Usta oyuncu Tayfun Sav: Sanatçının politikası olmaz, politikası sanattır zaten

Kurtlar Vadisi'nde Mithat, Arka Sokaklar'da İrfan, Kavak Yelleri'nde Salih Kaygısız', Hanım'ın Çiftliği'nde Paşazade, Küçük Gelin'de Sami rolleriyle tanıdığımız usta oyuncu Tayfun Sav ile medya, sinema, milli kültür ve toplumsal yaralarımız üzerine konuştuk.


Kurtlar Vadisi'nde Mithat, Arka Sokaklar'da İrfan, Kavak Yelleri'nde Salih Kaygısız', Hanım'ın Çiftliği'nde Paşazade, Küçük Gelin'de Sami rolleriyle tanıdığımız usta oyuncu Tayfun Sav ile medya, sinema, milli kültür ve toplumsal yaralarımız üzerine konuştuk. Hayatının kırk yılını sanata adayan Sav, bugüne değin onlarca dizi, film, sinema ve tiyatro yapıtıyla karşımıza çıktı.

Ekranda veya sahnede farklı karakterler bünyesinde ama çoğunlukla 'kötü adam'ı canlandıran Tayfun Sav, gerçek hayatta tam bir sanatçı olgunluğunda, yumuşak huylu, mütevazı ve iyi bir adam.  Bizi güleryüzüyle karşıladığı ve sorularımıza büyük içtenlikle yanıtlar verdiği için kendisine teşekkür ederiz.

"Sanatçının politikası olmaz, politikası sanattır zaten"

Biz ilk eğitimi aileden, ikinci eğitimi öğretmenden, üçüncü eğitimi hayattan alıyoruz. Bu üç eğitim kategorisini birleştirince hayat piramidimiz oluşuyor. Hayat sahasında hatalar yapabiliyoruz, sanat hataları önleyici ve korumacı bir niteliğe sahip olduğundan sanatla hemhal olan gençlerimiz daha sağlıklı büyüyor.

Ankara doğumluyum. Necatibey Caddesi Hanımeli Sokak'ta büyüdüm. Ağaçlar vardı mahallemizde, çok az araba geçerdi. Bir imece usulü ve mahalle kültürüyle büyüdük. Teknolojiye karşı değilim ama insanlar arası iletişimin sevgi, saygı ve konuşarak başlayacağına inanıyorum. Mahallede, iletişim vardı; bakkal efendi bilirdi bizi, mahalle geniş bir aileydi ve herkes ayrım yapmaksızın birbiriyle kardeşçe yaşardı. Siyaset gelince ilişkilerimize bir şeyler oldu. 1970-80'li dönemlerde yaşananlar bizi etkiledi. O dönem yaşananların aslını bilinçlendikçe anladık. Meğer yabancıların bir oyunuymuş. O dönem sağcı-solcu dediler, şimdi başka şeyler diyorlar. Ülkemiz politik bir savaşın içinde. Ülke olarak milletimizin unsurlarını birbirine düşürmek için planlar yapıyorlar, bölgeselolarak dünyanın merkezindeyiz.

Ülkemizde öyle bir güzellik var ki, dört dinin mensupları bir arada yaşıyor. Birbirimize saygımızın olması gerekiyor, birbirimize sevgiyle yaklaşmalıyız. Aramızdaki saygıyı, bizi birbirimize düşürmek için kullanmak istiyorlar. Dünya görüşü ve bilinci sağlam olanlar bu tuzağa düşmez. Gençlerimizi milli ve manevi duygularını kullanarak canavara dönüştürüyorlar, yabancıların istediği de tam olarak bu. En iyi yolun bu olduğunu da biliyorlar, farkındalar ki, bizi bizden başka hiçbir şey yıkamaz. Biz kardeş olarak yaşayan ve bundan da büyük mutluluk duyan bir ülkeyiz. Biz, evlatlarımız için canhıraş mücadele eden insanlarız. Avrupa'da bu yüreği nerede bulacaksın? Bizim tarihimiz dahi imanla yazıldı. Çanakkale'de Seyit Onbaşı'yı hatırlayın, 215 okka ağırlığındaki mermiyi iman gücüyle kaldırdı. Biz bir mermiyle dünyayı fethetmiş kişilerin torunlarıyız ve bu onura, bilgilerimizi geliştirerek sahip çıkacağız. Sanat, bu bilgiyi iletişimle sunmaktır. Sanatçının politikası olmaz, politikası sanattır zaten.

