15 Temmuz Darbe Girişimi Gecesi; Siyasi Afetin Ön Değerlendirmesi
Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY), adeta dantel örer gibi uzun yıllar planlı, örgütlü, gizli ve derinden giderek başta Kara, Hava, Deniz kuvvetleri, Jandarma, sahil güvenliği, sağlık, adalet ve yargı kuruluşları, GATA, istihbarat ve emniyet birimleri olmak üzere, üniversitelere, okullara, sosyal hizmet birimlerine kumpas kurup, özel hayatları takibe alıp, telefonları dinlemiştir. Böylece Devleti ele geçirip ve yeni bir gelecek inşa etmeyi hedeflemiştir. İşi o kadar büyütmüşler ki Ülkeyi parçalamaya, kendinden olmayanları sığınmacı/göçmen/mülteci
hain durumuna düşürecek bir iç savaş çıkarma hamlesini 15Temmuz 2016 gecesi gerçekleştirmeye çalışmıştır. O gece tüm Türk halkı inancın zulmünü yaşamıştır. 15 Temmuz 2016 Cuma gecesinin tek cümleyle özeti; demokrasiye inanan Türk halkının bir askeri kalkışmaya direnişinin gecesi idi. Türkiye'de parlamenter demokratik rejimi hedef alan bu kanlı 15 Temmuz darbe girişimi vatandaşların ve Anayasa'ya sadakatle bağlı kamu görevlilerinin canları pahasına verdikleri direniş ile başarısız olmuştur.
Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grup vatan haininin, 15 Temmuz'da başlattığı, milli iradenin 16 Temmuz'da sonlandırdığı bu "askeri kalkışma" Türk demokrasi tarihinde bir kara leke olarak anılacak olup, yaşanmaması gereken utanç gecesiydi.
2. Yaşanmaması Gereken Utanç Gecesinde Neler Oldu
15 Temmuz gecesi yaşanılanlara bakıldığında; eğitimlisi, eğitimsizi, zengini, fakiri, AK Partili olanı olmayanı, yaşlısı, genci, medyası, sivil toplum örgütleri, demokrasiye inanan askeri, polisi, sivil vatandaşı, demokrasinin korunması gerektiği konusunda kısaca toplumun farklı kesimleri ittifak
içindeydi. O gece, Cep telefonlarına Boğaziçi köprüsünün asker ve tanklar tarafından kapatıldığı mesajları düştü. Ankara'da Genelkurmaydan silah sesleri duyulmaya başlandı ve uçak kalkışları hızlandı. Sonrasında TRT'den bildiri okunup, yönetime el konuldu, sokağa çıkma yasağı var denildiğinde hiç inandırıcı gelmedi, sanki birileri kamera şakası yapıyor gibi algılandı. Sokaklarda, evlerde, her yerde herkes birbirine şaşkınlıkla bakıp, bu da nereden çıktı, kim bunlar neler oluyor diye sordu. Kimsenin aklına darbe girişimi gelmedi. Herkes teröre yordu, ama hiç kimse ne yapacağını nereyi arayacağını bilemedi
Ta ki Başbakan Binali YILDIRIM'ın bir televizyon kanalına canlı yayınına bağlanarak yaptığı açıklamada "bir kalkışma girişimi"nin olduğunu açıklayıp, "bu girişime izin verilmeyecektir. Bunu yapanlar en ağır bedeli ödeyeceklerdir. Askerin içerisinde bir grubun kalkışması söz konusudur" demesi ve akabinde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'ın haber kanalı CNN Türk'e cep telefonu aracılığı ile bağlanıp, "vatandaşlarıma çağrımdır, sokaklara çıksınlar, en yakın meydanlara gitsinler.." çağrısı gelene kadar?.
Bu çağrı toplumsal dinamizmi hareke geçirdi ve Darbe girişimini ters düz etmiştir. Darbe girişimini içine sindiremeyen halk, tepeden gelen
bu çağrıya sessiz kalmayarak, sözde sokağa çıkma yasağına aldırmayarak, Türk bayrağını, çoluk çocuğunu da yanına alarak sokaklara dökülmüştür. Tankların üzerine çıkıp, darbeci askerleri resmen teslim almıştır.
