Kaybetmenin ilk cümlesi: Öteki
Merhametten uzak kalmış bir dünyanın yükünü sırtlanır bazı omuzlar. Her bir ayrıştırmanın hüznü vurur gönül yakalarına. Adeta nefretin soluğunu duyumsar ömrünün tüm caddelerinde. Öyle bir nefret ki bu, kendinden olmayana yaşam hakkı tanımaz.
BETÜL ERBAŞ
Kendi haklılığı üzerinden, nefes dahi almana imkan tanımaz. Kullandığı dil her koşulda iter seni. Sevgisizliği derinden hissedersin. Ruhunun şefkate değmesi gereken yanlarının hırpalanmasını seyredersin.
Çocukluğun gider, genç kızlığın gider de; gitmez öfkesi, kalbine merhamet değmeyenlerin.
RUHUN ŞEFKAT SESİ KISILIR
Çünkü tüm hakkın kendinde olduğunu düşünmek, yalnızca kendinin her koşulda haklı olduğunu zannetmek, yapılan zulümlerin meşruiyetini sağlar, idrakini kaybetmiş akılların nezdinde. Öyle bir ruhi savrulmadır ki karşındakini ötekileştirmek; kalbin rahmet kapıları kapanır, ruhun şefkat sesi kısılır. Çekilmez olur dünya. Hiç bakmaz bir genç kızın katsayı engeliyle hayallerinin kökünden sökülmesine. Öyle bir öfkedir ki, hiç düşünmez, kıyafetinden dolayı son sınıfta fakülteden atarak karattığı hayatları. Öyle bir akıl tutulmasıdır ki bu ruh hali, yıllar geçer yine devam eder bu sefer kendi dindaşların arasında.
KARARMIŞ ZİHİNLERİN DUYGUSU
Kendisiyle aynı gruba dahil olmadı diye, istediği tarzda giyinmedi diye, kendi hocasına muhalefet etti diye, hakkında kulis yapıp, iftiralara kurban edebilir. Çünkü ötekileştirmenin dini yoktur, ırkı yoktur, mezhebi yoktur, meşrebi yoktur, cemaati yoktur.
Ötekileştirme, kendinden olmayanı düşman görenlerin, tekfir etmeye ömrünü adamış kararmış zihinlerin duygusudur. Çünkü ötekileştiren zihin, ötekileştiren, kalp, ötekileştiren dil hep ziyandır insanın ömrüne. Zaman geçer, hikayeler farklılaşır, oyuncular değişir ama değişmez anlam çabasını yitirmiş kafaların bu itekleyen tavırları. Çünkü haklı olma egosu, kendinin biricik ve tek gerçek olduğu düşüncesi, en başından bozuk olduğundan, bu mayayla insan tutturamaz hiçbir hayırlı şeyi.
EGO, GELİŞMEMİŞ İNSAN ÜRÜNÜDÜR
Bu, insanın hamken, “oldum” demesinin tezahürüdür. Yani insanın kendinden olmayanı adam yerine koymamasının, karşısındakini ahlaksıca tekfir etmesinin, ötekileştirmesinin arka planında, kalp eğitimini tamamlamaması yatar. Sahip olduğu ünvanların, mensubu bulunduğu grubun içerisindeki derecenin hiçbir önemi yoktur. Çünkü ego, kendini yeterli ve yetkin görmek gelişmemiş insanlık ürünüdür.
Yıllardır düşünüyorum... İnsan bu ruh halinden sıyrılmayı, yeniden kalbini fabrika ayarlarına döndürmeyi başarabilir mi?
Turuncu Dergi / Özel
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.