"Doktor, mühendis ve şoför olmak istiyordum"

Kültürlü bir ailenin çocuğuyum. Babam Fransa'da Dinler Tarihi üzerine eğitim gördü, İlahiyat Profesörüydü ve mütercimlik görevi yapıyordu; annem iki üniversite bitirmişti. Babam ney, annem kanun çalardı. O zaman ikamet ettiğimiz yer Radyoevine yakın olduğundan enstrüman çalan pek çok kişi bizim mahallede otururdu. Büyük bir terasımız ve ısınmalı radyomuz vardı. Televizyon olmadığı için evlerde sohbet edilir, müzik icra edilirdi. Doğal olarak müzik ve saygınlıklarla büyüdük. El yapımı telli arabamla konservatuarın önünden geçerken bağırıp çağıran birilerini duydum, ilgimi çekti, sınav açıldı, sınava girdim ve kazandım. Hariciyeci olacaktım, parasız yatılıyı kazandım. Okul müdürü rahmetli Mithat Efendi, babama 'oğlunuz konservatuarı kazandı' deyince babam şaşırıyor, 'ama efendi, oğlum Hariciyeci olacaktı' diyor. Mithat Efendi, 1500 kişi içinde ilk 10'a girdiğimi söyleyince babam ikna oluyor.

Bir gün bir televizyon programında, 'neden sanatçı oldunuz?' diye sordular. Ben de 'hayatım boyunca doktor, mühendis, şoför isterdim ama bunların hepsini yapabilecek zamanım yok. Sanatçı olursan hepsini oluyorsun.' dedim.  Bunu Richard Burton'un bir dergisinde okumuştum.

Bizim zamanımız internetin henüz olmadığı zamanlara denk geliyordu, bir şeyler öğrenebilmek için çok çaba sarf ettik, Milli Kütüphane'ye gidip araştırmalar yapardık. Devlet sanatçılığımın yanısıra dört operada idarecilik yaptım.

1982'de Zeki Alasya'nın yönettiği, Kadir İnanır'ın da oynadığı 'Elveda Dostum'u sinemaya taşıdım. Tiyatro ve sinemadan aldığım zevk çok farklı. Bir tiyatro oyununa 300 kişi geliyor, bir sinemayla milyonlarca insana hitap edebiliyorsunuz. Bu bana daha büyük coşku verdi.

Devletten emekli olunca eğitimlere, sanatçı yetiştirmeye, üniversitede panellere devam ettim. Aynı zamanda bana uygun olan film/dizilerde rol alıyorum. Halkımın sanatçısı olarak ülkem için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyorum ve bundan da büyük mutluluk duyuyorum.

"Artist değilim, halkımın sanatçısıyım"

Biz devletin, bu ülkenin sanatçısıyız. Sanatsal amacımı iki şekilde sıralayabilirim. Birincisi; sanatın hangi dalı olursa olsun, uluslararası ilişkilerde ülkemizi tanıtmak, ülkemiz hakkındaki yanlış fikir ve önyargıları, kirli bilgileri temizlemek. İkincisi; gençlerimize sanat yolunu açmak. Yüce Allah'ın bana verdiği ve çocukluğumdan beri ulaşmayı beklediğim iki önemli hedefime bugün ulaşmış vaziyetteyim.

Artist değilim, halkımın sanatçısıyım. Artist, bu işe emek vermemiş, magazinsel kirlilikte kendini sanatçı addeden, toplumu yanıltan yaratıklardır. Bunlar kim olduklarını biliyor, yaşadıkları hayat ortamları bellidir. Topluma bir katkıları olmadığı gibi zararları vardır. Halkın arasında değiller, kendilerini uzayda yaşıyor sanıyorlar.

"Artık savaşlar sanatla yapılıyor"

Son 3 senedir savaş stratejileri değişti, artık savaşlar sanatla yapılıyor. Toplum olarak 7 Ağustos ruhu ile birleşip el ele, düşmanlarımıza karşı, içimizde sanatla yoğrulup dünyaya kendimizi anlatmalıyız. Sanat marifetiyle kafalardaki olumsuz Türkiye algısını silmek zorundayız.