Öte yandan 16 Temmuz gece yarısı Diyanet İşleri Başkanlığı'nın talimatı ile 81 ilde birlik salaların okunması tabanı hareketlendiren
güçlü bir etken olmuştur. Sokağa çıkan gazi olan vatandaşlardan K.K. "dışarı çıkışımda iki sebep var. Vatanıma duyduğum sevgi ve Cumhurbaşkanımıza duyduğum sevgi. TV'de Cumhurbaşkanımızın açıklamalarını dinler dinlemez kendimi sokağa attım. Havalanında yaralandım. Benim için vatan bambaşka bir şey. Pişman değilim, hainleri engellediğim için mutluyum. O gün halk sokağa çıkmasaydı, polis hainlerle baş edemezdi. Rezil bir şekilde yaşamaktansa adam gibi ölelim" dedi.
Bir başka yaralı vatandaş S.H" tankla başka bir aracın arasında kaldım. Kalçamda kırıklar var nefes almakta zorluk çekiyorum Tank karşısında toplanan kalabalığı dağıtmak için insanların üzerine geldi. Biz vatanımız için sokağa çıktık. Büyüklerimizde dik dursunlar onlar dik durdukça bu millet onların yanında yer alacaktır. Vatanımız burası, burada öleceğiz. Biz evden geri dönmek için çıkmadık" diyerek duygularını dile getirdi. Sokağa çıkan bu mücadelenin içinde yer alan vatandaşların çoğunluğu darbe girişimi televizyonlardan yada arkadaşlarından gelen telefonla
öğrendiklerini sokağa çıkarken de "vatan, millet, bayrak sevgisi", "İslam davası", "Suriyeli vatandaşların durumuna düşmemek için", "Cumhurbaşkanına olan bağlılık", "salanın okunması" gibi duygu, düşünce ve değerlerle hareket etmişlerdir. Öte yandan toplumsal değerleri taşıyan geniş kitleleri bir siyasi yelpazenin etrafında toplayan bir partinin 15 yıllık istikrarlı iktidarı halkın sokaklara dökülmesinde ki payı da oldukça büyüktür.
3. Darbe Girişiminin Kayıpları
Milli iradenin zaferiyle sonuçlanan darbe girişiminin öncesinde ve sonrasındaki dinamiklerin çok iyi analiz edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu girişim, Paralel yapının ne kadar derin, ne kadar tehlikeli bir yapı olduğu ve kaybedecek hiçbir şeylerinin olmadığını bir kez daha ortaya çıkartmıştır. Devletin temel yapı taşlarının oynatılmasını amaçlayan Darbe girişiminin başladığı gece halkın ölümü göze alıp sokaklara dökülmesi, bu duruşu sergilemesi darbenin önlenmesinde önemli bir adımı oluşturmaktadır.
Cumhurbaşkanının, demokrasiye sahip çıkma adına halkı sokağa çağırması, Başbakanın soğukkanlı bir şekilde daha ilk saatlerde ordunun içinde bir grubun "kalkışma girişimi " olduğunu söylemesi halkın endişesini dağıtmış ve güven sağlamıştır. Ayrıca muhalefet partilerinin demokrasiden
yana tavır almaları, darbeye karşı duruşlarında sergiledikleri birliktelik de önemli adımların başında gelmektedir. Sonuçta Türkiye bir yandan PKK ve İŞİD ile mücadele ederken diğer yandan olağanüstü bir durumda FETÖ/PDY'nin emrindeki askerlere karşı zor bir sınavı başarı ile
vermiştir. O gece darbe girişiminde bulunan FETO mensubu askerler göz altına alınmış ve 240 şehit verilmiştir (173'ü sivil, 62'si polis, 5'si asker).
4. PKK-FETÖ İlişkisi
Terör olgusu Türkiye'de Doğu ve Güney Doğu bölgemizde otuz bin insanın ölümüne, yüz binlerce insanın yaralanmasına sakat kalmasına, binlerce ailenin yerinden, yurdundan, köyünden, kentinden, uzaklaşmasına, ulusal ekonominin milyarlarca dolar kaybına neden olan toplumsal sorun alanlarından en önemlisi olarak gündemde yer almaktadır. Geçmişte geri kalmışlık, doğu sorunu gibi adlarla göndermelerde bulunulan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri günümüzde, çatışmaların ve terör eylemlerinin gündelik yaşamın bir parçasına dönüştüğü mücadele alanları oldu.
