PİYASALAR

  • BIST 1009079.973.1%
  • ALTIN2310.5361.52%
  • DOLAR32.3370.28%
  • EURO35.091-0.03%
  • STERLİN40.8450.01%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Nuri Ünal ile Özel Söyleşi
Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Nuri Ünal ile Özel Söyleşi

Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Nuri Ünal ile Özel Söyleşi

Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Nuri ÜNAL Yenikapı Haber’e vermiş olduğu röportajda gündemin ana başlıklarını değerlendirdi. Ünal açıklamasında, ‘‘hak edenin, hak ettiği yere hakkıyla gelmesi esas meselemizdir’’ dedi.

A+A-

Kamusal alanda mesleğini icra eden din görevlilerinin karşılaştığı sorunlar nelerdir? Bu sorunlara getirilen çözüm aşaması nasıl kaydedilmektedir?

Türk Diyanet Vakıf Sen olarak iki tane kurumumuz var, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Türkiye genelinde toplam iki bine yakın çalışanı var. Diyanet’in ise şu an yüz yirmi yüz otuz bine yakın çalışanı var. Sendikamızın üyelerinin yüzde doksanı Diyanet personelidir. Bu haliyle de Diyanet personeli içinde imam, müezzin, kuran kursu öğreticisi, memur, şef gibi unvanlarda üyelerimiz var. Fakat genel anlamda din görevlileri dediğimiz imam, müezzin ve kuran kurslarındaki kuran kursu öğreticilerimizdir. Genel anlamda sendikamızın hem çalışanlarımızın problemleri ile ilgili hem de kurumlarımızın yarınlara daha güçlü bir kurum olarak gelmesiyle ilgili farklı çalışma sistemlerimiz var. Biz, öncelikle şu anda genel merkez yöneticilerimiz sonrasında şube başkanları ve il temsilcilerimiz hepsi kamu çalışanı yani bizzat mesleğin içinde olan insanlarız. Bu sebeple yaşadığımız, karşılaştığımız sorunların neler olduğunu bilen insanlarız. Çünkü görev yaptık, halen görevimiz devam ediyor, her ne kadar şu anda sendikada yönetici olsak da bu görevlerin içerisinden geldik. Dolayısıyla bir din görevlisinin, bir memurun, bir hizmetlinin, kamu çalışanlarının tamamının genel anlamda din görevlilerinin problemlerini bilen insanlarız. Bunun yanında hem illerdeki, ilçelerdeki temsilcilerimiz, şube başkanlarımız vasıtasıyla hem de üyelerimizin bizlere direkt ulaşması vasıtasıyla arkadaşlarımızın yanlarına, illerine, ilçelerine, görev mahalline giderek yerinde tespit yapıyoruz. Arkadaşlarımızın bizlere ilettiği sorunları, problemleri varsa onların çözümünü dinleyerek, bir öneri sunmadıkları takdirde ise bizim kendi AR-GE merkezimizde çözüm arama aşamasına geliyoruz. Çözüm aşamasında öncelik tabi ki Diyanet İşleri Başkanlığı’mız, vakıflarsa Vakıflar Genel Müdürlüğü’müz eğer hükümeti ilgilendiren işler varsa Sayın Cumhurbaşkanımız’dan başlayarak ilgili bakanlar ve ilgili kurumlar ile hem görüşerek hem yazışma yaparak gerektiğinde farklı bir sonuç çıktıysa bu işi mahkeme boyutuna taşıyarak, çözüm bulmak için çaba sarfediyoruz.

