PİYASALAR

  • BIST 1009932.262.22%
  • ALTIN2435.6810.33%
  • DOLAR32.52-0.13%
  • EURO34.891-0.16%
  • STERLİN40.5940.06%
  1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Prof. Dr. Sinan Canan: “iyi haberlerden ziyade olumsuz haberlerle meşgul ediliyoruz, haliyle normal hayatımızı sürdüremez sağlıklı düşünemez hale geldik.”
Prof. Dr. Sinan Canan: “iyi haberlerden ziyade olumsuz haberlerle meşgul ediliyoruz, haliyle normal hayatımızı sürdüremez sağlıklı düşünemez hale geldik.”

Prof. Dr. Sinan Canan: “iyi haberlerden ziyade olumsuz haberlerle meşgul ediliyoruz, haliyle normal hayatımızı sürdüremez sağlıklı düşünemez hale geldik.”

Prof. Dr. Sinan Canan Koronavirüsün gündem olduğu şu sıralar da salgınla ilgili haberlerden ve filmlerden uzak durmamızı tavsiye ediyor: “Sosyal medya gönderilerini de sınırlamayı tavsiye ediyorum. Mesela Koronavirüs salgınıyla alakalı bilmeniz gereken çok az şey var. Bunları bilip hayatımıza devam etmek asgari önlemleri azami düzeyde aldıktan sonra işimize bakmamız lazım.”

A+A-

Malumunuz son dönemlerde Koronavirüs dışında bir şey konuşamaz olduk! Çin’den yayılmaya başlayan virüs; İran, İtalya ve sonrasında tüm dünyayı etkisi altına aldı. Sokaklarda maskeyle dolaşıyoruz, elimizden dezenfektanı düşürmüyoruz, korkudan dışarı çıkmıyoruz. Kafalarda onlarca soru, paniklemeli miyiz ya da daha sakin mi kalmalıyız bilmiyoruz! Konuyu uzmanına, Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Canan’a sorduk.

YAKINDA KONTROL ALTINA ALINACAK

Doğduğumuz andan itibaren virüslerle mücadele eden beynimiz Koronavirüs’e neden çözüm geliştiremedi?

Aslında beynimiz virüslerle mücadele etmiyor. Virüsler, bakteriler, mikroorganizmalar, mantarlar bizim gayet doğal parçalarımız, onlar bizim düşmanlarımız değil. Koronavirüs her sene 2-3 versiyonu çıkan, belli mutasyon değişiklikleri nedeniyle bazen çok ciddi şekil değişikliklerine bazen ufak tefek modifikasyon değişikliklerine uğrayan virüslerden bir tanesi. Koronavirüs ile ilgili sorunumuz bizi biraz hasta etmesi ve bundan da öte çok hızlı insandan insana bulaşabilmesi. Esas sorun bu ve çok öldürücü bir virüs de değil ama hassas olanları daha çok etkiliyor ve ölümlerine sebep olabiliyor, eğer tıbbi bakım alınmazsa. Koronavirüs ile uğraşacak olan, onunla mücadele edebilecek olan elimizde tıp bilimi var. Çünkü onun dışında başka bir bilgimiz yok. O da bilimsel yöntem açısından biraz yavaş kaldığı için henüz daha bilgi toplama aşamasındayız ama çok yakında Koronavirüs’ün çok basit aşı ve ilaçlarla kontrol altına alınabilineceğine eminim. Fakat şu anda bize yaşattığı bu içtimaı değişikliğin geriye döndürülebilinir olduğu sanmıyorum.

ÇİN BAŞROL OYNAMAYA YAKIN

Hastalığın Çin’in iğrenç olarak nitelendirebileceğimiz beslenme alışkanlıkları ortaya çıkması sonrasında hastalığın tedavisi ve sonuç olarak Koronavirüs belasıyla uğraşan dünyaya Çin şu an yardım ediyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?

