PİYASALAR

  • BIST 1009645.02-0.5%
  • ALTIN2411.726-0.91%
  • DOLAR32.580.28%
  • EURO34.7940.36%
  • STERLİN40.3880.42%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. FETÖ'ye hain dediği için başına gelmeyen kalmadı
FETÖ'ye hain dediği için başına gelmeyen kalmadı

FETÖ'ye hain dediği için başına gelmeyen kalmadı

2014 yılında sitesinde kaleme aldığı yazıda, ‘Fethullah Gülen Terör Örgütü’ tanımını kullanan Hüseyin Adalan'ın başına gelmeyen kalmadı.

A+A-

ozel-haber.png

 

Hüseyin Adalan, Fethullah Gülen'e yönelik ifadeleri nedeniyle 2 farklı cezaya çarptırıldı. Adalan, bir yazısında 'Fethullah Gülen Terör Örgütü' dediği için 50.000 lira tazminata, başka bir yazısında Gülen'e 'vatan haini' dediği için de 6 yıl 6 ay hapis ve 10.000 lira tazminata mahkum oldu.

 

Mağdur olan Adalan'ın açıklaması şöyle:


1985 Erzincan merkez doğumluyum. 1974 Kıbrıs gazisi 3 madalya sahibi bir babanın evladıyım. 

On yılı aşkın gazetecilik hayatım boyunca, böylesi bir babanın evladı olma bilincinden zerre kadar taviz vermeden gerek internet ve gerek matbu gazetecilik yaptım. Bu bilinç ve şuur içerisinde, Devletim ve milletime olan yüksek sadakat ilke ve ülküsü babamdan en büyük mirastır bana. Bu ülkü ve ilke dolayısıyla, gazetecilik hayatım boyunca hep Devletimin yanında olmakla beraber, Devletin altını oyduğunu, kirli hesap ve emelleri olanları tespit ettiğim an, bedeli ne olursa olsun her şeyim ile kendimiz ortaya koydum. Her kesler için makbul ve muhterem olduğu zaman diliminde, 2010 yıllarında başladı FETÖ ile mücadelem. Bu yapılanmaya dair bütün yayınları, bültenleri, çalışmaları adeta mercek altına alarak sıkı bir takibe başladım. Bu takiplerim sonucunda, bu yapının ne menem bir illet olduğunu, Devlet ve Millet için nasıl aşağılık emeller içerisinde olduğunu tespit ettim. Bu tespit ettiğim, mücadeleye başladığım zaman diliminin 2010 ve sonrası olduğunu hesaba katarsanız, nasıl büyük bir bela ile, nasıl büyük bir güç ile mücadele içerisinde olduğum daha net anlaşılacaktır. Tablo böylesi büyük bir vahamet ve tehlike arz ederken bile, inandığım değerlerden taviz vermeden, Allah’ın yüceliğine sığınarak yayınlar yapmaya başladım. Bu terör örgütünün mecmua, dergi, gazete, kaset ve beyanatları ışığında sahip olduğum bilgileri, zaman zaman matbu ve zaman zaman da internet gazetem de yayınlamaya başladım. Bu süreç içerisinde hem çok büyük rakamlara tekabül eden rüşvetlere ve hem de en büyük tehditlere dahi uğradım. İlk zamanlar beni kendi cephelerine çekmek, susturmak ve kendi yapılanmalarına devşirmek amaçlı çok çeşitli çağrılar, davetler ve yüklü para teklifleri ile karşılaştım. Yapılan bütün bu büyük ama kirli rakam ve teklifleri an bile düşünmeksizin elimin tersi ile ittim. Bu tip kirli yaklaşımları ile teslim alamadıkları zaman, bu kez gerek şahsım ve gerekse ailem üzerine ölüm tehditleri aldım. İşi pkk ya ihale etmişlerdi. Onlar ise birkaç girişimde başarısız olmalarına karşın sinmedim, korkmadım, geri çekilmedim. Bu kirli yapılanma için iman etmiş, gözümü karatmış ve bedelini daha yola çıkmazdan evvel ödemeye hazırlamıştım kendimi. Her türlü aşağılık eylem, söylem ve girişimde bulundular benim için. Kazanmak, öldürmek ve cezalandırmak…!
Makam, mevki, para gibi çok çeşitli rüşvetler, ölüm tehditleri ve sonrasında birbiri ardına açılan maddi ve cezai davalar. Öyle an ve zamanlar oldu ki bir hafta içinde onlarca davalara girmek zorunda kaldım. Hsyk’nın, hâkimlerin, savcıların tamamen hegemonyası altında olduğu süreçte girdiğim her davadan hem hapis cezaları ve hem de yüklü miktarlarda maddi cezalara çarptırıldım. Şu an itibarıyla bu terör örgütü mahkeme ve hâkimlerinin verdiği hapis cezası yaklaşık bin yıla tekabül ederken, para cezaları ise 5 milyon, eski para ile 5 trilyon gibi devasa bir para cezasına çarptırıldım. Süreç ilerliyor ve fetö terör örgütü daha bir hınç, kin ve nefretle üzerime üzerime gelmeye devam ediyordu. Hangi davaya gireceğimi, hangi davada nasıl bir savunma yapacağımı bilmek bir tarafa, dava dosyalarına bakacak, okuyacak bir zaman ve imkandan bile mahrum bırakıldım. Her anlam da çepe çevre kuşatılmış, nefes alamaz duruma sokulmuştum.

 

Kimler nerde ve ne zaman önüme çıkacak, nerde, ne zaman ve nasıl bir cinayete kurban gidecektim kestirmek bile imkânsızdı artık. Terör örgütü, bütün Türkiye de olduğu gibi, Erzincan da da yapılanmış, herkesi ya rüşvet çarkı içine çekmiş, ya beyin yıkaması ya da sindirmek suretiyle kendisi etrafında konsolide etmişti. Böylesi bir zaman, mekan ve imkan içinde her geçen gün iş imkanlarım kısıtlanıyor, iş veren kişiler benden uzaklaşıyor ve günden güne bütün imkanlarım mum gibi erimeye başlıyordu. Elimde olan nakit, menkul ve gayrı menkulleri ya haciz yoluyla ya da satarak cezaları ödeme ve hayatımı idame ettirme amaçlı kaybetmeye başladım. Bir dehliz, kocaman ve derin bir dehliz içerisinde yapayalnız mücadele veriyordum. Az evvel de söylediğim gibi, adeta bütün Türkiye için makbul ve muhterem (!) sayılan bir kişi için terörist, çakal, vatan haini, silahlı örgüt söylemlerim hiçbir itibar görmüyor, kayda kaale alınmıyordu. Böylesi bir yalnızlık ve sahipsizlik içerisinde olmam dolayısıyla, fetö terör örgütü bütün hınç ve hızıyla üzerime gelmeye ve bana cezalar yağdırmaya devam ediyordu. Ard arda hapis cezaları ve ödenmesi, benim ödememin imkansız olan para cezaları kesiliyordu. Soluğum kesilmişti adeta. Bu buhranlı süreç içerisinde annem kansere yakalandı, ağabeyim defalarca kalp krizi geçirdi. Yıkıntım sadece kendimle sınırlı kalmayarak bütün ailemi de beraberinde yıkıntıya götürmüştü. Bütün bunlar yaşanırken, arada 17/25 darbesi, mit operasyonu, osla krizi ve daha niceleri patlak vermeye başladı. Adeta bu terör yapılanmasına dair söylediğim her şey ete kemiğe bürünmeye başlamıştı. Ve kral çıplak, çırılçıplaktı artık.  Ancak işin vahim tarafı, bütün bu çıplaklığa rağmen, Devletin hiçbir kademesi tarafından aranmamış, sorulmamış ve tek yardım eli daha uzatılmamış olması beni daha bütün şekilde yıkmıştı. Bu denli bilgi ve belgeler yayınlamış, bulduğu her platform da bunları deşifre etmiş bir kişi için yardım etmek bir kenara bilgi almak amaçlı bile iletişim kurulmadı. Daha acı ve daha korkunç olanı ise, 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmış, aradan yaklaşık 2 yıl geçmiş olmasına rağmen, FETÖ terör örgütüne dair hakaret (!) ettiğim iddiasıyla açılan davalar hala devam etmekte, hala hapis ve para cezaları yağdırılmaktadır. Şuan itibarıyla, maddi ve manevi sahip olduğum her şeyimi kaybetmiş bir durumdayım. Bütün bu Vatan, Devlet ve Millet mücadelemde Devletimin tamamen yalnız bırakmış olması, örgütün vurduğu darbeden daha derin hasarlar bırakmıştır bedenim ve ruhumda. Lakin hala yılmadan, bıkmadan, usanmadan, çekinmeden bu şer yapı ile mücadelem ilk günkü asalet ve şerefle devam etmektedir. Ömrüm vefa ettiği sürece, bu ve benzeri tüm yapılarla mücadele edecek, dün olduğu gibi bugün ve yarında Yüce Türk Devletinin yanında, dizi dibinde ve arkasında olmaya devam edeceğim. Buradan Devletime sesleniyorum, kaybettiğim onca şeylerime bir katkınız olmadı, bir gün davet edip dinlemediniz, bir gün bir tek yarama dahi merhem olmadınız da, bari hala devam eden davaların ayıbından kendinizi kurtarınız. Dünyanın herhangi bir ülkesin de böylesi bir mücadele ve sahibinin kahraman ilan edileceği aşikar iken, hala ve hala sahipsiz, yapayalnız bırakılmış olmanın tanımını da yüce Türk Milletine bırakıyorum. Bütün kırgınlık ve kızgınlığıma rağmen diyorum ki, ey Devletim, sonu ve bedeli ne olursa olsun, şayet benden bir talep ve beklentiniz olursa, en zor ve en meşakkatli görevi dahi almaktan bir an bile imtina etmeyeceğimi, an bile düşünmeden talip olacağımı saygılarımla

 

ARZ EDERİM
HÜSEYİN ADALAN

sok-gulen-e-feto-dedi-pes-pese-ceza-b.jpg

 

Yenikapıhaber.com - N. Asuman Özer

 

1a.jpg2a.jpg4a-001.jpg5a.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.