Belgesel Yapımcısı Tülay Gökçimen: Bir Çadırda Ömür Geçer Mi?

Belgesel yapımcısı Tülay Gökçimen ise kamplardaki mülteciler için seferber olmuş durumda. Bebekler için bez, çocuklar için oyuncak, bot gibi yardımlarla sürekli bölgede bulunan Gökçimen, insanlığa olan inancımızı yitirmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Gökçimen ile İdlib’i, Suriyeli kadınları ve mültecileri konuştuk.

Suriye iç savaşı yıllardır devam ediyor. Dünya 21’nci yüzyılda hiç görmediği kadar vahşet, işkence, zorbalık, ölüm gördü belki de… Yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca kişinin mülteci konumuna düştüğü ve yerinden edildiği iç savaş 9 yılını geride bıraktı. Orta Doğu’da ‘Arap Baharı’ olarak adlandırılan olayların sürdüğü 15 Mart 2011’de Dera ilinde bir grup öğrencinin okul duvarına, Beşşar Esed’e hitaben, “Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sende” yazmasıyla, Suriye’deki halk ayaklanmasının fitili ateşlenmişti. Bu sıralar ise rejim ve Rusya saldırılarını Özgür Suriye Ordusu’nun bulunduğu İdlib’e yönlendirdi. Sürekli sivilleri ve sivil bölgeleri bombalayan rejim uçakları, sınırımıza yeni bir göç dalgası yarattı. Sınırımızdaki mülteci kamplarının hali ise içler acısı… Belgesel yapımcısı Tülay Gökçimen ise kamplardaki mülteciler için seferber olmuş durumda. Bebekler için bez, çocuklar için oyuncak, bot gibi yardımlarla sürekli bölgede bulunan Gökçimen, insanlığa olan inancımızı yitirmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Gökçimen ile İdlib’i, Suriyeli kadınları ve mültecileri konuştuk.

BOSNA SAVAŞI MİLADIM OLDU

Tülay Hanım biraz kendinizden bahseder misiniz?

19 yıldır televizyon, medya işlerinin içerisindeyim son 12 yıldır savaş, çatışma, işgal ve afet bölgelerinde belgeseller çekiyorum. Bu bölgelerde çalışma yapmamız sebebiyle insani yardım işlerine de başladık. Human Movir Team ve For Children sosyal medya hesapları üzerinden çalışmalar yapıyoruz. Evliyim, 2 çocuk annesiyim.

Belgesel yapımcısısınız… Neden bu mesleği seçtiniz?

Bosna Savaşı’nın üzerimde çok büyük etkisi oldu. Özellikle Müslümanların yaşadığı durumları dünyaya duyurmak o günlerden beri yapmak istediğim şeydi. Görüntüyle olanları anlatmak daha çok ilgimi çekti. O yüzden kendimi bildim bileli bu işi yapıyorum diyebilirim.

BİR ŞEY YAPMAMAK İMKANSIZ

Sizi hep Suriye topraklarında, mazlum insanların yanında görüyoruz. Onların yaşadıklarını bizlere aktarıyorsunuz. Biraz çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

2013 yılında belgesel çekmek için gittiğimiz Suriye’ye hali hazırda hala bir şeyler çekmek, tarihe not düşmek ve aktif insani yardım koordinasyonu için gidiyoruz. Bu işleri tamamen gönüllü yapıyoruz. Onları gördükten sonra bir şeyler yapmadan durmak imkânsızdı. Şu an onların ihtiyacı olan her şeyi bölgeye götürmeye veya hali hazırda orada inşa etmeye çalışıyoruz. Çocuk parkı, okul gibi. Bir yol arkadaşım var kendisi İsviçre’de mülteci entegrasyon sorumlusu ismi Emine Taş Ceyhan. Son iki yıldır bölgede aktif çalışmalar yapıyoruz. Bu savaş bitene ve onların hali düzelene kadar da devam etmek istiyoruz.

HASTANELER VURULUYOR

Siz oralara gidiyorsunuz, görüyorsunuz bir belgesel açısından değil de insani olarak bilhassa bugünlerde İdlib gündemde olduğu için soruyorum. İdlib’te insanlar ne durumda?

