ilk kez kadınlara veriliyor. Biraz daha açık konuşacak olursak, Vahhabiliğin sokakta yasakladığı ancak kendi villalarında uyguladığı şeyler, artık sosyal yaşamda da karşımıza çıkacak.

Çok koyu, tutucu ve hatta küfre varan isnat ile Ümmeti Muhammed’in suçlanmasını içeren ve yıllarca hâkim olan zihniyet, genç bir Veliaht Muhammed Bin Selman tarafından yapılan değişikliklerle yavaş yavaş da olsa zemin kaybediyor. Kazanan ise hiç kuşkusuz Suudi Arabistan ve onu örnek alan diğer Arap ülkeleri olacak. Sonuçta Peygamber Efendimizin de dediği gibi “Müslümanlar kardeştir…” demek ki Suudi Arabistan kazandığında, tüm İslam dünyası kazanacak.

Olan bitene biraz da böyle bakmak gerekir.

Bu yaşanan yeni süreç zannımca, yeni bir anlayış ile İslam Ümmeti ile birleşmeye ve hatta islam ülkeleri ile dini anlamda ortak hareket etmeye vesile olacaktır.

Türkiye ile Suudi Arabistan arasında yakın dostlukların daha ileri noktalara ulaşmasıda kaçınılmaz olacaktır.

Suudi Arabistan aslında Doğum sancısı çeken bir anne misali...

Türkiye’den Suudi Arabistana bakış tamamen olumsuz olmamalı...

Biz bunlara "Olumlu" gelişmelerinde ve adımlarında yardımcı olmalıyız.

 

 

Bu yazı toplam 3523 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum