PİYASALAR

  • BIST 1009915.622.05%
  • ALTIN2440.1770.51%
  • DOLAR32.458-0.23%
  • EURO34.756-0.63%
  • STERLİN40.547-0.57%
  1. HABERLER

  2. GÜNDEM

  3. Köse: Sözleşmeliler Kadroya Kavuşmalıdır
Köse: Sözleşmeliler Kadroya Kavuşmalıdır

Köse: Sözleşmeliler Kadroya Kavuşmalıdır

Türk Sağlık Sen Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Köse ile Yenikapı Haber ile yaptığı özel söyleşide sağlık çalışanlarının sorunlarını dile getirdi. Gündeme dair açıklamalarda bulunan Köse ‘‘Sağlık çalışanları sorunlar yumağının içinde bırakıldı’’ dedi.

A+A-

Bir yılı aşkın bir süredir koronavirüs salgını nedeniyle tüm sağlık çalışanları yoğun ve tehlikeli bir döneme girdi. Bu sürece bizzat tanıklık eden sizler, geçtiğimiz bir yılı nasıl değerlendirirsiniz?

Pandemi döneminde sağlık çalışanları kahramanca bir mücadele ile geçirdiler.  100 binin üstünde sağlık çalışanı virüse yakalandı.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Koca’nın, ‘ek ödemeler konusunda hakkaniyetsizliğin farkındayız’ söylemi vardı. Türk Sağlık-Sen olarak bu konuda sağlık çalışanları adına bakanlıktan beklentiniz nedir?

Döner sermaye ek ödemelerindeki adaletsizliği biz yıllardır söylüyoruz. Sistemin revize edilerek çalışan eksenli olarak yeniden dizayn edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Sayın Bakan’la 2019 yılında yaptığımız bir görüşmede kendisinde bu konuda bir düzenleme yapacaklarını ifade etmişlerdi ama 2 senedir ne yazık ki olumlu bir adım atılmadı.

Her alanda olduğu gibi sağlık alanında da mücadelesi verilen 4/B’li süresiz sözleşmeli personelin kadro çağrısı için neler söyleyeceksiniz?

Türk Sağlık-Sen olarak kamuda görev yapan tüm çalışanların kadrolu olarak istihdam edilmesi temel isteğimizdir. Kamu hizmeti yürüten herkes kadrolu olmalıdır. Sözleşmelilerde, vekil ebe hemşirelerde ve kamu dışı aile sağlığı çalışanları da kadroya kavuşmalıdır.

Şiddetin her türlüsü elbette acı veriyor. Sağlık çalışanlarına yapılan şiddet ise Türkiye’nin kanayan yaralarından birisi. Bu konuda neler yapılabilir? Sağlık çalışanlarına yapılan şiddete nasıl dur diyebiliriz?

Türk Sağlık-Sen olarak şiddet konusunda ağır yaptırımların gelmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının sıfır toleranslı alan ilan edilmesi ve şiddet uygulayanların acil haller dışında kamu sağlık hizmetlerinden belli bir süre ücretli yararlandırılması gibi üç önemli öneriyi uzun zamandır gündemde tutuyor ve dile getiriyoruz.

Sağlık kurum ve kuruluşlarının sıfır toleranslı alan ilan edilmesi önerimiz süratle hayata geçirilmelidir. Buradaki herhangi bir suçun ertelemesi, paraya çevrilmesi imkansız hale getirilerek hapis cezası ile cezalandırılması gereklidir. 

Salgın sürecinde bile korkunç olayların yaşanması yaptırımların ne kadar ağır olması, tedbirlerin en üst seviyede alınması gerektiğini göstermektedir.

Kınamakla, unutmakla ve münferit bir olay gibi görmekle bu şiddetin ne sonu gelir ne de çalışan kendini güvende hisseder.

Hastaları hayata tutunmaya çalışırken kendi hayatını kaybetme endişesi yaşamalarına sağlık çalışanlarının artık tahammül edecek sabrı kalmamıştır.  Virüsle mücadele mümkündür ama bu şekilde sağlıkta şiddete karşı mücadele etmek imkansızdır.

Bu nedenle bir kez daha vurguluyoruz; sağlıkta şiddete ağır yaptırım, kesin çözüm için en kısa sürede somut adım atılmalıdır.

Pandemi sürecinde başta AB ülkeleri olmak üzere tüm dünya ülkeleri adeta kriz yaşarken Türkiye’nin DSÖ ve batı medyasına konu olan başarısını nasıl yorumlarsınız?

Bir salgında en kritik nokta sağlık hizmetlerinin durmaması, kurumlarda sağlık hizmetinin verilemez hale gelmesidir. Bu durum maalesef dünyada birçok ülkede yaşandı. Koridorlar, bahçeler hastalarla dolup taştığı, solunum cihazı için insan seçildiği ülkelere şahit olduk. Bunların hiçbirine ülkemizde rastlanılmadı ayrıca Türkiye’de filyasyon çalışmaları oldukça başarılı yürütüldü ve dünya tarafından da örnek gösterildi. Bu başarının mimarları tabi ki bize göre kahramanca mücadele veren sağlık çalışanlarıdır. Gece gündüz demeden hizmet üretmiş, şifa dağıtmışlardır.

Vaka sayılarının arttığı ve sahada çalışan sağlıkçıların ara vermeden çalışmaya devam ettiği bu süreçte, gözler yapılacak yeni sağlıkçı atamalarında. Sizin bu konuda beklentiniz nedir?

Sağlıkta istihdam bekleyen yüzbinlerce genç sağlık çalışanı arkadaşımız var. Bunların sahaya yeni bir güç olarak olumlu katkı verecekleri aşikardır. Biz pandeminin başladığı ilk günlerde 50 bin alım yapılması gerektiğini ifade etmiştik. Peyderpey 30 bine yakın bir alım gerçekleşti.  Salgın dönemi ayrıca sağlık hizmetlerinin ne kadar stratejik olduğunu da ortaya koymuştur. Bu yüzden personel sıkıntısının hiç yaşanmaması adına planlı bir şekilde görev bekleyen genç sağlık çalışanlarının taleplerini karşılayacak bir biçimde istihdam yapılmasını istiyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Türk Sağlık Sen ile Sağlık Sen arasında bir darp gerginliği söz konusuydu. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Ben sendikacılığımızı bilgili, bilinçli birliktelik olarak tarif ediyorum. Biz üyelikte çalışanlar sendikalara baksınlar, bilgi sahibi olsun bir tercih yapsınlar istiyoruz. Sendikal rekabete de saygı duyarız. Fakat Malum Sen’li  yöneticiler işgal ettikleri makamları kullanarak kişilerin hür iradeleri ile sendikalarından istifa edenleri baskı yaparak istifalarını geri almaya zorluyorlar. Bir ilde değil, tüm Türkiye’de bu tür işler yapıyorlar. Çalışanlara karşı zorbalık kullanıyorlar. Böyle bir duruma tepkisiz kalmayız. Hiçbir çalışanın iradesini birilerinin tehditlerine bırakmayız.

Söz konusu olayda da böyle bir tepki gösterilmiştir. Fakat ne hikmetse malum-sen’li yöneticiler suçlarını bastırmak için koşa koşa Amasya’ya gitmiş, buldukları kim varsa şube başkanımızı şikayet etmişlerdir. Seslerini çok çıkarırlarsa haklı olacaklarına dair bir yanlış inançları var.

Bizim inancımıza göre Sendikacılık; bir menfaat birlikteliği değil bir HAK mücadelesidir. HAKKI tutup kaldırma iradesidir. Haksızlık karşısında susmamaktır. Doğru yada yanlışın kimden geldiğine bakmadan alkışlayabilmek ya da eleştirebilmektir. Sendika çalışanlar açısından dost ve güven kapısı olmalıdır. Maalesef malum sen tarafından Toplu sözleşmelerde ortaya konulamayan irade haksızlıklar karşısında tepkisiz kalınması ve çalışanların her geçen gün hakları açısından bir önceki günü arar hale gelmesinin müsebbibi olarak tüm sendikalar görülmekte ve sendikacılığa karşı güven duygusu azalmakta, çalışanlar sorumluluğu tüm sendikalara yüklemektedir.

Türk Sağlık Sendikası olarak üyelerimizin bize yüklemiş olduğu sorumluluğun bilincinde hareket etmeye gayret gösteriyoruz. Faaliyet ve açıklamalarımızda da sendikal aidiyetin öneminden bahsediyor bu kavramın zarar görmemesi adına dikkatli bir üslup kullanmaya gayret ediyoruz. Haklı taleplerimizin karşılık bulması, çalışanların haklarının savunulması açısından sendikalarda olmazsa olmazımızdır.

Hatice KILIÇ-ÖZEL HABER

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.