PİYASALAR

  • BIST 1009722.090.8%
  • ALTIN2428.571-0.03%
  • DOLAR32.52-0.1%
  • EURO34.8-0.22%
  • STERLİN40.476-0.17%
  1. HABERLER

  2. 'Oluşturulan Suriyeli algısına itibar etmemek gerekiyor'
'Oluşturulan Suriyeli algısına itibar etmemek gerekiyor'

'Oluşturulan Suriyeli algısına itibar etmemek gerekiyor'

A+A-

TDV KAGEM Müdürü Hicret K. Toprak, Yenikapı Haber'e önemli açıklamalarda bulundu.


TDV KAGEM Müdürü Sayın Hicret K. TOPRAK ile Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (KAGEM), Sosyal Destek ve Eğitim Merkezi ve toplumdaki Suriyeli algısı üzerine konuştuk.

KAGEM, insanların bilgi arayışının güçlü bir karşılığı

KAGEM, Türkiye Diyanet Vakfı çatısı altında insanların bilgiyle, düşünceyle, kitapla hemhal oldukları sosyal bir alan. Burada her yaştan ve farklı ilgilere sahip öğrencilerimizin kendi arayışlarına karşılık bulabildikleri kanallar açıyoruz. Onları ilgi duydukları veya ilgilerini yeni uyandıracak yeni mecralarla buluşturuyoruz. 'Hayatın anlamı nedir, hayatımı nelerle inşa ediyorum, hayatımı nelerle anlamlı kılıyorum?' Bu arayışların formel eğitim süreçlerinde tamamlanması çok zor. Bizim öğrenme süreçlerini destekleyecek yaşayan, nefes alan sosyal mecralara ihtiyacımız var, sanırım insanlar bu anlamda KAGEM'de kendi arayışlarına güçlü bir karşılık buluyor. Burada her yaştan muhataplarımız için doğru soruyu sorarak, doğru başlıkta, doğru kişilerin rehberliğinde bir standart oluşturmaya çalışıyoruz.

İşimiz bilginin topluma yayılmasını kolaylaştırmak

Bizim asli işimiz bilginin topluma yayılmasıdır. Öğrendiğimiz bilginin de bizi anlam arayışımızda bir yere ulaştırmasını bekliyoruz. Bu çerçevede biz sosyal sorumluluğa dayalı çalışmalarımızla bilgiye dayalı çalışmalarımızı birbirinden kesin ve net çizgilerle ayırmıyoruz, ikisi de özünde aynı amaca hizmet ediyor. Neticede biz bir dünyada yaşıyoruz ve bu dünyanın sorunlarına bigâne kalamayız, çevremizde olup bitenlerden kendimizi soyutlayamayız. Dolayısıyla bir yerde sorun varsa, bir sıkıntı varsa biz orada sorumluluk alma ihtiyacı duyuyoruz. Bu bir yönüyle, bizim işimiz ve mesleğimiz. Ancak asıl önemli olan ruhunuzu ve gönlünüzü bu işe verebilmek.

Sosyal Destek ve Eğitim Merkezinin (SDEM) öncelikli işi Türkçe öğretmek

Sosyal Destek ve Eğitim Merkezimiz başta Suriyeli misafirler olmak üzere çeşitli sebeplerle ülkemize göz etmek durumunda kalmış olan kardeşlerimizin sosyal uyumlarını sağlamak, hayata katılmalarını kolaylaştırmak için açtığımız yeni bir çalışma alanı. Bu Merkez misafirlerimizin hem eğitim aldıkları, hem de sosyalleştikleri bir kurguyla tasarlandı. Burada öncelikle Türkçe dil eğitimine ağırlık veriyoruz. Zira hayatlarının hangi evresinde olduklarına bakılmaksızın ülkemizde ikamet eden bütün misafirlerimizin dil öğreninceye kadar potansiyellerini açığa çıkarmaları mümkün değil. Yine sosyal uyumu kolaylaştırıcı seminer ve eğitim programları, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri, saha çalışmaları gibi hizmetler Merkezin rutin çalışmalarını oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde Türkçe dil eğitimini tamamlayan misafirleri ise istihdam sahalarına yönlendirmek üzere daha fazla çalışmamız gerekiyor.