Sendikaların şu özelliği vardır. Belki hem kurumu idare edenlerin hem de ülkeyi idare edenlerin yanında oluşan çevresinde oluşan eksiklikleri göremeyebilirler veya gördükleri halde kurum yöneticisine, bakana veya ülkeyi yönetene şu yanlıştır diyemeyebilirler. İşte sendikalar, sivil toplum kuruluşları direkt üyesinden güç aldığı için bu yanlıştır şu eksiktir deme gibi bir görevi vardır. Zaten sivil toplum kuruluşlarının oluşma nedeni de hem kurumlar içerisinde hem de ülke yönetimi içinde görülen aksaklıkları söyleyebilmesidir. Bunu yaparken de bizim hem Türkiye Kamu-Sen hem de Türk Diyanet Vakıf Sendikası olarak, olmazsa olmazlarımız vardır. Biz burada olaya bakarken önce ülkemiz anlayışıyla, çizgisinden ve hedefinden vazgeçmemiştir. Bunu yaparken çok badireler atlatmıştır. Hem diğer sendikalar hem de farklı kurum yöneticileri, farklı ülkeyi yönetenler bizim üyelerimize yönelik bir baskı unsuru olmuştur. Biz asla çalışmalarımızda, söylemlerimizden vazgeçmeden yolumuza devam ettik. Biz iki üç fazla üyemiz olsun diye ahlaki, insani, vicdani ve islami değerlerimizden vazgeçmeyiz. Bizim için önemli olan nitelikli bi topluluğun oluşmasıdır. Bu topluluğun oluşmasına katkı sağlamaktır ve hak edeni hak ettiği yere kendi hakkıyla gelebileceği bir sistemin oluşmasıdır. Adaletli, liyakatli ve hakkaniyetli bir sistemin oluşmasına katkı sağlamaktayız.

4-074.jpg

Kamu çalışanı bir yere gelecekse, unvan değiştirecekse, nakil olacaksa gidip ne sendikaların kapısında, ne siyasetçilerin kapısında, ne de hatırlı kişilerin kapısında onur kırıcı bir şekilde beklemesin. Bizim bakışımız budur. Elbette ki bu işleri yaparken liyakat, bilgi ve tecrübe esastır. Bizim vurguladığımız bir nokta da sadakattir. Bu sadakat ise sadece Yüce Türk Devletine sadakattir ve Büyük Türk Milletine hizmettir. Kamu çalışanlarında, devlet idaresinde farklı yapılanmalara müsaade edilmemelidir.

Biz Türkiye Kamu Sen olarak bu işin tozunu yutarak bu günlere geldik. 1992’den 2001’e kadar yapılan mücadelenin sonunda sendika yasası çıktı. O süreçlerde de biz Türkiye Kamu Sen olarak yüz binleri Ankara’da mitinglerde buluşturduk. Geçmişe dönük baktığımızda şununla da iftihar ediyoruz, biz eleştirmekle mükellefiz, eksiklikleri söylemekle mükellefiz ama bunu yaparken de kırmadan dökmeden diye ifade ediyoruz, yakmadan yıkmadan söylüyoruz. Geçmişe de baktığımızda hiçbir vatandaşımızın burnu kanamamıştır. Hiçbir devletimizin malı mülkü zarar görmemiştir. Biz önce ülkemiz anlayışıyla baktığımızda bu cennet vatan şehit kanlarıyla sulanmış, bizlere emanet edilmiş. Bizlerde bugün cennet vatan topraklarını en iyi şekilde değerlendirerek, üretimine katkı sunarak, çalışma hayatında mutlu çalışanların oluşturabilmesi ve mutlu yarınlara gidebilecek zeminleri oluşturmak ve bizden sonra gelecek nesillere daha güçlü, daha müreffeh, daha yaşanabilir, daha birlikte bir devlet yarınlara teslim edebilmektir. Biz sadece çalışanların ücretinin artmasıyla ilgili değil sosyal anlamda da insanların huzurlu ve mutlu olması için çabalıyoruz.

Bu sene üç tane özel yıl ilan edildi. Çok özel bir yıl olan İstiklal Marşımızın 100. Yılı. Cumhurbaşkanımızın ilanı ile Yunus Emre yılı ve aynı zamanda Hacı Bektaş-ı Veli yılı. Burada hem Yunus Emre’yi hem Hacı ,Bektaş-ı Veli’yi anarak tüm çalışanlarımıza ve  bütün topluma şu mesajı aracılığınızla vermek istiyoruz:

Yunus Emre’nin sevgi dilini ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin birlikteliği, beraberliği ve birbirine olan saygısını insanlar her alanda ortaya koymalı. Bu iki güzel hasreti birleştirerek, sevgiyle bakarak, birlikteliğimizi güçlendirmeli, birbirimize saygıyla bakabilmeli ve varsa eksikliklerimiz bize yakışan saygıyla dile getirmeliyiz.