Öncelikle Çinlilerin beslenme alışkanlıklarını iğrenç olarak niteleyebiliriz. Zira alışık olmadığımız çoğu şeyi tiksinti refleksiyle karşılamamız normal. Hâlbuki aslında kendilerine göre normal bir beslenme tarzları var. Bu virüsün de buradan ortaya çıktığı biraz soru işareti var. Yani bunu tam olarak bilmiyoruz. Ama Çin şu ana kadarki performansıyla yani bir salgın tarafından vuruldular ve hızla kontrol altına almış gibi gözüküyorlar. Dünyanın en kalabalık ülkesi olması durumuyla önümüzdeki öngörülmez dönemde önemli bir dünya gücü olacak gibi gözüküyor. Diğer ülkelere gösterdiği proaktif yardım davranışı da bu durumu destekliyor. Hiç kimse uzaktan göründüğü gibi değil. Yani haberlerden izleyerek bir ülke ya da insanlar hakkında çok net fikir alamıyoruz. Zannediyorum önümüzdeki dönem, Çinlilerin gerçekten nasıl bir topluluk olduğunu daha yakından göreceğiz. Çünkü şimdiden bu global krizde başrolü oynamaya en yakın aday olduklarını gösterdiler. Özellikle ABD ve onun tuhaf başkanının garip kararlarından sonra muhtemelen bu süreçte kendimizi bildik bileli dünyanın dev gücü olarak gördüğümüz Amerika’nın da çatırdamasına ve gücünü kaybetmesine şahit olacağız gibi gözüküyor.

 

ÜTOPYA PARÇALANIYOR

Global bir köy olarak gördüğümüz dünya, artık devletlerin sınırlarının tekrar belirginleştiği bir hale mi gelecek?

İnsan türü tarih boyunca bir tehlike ya da sıkışıklıkla karşılaşınca genellikle kendi içine kapanıp otoriter yönetim biçimlerini benimseyen bir refleks gösteriyor. Zaten son dönemlerde dünyada otoriter yönetimlere geçiş eğilimleri sert söylemle faşizan diyebileceğimiz liderlerin oy oranlarının artması ya da yönetime gelmesi gibi görüntüler dünyanın gelmesini beklediği ekonomik kriz ve darlık gibi bir döneme hazırlık gibi görülebilir. Bir de Koronavirüs gibi hiç beklemediğimiz ve öngörülmeyen bir olay meydana geldiğinde artık global köy dediğimiz ütopyanın parçalandığını göreceğiz. Paradoksal bir durum bekliyorum. İnternet aracılığıyla birbirine süper bağlı insan popülasyonu hem de içe kapanmış devletlerin işgal ettiği ayrık devletleşme gibi. Bu tarz beklenmeyen olayların en önemli özelliği sonucunda yaşanılacak şeyin tam olarak öngörülememesi. Veriler çıkmadan pozisyon almamak lazım. Birey, aile, toplum ve devlet düzeyinde tek bir karar alıp onu nihai karar olarak sunmak ya da eski alışkanlıkları uygulamaya dönmek değil sürekli strateji değiştirerek dinamik bir bakışla dünyadaki değişimi an be an doğru okuma becerisi. Bunu yapabilenler sistemin değişimlerine ve bu öngörülemez sisteme daha iyi uyum sağlayabilir. Yoksa değişime karşı kürek çekmek dalgaya karşı kürek çekmeye benzer. Enerji kaybı, ileri yerine geri gidişle sonuçlanıyor.

ŞAŞILACAK BİR DURUM DEĞİL

Koronavirüs gündemiyle beraber aşı ve ilaç baronları diye tabir ettiğimiz şey gerçek mi?

