PİYASALAR

  • BIST 1009822.921.09%
  • ALTIN2435.6810.33%
  • DOLAR32.52-0.13%
  • EURO34.891-0.16%
  • STERLİN40.5940.06%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. İslam'ın Avrupa'daki izi: Endülüs
İslam'ın Avrupa'daki izi: Endülüs

İslam'ın Avrupa'daki izi: Endülüs

Endülüs, gidene kadar hayallerimde sokaklarında dolaştığım, adını duyduğumda heyecanlandığım medeniyet…

A+A-

Nasip olup gezip bitirdiğimizde Endülüs’e dair aklımda kalan bir-iki şey vardı: Endülüs de tıpkı Kudüs gibi kesinlikle gidip görmemiz, biz Müslümanların yalnız bırakmaması gereken bir yer. Zaten bu tür coğrafyaları gezip görmenin bir lüks değil bir gereklilik olduğu ancak oralara gidince anlıyorsunuz. İslam tarihinin medeniyet ve ihtişamını hissederek öğreniyorsunuz. Fakat daha sonra bu coğrafyadan Müslümanlığın silinmesini gözlemlemeniz son derece dramatik oluyor.

781 YIL MÜSLÜMANLARIN ELİNDE KALDI

İber Yarımadası, Kuzey Afrikalı berberi komutan Tarık Bin Ziyad’ın, fethiyle 781 yıl boyunca Müslümanların elinde kaldı. Endülüs İspanya’sı ilim ve bilimde Avrupa’nın karanlık ortaçağ yaşadığı dönemde dünyayı aydınlattı, Avrupa’daki gelişmelerin asırlar önce yaşandığı bir yer oldu. Müslümanların bölgede bulunduğu süre boyunca ilmin zirve olmasının yanı sıra mimarî anlamda da günümüzde dahi kendisine hayran bırakan bir medeniyet inşa edildi. Endülüs Musevileri tarafından Latinceye çevrilen bu sayede matematik, kimya, fizik, mimarlık ve felsefeyle ilgili kitaplar Avrupa’ya yayıldı. Bugün bazı uzmanlar dahi Rönesans’ın temelini Endülüs medeniyetinin attığına dair hemfikir. 

İSLAM MEDENİYETİNİN ZİRVE ŞEHRİ: GRANADA

Endülüs medeniyeti, Kral XI. Muhammed’in 1492’de Fernando ve İsabel’e teslim olmasıyla bitti. Fakat öncesinde İspanya İslam İmparatorluğu, adını dünya tarihine altın harflerle yazdırdı. Bu medeniyetin şüphesiz en önemli şehr, Granada (Gırnata)oldu. Onca yıkıma ve barbarlığa rağmen hala Endülüsün ihtişamını görebiceğiniz bir şehir olan Granada, öyleki sadece Elhamra Sarayı için bile ziyaret edilmeye değer bir yer.  Elhamra’ya günde sadece 7 bin 800 ziyaretçi kabul ediliyor. Dolayısıyla saraya giriş biletinizi önceden internetten almakta fayda var. Eğer gişeden alacaksanız yanınızda pasaportunuzun olması gerekiyor, aksi takdirde bilet almanız mümkün değil. 