Yakın bir zamana kadar tüm çalışmalarımızı 'geçicilik' fikriyle kurguladık

Biz kamu kurumları ve sivil toplum olarak ülkemize gelen Suriyeli vatandaşlara yönelik bütün politika ve çalışmalarımızı geçicilik fikriyle kurguladık. Belli bir süreci geçtikten sonra onların ülkemizde kalıcı olduklarını kabul ettik ve politikalarımızı buna uygun olarak inşa etmeye başladık. Bugün ise artık Türkiye Diyanet Vakfı olarak okul çağındaki çocuklar için ilk yıllarda Milli Eğitim Bakanlığımızla beraber yürüttüğümüz "Geçici Eğitim Merkezleri" aşamalı olarak devreden çıkarılıyor. Eğitim çağında olmayan yetişkinler için ise dil eğitimlerine, meslek edindirme çalışmalarına ve istihdam politikalarına ağırlık verilmesi gerekiyor. Sivil toplumun ve ilgili kuruluşların bu noktaya ağırlık vermesi gerekiyor. Bunun için bizler Sosyal Destek ve Eğitim Merkezimizde öncelikle mesleğini icra edebilecek durumda olan veya potansiyel olarak meslek edindirebileceğimiz kişilere dil eğitimi verilmesini önceliyoruz.

Bunu yaparken şunu iyi anlamak gerekiyor; sosyal uyum karşılıklı bir süreçtir. Uyum süreci, tek taraflı yapılacak yönlendirmeler, aktarılacak bilgiler üzerine inşa edilirse uyumdan söz edilemez. Entegrasyon için ilk önce muhatabınızı tanımanız ve anlamanız gerekiyor. Bu konuda biz saha çalışmaları ve derinlemesine mülakatlar yapıyoruz. Bütün resmi gördükten sonra daha sağlıklı verilerle konuşabiliriz.

Şehirlerin her yerine yayılmış görünseler de gerçekte öyle değil

Pek çok misafirin aslında şehirlerin her yerine dağılmış gibi görünseler de belli başlı mahallelerde toplandıklarını ve bir yönüyle "getto"lar oluşturmaya başladıklarını söyleyebiliriz. Bu mahallelerde yaşam koşulları bir hayli zor, barındıkları evlerin büyük bir bölümünde asgari insani koşullara sahip değiller. Çoğunluğu kadınlardan ve çocuklardan oluşan kardeşlerimizin mevcut koşullarda sağlık, barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının bugün de hala 'geçicilik' kurgusuyla sağlanmaya çalışılması sürdürülebilir ve gerçekçi değil. Sağlık kuruluşlarına yapılan başvurular ve sahada yaptığımız gözlemler bizi bir hayli üzüyor. Sadece barınmayı sağlayarak, sadece gıda kolisi dağıtarak, sadece yakacak yardımı yaparak bu süreci yönetmemiz mümkün değil. Eğitim, sağlık, istihdam konularında tüm kamu kurumlarımız son zamanlarda ciddi çalışmalar üretiyor. Sivil toplum kuruluşlarının da önümüzdeki süreçte bütün bu çalışmaların sağlıklı yürütülebilmesi için aracılık etmesi gerekiyor. Bu süreçte istihdamı kolaylaştırıcı kanalları açmak, rehberlik etmek önemli. Biz kendimizi burada görüyoruz.

Bütün ezberlerimizi unutalım

Saha çalışmaları bize şunu gösteriyor, 'aile içinde ne gibi sorunlar var, ihtiyaçlar neler, karşılıklı önyargılar ve algılar sebebiyle yaşanan ne gibi sorunlar var?' bunları tespit edip buna yönelik çalışmaları artırmamız gerekiyor. Bütün ezberlerimizi unutup göçmen misafirlerin hassasiyetlerini ve kültürlerini iyi tanımalıyız. Şunu unutmamak gerekir ki her zaman ve sadece yakınlığın altını çizerek bu işi yürütemeyiz. Aramızda gönül bağı olacak ve birbirimizi anlamaya, tanımaya çalışacağız. Bu sürecin en önemli potansiyel gücü karşılıklı algıların iyi yönetilmesi. Biz de bu çerçevede her iki toplumun birbirini tanımasına ve önyargıların giderilmesine yönelik çalışacağız ki, sorunları zamanında öngörüp tedbirleri alabilelim.