Özellikle PKK terör örgütünün uyguladığı şiddet politikası, artık salt kırsalın değil kentlerin politik kökenli sokak çatışmalarının yaşandığı mekanlarda eylemlerini sürdürmektedir. Bölgenin toplumsal yapısı daha çok dinsel kökenli ve toprağa dayalı aşiret yapılarından yani geçmişin
toplumsal formasyonlarından günümüze gelen bazı manevi göstergelere dayalı gruplaşmalardan ortaya çıkmıştır.
Bu bağlamda PKK-FETÖ arasında ifşa edilmeyen bir araya gelme, ortak yarar için birlikte çalışma, işbirliği yapma ve özellikle PKK'ya yönelik operasyonlarda istihbarat eksiklikleri dikkat çekicidir. 7 Haziran sonrasındaki terör olaylarında PKK, özellikle bazı yerleşimlerde hendekler
kazıp barikatların oluşturulmasında bir çukur siyaseti yapılmasında da FETÖ üyeleri aktif görev alıp, Kürtleri hükümete karşı kışkırtmış ve hendeklere göz yummuştur. Ayrıca Darbe girişimi ve sonrasında PKK terörünün düşük profilde eylem yapması da düşündürücüdür. PKK etnik milliyetçiliğe dayalı bir yayılma politikası güderken, FETÖ ise dini kullanmıştır. Az gelişmiş bölgelerde kamuya yararlı derneklerin yetersiz olması, eğitim seviyesinin düşüklüğü, yoksulluk ve yoksunluk çocuk ve gençlere yönelik sosyal etkinlik alanlarının yokluğu, bu nüfus grubunu PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin eline düşürmektedir.
5. Sosyal Medyanın Toplumları Kuşatıcı Etkisi
Bugün sosyal medya ister az gelişmiş olsun ister gelişmiş ya da gelişmekte olan toplum olsun tüm toplumların en önemli gizli silahlarından biri haline gelmiştir. Öyle ki sosyal medya kişisel hayatı ekonomiyi, siyasi tercihleri hatta ülkelerin yönetimini etkilemektedir ki; 2011 yılı içinde bunu hep birlikte yaşadık, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da başlayanhalk hareketlerinde örgütlenme ve iletişim aracı olarak sosyal medya araçları kullanılmıştır.
15 Temmuz gecesi de darbe girişimin önlenmesinde en büyük etkilerden biri halkın sokağa çıkmasıdır. Halk darbe girişimine ilişkin ilk haberleri
sosyal medya üzerinden öğrenmiş ve haberi alan zincirleme bir şekilde hemen en yakınlarını, arkadaşlarını arayıp toplumu harekete geçirmiştir. Özellikle AK Parti teşkilatı SMS ve WhatsApp üzerinden örneğin " "başkomutanımızı yedirmeyiz", " vatan için sokaklara" "bayrağını alan sokaklara çıksın"," fetih süresi okuyalım", "vatanımıza sahip çıkalım", "herkes meydanlara" "Kızlay'a yürüyelim"" Atatürk Havaalanına gidelim" gibi mesajlar göndererek, kamuoyu oluşturulmasında ve halkın sokağa çıkmasında etkili olmuştur.
Globalleşen dünyada, teknolojinin hayatımızın hemen hemen her alanına entegre olduğu bu dönemde sosyal medya toplumların aydınlanmasında, reaksiyon göstermesinde, neyin dikkate değer olduğunu ve toplumun neleri görmesi ve duyması gerektiğini belirleyerek önemli bir işlev üstlenmektedir. Nitekim etkilemek istediğiniz birey ya da toplumların beşeri ve sosyal sermayeleri, sosyal, politik ve kültürel
yapıları üzerinde yapılacak ciddi bir okuma, nelerin, nasıl, kim tarafından sunulduğu açısından yeterli örnekleri teşkil edebilecek zenginliktedir. Başarılı bir algı yönetimi için, hedef kitleye yönelik ikna ve inandırma çalışmaları ile duygusal iletişim kurulmaktadır. İşte burada sosyal medyanın etkili gücü bizi de olduğumuz kişi ve yaşadığımız toplumun dışında bir kişi ve topluma dönüştürebilmektedir.