Sosyal medya ve haberlerde komplo teorilerinde sık geçen bu ifadeler ifrat ve tefrit arasında bizi sürüklüyor maalesef. Çok büyük şirketlerin, zengin para odaklarının, sağlık sektöründe aşı vs. üreten firmalar olduğunu biliyoruz. Bunda şaşılacak bir şey yok. Dünyada en karlı sektör sağlık. Bunu bütün dünyayı yöneten hastalıkları laboratuvarda yapıp kötücül şeytani bir şekilde resmetmek yerine reel bakmak lazım. Sonuçta yönetiyorsanız herkesin sağlıklı olmasını istemek gibi naif bir şey aklınıza gelmez. Bu yaptığınız işin özüne aykırıdır. Sağlıksızlık sürdürülebilir ve ilaçlarla idare ettirilebilir bir model istenir. Bu durumda çok uluslu ve multi milyar dolarlık şirketlerin köşelerini tuttuğu ilaç sektörü biraz kötücül bir güç. Ama bunun da sınırları var. Biyolojik silah olarak bunu üretip ortama salmak bile azıcık biyoloji bilen bir insan için bile şiddetle çekilmesi gereken bir şeydir. Bir organizmayı dışarı bıraktığınızda neye evirileceğini bilemezseniz. Eninde sonunda böyle bir çaba dönüp o silahı yapanları da vuracaktır. Sebebi ne olursa olsun ortada sağlık sorunu ve salgın var. Burada esas sorun sağlığı tamamen modern tıbbın eline bırakmış sağlık sistemi. Sağlığı koruma, koruyucu hekimliği uygulayamama böyle bir virüs salgınını zor hale getirdi. Evde bakım, tedavi gibi konuları gündemimizden çıkartalı çok oldu, basit bir rahatsızlığı nasıl engelleyebileceğimizi bilmiyoruz. Bir de kalabalık şehirlerde yaşayıp böyle bir düzene kendimizi hapsedince olanlara şaşırmamak lazım.

SİYASİ SEÇİMLERİMİZİ HALA BIRAKAMADIK

Koronavirüs gölgesi altında dünyada güç dengelerinin ve paranın el değiştireceği söyleniyor. Kutupların değişme ihtimali olan ve yeni dünya düzeninde Türkiye nerede olur, sizce nerede durmalı?

Zira uluslararası ilişkiye de politikaya da bir hayli yabancıyımdır. Fakat iki şey biliyorum. Birincisi hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu kadar global bir davranış değişikliği yaratan herhangi bir etken dünyada ve insanlarda muhakkak bir şeyler değiştirir ve değiştiriyor da. Şu anda daha birkaç hafta olmasına rağmen hızla alışkanlıklarımız değişti. Hızla herkes hayatı sorgulamaya başladı. Tabii ki bunun topluluklara ve devletlere yansıyan bir tarafı olacak. Dediğim gibi ülkelerin arasındaki abilik yarışı yahut süper güçlük yarışı bir şekilde el değiştirecek, o kesin gibi gözüküyor bana. Türkiye gibi ülkelerde ise bence en önemli parametre acaba bu değişimi nasıl okuyacaklar, bu değişime adapte olabilecekler mi, çevik ve uyum sağlayabilir bir davranış kalıbı ortaya koyabilecekler mi? Ben açıkçası umutluyum fakat umudumu kıran en önemli unsur hala bu kadar büyük felaket karşısında bile siyasi taraflarımızı adeta tapınma ve nefret etme düzeyine varan siyasi seçimlerimizi maalesef bırakamadık. Biz olabilme noktasındaki en önemli işaretleri alıyor olmamıza rağmen ki biz bunlara yabancı değiliz, 1999 depremindeki gibi 15 Temmuz gibi bir sürü badireleri atlattık. Böyle işaretler almamıza rağmen maalesef hala bölünmüş bir topluluk imajı vermemiz hiç hoş bir şey değil. Bu gücümüzü kaybettiren en önemli unsurların başında geliyor. Bunu aşabilirsek yeni dünyada Türkiye’nin ilginç bir yer tutabileceğine inancım tam.

SALGINLA İLGİLİ FİLMLER İZLEMEYİN

Salgınla ilgili film izlemeyi neden tavsiye etmiyorsunuz?