 

Yaklaşık bir yıldır içinde bulunduğumuz durumu -koronavirüs, pandemi, yasaklar, salgın vs.- din görevlileri açısında değerlendirecek olursak neler söylemek istersiniz ? Koronavirüs salgınından din görevlileri ve mesleki hayatları nasıl etkilendi?

10 Mart 2020, Sağlık Bakanı’nın açıklamasıyla birlikte Türkiye’de Kovid-19 salgınının ilk başladığı dönemdir ve artık birinci yılını geride bıraktık.

Bu süreçte vefat eden tüm vatandaşlarımıza, kamu çalışanlarına, din görevlilerine, özellikle sağlık çalışanlarımıza Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Şu anda hasta olan bütün vatandaşlarımıza da acil ve kalıcı şifalar diliyorum.

Tabi din görevlilerine geçmeden önce sağlık çalışanlarına teşekkür etmek istiyorum. Önemli bir görev icra ettiler, halen de devam ediyorlar, 5-6 ay evlerine gidemediler, en sevdiklerinden ayrı kaldılar, ailelerine hasret kaldılar, Allah hepsinden razı olsun, Allah devletimize güç kuvvet versin.

9-009.jpg

Bizim kendi hizmet kolumuz içerisinde baktığımızda, din görevlileri de Mart ayından 29 Mayıs 2020 tarihine kadar camilerimiz bu salgın sürecinde hem bilim kurulunun hem de hükümetimizin aldığı tedbirler neticesinde bir süreliğine kapandı. Camilerimizde de ibadete ara verildi. Bu gerçekten zor bir durum, Türk milleti tasada ve kıvançta bir olabilen, düğününde cenazesinde beraber, birlikte yaşayabilen ve birbirinin hem acısını hem de sevincini paylaşabilen, çünkü şunu biliyor ki sevinçler paylaşıldıkça artar, üzüntüler de paylaşıldıkça azalır, bir millet. Bu sebeple ibadete ara verilmesi hele ki Cuma namazlarının kılınmaması, bizim belki hiç aklımıza gelmeyecek bir şeydi. Buna bu zamana kadar hiç şahit olmadık. En zor dönemlerde bile bununla karşılaşmadık. Böyle bir süreçten sonra 29 Mayıs itibariyle hem Ayafosya Cami yeniden ibadete açıldı, hem de camilerimiz kısıtlı da olsa beş vakit ibadete açılmış oldu. Camilerimizde cemaatle ibadete ara verildiğinde din görevlilerimiz için birileri ‘bu camilerin hepsi kapalı, din görevlileri ne iş yapar?’ gibi bir yanlış algı ile ortaya çıktı. Halbuki biz o süreci birebir yaşayan kişiler olarak din görevlilerimiz camide görevlerini yapmadılar ama, kuran kursu öğreticilerimiz kuran kurslarında görevlerini yapmadı ama, valiliklerin kaymakamlıkların vefa destek gruplarında, filyasyon ekiplerinde ve en son İçişleri Bakanlığı’nın oluşturduğu mahalle denetim ekiplerinde 24 saat bifiil din görevlileri arkadaşlarımız, kuran kursu arkadaşlarımız görev yaptılar. Bu basit bir şey değildir. Bu görevi yaparken hiçbir karşılık beklemediler, hiçbir ücret talep etmediler ve verilmedi de zaten. Arkadaşlarımızın çoğu bırakın ücret almayı kendi imkanları ile kendi arabalarıyla kendi paralarıyla milletimize hizmeti şiar edindiler ve halen hem beş vakit görevlerini, hem kuran kursundaki görevlerini yapıyorlar, hem de az önce bahsedilen ekiplerde insanlarımıza milletimize hizmet etmenin gayreti içindeler. Bu nedenle aracılığınızla ben bütün diyanet çalışanlarına, din görevlisi arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bütün