PİYASALAR

  • BIST 1009915.622.05%
  • ALTIN2440.1770.51%
  • DOLAR32.458-0.23%
  • EURO34.756-0.63%
  • STERLİN40.547-0.57%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Osman Gökhan Çam: İnsan Her Şey Uyuduğunda yazabiliyor
Osman Gökhan Çam:  İnsan Her Şey Uyuduğunda yazabiliyor

Osman Gökhan Çam: İnsan Her Şey Uyuduğunda yazabiliyor

Osman Gökhan Çam, "Herkes uyuduğunda demiyorum, her şey uyuduğunda yazabiliyor insan. Ressam için ışık neyse, bir yazar için degecenin karanlığı, sessizliği odur diye düşünüyorum. Bu nedenle yazmam kolay oldu diyemem. Birçok güne, gecesinden başladım. Hatta birçok gece yazarken, mecburi molalarımda beşik sallarken halının üzerinde uyuya kaldım." dedi.

A+A-

Yazar-öğretmenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Demek oluyor ki iyiye doğru gidiyoruz. İnsanlar hallerinden memnun ve üretebilecekleri, kendilerini gösterebilecekleri bir arayış içindeler. Tabii burada nicelik mi nitelik mi tartışması doğuyor. O zaman da diyorum ki nicelik ne kadar çok olursa o kadar iyi. Çünkü ne kadar çok eser ortaya çıkarsa aralarından o kadar çok nitelikli eser çıkma şansı artar.

whatsapp-image-2019-01-03-at-15.13.02.jpeg

İlkler her zaman heyecan vericidir. O ilk anı yaşayanın heyecanına şahit olmak da öyle. Osman Gökhan Çam yazma serüvenine başlangıç yapan deyim yerindeyse ‘taze’ yazarlardan. Öğretmen olarak eğitim sürecindeki sözlü anlatımla katkısını yazma eylemiyle birleştiriyor. Hem öğretmen olan hem de yazar olanların sayısı pek de azımsanamayacak bir sayıda. Milli Eğitim Bakanlığı da bu durumu avantaj haline getirme adına sık sık bu öğretmenlerin bilgisini güncellemekte ve sürece yeni katılanları da tespit etmek istemektedir. Kişisel gelişim kategorisine dahil edebileceğimiz ilk kitabını yazan Osman Gökhan Çam işte tam da bu yenilerden. At Şu Adımı adlı kitabı raflarda yerini almak üzere. İlk röportajı Turuncu okurları için gerçekleştirdik.

Osman Bey evvela kitabınız hayırlı olsun diyelim. Okurlarımız için sizi biraz tanıtmak istesek neler söylersiniz?

Öncelikle size ve şahsınızda Turuncu Dergisi ailesine, verdiğiniz destekten ötürü teşekkür ediyor, çok kıymetli takipçilerinize, okuyucularınıza gönülden sımsıcak selamlarımı gönderiyorum. Her şeyden önce bir öğretmenim. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. “Yazar” ünvanını kazanabilecek mi, bunu zaman gösterecek. Ne var ki “yazabilen”
olduğumuzu Allah’ın izni ile ilk kitabımızla göstermiş olduk. Ancak dediğim gibi toplumumuzdaki “Yazar” kimliği algısına haiz olup olamayacağımızı yine okurların kendileri gösterecek. Allah ömür verir de bundan 5-10 sene sonra
kitaplarımızdan bahsediliyorsa artık Osman Gökhan Çam bir yazar olmuş demektir. İnşallah da öyle olur.

Kitabınızı kimler için yazdınız yani belirgin bir hedef kitlesi var mı?

Okuyucuya çok sınır koymama taraftarıyım, zira insan, yerde bulduğu bir kağıt parçası üzerinde okuduğu bir cümle ile dahi bir kitap bitirmişçesine aydınlanabilir. Bu açıdan “At Şu Adımı” herkesin kendisi için bir şeyler kazanabileceği bir kitap. Okuyucu, kitabı okurken kendisini kitabın içinde hissederse hiç şaşırmasın derim. Diğer taraftan özellikle okumasını tavsiye edeceğim bir kitle var elbet. Mesela iş hayatına yeni atılan genç bir kardeşimize muhakkak tavsiye ederim, üniversitede okuyan gençlerimize aslında ne kadar erken okurlarsa o kadar kâr olacak okuyucu için ve iyi ki okumuşum diyecek.

Öğretmen olarak devam eden yaşamınızda sizi bir kitap yazmaya sevk eden nedir?