Sadece film değil, haberleri, sosyal medya gönderilerini de sınırlamayı sıklıkla tavsiye ediyorum. Mesela Koronavirüs salgını söz konusu olduğunda bilmeniz gereken çok az şey var. Bunları bilip hayatımıza devam etmek asgari önlemleri azami düzeyde aldıktan sonra işimize bakmamız lazım. Maalesef insan zihninin özellikle hayvani tarafının bir hususiyeti var, o da her fırsatta eğer bir kötü haber ya da kötü bir şey olma ihtimali olduğunda devamlı haber almaya, devamlı etraftan veri koparmaya çalışıyor. Bizim bu endişeli zihnimizi iyi besleyen şey de haber kanalları, filmler, diziler gibi yapıtlar veya bugün sosyal medya. Dikkat ederseniz iyi haberler, iyi senaryolar burada çok paylaşılmıyor daha ziyade olumsuz haberlerle çok meşgul ediliyoruz. Bu da netice itibariyle bizi paralize ediyor, normal hayatımızı sürdüremez, sağlıklı düşünemez hale getirebiliyor. O yüzden beynin temel kurallarından biri olan “Gül girerse gül çıkar, çöp girerse çöp çıkar” prensibini unutmadan beynimizi neyle beslediğimize de dikkat etmemiz iyi olacak diye düşünüyorum.

İNSAN ZOR AKILLANAN BİR VARLIK

Doğa tüm bu yaşananlardan sonra kendine format atabilecek mi?

Doğanın kendine format atmasına gerek yok. Doğayla ilgili korkmamız gereken bir tek mesele var: Acaba insan türünün sonu gelecek mi gelmeyecek mi? Çünkü tabiatın bizimle çok ilgisi yok. Tabiat bizim ne yaptığımızla ilgilenmiyor. İstediğimiz kadar kirletelim biz dünyadan çekildiğimiz anda birkaç yıl içerisinde tabiat eski düzenini bulur. Zaten hep söylerim insana buradan çıkarttığınız andan itibaren geriye kalan şey cennettir. Dolayısıyla bu tip felaketlerde tabiatın ne yapacağından çok insanın bundan sonra ne yapacağını konuşmak çok önemli. Çünkü tabiat milyarlarca yıldır tıkır tıkır işleyen bir düzene sahip. Biz düzen bozucu bir varlık olarak burada sorun çıkarıyoruz. Çıkarttığımız sorunu fark eder ve fabrika ayarlarımıza göre yaşamayı tekrar gündeme alabilirsek, tabiatın cennetinden istifade edebilecek bir yaşam kurma yolunda ilk adımları atarız. Ama modern medeniyetin ve kapitalist dünyanın alışkanlıklarını bırakmak için belki de bunun gibi birkaç felakete daha ihtiyacımız olabilir. Zira insan çok zor akıllanan bir varlık.

SINIR GETİRİLMELİ

Ekranlarda virüsün cansız yüzeylerdeki ömrünü tartışan gazetecileri görünce bilim insanı olarak ne hissediyorsunuz?

Karışık şeyler hissediyorum. Öncelikle bunca senedir biyoloji anlatmaya uğraşmış biri olarak bir virüsün döve döve insanlara biyoloji konuşturabiliyor olması çok hoşuma gidiyor. Yıllarca evrim öğrenin diye bas bas bağıran birisi olarak evrimi anlamadan virüsü anlayamayacağımızı nihayet fark etmiş olmamıza içten içe seviniyorum. Öte yandan medyanın maalesef bilimsel haberleri verirken ne kadar cahil ve geride kaldığını müşahede ediyoruz. Özellikle bazı uzman arkadaşları daha salgının ilk günü çıkartıp ortada daha veri yokken konuşmaya zorlamaları ve bu insanların konuşmalarını filtresiz bir şekilde herkesle paylaşmaları biliyorsunuz salgının ilk günlerinde bu virüs tehlikesini biraz gayriciddi karşılamamıza neden oldu toplum olarak. Birçok bilgisine güvendiğimiz, parlak akademik kariyeri olan uzmanlar maalesef tabir-i caize medyada madara edildi. Bu medyanın bilgiyi özellikle halk sağlığı konusunda nasıl vermesi gerektiğine hiç vakıf olmadığını gösteriyor. O nedenle şu anda ekranları takip ediyorsanız Koronavirüs konusunda sadece güzel nöronlarınızı boşa meşgul eden kafanızı boşu boşuna yoran bir sürü veri alıyorsunuz demektir. Bunlara sınır getirmenin hayrımıza olacağını düşünüyorum.

