PİYASALAR

  • BIST 1009915.622.05%
  • ALTIN2440.1770.51%
  • DOLAR32.458-0.23%
  • EURO34.756-0.63%
  • STERLİN40.547-0.57%
  1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. İstanbul'da Kaç Sahabi Kabri Var? Kaçı Yeraltı Camii'nde?
İstanbul'da Kaç Sahabi Kabri Var? Kaçı Yeraltı Camii'nde?

İstanbul'da Kaç Sahabi Kabri Var? Kaçı Yeraltı Camii'nde?

Çok sayıda sahabi kabrinin bulunduğu İstanbul farklı tarzdaki camileriyle çok sayıda kişinin ilgisini çekiyor. İstanbul aynı zamanda yeraltı camileriyle de büyük bir merak uyandırıyor.

A+A-

Araştırmacı yazar Nidayi Sevim, İstanbul'da çok az bilinen yeraltı camileri hakkında çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

 

İşte Sevim'in "İstanbul'da Kaç Sahabi Kabri Var? Kaçı Yeraltı Camii'nde?" adlı yazısı:

 

İstanbul’un her ilçesi adeta bir şehir ve şiir… Fatih semtinin dışında özellikle eski İstanbul dediğimiz Beyoğlu, Beşiktaş, Eyüp Sultan ve Üsküdar gibi semtlerimiz de tarihi zenginliklerle doludur. Buraların tam manası ile keşfini yapmaya bir insan ömrü yetmez. Mesela Beyoğlu’nun tarihi güzelliklerini, özelliklerini dışarıdan pek gözlemleyemeyiz. İstanbul’un Batı’ya dönük modern bir semti olarak biliriz pek çoğumuz. Oysa burada da hatırı sayılır miktarda tarihi değerlerimiz barınır. Bunlardan Kılıç Ali Paşa’nın Mimar Sinan’a deniz üstüne inşa ettirdiği külliye, yanı başında bulunan görkemli Tophane meydan çeşmesi, çeşmenin karşısında yer alan Fatih’in top fabrikası Tophane-i Amire İstanbul semalarında ilk ezan-ı Muhammediye’nin yankılandığı Arap Camii, fetihten sonra Galata’da yapılan ilk cami özelliği taşıyan Bereketzade Ali Efendi Camii, İstiklal Caddesi girişinde yer alan Galata Mevlevihanesi, yine Salıpazarı, sahilde bulunan ve son dönem mimarimizin ilginç örneklerinden olan Nusretiye Camii ilk aklıma gelen tarihi mekânlar…

 

Yeraltı Camii’nin ünü

Dikdörtgen planlı bu mahzenin içinde 54 adet kalın paye, yapının üstünü örten tonozları taşımaktadır. Cami gün ışığını sadece deniz tarafındaki duvarında açılmış pencerelerden alır. Üstünde, ahşap bir Türk konağı mimarisinde olan ve 1985’te restorasyonu yapılan Sahiller Sağlık Merkezi Müdürlüğü binası bulunmaktadır. Caminin müezzin mahfili vardır. İki giriş kapısı bulunur. Birincisine Kemankeş Caddesi’nden, diğerine Karantina Sokağı’ndan girilir. Karantina Sokağı’ndan kot farkı nedeniyle merdivenlerle girilir. Camiye girilince diğer hiçbir camiye benzemeyen bir ortam hemen müşahede edilir. İstanbul veya Osmanlı cami mimarisi bakımından tamamen farklı ve alışılmadık bir örnekle karşı karşıyasınızdır. Yeraltı Camii, tarihi bir mekânın işlevsel hale getirilerek yaşatılması ve günümüze kadar ulaştırılması bakımından da iyi bir numune ve zenginliktir. Hâlihazırda faaldir. Hatta Cumartesi ve Pazar günleri hariç hafta içinde selâtin camiler kadar cemaati ve ziyaretçisi vardır. Önemli gün ve gecelerde, özellikle Cuma günlerinde ise adım atacak yer bulunmaz camide.

Yeraltı Camii’nin ünü mimari özelliklerinden değil, halk nezdinde önemi bir ziyaretgâh olarak kabul edilmesindendir. Sahâbeden Amr bin el As (r.a.), Vehb B. Huşeyre (Sahâbe olup olmadığı hakkında bilgi yok) ve Tebeu’t-tâbiîn’den Süfyân B. Uyeyne’nin (r.a.) makam veya kabirlerinin burada olduğuna inanılır. Kabirlerin bir rüya üzerine keşfi rivayetlere göre XVII. yüzyıla rastlar. Bu tarihten önce burada cami veya bir ziyaretgâh izine rastlanmıyor.