a2-010.jpg

LA GALİBE İLLALLAH

Şehrin tepesinde kurulu olan Elhamra Sarayı’na uzun bir koruyu yokuş yukarı çıkarak ulaşıyoruz. Küçücük bir kapıdan girip bambaşka bir aleme geçiyorsunuz. Sanki devam eden bir rüyanın içindeymiş gibi ağzınız açık bir şekilde dolaşmaya başlıyorsunuz Elhamra’yı… İç içe bahçeler, kemerler, sütunlar, avlular, odalar… Hele duvarlardaki o taş işçiliği, ahşap oymalar... Adeta taşın konuştuğu, dile geldiği yapılar sarıyor etrafınızı. Her detay size Allah’ı hatırlatıyor, çünkü her yerde her an ‘La Galibe İllallah’ yazısını görüyorsunuz ve bu söz Elhamra’yı gezdiğiniz her an akıllara mıh gibi kazınıyor. Bu sözün uyandırdığı etkiden ve tüylerimizin diken diken olduğundan zerre kadar şüphem yok. Bir sarayın içinde taşların her santimetre-karesine işlenmiş bir şekilde günde belki de binlerce insanın gözüne nakşedip aklında çivi gibi yer ediyor. Allah’ın tek galip olduğunu tüm dünyaya haykıran Elhamra, dört bölümden oluşuyor. Nazari Sarayı, Cennet-ül Arif anlamına gelen ‘Generalife’ adlı yazlık saray, Al Kazaba ve Hristiyan fethini göstermek için sarayın bahçesine yapılan 5’inci Carlos Sarayı. 1492 yılında Avrupa’daki son İslam toprağı olan Granada düştüğünde ne yazık ki Elhamra Sarayı da bu yıkımdan payını aldı. Hristiyan Kastilya Krallığı işgal sonrası ilk iş olarak Elhamra’nın gözetleme kulesine gümüş haç dikerek İspanya’daki Müslüman hakimiyetinin tamamen bittiğini duyurdu. Ardından krallık “Elhamra Kararnamesi” yayınlayıp ülkedeki bütün Müslüman ve Yahudileri sürgün etti. İspanya’yı terk etmeyenler için ise o dönem birçok korkunç hadiselere sebep olan Engizisyon Mahkemelerinde yargılatarak öldürüldüler.  

MÜSLÜMANLARIN MAHALLESİ: ALBAYZİN

Elhamra’ya şöyle bir uzaktan bakıp, iç çekmek için size Albayzin Mahallesi’ne gitmenizi tavsiye ediyorum. Eski bir Müslüman mahallesi olan Albayzin’de, günümüz Müslümanlarını ilgilendiren en güzel detay, şu an aktif olarak hizmet veren Granada Ulu Camii’nin varlığı. 

Namaz vakitlerinde açık olan camide, Ramazan ayında da özel programlar yapılıyor.  

Labirenti andıran dolambaçlı sokakları ve bembeyaz evleriyle Granada’nın en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Albayzin’in hemen yukarısında bulunan Sacromonte bölgesi ise Çingene Mahallesi olarak anılıyor. Mağaralardan bozma evlerin olduğu bu bölgede sergilenen Flamenko gösterileriyle çok ünlü.

AVRUPA’NIN İLK ÜNİVERSİTESİ

Endülüs’ü gezerken gözlerimizin dolmasına sebep olan, kızgınlık, öfke ve pek çok karışık duyguyla gezdiğimiz bir diğer yer ise Cordoba(Kurtuba) şehri oldu. Bir zamanlar Endülüs Emevi Devleti’nin başkenti olan Cordoba 11’inci yüzyılda dünyanın en kalabalık ve kozmopolit şehirlerinden biriydi. Stratejik konumu sayesinde Romalılar döneminde önem verilen Cordoba, asıl yükselişini tıpkı diğer Endülüs şehirleri gibi Emeviler döneminde yaşadı. Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin yaşadığı bu şehir önemli bilim adamı, filozof ve sanatçılar yetiştirerek Avrupa’nın bilim ve sanat merkezi haline gelmişti. Cordoba, aynı zamanda Avrupa’daki ilk üniversiteye sahip olmasıyla da ünlüdür.

