TRT1’in sevilen dizisi Payitaht Abdülhamid’in Tahsin Paşası, Bahadır Yenişehirlioğlu ile Yeni Zelanda’daki terör saldırısından sonra yaşananları, Batı medeniyetini ve 21’nci yüzyılda ümmet olduğumuzu bize unutturmak isteyenleri konuştuk. 

Buyurunuz… 

Yeni Zelanda da yaşanan olayları duyduğunuzda ilk ne hissettiniz?

Muazzam bir çaresizlik ve derin bir acı... Gözyaşlarıma hâkim olamadım ardından. Bu katliam, Batı’nın tamamının değil, Batı’ya egemen ideolojinin organize kötülük projesini, insanlıktan yana nasipsiz kaldıklarını, ne ölçüde vahşi ve yok edici olduklarını bir kez daha göstermiştir. Ayrıca özelde bu katliam katliamı gerçekleştiren kişideki korkaklığında güçlü bir dışa vurumuydu. Genelde bütün faşist düşünceler ve sonrasında yaşanan küresel trajediler, insan haklarını koruma iddiasında olan batının gün geçtikçe bu çarpık ideoloji ile (ki içinde güçlü bir İslamofobi’yi barındırmaktadır) işlevsizliğini ve İslam düşmanı ırkçıların çarpık zihniyetlerinin el altından giderek beslendiğinin gerçeğini de ortaya çıkarmıştır. Zira pek çok devlet başkanı bu saldırıyı terörizm olarak tanımlamamıştır. Yeni Zelanda da bütün insanlık, insanlığın masumiyet yanı, vicdanı, temel hakları katledilmiştir. 

Batı ve medeniyet… 

Medeniyet değerleri iflas etmiş Batı’ya egemen ideoloji, kendi ideolojisi dışındaki aynı alt kültüre mensup olsa dahi kendisi dışındaki insanlara yaşattığı tarifsiz acılardan pişman ve hiçbir insani duygu barındırmadan, azgınlığını sürdürmeye devam etmektedir. O gün bugündür. Bütün medeniyetlerde iyiler ve kötüler vardır. Din mensuplarının içinde de.  

Ben iyilerin kazanacağına dair umudumu hep güçlü tutacağım.

Ümmet deyince aklınıza ne geliyor?

Türk Dil Kurumu ‘Ümmet’ kelimesinin karşılığını ‘Hz. Muhammed’e inanarak, onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan Müslümanların tümü olarak’ verir. Ümmet, bir peygamberin tebliğ ettiği dine inanan veya o dine muhatap olanların meydana getirdiği topluluk anlamında terim olarak tanımlanır. 

Şahsen ben bu tanımlamalara katılmakla Osmanlının dağılmasının ardından bütün ümmet coğrafyasının küresel sömürü düzeninin talan, saldırı ve tecavüzü altında olması olarak idrak ediyorum. Bugün Yemen, Irak, Suriye, Filistin, Gazze, Myanmar ve daha pek çok yer acımasızca katliamlara sahne olmaktadır. Dünyamızda mazlum Müslümanlara yapılan saldırılar karşısında etkisiz ve seyirci kalan İslam dünyası zalimlere karşı caydırıcı olmayan bir duyarsızlık içindedir. Müslüman olduğunu iddia etmekle fakat ümmet kavramına tamamen düşman bir tavır içindedir. Hatta İslam coğrafyasını sömürme ve yok etme derdinde olan aktörlerle stratejik dostluklar geliştirmektedir. Dolayısıyla saldırıları organize eden saldırganlar İslam dünyasının sözde idarecilerinin bu duyarsızlığı sebebiyle daha da pervasızlaşmakta ve acımasızca işgallerini sürdürmektedirler. 

Ümmet kavramının günümüzde içinde acıyı barındırıyor olmasından güçlü bir ızdırap duyuyorum. 

Tarih hep tekerrür etmek zorunda mı?

Bu iyilerin gücüyle alakalı sanırım. Cevabı da burada gizli. 

Son günlerde içinizi rahatlatan cümle nedir?

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern bütün dünyaya ‘insan gibi insan’ olarak gerçek liderlik, dayanışma, duygudaşlık duygusu, sevgi ve sağlam bir kişiliğe sahip olmanın ne demek olduğunun onurunu gösterdi. 

Onun kullandığı “Hepimiz biriz, onlar biziz” sözü iyilerin kazanacağına dair umudumu güçlendirdi. İnsanlığın bu onurlu hanımefendiden öğreneceği çok şey var.

Her sabah uyandığınızda ilk olarak ne için dua edersiniz?

Allah’ım şükürler olsun beni tekrar sabaha kavuşturdun. Bana destek ol, bu günümü seni üzerek perişan etmeyeyim.

Röportaj: Zehra Güveli