Beni en çok üzen konuların başında, yabancıların Türkiye hakkındaki eksik veya yanlış algısı gelmektedir. Örneklemek gerekirse; yabancılar Türkiye'de film çevirmek istediğinde Mısır Çarşısı'nda kara çarşafla, fesle film çekiyor. Türkiye'nin modern yanı da var, bizde heykel yapan da hat yapan da var. Nişantaşı da var, Anadolu'nun köyü de. Bu algıyı bilerek ve isteyerek yapıyorlar. Modern imaja sahip Türkiye'yi çekemiyorlar, bunu politik anlamda bilinç altından işliyorlar. Bizim bu kirliliğe müsaade etmememiz, bir nevi kültür polisliği uygulamasını hayata geçirerek, yabancı yapımcının Türkiye hakkındaki algısını kestirerek, olumsuz bir algı oluşturmasını önlememiz gerekiyor.

 "İngilizler plan yapar, Yahudiler finansman sağlar, şımarık Amerikalı da uygulatır"

Farklı unsurlardan meydana gelen milletimiz, bu farklılığın zenginlik olduğunun bilincine varmalıdır. Bu siyaseten de böyle. 1970-80'li yıllardaki sağcı-solcu çatışmasını körükleyenleri biliyoruz. Bunun filmini çektik. Sayın Avni Özgürel, Zincirbozan isimli filmle 12 Eylül dönemini sergiledi. İhsan Sabri Çağlayangil'i canlandırdım o filmde. Bir bakıyorum havaalanında bir gün sağcılara, ertesi gün solculara silah verilmiş birbirlerini vursunlar diye. İki taraf havaalanında birleşiyor. O yılları anımsadıkça hala tüylerim diken diken olur. Geçenlerde okuduğum kitaplardan özümlediğim bir bilgi var: 'İngilizler plan yapar, Yahudiler finansman sağlar, şımarık Amerikalı uygulatır.'

"Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kıskanılacak bir adam"

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kıskanılacak bir adam. Bugüne değin Atatürk'ten sonra böyle bir lider gelmedi. Bu kadar yıl ülkemizin başında Erdoğan'ın olması bana güvece verir. Sayın Cumhurbaşkanımız ülkemizin hemen her alanında gelişimi için önemli çalışmalar yaptı ama yanında, sanat ile ilgili onu aydınlatacak bir ekip yok, bu konuda bilgi eksikliği var. Dünyadaki hemen her parlamentoda sanatçılardan bulunduğunu biliyoruz.

"Müfettişlik yapacak bir heyet kurulmalı"

Sayın Cumhurbaşkanımızın her şeye ulaşması mümkün değil, sanat dallarında birikimli, usta, vatanını milletini seven sanatçılardan oluşan bir heyet kurulmasını öneriyorum. Bu heyet denetleme yapacak, bir nevi müfettişlik görevi. Teftiş sonrasında hazırlanacak raporlar ilgili kurum ve kuruluşlara sunulacak. Reyting kaygısıyla halkı yozlaştırmalarına, gençlerimizin ufkunu karartmalarına 'dur' demeliyiz. Evlilik programları gibi seviyesiz yayınlarla insanların hayatının kirletilmesine müsaade etmeyelim. Her şeyi devletten bekleyemeyiz, dünyada oturmuş bir sistemi olan tüm ülkelerde sivil toplum, devlete yardımcı olma işlevi görüyor. Kültür Bakanlığı, sinemada, televizyonda gösterilenin altyapısıyla ilgilenemez, bunu bizim gibi alanında yetkili, birikimli kişilerin yapması gerekiyor. Ülkemin kendi kurallarını yazıp onu uygulaması gerektiğine inanıyorum.

 "Halkımız gerçek sanatçıları tanıyor"

Kurtlar Vadisi'ndeki Mithat rolü, Kavak Yelleri'ndeki emekli başkomiser, Hanımın Çiftliği'ndeki Demokrat Partili milletvekili, mayıs ayında vizyona girecek Bordo Bereliler Suriye'de filminde dünyanın en azılı teröristi...