kamu çalışanları üzerine düşeni yapmıştır, şu anda Sayın Cumhurbaşkanımızın, Bakanların övünerek söylediği devletimizin ileri Avrupa ülkelerinden daha iyi bu süreci yönetme anlayışı kamu çalışanları vasıtasıyla olmuştur. Elbette bütün kamu çalışanlarına, başta sağlık çalışanları olmak üzere ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Ancak sağlık çalışanlarımızdan sonra da en fazla teşekkürü din görevlisi arkadaşlarımızın hak ettiğini düşünüyoruz. Çünkü şu anda sabah, camide cemaate karşı görevini yapıyor daha sonra gidiyor kendine verilen mahalle denetim ekibi, filyasyon ekibi veya vefa destek gruplarında kişilerin ihtiyaçlarını gideriyor, geliyor öğre namazı kıldırıyor, daha sonra tekrar gidiyor, ikindi namazı kıldırıyor sonra akşam namazı kıldırıyor o da yetmiyor bu yaptığı işleri bilgisayar ortamında veya dijital ortamda verisini giriyor. Bunlar gerçekten takdire şayandır ama ne hikmetse bunun reklamını iyi yapmıyoruz. Biz sendika olarak şunu da söyledik, Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza bunu resmi yazıyla da bildirdik, bu arkadaşlarımıza 657 ile devlet memurları kanunun ilgili teşekkür maddesine istinaden teşekkür belgesi verilmesi ve gerekirse de bir maaş ikramiye verilmesini talep ettik, bu konuda da ısrarcıyız. Yine biz sendika olarak hem kuruluş yıldönümü anlayışıyla hem de bir farkındalık olsun diye Kovid-19 salgınında din görevlilerinin çalışması hem topluma aktarılması hem de kendi içimizde bir teşekkürün bile önemli olduğunu göstermek amacıyla 1. Din Görevliler Başarı ve Hatıra Ödülleri adıyla bir ödül töreni düzenledik. İlk defa bu sene yaptık. Diyanetimizin kuruluşunun yıl dönüm vesilesi ile 3 Mart itibariyle illerden belirlenen bir arkadaşımıza ödüllerini takdim ettik. Ankara’daki ödülümüzü de burada kendi salonumuza arkadaşımıza hediye ettik. Bu ödüllerin içinde iki tane de özel ödül yaptırdık. Bir tanesi Türkiye Kamu Sen Genel Başkanımız Önder Kahveci’ye diyanet çalışanlarının din görevlerinin sorunlarını aktardığı içindi. İkincisi ise Sayın Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş Beye, onun da yine hem diyanet hem de din görevlilerinin sesi olduğu için takdim ettik. İnşallah bu ödül törenimiz geleneksel olacak. Bu yılki temamız Kovid-19’da çalışan arkadaşlarımızla ilgiliydi. Din görevlilerimiz Mart 2020’den itibaren bugün dahil canla başla milletimize hizmetin haklı gurunu yaşıyorlar. Kendi imkanları ile hiçbir karşılık beklemeden bu hizmete devam ediyorlar.

Basın mensubu arkadaşlarımızı da unutmuyoruz, onlar da bu zor şartlarda, her alandaki, sunucusundan kameramanına yazarına kadar takdire şayan bir görev icra ettiler. Görüntülerin doğru bir şekilde alınıp aktarılması önemli bir konu. Basın mensubu arkadaşlarımızın görüntüleri yazıları, her alanda doğru şekilde iletmeleri önemlidir, bu vesile ile basın mensubu arkadaşlarımıza bir teşekkürü de borç biliyorum.

Halihazırda din görevlileri için yapılacak olan reformlar var mıydı? Pandemi sürecine bu kararlar nasıl uygulandı? Ya da bu dönemde askıya alınan kararlar var mıydı?