Kitabın girişinde kitabı neden yazdığımı hatta adının neden “At Şu Adımı!” olduğunu detaylı bir şekilde anlattım. O nedenle okuyucumuz merak etsin diye detay vermeyeceğim ancak çevremdeki arkadaşlarımızın artık bir kitap çıkarmamız yönünde bir beklentiye girmesine, zaman zaman gerçekleştirdiğimiz seminerlerdeki dinleyicilerimizin “Hocam kitabınız da olsa ne güzel olurdu!” yönündeki tavsiyelerine kayıtsız kalamadık. Uzun zamandır üzerinde durduğumuz çalışmamızı nihayet kitaplaştırma kararı aldık ve yazdıklarımızın kalıcı olmasına vesile olsun diye Payidar Kitap ile anlaşarak yayın hayatına ‘Merhaba’ dedik. Öte yandan her Türkçe&Edebiyat öğrencisi gibi
üniversite yıllarında çıkardığımız Serenat adındaki dergimiz, yazın alanında yaptığımız çalışmalar, destek olduğumuz veya koordine ettiğimiz yayınlanmış kitaplar, Milli Eğitim Bakanlığı için yazdığımız ders kitabı, çeşitli internet sitelerinde yayınlanan yazılarımızdan aldığımız tecrübenin de katkısını görmezden gelemeyiz. Nihayetinden şahsımıza ait bir kitap çıkarmayı nasip eden Allah’a hamd olsun.

whatsapp-image-2019-01-03-at-15.13.02-(1).jpeg

Bir öğretmen, eş ve iki çocuk babası olarak yoğunlaşmayı gerektiren yazma eylemini hangi şartlarda gerçekleştirdiniz?

Allah iyi ki geceleri yaratmış. Evet, geceler olmasa asla böyle bir çalışmayı ortaya koyamazdım. Herkes uyuduğunda
demiyorum, her şey uyuduğunda yazabiliyor insan. Ressam için ışık neyse, bir yazar içinde gecenin karanlığı, sessizliği odur diye düşünüyorum. Bu nedenle yazmam kolay oldu diyemem. Birçok güne, gecesinden başladım. Hatta birçok gece yazarken mecburi molalarımda beşik sallarken halının üzerinde uyuya kaldım. Kızımız Aişe Masal 5, oğlumuz Alp Eren 3 yaşında. Onlar uyumadan bilgisayar açmak imkansız, bir şeyle uğraşmak imkansız. Ancak
onlar uyuduktan sonra yazın hayatı başlıyor. Tabii burada, sevgili eşim Burcu Hanım’a çok şey borçluyum. Onun sabrı ve desteği olmasaydı bu çalışma çok zor ortaya çıkardı. Bu vesile ile de bir kadın dergisinden aynı zamanda meslektaşım olan sevgili eşim Burcu Hanım’a çok ama çok teşekkür ediyorum. Öğretmenlik ise yazabilmenin sermayesidir, diye düşünüyorum. Zira her öğrenciden, her veliden bir şeyler öğreniyor insan. Dinamik, sürekli hareketli bir hayat ve bu hayat öyle TV’lerdeki gibi kurgu değil gerçeğin ta kendisi. Bu nedenle öğretmenlik
kıymetini bilene büyük bir sermayedir.

Bu kitaptan sonra tasarladığınız yeni kitap projeleriniz ya da başka çalışmalarınız var mı?