Halkın içinde yaşayan bir sanatçı olduğum için iyi-kötü tüm rolleri yapabiliyorum. 'Anne' dizisinde oynadığım pavyoncu rolünden dolayı geçenlerde sokakta bir kadının tepkisiyle karşılaştım. Duyarlı insanlarımızın gösterdiği sahi tepkiler bunlar. Çengelköy'de oturuyorum, orada oturmasaydım vay halime! Anlamaz ki adam, filmden olduğunu.

En çok da Kurtlar Vadisi'ndeki Mithat karakteriyle özdeşleştirildim, yıllar geçmiş olmasına rağmen sokakta vatandaş, 'Mithatcığım, müdürüm' diyorsa şirketim, yönetmenim, senaristim iyi bir iş başarmış demektir. Halkımız gerçek sanatçıları tanıyor.

 "Avrupa Birliği, saçma sapan bir Hristiyan lobisi"

Avrupa Birliği beni ilgilendirmez. Avrupa, sen benim kültürümü bozdun. Yıllardır Avrupa Birliği denilen saçma sapan bir Hristiyan lobisine girmek için uğraşıyoruz, bizim ne işimiz var orada! Biz Müslüman bir ülkeyiz, bizi sevmezler. 80 milyonuz bizi istemezler. Zaten Osmanlı'dan beri bizden korkarlar.

"Ülkemizin ilerlemesi için tek yol sistem değişikliği"

Ülkemizin, dayatılan kurallarla yönetilmek yerine, kendi kurallarını yazması, sistemi yeniden dizayn etmesi gerekiyor. İlerlememiz için tek yol var; sistem değişikliği. Sistemimizi oluşturduk mu her şey tıkır tıkır işleyecek. Öncelikle tembellikten, cahillikten kurtulalım.

Eğitim sistemimiz baştan değişmeli, papağan eğitimi ile bir yere varamayız. Müfredat öğrencinin hayatında ne işine yarıyor? Bu çürümüşlüğe müdahale etmeliyiz. Buradan başlayalım, önemli olan başlamak. Başlayınca hepsi zincirin halkaları gibi gelecek.

"İdam gelmeli"

Ülkemizdeki taciz olaylarına baktığımızda bu işi yapanların çoğunun evli ve çocuklu olduğunu görüyoruz. Yozlaşmaya bakar mısınız? Tacizci, 'cezamı hemen tamamlayıp dışarı çıkarım' diyebiliyor.  Kanunların caydırıcı ve ağır olması gerekiyor. Adam demeli ki, 'ben bir kıza yan bakarsam bunun bedeli ölümdür.' Ruh sağlıklı bozuk yaratık! Hemen idam gelmeli.

'Küçük Gelin' dizisinde kötü bir adamı oynadım. küçük gelinler konusuna devletin el atması lazım. Bu vahşete nasıl 'dur' diyemiyoruz, bunun hesabını nasıl vereceğiz? Parçalanmış binlerce genç kızımız var. Kadınlar bizim en önemli varlıklarımız. İyi bir kadın Recep TAYYİP Erdoğan gibi bir adam yetiştirmiş. Analarımıza, kadınlarımıza sözde değil özde sahip çıkmamız gerekiyor.

Haberlerde görüyoruz, kadın şiddet gördüğü kocası tarafından sokak ortasında öldürülüyor. Korumayla olmuyor demek ki, sistemde yanlış bir şey varsa düzeltin. Amerika'da, Avrupa'da adamlar bizim gibi yürekli değil ama sistemleri sayesinde bu tür sorunlar yaşamıyorlar. Bu temizliğe 16 Nisan'dan sonra başlayalım lütfen.

"Avrupa kendi vahşetine, kendi faşistliğine baksın"

Avrupa benim ülkeme laf anlatacağına, kendi faşistliğine, kendi vahşetine baksın. Fokları öldürdüğüne, boğaları öldürdüğüne bak Avrupa! Senin, benim ülkeme zaten 600-700 yıllık gıcıklığın var. Anne babalarımız sağlıklı, ahlaklı evlatlar yetiştirmek için ömrünü feda ediyor, sen kalkıyorsun benim toplumumu bozmaya çalışıyorsun.

"Kadınlarımız toplumda hak ettikleri pozisyona getirilmeli"

Kanunlar derhal düzeltilmeli, kadınlarımız ön planda olmalı. Kadın milletvekillerimizin sayısı artırılmalı, kadının değdiği yer daha kaliteli olur. Biz kadınımıza güveneceğiz, tarih boyunca bunun sayısız emsalleriyle karşılaştık.