ROBOT ÇAĞI ÇOKTAN GELDİ

İnsandan robota geçiş üzerine pek çok senaryo var. Akıllı süpürgelerden akıllı telefonlara ve smart beyne uzanan süreçte robotik dönem zaten gelmedi mi? Robot derken anlatılmak istenen nedir? Dünyanın şu an beşinci nesil bir savaşta olduğu altıncı nesil bir savaşın ise robotlar arasında olacağı söyleniyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce tüm bunlar birer komplo teorisi mi? Yaşadığımız şey yalnızca küresel bir salgın mı?

Robot çağı çoktan geldi aslında. 1970’lerden 80’lerden beri çeşitli düzeylerde robot çağı yaşıyoruz. Aslında şu anda tartışılan şey makineleri ve bilgisayarları kullanan yazılımların zekileşmesi yani yapay zekâ meselesi. Yapay zekanın en hafif uygulama alanı aslında robotlar. Daha gizli ve önemli hayatımızı daha derinden etkileyen kullanım alanı ise büyük verinin işlenmesi sonucunda özellikle insan davranışlarından elde edilen gizli örüntüler ve bu örüntüler üzerine stratejiler geliştiren para sahipleri ya da sermaye sahipleri. Ne demek istiyorum? İnsanların hemen hemen yaptığı her şeyin verisi internet yoluyla büyük sunuculara aktarılıyor. Bu veriler anbean yapak zekâ algoritmalarıyla sürekli inceleniyor. Ve özellikle kendi kendine öğrenen derin öğrenme yeteneği dediğimiz bir yeteneğe sahip yapay zekâ ağları sayesinde bu veri denizinden çıkarılan ve çıplak gözle göremeyeceğimiz ya da klasik analizlerle fark edemeyeceğimiz çeşitli davranış örüntüleri insan topluluklarını yönlendirmede ve onları ticari bir hedef olarak daha verimli kullanma konusunda bu tip teknolojilere sahip gruplara ciddi avantaj sağlıyor. Şu anda gerçek savaş aslında dijital bir savaş. Özellikle herkesin evlerine kapandığı, serbest dolaşımın sınırlandığı, seyahatin neredeyse durma noktasına geldiği ve dünyanın fiziksel kan dolaşımının adeta durduğu böyle bir dönemde hemen hemen bütün işlerimizi dijital ortamları kullanarak yapıyoruz. Bu bir sonraki dijital tekellere geçiş konusunda dünyada çok önemli bir dönüm noktasını bence temsil ediyor. Komplo teorilerinin birçoğunun dayandığı yer bu. Yani insanlar bir türlü alışkanlıklarını bırakıp dijital teknolojiye tam olarak geçemedikleri için bu yeni dijital imparatorluk hevesleri yeterli insan katılımını sağlayamıyorlar. Dolayısıyla böyle bir kriz tam onlara göre diyerek bu virüsün belli bir komplonun parçası olarak üretildiğini düşünenler de var.

DİJİTALE OLAN BAĞIMLILIK MAKSİMUM DÜZEYDE

Haklılar mı?

Öyle mi değil mi bilemem ama bir yönden haklılar. Şu andaki bu dönüşüm artık dijitale olan bağımlılığımızı maksimum düzeye çıkardı. Yakınlarda giyilebilir teknoloji insanın teknolojiyle birleştirilmesi gibi süreçlerin oldukça hız kazanacağını ve birkaç sene içerisinde hem dünya dışı yaşam alanlarının aranması konusunda hem de dünyada insanların artık insan üstü bir başka varlığa dönüşmeleri konusunda ciddi sıçramalar yapacağımızı düşünüyorum. Bununda 5-6 sene gibi bir süre içinde hızlanacağını söyleyebilmem mümkün. Zira şu anda insanın içine girdiği zorlama tarihte daha önce buzul çağlarından kavimler göçüne birçok zamanda meydana geldi. Bunların hepsine insanın verdiği cevap bu sıkışmanın arkasından anormal bir genişleme ve hızlanma, özellikle birinci ve ikinci dünya savaşından sonra dünyada bilim ve teknolojinin gelişmesini düşünün. Buna benzer bir sıçrama beklemek gayet mümkün ve normal.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.