Salgın ilk başladığı zaman kimse nasıl davranacağını bilmiyordu. Hem bilim kurulunun oluşması daha sonra toplum bilim kurulunun oluşması özellikle bu işin sekretaryasını yürüten veya ilk açıklamalarını yapan Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları ışığında, İçişleri Bakanlığı’nın genelgeleri doğrultusunda yeni bir hayat tarzı çıktı ortaya. İnsanlar dün gibi davranamazdı, bu da beraberinde kurumların duruma göre kendilerini ayarlamasını getirdi. Daha geçen haftaya kadar esnek çalışma, hala 60 yaş üzeri kamu çalışanı göreve gelmiyor, kronik hastalar göreve gelmiyor, mesai saatleri değişti, çoğu insanlar evden çalışma sistemini uyguladılar.

Sendikacılığın doğası da illerde üyesinin yanında olmasıdır. Biz bir yıldır bu durumu askıya aldık. Bu ara verilme sürecinde, ara verilen il ve ilçelere gidip yapılan toplantılara ara verdik. Yeni bir toplantı şekli, sosyal mecralardan, internet üzerinde toplantı ortaya çıktı. Biz de bu duruma ayak uydurduk. Şube başkanlarımızla, temsilcilerimizle katılmak isteyen üyelerimizle internet üzerinde online olarak toplantılara devam ediyoruz.  

Türkiye Kamu Sen olarak geçen hafta yeniden normalleşme, Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı normalleşme, kararının ardından ilk defa Şanlıurfa’da bir il istişare toplantısına katıldık. Denizli, Kırşehir, Nevşehir gibi illerimizde kurallara uyarak, maske mesafe temizlik noktasında taviz vermeden ve insanlarımızı riske atmadan yeni açıklanan koronavirüs haritasına bağlı kalarak hem kendi hem de karşımızdaki insanları riske atmadan buluşmalarımızı düzenliyoruz.

Geçen sene yapmayı planladığımız, Türkiye Kamu Sen olarak bir kadın çalıştayı yapacaktık, üç günlük, yurt dışından misafirlerimiz olacaktı, Türkiye’de paneller, çeşitli ödül törenlerinin olduğu, ön planda başarılı kadınların olduğu bir çalıştay düzenlemiştik. Fakat koronavirüs sebebiyle iptal etme durumunda kaldık.

İş yoğunluğu noktasında eksilme olmadı. İnsanların ihtiyaçları salgın da olsa bitmiyor. Esas itibariyle çok dillendirdiğimiz geçen sene normal şartlarda eylem yapabileceğimiz bir alan vardı. 4/B çalışanların kadro talepleri, vekil imam ve fahri kuran kursu öğreticilerimizin kadro talepleri özellikle fahri kuran kursu öğreticilerimizin içerisinde ayrı önem verdiğim engelli vatandaşlarımıza kuran ve din öğreten sayıları 30 bile olmayan Türkiye genelinde, hepsi kadın öğreticilerin kadro talepleri. Hem işitme engelli, hem görme engelli vatandaşlarımıza din öğreten arkadaşlarımızın kadro talepleri için özel çalışmalar yürütüyoruz. 3600 ile ilgili bitmeyen bir yaramız var, bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın sözü var, bu söz mutlaka yerine gelmelidir. Bunun artık tahammül sınırı da kalmadı. Çoğu arkadaşımız emekli olmak için 3600 ek gösterge bekliyor. Buna benzer yardımcı hizmetli arkadaşlarımızın genel idare hizmete geçmeleri, emekli ikramiyelerin arttırılması, emekli maaşlarının düşmemesi gibi birçok mücadelesini verdiğimiz çalışmalarımız devam edecektir.

Ülkemizde devam eden pandemi sürecinde eğitim-öğretim online olarak uzaktan yapılmaktadır. Uzaktan eğitime kuranı kerim kursları da dahil oldu. Diyanet işlerinin başlattığı bu süreci bizde sizin sayenizde vatandaşlara duyurmuştuk. Din eğitiminde uzaktan eğitim nasıl değerlendiriyorsunuz? Online kurslardan pozitif geri dönüşler alındı mı? Katılım beklenen düzeyde mi oldu?