6. Dünyanın Darbe İle İmtihanı
15 Temmuz Darbe Girişimi; iç politika dinamikleri çerçevesinde sosyal medyada "devlete sızan bir grubun devleti ele geçirme/kalkışma girişimi"
şeklinde tanımlanırken, dünya sosyal medyası ise "darbeyi kimin yaptığı ile değil, sonrasını ve darbe niye başarılı olmadı " diye üzüntülerini
tartışmış ve "AK Parti-cunta çatışması" olarak tanımlamıştır. Oysa bu mistik duygulara dayalı bir örgütlenmenin ordudaki uzantılarının demokrasiye karşı bir kanlı girişimi idi ve tarihte ilk defa halk bu kanlı girişime karşı kısa sürede büyük mücadele vererek direnç göstermiştir.
Batı ülkelerinin sessiz kaldığı bir atmosferde Türkler dünyaya tarihi bir ders vermiş, Türk medyası da darbeye karşı ilk anlardan itibaren ortak
bir tutum sergilemiştir. Öte yandan ordunun tanklarla sokaklara indiği Mısır darbesi de en az Türkiye'deki 15 Temmuz darbe girişimi kadar iç dinamiklere sahipti. Ancak batının desteği çok daha farklı olmuştu. Darbe girişiminin seyrinin henüz belirsiz olduğu saatlerde ABD'nin ilk demeci "demokrasi " değil "istikrar" olurken, İran "Türk halkının demokrasiyi ve seçilmiş hükümeti cesur şekilde savunmasıyla" bu darbenin de başarısızlığa mahkum olduğunu" söylemiştir.
İnsanlığın ortalama bilgi ve algı dağarcığının ana damarı da medyadır. Bunların sonucu olarak medya, zihniyet değişikliğini tetiklemenin de en önemli kaynağıdır. Değişimi tetiklemenin temel unsuru konunun algılanma ve algılatma biçimine endekslidir. Bu ve benzer olaylarda da görülebileceği gibi bu darbe girişiminin önlenmesi dış basında objektif olmayan bilgi ve haberler yapılarak özellikle batı medyasında ciddi bir algı operasyonu gerçekleştirilmiştir.
7. Son Söz
Ülkemizde toplum ve siyaset son derece kutuplaşmış olsa da iktidar ve muhalefet partileri en ufak tereddüt göstermeden parlamenter demokratik rejim ortak paydasında bir araya gelmeyi başarmıştır. Halkı o geceyi ekranların başında, evin çevresindeki sokaklarda ve uzun telefon görüşmeleriyle anlamaya çalışmıştır. Ancak Darbe gecesi sonrasındaki hafta içinde ortaya çıkanlar o gece yaşananların, gördüklerimizden daha ağır, kanlı ve acımasız olduğunu da göstermiştir.
İktidarı, muhalefeti ile halk, 7 Ağustos günü İstanbul Yenikapı'ya milyonlarla akın ederek darbeye karşı demokrasinin yanında yer aldığını, siyaset ve demokraside yeni bir kapı açılmasını birlik beraberlik arzuladığını, tek bir bayrak, tek bir millet ve tek bir vatan altında toplanmaya hazır olduğunu coşkuyla ifade etmiştir.
Devletin illerde siyasi olumsuz algıyı kırması için kurumların aktif olarak çalışmaları, çalışmalarını ve hizmetlerini yerel basını kullanarak vatandaşa duyurması gerekmektedir.
Türkiye'nin uluslararası alanda en büyük caydırıcı gücü olan TSK'nın itibarının daha fazla yara almaması için önlemler alınmalıdır. Çünkü ülkemizin dışarıya karşı caydırıcılığı olan bir orduya her zamandan fazla ihtiyacı bulunmaktadır. Dini istismar eden bir yapı temizlenirken, bu tür yapıların örgütlenmelerine karşı artık dikkatli olunmalı, boşalan yerlere başka yapıların yerleşmesine izin verilmemelidir.
Darbe girişimi hedefine ulaşsaydı, şu an yapabildiğimiz pek çok şeyi yapma imkanımız da olmayacaktı. Bu nedenle daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok eşitlik, daha çok adalet için tek bayrak, tek millet, tek vücut olmamız gerekmektedir.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.