İdlib’te insanlar zor durumda. İdlib’te insanlar kaderine terk edilmiş gibi. Dünyanın görmezden geldiği bir yer haline geldi maalesef İdlib. Bir çadırda bir ömür geçirmeye hazırlanıyor insanlar. Bir çadırda ömür geçer mi? Hali hazırda 6 milyona yakın insan küçücük bir alanda yaşam mücadelesi veriyor. Gerçekten durumları çok zor.

İdlib’e yeteri kadar yardım gidiyor mu? Sağlık hizmetleri var mı?

Esed Rejimi ve Rusya tarafından hastaneler vuruluyor. Tabii içinde insanlarla birlikte vuruluyor. Hastanede hayatını kaybeden bir Sudanlı doktorun ondan geriye kalan bir kızı var örneğin. Annesi de hemşireydi aynı saldırıda hayatını kaybetti. İnsanlar ilaçsızlık yüzünden çok kolay tedavi olunabilecek hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor. İdlib’te açılan ebelik yüksel okulu maddi imkânsızlıklar ve saldırılar yüzünden ya kapandı ya da kapanmak üzere. İlaç ve sağlık hizmetleri çok sıkıntılı. İnsanlar bir ağrı kesiciye bile ulaşımı çok zor. Çocuklar hasta. Hijyen sorunu yüzünden pek çok ismi bilinmeyen hastalık türemiş. Bitlenme had safhada. Haşereler hastalık yayıyor. Bilmiyorum ki anlatabildim mi durumu?

YAŞADIKLARINI TÜM DÜNYAYA DUYURMALIYIZ

Şu an acil olarak oradaki insanların ihtiyaçları neler? Onlar için ne yapabiliriz?

Bence şu an onlar için yapılacak en acil ihtiyaç, onların yaşadıklarını tüm dünyaya duyurmak ve bu katliamın durdurulması için devletleri ve uluslararası kuruluşları göreve çağırmaktır. İnsani ihtiyaçlar zaten hiç bitmez. Sizin bir insan olarak neye ihtiyacınız oluyorsa onların da her şeye ihtiyacı var şu an. Bebekler için bebek maması çok acil ihtiyaç örneğin. Suriye’de savaşın başından beri yaşananlardan en çok kadınlar ve çocuklar etkilendi diyebiliriz. Savaşın üzerinden 3 yıl geçmişti ki 37 bin kadına tecavüz edildiğini öğrenmiştik şu an 9 yıl oldu çadırlarda çocuklarıyla bir ömür geçiren kadınlar üzüntünün her türlüsünü yaşadılar, yaşıyorlar maalesef. Hala Esed Rejiminin elinde yani cezaevinde işkence gören 10 binden fazla kadın var. Tecavüz edilen kadın sayısı belli değil. 100 bine yakın kadın katledildi. Ülkemizde de en fazla kadın ve çocuk muhacirler var bildiğiniz gibi. Büyükşehirde yaşamaya çalışmak da başka bir zorluğun başlığıdır.

İNSAN HAKLARI MESELESİ

Suriyeli kadınlarla yapılmış görüşmelerden oluşan Haykırış adında bir kitabınız var. Mülteci olarak korkunç şeyler yaşayan kadınların bir de Suriye zindanlarında yaşadıkları var. Biraz kitabınızdan ve Esad’ın zindanlarında eziyet çeken kadınlardan bahseder misiniz?

Haykırış kitabi bizim iki belgeselimizi ve yeni röportajları içeriyor. Kadınlar yaşadıklarını açıkça anlattılar bana. Tarihe bir not düşmüş olduk bu kitapla da.

Türkiye’deki kadın hakları savunucularının bu krize bakış açılarını değerlendirebilir misiniz?

Bu meselenin kadın hakları savunuculuğuyla ilgisi yoktur. Bu topyekûn bir insan hakları meselesidir. Yaşananlar tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Bu hak ihlallerini kategorilere ayırmak uygun değil. Suriyeli kadınların meselesi sadece bir şeyleri savunan insanların meselesi değildir. Bu sorunu hep birlikte yaşıyoruz, bu hepimizin sorunu.

OĞLUM YETİM OLSAYDI NE YAPARDIM?

Bildiğim kadarıyla annesiniz. Orada gördükleriniz, şahit olduklarınız. Yetim çocuklar, bezi bile olmayan bebekler… Tüm bunlar size ne hissettiriyor?