Kadın bilinçlenirse, kadın eğitime, iş yaşamına dahil olursa toplum daha iyi olacak. Kompleksli zavallıların dediği gibi kadın 'mal' değildir, kadın anadır, en büyük saygınlıktır, yücedir. Dünyaya bir evlat getirmenin, onu yetiştirmenin yüceliğini düşünebiliyor musunuz?

Devletin kadın konusunda acilen bir adım atması, ekipler oluşturması gerekiyor. Ekiplerin hazırlayacağı bilinçli raporlarla eyleme geçilmeli. Ekiplerin oluşturulması da en az konu kadar hassasiyet gerektiriyor. Görevlendirilecek kişiler, halkla anlaşabilen, halkla konuşma meziyetine sahip, ahlaklı kişilerden seçilmeli. Küçük gelinlerin, taciz vakalarının artmasının en önemli sebebi devletin bu alandaki güçsüzlüğüdür.

"Sen o koltukta niçin oturuyorsun?"

Toplum yapısını bozucu yayın yapan televizyonların sahiplerinin hiç mi evladı yok, hiç mi vicdanı yok? Sen o koltukta niçin oturuyorsun? Her kötülüğün hesabını Recep Tayyip Erdoğan mı soracak? Bizim ülke olarak Cumhurbaşkanımıza yardımcı olmamız gerekmiyor mu, böyle bir sorumluluğumuz yok mu?

Toplum sağlığını korumak için atılacak her adım, bir sonraki adımı gerekli kılacak. Sistemle olacak bu da. Halk, 'evet, bu bize uygun değil' deyince yeni adım atılacak. 16 Nisan'dan sonra bu alana da dokunulacağını bekliyorum.

"Sırf kostümle dönem dizisi olmaz"

 Dönem dizisi yapmak çok nazik bir iş, hassas bir yaklaşım lazım. Sırf kostümle dönem dizisi olmaz. Tarihsel hatalar yapmamak, çok daha dikkatli olmak gerekiyor. Tarihi karakteri canlandıran oyuncunun, canlandırdığı karakteri iyi tanıması bu anlamda oldukça önemli.

"Kafamda güzel bir proje var"

Son zamanlarda kötü karakterler ve sert rollerin dışında kafamda güzel bir komedi var.  O komediyi sinemada yakalarsam halkıma komedide nasıl olduğumu da göstermiş olma fırsatı bulacağım.

Dünya Tiyatro Günü vesilesiyle

Tiyatro hayatın aynası, anne; sinema baba; dizi şımarık çocuk. Tiyatro anne gibi doğurgandır. Çeşitli eğitimleri alıp toplumumuz için kullanabilmeliyiz. Tiyatro yapacak gençlerimize destek verilsin, özendirilsin. Bu vesileyle Dünya Tiyatro Günü'nü kutluyorum. Benim gibi düşünen, ülkemizin değerlerini savunan sanatçılara söz hakkı verdiğiniz için tüm sanatçılar adına çok teşekkür ederim.

Yenikapı Haber/ Sümeyye Soylu

Diğer Haberler

Ankara Esenboğa Havalimanı Metro Hattı'nda yapım çalışmaları 2026'da başlayacak
Kırmızı bültenle aranan 20 suçlu Türkiye'ye getirildi
32-33 yılda bir gerçekleşiyor! Üç aylar yeniden başlıyor
TOKİ 500 Bin Sosyal Konut Projesi son başvuru tarihi ne zaman? Sosyal konut projesi kuraları ne zaman çekilecek?
Zelenskiy, Rusya'nın savaşı uzattığını açıkladı: Halkımıza olabildiğince çok zarar vermek istiyor
Guterres'ten Sudan'daki BM barış gücü tesisine yönelik saldırıya kınama
Resmi Gazete'de Bugün
Gazete manşetlerinde yeni gün...
'Anadolu Kandilleri' denilen alimler Anadolu'yu ilimle aydınlatmış, Orta Çağ Anadolu'da bilimsel bir dönem olarak yaşanmıştır.
16. Büyükelçiler Konferansı için geri sayım başladı