Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

Zalimlerin, Ramazan ayında hep biraz daha pervasızlaştığına şahit oluyoruz. İsrail Gazze'ye yine bomba yağdırıyor. Suriye rejimi varil bombalarıyla vurmaya devam ediyor.

Gazze'de işledikleri cinayetlerin kamuoyu tarafından bilinmesine engel olabileceklerini düşünüyorlar.

Basın özgürlüğü konusunda ülkemizi eleştirenler, İsrail'in AA'yı vurmasına ses çıkarmıyorlar.

YSK kararı sonrası yapılan açıklamalar da hep aynı tavır. Avusturya'da seçimler 2 yıl sonra iptal edilebiliyor, hiç ses çıkmıyor. 'Nasıl böyle bir şey olabilir' diye bir serzeniş duydunuz mu?

YSK kararı sonrası bizi hedef alanların amacı, Türk demokrasisinin altını oymaktır.

Ülkemize baktıklarında gerçeği değil, önyargıları görüyorlar.

Türkiye kimsenin mandası değildir. Darbeci katilleri ağırlayanlar, bize hukuk dersi veremez.

Seçimle iş başına gelmiş Venezuela Devlet Başkanı'nı devirmeye çalışanlar demokrasiden bahsedemez.

"GÖRÜŞ FARKLILIKLARIMIZ DAVA ARKADAŞLIĞIMIZIN ÖNÜNE GEÇMEMELİ"

Görüş farklılıklarımızın dava arkadaşlığımızın önüne geçmesine müsaade etmemeliyiz.

Bulunduğumuz makamlardan azade olarak, hepimiz inandığımız, yolunda ömrümüzü harcadığımız kutlu davamızın birer neferiyiz. Koltukların, görevlerin, payelerin hepsi geçicidir. Baki kalan, kubbede hoş bir sada bırakmaktır. Hatasızlık, kusursuzluk yalnızca alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

Bizim de hatalarımız olmuştur, olacaktır. Ancak, adına "Türkiye" dediğimiz davamıza ihanetimiz vaki değildir.

Bizi İstanbul'da belediye başkanlığına 1994 seçimlerindeki ruh taşıdı. Bizi 2002 yılında iktidara milletimizle kurduğumuz gönül bağı getirdi. Bu gönül bağını, bu ruhu koruduğumuz müddetçe milletimiz bizi desteklemeye devam edecektir. Rabbim bizleri böyle bir yanlışa düşmekten korusun diyorum.

Rabbim bizi sırat-ı müstakimden ayırmasın diye dua ediyorum.