“At Şu Adımı!” kitabı bir üçlemenin ilk kitabıdır aslında. Bu ilk kitapta önerdiğimiz “Kişisel Başarı Döngüsü” ile kişinin başarıyı hayatının bir parçası haline getirmesini istiyoruz. Bunu sağlayabilmek için yapması gerekenleri ve farkında olması gerekenleri anlatacağımız veya zaten kendinde olan değerleri farkına varmasını sağlayacağımız bir üçleme
planladım. Hatta ikinci kitabın üzerinde çalışmaya çoktan başladım. İlk olarak kitabın ismini de Turuncu Dergisi
okurları için buradan paylaşayım: İlk kitabımız “At Şu Adımı!” şu an üzerinde çalıştığımız kitabımızın ismi
ise inşallah “Değiştir Şu Hikâyeni!” olacak. Üçüncü kitabın da ismi belli ancak onu şimdi paylaşmayalım,
ikincisinden sonra. Bu üçlemenin dışında eğer vakit bulup gerçekleştirebilirsem bir ebeveyn kitabı kaleme almayı çok
istiyorum. Şöyle ki maalesef sosyal medyada henüz daha evlenmemiş insanlar anne-baba okulları başlıklarıyla
ebeveyn eğitimleri veriyor veya kitaplar yazıyor. Farazi, hayali gerçekle bağdaşmayan önermeler sunuyor veya batının tarzını alıp bizde uygulamaya çalışıyor. Kanaatim o dur ki bu süreçlerde yaranız, emeğiniz, tecrübeniz yoksa bir şeyler havada kalıyor, sahici olmuyor. Her şey kitapta yazdığı gibi de olmuyor, gerçek hayat çok farklı. Bir çocuk 40 derece ateşle yanarken ağlayan kardeşini düşünme paspasına göndermek çok akıl karı olmuyor. İşte bunu da yaşamadan kime bilmiyor. Bu nedenle en yakın zamanda böyle de bir çalışma yapmayı arzuluyorum. Bir de “At Şu Adımı!” kitabını destekleyici nitelikte kişilere motivasyon sağlayıcı bir seminer projesi var. Gerek lise, üniversite öğrencilerine yönelik gerekse kurumsal firmalara çalışanların motivasyonlarını arttırıcı konuşmalar yapıyor ve ardından imza etkinliği düzenliyoruz. Bu benim için çok önemli çünkü arada hiçbir engel olmadan okuyucu ile
yüzyüze gelme fırsatı buluyorum. Eleştirilerini doğrudan bana yapabiliyorlar ve okuyuculardan da öğrendiğim
çok şey oluyor. Burada okuyuculardan şunu da rica etmek istiyorum. Birlikte bu kitabı interaktif bir hale dönüştürebiliriz. Her nerdeysek bir fotoğraf çekip istediğiniz sosyal medya platformlarından #AtŞuAdımı etiketiyle düşüncelerini de ekleyerek paylaşmaları beni çok mutu edecektir. Bunun yanında kitabın hesaplarından ya da
şahsi hesaplarımdan bana rahatça ulaşabilirler. Düşüncelerini, “ben de şuna benzer bir olay yaşamıştım” diyebilecekleri her şeyi benimle paylaşabilir. Bu beni çok mutlu edecek ve diğer kitaplar için bana yol gösterecektir.

Yazmak ve öğretmen olmak farklı iki uğraşı alanı. Bunlar arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?

Edebiyat tarihimize şöyle bir baktığımızda edebi eserleri ile günümüze kadar ulaşmış birçok ismin yaşadıkları dönemde öğretmenlik yaptığını görüyoruz. Özellikle Cumhuriyet Dönemi edebiyatına baktığımızda bu çok daha belirgin oluyor. Çok daha geriye gidecek olursak da medrese hocaları, yazdığı veya anlattıkları derslerin yazıya geçirilmesi ile “yazar” sıfatına kavuşmuşlardır. Bu bakımdan yazarlık ile öğretmeliği birbirinden ayırmak mümkün değildir. Bu iki farklı uğraş özünde ilmek ilmek birbirine işlemiştir Öte yandan yazabilmek için vakit ayırmak gerekir. Peki size soruyorum geçim derdi olan birisi yazmak için mi vakit ayırır yoksa geçimini sağlayacak bir yol bulmaya mı vaktini ayırır? Elbette öncelik geçim derdini gidermektir. Bu nedenle sırça köşklerde kitap yazmak kolaydır. Diğer
bir deyişle ertesi gün evine yiyecek götürebilecek miyim endişesi yazmaya engeldir. Bu açıdan baktığımızda en başta
belirttiğiniz gibi yazar-öğretmenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Demek oluyor ki iyiye doğru gidiyoruz. İnsanlar hallerinden memnun ve üretebilecekleri, kendilerini gösterebilecekleri bir arayış içindeler. Tabi burada nicelik mi nitelik mi tartışması doğuyor. O zaman da diyorum ki nicelik ne kadar çok olursa o kadar iyi. Çünkü ne kadar çok eser ortaya çıkarsa aralarından o kadar çok nitelikli eser çıkma şansı artar. Bu nedenle yazabilen yazsın, çizebilen çizsin,
okuyabilen okusun, yeter ki üretsin ülkemize ve insanlığa bir değer katsın. Kimin nitelikli olacağına karar verecek olan zamandır.

Kitabınızın tekrardan hayırlı olmasını temenni ediyor ve teşekkür ediyoruz.

Bu keyifli sohbet için size çok teşekkür ediyorum. Bir kez daha sizin şahsınızda Turuncu Dergisi ailesine şükranlarımı sunuyorum. Çok kıymetli okuyucularınıza sımsıcak selamları gönderiyorum ve “At Şu Adımı!” hakkındaki görüşlerinin benim için çok kıymetli olduğunu tekraren vurgulamak istiyorum. Selam ve dua ile Allah’a emanet.

 

Yenikapıhaber - Turuncudergi / ÖZEL

 

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.