BÖL PARÇALA YUT
Osmanlı İmparatorluğu bakiyesi topraklar üzerinde 50’ye yakın devlet kuruldu. Kurulan bu devletlerin birçoğunda siyasi istikrarsızlıklar ve iç karışıklıklar hâlâ devam etmekte. Yine yakın geçmişte Yugoslavya, dağıldıktan sonra 7 bağımsız ülkeye bölünmüştü. Balkanlarda kurulan bu 7 devlet, iç ve dış işlerinde kaynayan bir kazana benzemekte; ne zaman patlayacağını kimse tahmin edemiyor.
Kitle imha silahları bulundurduğu yalanıyla ABD ve İngiltere saldırıları neticesinde devrilen Saddam yönetimi sonrası sınır komşumuz Irak fiilen 3 parçaya bölünmüş durumda. 2003 yılında başlayan ABD işgaliyle birlikte şiddet ve şiddetle bağlantılı sebeplerle 2,3 milyon Iraklı yaşamını yitirirken, 6 milyona yakın insan da evlerini terk ederek göç etmek zorunda kaldı. Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu, zaman içerisinde Irak’ı parçalara bölüp petrolünü sömürme operasyonuna evrildi.
Bugünlerde ise ABD destekli İsrail saldırılarıyla karşı karşıya bulunan İran’da hedef, nükleer tesisler ile ülkeyi yöneten rejim olsa da İran’ın da üç ya da dört parçaya bölünebileceği bir senaryo üzerinde duruluyor. Suriye için de durum pek farklı değil. Büyük devletler, küresel güçlerin stratejik ve ekonomik hedeflerine ulaşmasında engel teşkil etmekte, tabiri caizse ayak bağı olmaktadır. Bu yüzden ya söz dinleyip uydu devlet olacaklar ya da bölünüp parçalanarak yönetilebilir küçük devletçikler haline geleceklerdir.
Müstakil hareket eden ve potansiyel tehlike arz eden devletleri parçalamak için bahaneler ise çok bilindik: demokrasi, özgürlük ve insan hakları. İran’a karşı yapılan saldırıların altında nükleer güce sahip olduğu bahanesi var; lakin dünya üzerinde nükleer güce sahip olan 10'un üzerinde ülke bulunmakta. İran’ın nükleer bomba yapma kapasitesine sahip olduğuyla ilgili henüz net bir bilgi bulunmazken, savaşı başlatan İsrail’in ise 100 ila 300 arasında nükleer savaş başlığına sahip olduğu dünya kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Ama ne hikmetse 9,5 milyon nüfusa sahip sapkın bir lider tarafından yönetilen İsrail’e hiçbir otorite, "Sen hangi hakla nükleer güce sahipsin, nükleer programını iptal et ve bombaları da teslim et" dememektedir. ABD Başkanı Donald Trump, seçim zaferinden sonra yaptığı Körfez turunda 3,2 trilyon dolar yatırım taahhüdüyle döndüğünü açıklamıştı. Bu astronomik taahhütleri vermek zorunda kalan Körfez ülkeleri, aksi yönde hareket edip Trump’ı eli boş bir şekilde ABD’ye uğurlasaydı, mevcut iktidarlarını sürdürmeleri pek mümkün olmayacağı gibi, demokrasi ve özgürlük adı altında gerçekleşecek bir darbe ya da saldırıyla karşılaşabileceklerini tahmin etmek de zor olmasa gerek.
İran da körfez ülkeleri gibi ABD’ye gereken haracı ödemiş olsa, ülkesini küresel şirketlerin istilasına açsa ve petrol kaynaklarının işletim haklarını ABD’li şirketlere sunmuş olsa, bugün maruz kaldığı operasyonlarla karşılaşmazdı. Dünya devletleri, beşten ya da daha doğrusu birden büyük olduğunu idrak edip ona göre hareket etmedikçe sırayla yutulmaya mahkumdur. Küresel şeytanlar, kendi zenginlikleri için diğer devletleri çeşitli bahanelerle yok etmeye devam edeceklerdir. Bugünkü hedef İran, yarınki ise …
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.