Sosyal Destek ve Eğitim Merkezi çok yönlü çalışıyor

Sosyal Destek ve Eğitim Merkezimizde Suriyeli ve yabancı misafirler Türkçe öğrenirken, mahalle sakinleri başta olmak üzere başvuruda bulunan Ankaralı vatandaşlarımız da Arapça öğreniyorlar. Yine eğitim müfredatımız içinde günlük hayatta yaşanabilecek sorunlara yer veriyor, bu çerçevede çeşitli etkinlik ve seminer programları düzenliyoruz. Okul öncesi çocuklar için hazırladığımız oyun odasında çocuklar ebeveynleri eğitim alırken vakit geçiriyor, aynı zamanda Türkçe kavramları oyunlar eşliğinde öğreniyorlar. Merkezde ayrıca aile içi sorunlarda ve hukuki konularda danışmanlık hizmeti veriyoruz. Yine, kamu ve sivil toplum eliyle Suriyeli ve yabancı misafirlere yönelik olarak hayata geçirilen uygulamalardan haberdar olmalarını sağlıyor onlara rehberlik ediyoruz.

Suriye toplumunun en önemli avantajı Türkiye halkı

Özellikle kamp dışında yaşayan misafirlerin hayata katılmalarında sivil toplumun çok önemli rolü var. Bugün Suriyeli misafirlere yönelik olarak yürütülen bütün çalışmaların arkasında ciddi bir toplumsal destek var. Kamu otoriteleri veya sivil toplum örgütlerinin tüm projeleri bu destekten güç alıyor.

Kurumlar arasında daha ciddi bir koordinasyona ihtiyaç var

Bugün zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve dayanışma içinde ayakta durabilmek için pek çok Suriyeli ve yabancı misafir toplu halde yaşamayı tercih ediyor. Bu durumun zaman içinde değişmesi, Suriyeli misafirlerin her mahallede bizlerle komşuluk edebilmesinin önemine inananlardanım. Mahallede muhtar, camiinin imamı ve Kur'an Kursu hocası mahallesinde yaşayan misafirleri tanımalı. Bütün misafirler için söylüyorum, şayet hayata katılmaları yönünde hepimiz elimizi taşın altına koyarsak süreç normalleşecektir. Suriye toplumuyla biz akraba topluluklarız, din kardeşliğimiz ve kültürel yakınlığımız var. Bu çerçevede kurumlar arasında daha ciddi bir koordinasyona ve rehberlik sürecine ihtiyaç olduğunun altını çizmek isterim. Bu koordinasyonu da şeffaf bir araç olan devlet sağlamalıdır. Bir hayırsever, sivil toplum kuruluşu bu işin bir ucundan tutmak istediğinde nerede ne tür bir katkı sağlayabileceğini derhal görebilmeli, bunun sonuçlarını alabilmeli.

Suriyeli kadınlar çok güçlü

Kadınlar savaşın ilk günlerinden bu yana çok boyutlu tehditlerle karşı karşıya kalıyor. Ancak bir şekilde ülkesinden çıkarak buraya gelen kadınlarla yaşadığımız tecrübeler bize onların ne kadar güçlü olduklarını gösteriyor. Dünya kamuoyunu titreten Halepli Bana'nın hikâyesini düşünün, 7 yaşında bir kız çocuğu ve onun sesi olan annesi Fatıma. Tanıdığımız pek çok kadın bize Fatıma'nın bir istisna olmadığını gösteriyor. Bana'nın da öyle. Savaş onlara ayakta kalmayı öğretiyor. Bütün kayıplarına rağmen dimdik ayakta kalmayı. Bunun için olmalı, hepsinin yüzü gülüyor, hepsi şükür içindeler. Ancak bir yandan da çocuklarının geleceğini göremiyorlar, en temel insani ihtiyaçlarına sahip değiller. Barınma imkânlarının yetersiz olmasından, çocuklarını çalıştırmak zorunda kalmalarından ıstırap duyuyorlar. Çocukları için yaşıyorlar ve onlara bir istikbal kurmak istiyorlar.

Oluşturulan Suriyeli algısına itibar etmemek gerekiyor

Mendil satan bir çocuk veya negatif olarak duyduğunuz herhangi bir şey. İnsanlarımızın bu tür olumsuz etiketlemeleri duyunca, bu algılara karşı mesafeli yaklaşması lazım. Bunların çok da yaygın olmadığını bilmek ve kulaktan kulağa yayılan şeylere itibar etmemek gerekiyor. Yapılabilecek en iyi şey, bir ailenin yüzünü güldürmek, gidip temas etmek. Herkesin üzerine düşen budur, yaralarımızı birlikte sarmak durumundayız. İşte o zaman Türkiye'nin ve Ortadoğu coğrafyasının umudu olacak çocukları, gençleri yetiştirebiliriz bu topraklarda.

Yenikapı Haber/ Sümeyye Soylu

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.