Eğitim en güzeli, en makulu yüz yüze olanıdır fakat salgın nedeniyle yeni bir eğitim modeline ülkece geçmiş bulunuyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı EBA üzerinden eğitimi devam ettiriyor. Yine aynı şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı’mız yaygın din eğitimi noktasında kuran kurslarımızı online olarak devam ettiriyor. Başarılı olan tarafı da eksik olan tarafları da var. Bazı arkadaşlarımız konu ile ilgili ciddi anlamda gayret göstermektedir. Bu süreçte hafız olan vatandaşlarımız, çocuklarımız da var. Bu sevindirici bir şey. Yüz yüze eğitimde olduğu gibi online eğitimde özellikle din eğitimi, kuran eğitimi zor gerçekleşiyor. Bizim arkadaşlarımız bu zoru da kıt imkanlara rağmen başardılar. Yarın neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Her ne kadar salgın sürecinin kontrol altına alındığı söylense de geçtiğimiz aylara göre yine rakamlar bir yükselişe geçti, yeni farklı virüsler ortaya çıktı, bu nedenle online eğitim bizim için de bir ders oldu. Bu uzaktan eğitim süreci başarı ile devam ediyor, yine de belirtmekte fayda var yüz yüze eğitim her zaman gerekli. Yatılı kuran kurslarımız zaten yüz yüze eğitime geçtiler, belli kapasiteyle. Diğer kurslarımızında özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın 4-6 yaş kursları var. Vatandaşlarımızın ciddi anlamda rağbet gösterdiği, insanlarımızın çocuklarını gönül rahatlığıyla kursa götürdüğü ve eğitim anlamında da yeterli hocalarımızın bulunduğu kurslarımız var.

3-132.jpg

Din öğrenmemiz gereken en önemli iştir. Bunu öğrenirken doğru yerden doğru kişilerden öğrenmeliyiz. Bunun içinde 3 Mart 1924 tarihinde devletimizin de kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuş ve bizlere emanet etmiştir. Biz vatandaşlarımıza öncü bir kurumun öncü görevlileriyiz, önderlik yapıyoruz hepsinden önemlisi örnek olma gibi bir gayretimiz var. Vatandaşlarımızın din konusunda bir sorusu varsa resmi görevlilere, camilerdeki din görevlilerine, müftülüklere veya diyanetimize müracaat etmelerini istirham ediyorum. Toplumun en hassas olduğu nokta din konusudur. Geçmişte yaşanan hain girişimlere karşı milletimizin en fazla gittiği alan din alanıydı. Milletimizin dini hassasiyetlerini kullanarak yanlış işler yapılmasına sebep oldular. Kuran ve sünnete göre doğru din anlayışını doğru öğretecek kişilerden öğrenmeliler. Diyanet İşlerinin en temel görevi de budur.

3600 Ek Gösterge için çalışmaların başladığını daha önce ilgili bakanlıklar duyurdu. 3600 Ek Gösterge kapsamında sizin din görevlileri adına beklenti ve talepleriniz nelerdir?

Kamu çalışanları için olduğu gibi din görevlileri açısından da beklenen bir süreç. Sayın Cumhurbaşkanımız 3 yıl önce şu sözü vermişti, din görevlilerine, hemşirelere, öğretmenler ve polislere 3600 ek gösterge verilecek demişti. Ne hikmetse bu gerçekleşmedi.