a3-005.jpg

‘AH’ ÇEKEREK GEZİLEN CAMİİ

Endülüs’e ayak basıp da “Ah” çekmemiş olan yoktur… Genel olarak Endülüs’te Hristiyanlaştırılan her yer çok üzücü olsa da gözlerimin dolmasına sebep olan yer Kurtuba Camii (Kurtuba Müzesi, La Mezquita) oldu. 200 yılda tamamlanan bu camii, 16’ncı yüzyılda 5’inci Carlos tarafından içine yapılan kilise yüzünden katedrale dönüştürülmüş. Minaresinin tepesine çanlar yerleştirilen ve ayinler yapılan caminin içinde pek çok da şapel bulunuyor. Aynı anda 20 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği kadar büyük bir camii olarak inşa edilen Kurtuba’nın içerisinde 1289 sütun bulunuyordu, fakat bugün bu sayı depremler ve içine yapılan kilise yüzünden 880’ne kadar düştü. İslam mimarisinin gelmiş geçmiş en muhteşem eserlerinden biri olan Kurtuba Camii’ni bugün müze olarak gezebiliyorsunuz. Fakat özel günlerde Hristiyanların ibadet etmesi için açılıyormuş. Tabii biz bunu duyduğumuzda yaşadığımız üzüntüyü, hayal kırıklığını tarif dahi edemem. Cami olarak kabul ettiğiniz yapıya ayakkabılarla girip dolaşmak, o muhteşem işçiliğe sahip olan mihraba yaklaşmanızı, dokunmanızı engellemek için yüksek, çirkin çelik korkulukları görmek, mihrabın önünde dua etmek için biraz fazla vakit geçirince müze yetkililerinin müdahale etmesi, hepsi çok ağır gelmişti. Cordoba’da beni en etkileyen bir diğer şey ise aileleriyle buraya gelen diğer Türk turistler oldu… Kimi küçücük çocuklarıyla, kimi maaile olan Türkleri görmek, buraları yalnız bırakmadığımıza şahit olmak biraz yüreğimi hafifletmişti.

CORDOBA SOKAKLARINDA EZAN SESİ 

Cordoba’ya vardığımızda Cuma günüydü… Kurtuba Camii’ni gezip üzüntüden sessiz sessiz dışarı çıktığımızda saat Cuma namazına geliyordu. Eşim ‘Belki namaz kılabileceğim bir yer bulurum’ diye telefondan mescit aramaya başladı. Bizim için sürpriz oldu fakat Cordoba’da bir mescit olduğunu öğrendiğimizde bulunduğu konuma doğru yol alırken sela sesini duyduk. Bütün Cordoba sokaklarının sela sesiyle inlediğini duymak o kadar tuhaftı ki sanki ilk kez duyuyormuşuz gibi şaşkınlıktan olduğumuz yerde kalıp selayı dinledik. İslam eserlerinin hunharca tahrip edildiği bu Hristiyan topraklarında böyle bir şeye tanıklık etmek bize çok uzaktı bilemiyorum ancak Kurtuba Camii’nde gördüklerimden sonra yaşadığım o üzüntü selayı duyunca kısmen hafiflemişti. Bizlerin ihtiyacından çok Cordoba’nın da o ezana çok ihtiyacı vardı şüphesiz. Namazdan sonra eşim yanıma yüzünde bir gülümsemeyle geldi ‘Ömrümde ilk kez İspanyolca hutbe dinledim, hiçbir şey anlamadım ama çok güzeldi,

Allah’a böyle bir şey nasip ettiği için ne kadar şükretsem az’ dedi. Allah’a Endülüs topraklarına ziyaret ettiğimiz ve ezan sesi duyduğumuz için ne kadar şükretsek az tabii. Meğer yüzyıllar sonra Cordoba’da ilk ezan sesi 2011 yılında duyulmaya başlanmış. Nüfusunun büyük bir bölümünün Fas ve Cezayir’den gelen Müslümanların oluşturduğu Cordoba’da sonradan İslam ile şereflenen pek çok İspanyol olduğunu öğreniyoruz esnaftan. Cordoba’dan ayrılırken ise aklımdan tek şey geçiyor: Granada ne kadar Elhamra ise Cordoba da o kadar Kurtuba Camii…