Anneyim evet. İki yavrum var benim de. Kampta kalan çocukların ihtiyaçlarını giderirken kendi çocuklarımın ihtiyaçlarından yola çıktım. Bana her şey yetimleri hatırlatıyor zaten. Örneğin oğlumla evimizin yanındaki parkta oyun oynuyorduk oğlumun arkadaşı geldi. Bu olay yaşandığında oğlum iki buçuk yaşındaydı. Arkadaşıyla oynarken arkadaşının babası geldi ve kollarını açarak ‘Eymennn’ diye bağırdı. Çocuk koşa koşa koşa gitti babasına sarıldı. Bizimki o kadar dikkatli izledi ki sonra birden o da koştu adamın bacaklarına sarıldı ve gözlerini kapattı ‘Babaaa’ diye bağırdı. O kadar etkilendim ki bu andan, dedim ‘Allah’ım oğlum ya yetim olsaydı ben ne yapardım, nasıl teselli ederdim?’ Yetim annelerinin işlerinin de ne kadar zor olduğunu o an hissettim. Allah’tan beş dakika sonra babası geldi ve oğluma seslendi bizimki koşa koşa babasına sarıldı. Zaten yetimlerle ilgileniyordum o günden sonra yetim anneleriyle de daha çok görüşmeye başladım.

MÜLTECİ ÇOCUKLARIN PEŞİNDE

Yakın bir zamanda mülteci çocukların peşinde Zürih’e gitmiştiniz… Çalışmanızdan ve orada şahit olduklarınızdan biraz bahseder misiniz?

İki yıldır Avrupa’ya refakatçisiz yalnız giden çocukların peşindeyim. Nasıl gidiyorlar, yollarda başlarına neler geliyor. Hangi ülkede nasıl yaşıyorlar bunların peşindeyim. İsviçre’ye de bu sebeple gittim, kamp ziyareti yaptık yol arkadaşım Emine Taş Ceyhan ile. Zaten o olmasa bizim oralarda çalışma yapmamız çok zor hatta imkânsız olabilir. Bu konuda onun gayretine minnettarım. İnşallah yakın zamanda Avrupa’ya giden mülteci çocuklarla ilgili bir belgeselle karşınızda olmuş olacağız.

HER ŞEY BENİ İGİLENDİRİYOR

Sadece Suriye ya da mülteci çocuklar değil Kudüs için de çalışmalarınız söz konusu. Neler yapıyorsunuz?

Ben bir belgeselciyim. İslam coğrafyasında yaşanan her şey beni ilgilendiriyor. Kudüs ile ilgili belgesel de çektik. Arakan ilgili de Afrika ile ilgili de hepsi benim konum, hepsi bizi ilgilendiriyor. Kudüs belgeselimiz ‘Biz Burada Kalacağız’ Kudüslülerin konuştuğu ilk belgesel oldu. Türkiye’de pek çok ilde, pek çok okulda ve üniversitede gösterimi yapıldı. Yurt dışında Amerika’dan Endonezya’ya kadar pek çok yerde farklı dillerde izlenildi. Ayrıca sosyal medya hesabımız Human Movie Team’de de basta Kudüs olmak üzere pek çok konuyla ilgili videolar yayınlıyoruz.

FARKLI ACILAR YAŞANIYOR

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Derginizde bana da yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Bizler insan olarak başka hiçbir vasfımız olmadan bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sizler de bunları duyurmamızda yardımcı oluyorsunuz. Daha güzel şeylerden bahsetmek isterdim ama maalesef içinde bulunduğumuz yüzyılın en kötü günlerini yaşıyoruz sanki. Dünyanın dört bir yanında farklı acılar yaşanıyor ve maalesef çoğu zaman mağduriyetleri Müslümanlar yaşıyor. Bizler de onların yanında olmaya çalışıyoruz. Gayret bizden tevfik Allah’tandır. Bu satırları okuyan herkese selam ederim...

Özel Haber Haberleri

Bakan Varank paylaştı: Togg bayram temizliğinde
KYK yurtları açıldı mı?
Rahmetli Prof. Dr. Burhan Kuzu'nun Yenikapıhaber'e verdiği son röportaj