Biz Türkiye Kamu Sen ve Türk Diyanet Vakıf Sen olarak sadece dört sınıfa değil bütün kamu çalışanlarına 3600 ek gösterge verilmesini zaten öteden beri savunuyoruz. Sadece söylem noktasında bırakmadık. 3600 ek gösterge için hem bakanlık yetkilileri ile hem de bu konunun uzmanları ile görüştüğümüzde herhangi bir somut çalışma olmadığını gördük. Türkiye Kamu Sen AR-GE merkezimizde bununla ilgili bir çalışma başlattık. Bizim yaptığımız çalışma bütün kamu çalışanlarını kapsayacak şekilde bir düzenleme yapılmasıdır. 657 sayılı devlet memurları kanununun ek gösterge cetvelinin yeniden düzenlenme, revize edilmesi noktasında bir çalışma yaptık. Bu çalışmamızı Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı Bey, Plan Bütçe Komisyon Üyesi inceledi. Kanun teklifi olarak TBMM’ye verdi. Bu noktada hükümetimize yardımcı da olduk, çünkü biz Türkiye Kamu Sen olarak üreten yol gösteren bir sendikal anlayışı benimsiyoruz, sadece eleştirmiyoruz. Yapılacak işlerle ilgili önerilerimizi sunuyoruz ve kaynaklarını da yanında belirtiyoruz. Şu an itibariyle 3600 ek göstergede hükümetin yeni bir çalışmasına ihtiyaç yok, hazır bir şekilde Plan Bütçe Komisyonunda kanun teklifi bekliyor hemen ön sıralara alınıp, kabul edilirse bugün itibari ile bütün kamu çalışanları kendi durumlarına uygun bir şekilde 3600 ek göstergeden faydalanmış olacaklar. Yetmiş seksen bin din görevlisi arasından iki bin kişi bu ek göstergeden faydalanacak, bu da hayal kırıklığı olacaktır. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda hassas, sözüm söz diye birkaç sefer de söyledi. Ramazan Bayramı gelmeden 3600 ek gösterge yasalaşır, bunun kaynağı da var çünkü bazı bürokratların söylediği gibi çok miktarda bütçeye yük getirmeyecektir. Biz 3600’e bağlantılı olarak çalışırken alınan ücretlerin tamamının emekliye de yansımasını talep ettik. Bununla ilgili de Türkiye Kamu Sen olarak 10 maddelik bir memur paketi programımız var. Yasalaşması için uğraşıyoruz.

4/B Süresiz Sözleşmelilerin kadroya alınması hakkında çalışmaların yürütüldüğü kamuoyu ile paylaşıldı. Bu konu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Hem 3600 ile ilgili hem 4/B sözleşmelilerin kadroya geçmesi ile ilgili, hem vekil fahrilerin, öğreticilerin ve imamların kadroya geçmesi ile ilgili, çözüm yolu TBMM’den geçmektedir. TBMM üzerine düşen görevi yapacaktır, elbette ki hükümet burada ana unsurdur. 3600’den başlarsak belli kesimdeki süresi dolmuş artık emekliliği hak etmiş arkadaşlarımız emekli olurlar. Böylece kamuda bir istihdam sağlanmış olur. Vekil imamlık veya fahri öğreticilk yapan arkadaşlarımız süreleri bitiyor, daha sonra tekrar görev alamadıkları için dün imamlık yapan bir arkadaşımız bugün seyyar satıcılık yapıyor, bir kuran kursu öğreticiliği yapmış kardeşimiz bugün gidiyor markette kasiyerlik yapıyor. Bunların önüne geçebiliriz. İşsizlik oranının da düşmesine sebep olabiliriz. Bu devletin bütçesine çok zarar verecek bir yapı değildir.

Din görevlilerinin öncelikli olarak aşılanmasını talep ettiniz. Bu konu hakkında neler söyleceksiniz?

Din görevlilerinin aşısı ile ilgili geçen sene aralık ayında talebimi ilan etmiştim. Daha o zaman aşı Türkiye’ye ulaşmamıştı, kaç tane gelecek, kime gelecek belli değildi. Sağlık çalışanlarının aşılanması belliydi, diğer liste oluşmamıştı. Elbette ki sağlık çalışanlarının önceliğine kimse bir şey diyemez. Ancak burada din görevlileri açısından baktığımızda filyasyon ekiplerinde görev almaları, vefa destek gruplarında ve mahalle denetimlerinde görev almaları gereğince, aynı zamanda şu anda camilerimiz açık, cemaatle kapalı alanda beş vakit beraberler, namaz öncesi vatandaşlarımız gelip hocalarımıza din görevlilerimize çeşitli sorular soruyor, sohbet ediyorlar burada bir yakın temas var ,  bu nedenle aşılama sırasında öncelik talep ettik, Sağlık Bakanı’na da ilettik, inşallah olur diye düşünüyoruz. Bizim esas bakışımız bütün vatandaşlarımızın kendi aşımız, yerli ve milli aşımız ile aşılanmasıdır.

Hatice KILIÇ

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.