a4.jpgMİNAREDEN ÇAN KULESİNE

Endülüs medeniyetinden muhteşem eserler görebileceğiniz son durak Seville’ya( İşbiliy) geçiyoruz. Guadalquivir Nehri (Vadi-ül Kebir) kıyısındaki bu güzel şehir Romalılardan Vizigotlara, Emevilerden İspanyollara başkentlik yapmış. Buradaki en önemli yapılardan Endülüs yapılarından biri İşbiliyye Ulu Camii ( Santa Maria Katedrali-La Giralda) şehir Hristiyanların yönetimine geçince yakılmış, sadece minaresi ayakta kalmış. Bugün La Giralde adıyla gördüğümüz bu minare, çan kulesi olarak kullanılıyor. Rivayetlere göre dünyanın en büyük mihrabının da bulunduğu bu camii yıkılmış, yerine dünyanın üçüncü büyük katedrali olan Santa Maria inşa edilmiş. Endülüs’ün diğer şehirlerinde olduğu gibi burada da İslam’ın izlerini rahatlıkla görebiliyorsunuz. Müslümanlar için son derece önemli olan Muvafakat isimli eserin sahibi, İslam hukuku alanında çalışanların sık sık ismini duydukları Şâtıbî (ö. 790/1388)’nin buralı olduğunu da söyleyelim.

HRİSTİYAN VE MAĞRİP ÖĞELERİ BERABER

Ve Alcazar… La Giralda’nın hemen karşısında olan bu saray her ne kadar dışarıdan mütevazi görünse de içine girince muhteşem bir sanata tanıklık ediyorsunuz. Adını Arapça El-Kasr’dan alan Alcazar, ilk önce Muvahhidun hükümdarlarından Ebu Yakup Yusuf tarafından yapılmış ve 14’üncü yüzyılda yıkılmış. Sarayda göreceğiniz “La ilahe illallah” yazıları sizleri sakın şaşırtmasın. Kastilya – Leon Kralı I’nci Pedro orijinalini de muhafaza ederek sarayı yeniden yaptırmış. Endülüslü mimara yaptırdığı sarayda İslam sanatının izlerini her yerde görebiliyorsunuz. Alcazar ile Elhamra arasında benzerlik hissediliyor. Her iki saray da
Medinetü’l-Zehra’dan esinlenerek yapılmış. Görkemli odaları, taş işlemeleri, muazzam tavanlarıyla Alcazar Sarayı görülmeye değer. 

FOTOSUYLA BERABER KULLANILIR

2 Ocak 1492’de Endülüs’ün ve Granada’nın emiri Ebu Abdullah, şehrin anahtarlarını Aragon Kralı Ferdinand ile Kastilya kraliçesi İsabel’e teslim eder. Kendisi de eşini ve aile fertlerini alarak Elhambra’nın üst tarafında ve Sierra Nevada dağlarının eteğindeki kayalık tepeye çekilir ve bugün İspanyolların “El-Ultimo Suspiro del Moro” (Mağribli’nin son iç çekiş yeri) dedikleri yerden teslim ettiği hazineyi gözyaşlarıyla seyreyler. O sırada annesi Âişe ona ‘Erkekler gibi savunamadığın şehir için şimdi kadınlar gibi ağla’ dediği rivayet edilir.

a1-007.jpg- Biz gezimiz için bir hafta ayırdık, size de en az beş- altı gün ayırmanızı tavsiye ederim zira Endülüs deyince bir şehri değil bir bölgeyi gezeceğinizi bilmeniz gerekir.

- Endülüs’ü bir gidenden muhakkak dinleyin, o heyecanına, hayranlığına şahit olun. Gitmeden önce nereye gittiği hakkında az da olsa bilgi sahibi olmalısınız.

- Cordoba’ya bir gününüzü ayırmanız yeterli olacaktır.

- Seville, Granada ve Cordoba’da helal restoranlar bulmak mümkün.

- İspanyolların ‘’Siesta’’ zamanlarını göz önünde bulundurmak gerek. 14:00-15:00 saatleri arasında başlayan siesta 17:00-18:00 saatlerine kadar sürebiliyor. 

- Endülüs’e kış döneminde gitmenizi tavsiye ederim. Akdeniz iklimine sahip olduğu için bizim kış dönemimizde Endülüs’te hava 18-22 derece arasında oluyor. 

- Kurtuba Camii’ni sabah 08.30 – 09.30 arası ücretsiz gezebilirsiniz.

- Alcazar Sarayı’nı pazartesi günleri 18:00-19:00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

Turuncu Dergisi / Özel

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.