İstanbul'da sahâbe niyetiyle ziyaret edilen 29 mezar veya makam biliniyor. Bunlardan 7'si Eyüp Sultan sınırları içinde, 19'u sur içinde, 3'ü de Karaköy'de bulunuyor. Ebu Derda'nın (r.a.) ise hem Eyüp Sultan’da hem de Üsküdar'da ayrı ayrı iki makâmı mevcut. Hadis doktoru ve sahabeler konusunda uzman bir isim olan Mehmet Efendioğlu, “İstanbul'da Var Olan Sahabi Kabirlerinin Dünü-Bugünü” başlıklı yazısında şehirde bulunan sahabe ziyaretgâhlarını beş gruba ayırır: 1-Sahâbi olduğu, İstanbul’a geldiği ve burada şehîd düştüğü kesin olanlar. 2-Sahâbi olduğu kesin olarak bilinmekle beraber İstanbul’a hiç gelmemiş olanlar. 3-Sahâbeden sonraki dönemlerde yaşamış olanlar. 4-Sahâbe ile ilgili kaynaklarda ismi geçmeyen, sahâbi olup olmadığı ve hayatı hakkında bilgi bulunmayanlar 5- Ya birine ait iken sonradan sahâbe kabrine dönüşmüş veya hiç yok iken zamanla görülen rüyalara dayanarak ihdâs edilmiş olanlar. (Din ve Hayat, sayı, 9 s.79) Bir de tamamen uydurma kabir veya makam olduğu anlaşılanlar var. Bu sınıfa verilebilecek en manidar örnek Fatih’te Sulukule surları dibinde üzerindeki kitabede “Eshâb-ı Kiramdan Abdurrahman Paşa ve Refiki” yazılı kabirdir. Doğan Pur’un Wolfgang Müller Wiener’den aktardığı bilgilere göre burası “Sakabaşı Abdullah Paşa Mezarı”dır.

İstanbul’da gerçekte kaç sahabi kabri var?

Yeraltı Camii’nde makamı veya kabri olduğu söylenen isimleri incelediğimizde Hz. Amr bin el As’ın (r.a), İstanbul’un ilk kuşatma tarihinden altı sene önce H.43/M.663’te vefat ettiği bilgisine ulaşıyoruz. Kaynaklar Araplar’ın meşhur dört dâhisinden biri kabul edilen Amr b. Âs’tan (r.a.) son derece cesur, iyi bir hatip-şair ve kabiliyetli bir idareci diyerek bahseder. Hatta onun bu yönlerini takdir eden Hz. Ömer’in (r.a.), “Amr dünyada kaldıkça hep idareci olmalıdır” dediği rivayet edilir. Sahabe hakkında çalışma yapan Yrd. Doç. Dr. Adem Apak, Amr bin el As’ın (r.a.) Mısır’da valilik yaptığını, ilk İstanbul kuşatmasından 6 sene önce vefat ettiğini, Kahire’de adına türbe-cami olduğunu ve İstanbul ile hiçbir ilgisinin olmadığını ifade eder. Mehmet Efendioğlu da bu görüşü destekler.

Süfyân B. Uyeyne, Tebeu’t-tâbiîn neslinden olup hadis âlimi ve hâfızdır. Süfyân B. Uyeyne (r.a.) üzerine makalesi olan İbrahim Hatiboğlu’nun verdiği bilgilere göre Süfyân B. Uyeyne, 1 Receb 198’de (25 Şubat 814) Mekke’de vefat etmiş ve Harem-i şerif’e 1 km. mesafedeki Hacûn bölgesine defnedilmiştir. (TDVİA, c.38, s.29) Mehmet Efendioğlu da bu bilgiyi teyit eder.

Vehb B. Huşeyre ise Mehmed Efendioğlu’nun bahsettiğimiz yazısında sahabe ile ilgili kaynaklarda ismi geçmeyen, sahâbi olup olmadığı ve hayatı hakkında bilgi bulunmayanlar kategorisinde gösterilir.

Dr. Mehmet Efendioğlu, 29 civarı sahâbiden sadece Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) ve Ebû Şeybe el- Hudrî’nin (r.a.) gerçekten sahâbi olup İstanbul’a gelmiş, burada şehit düşmüş ve buraya defnedilmiş olduğunu bildirir. (Efendioğlu, a.g.d, s.78) Kaynaklarda açık bir şekilde İstanbul’da şehit düştüğü belirtilen Halid Bin Zeyd Ebu Eyyub el-Ensari’nin (r.a.) (EsüpSultan) mezarı Akşemseddin hazretleri tarafından keşif yoluyla tespit edilmiş, Fatih Sultan Mehmed ise tepit edilen yere bir türbe yaptırmıştır. Kaynaklarda İstanbul’da şehit düştüğü belirtilen ikinci sahabi, Peygamber Efendimizin sütkardeşi olduğu rivayet olunan Ebu Şeybe el-Hudri (r.a.)’dir. Eyüp Sultan hazretlerinin türbesinin tamamlanmasının ardından Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’da kabir yeri bilinen başka sahabi olup olmadığını araştırır. Kabir yeri bilinmemekle birlikte Ebu Şeybe el-Hudri’nin (r.a.) de burada medfun olduğu tespit edilir. Bütün fetih şehitlerinin topluca defnedildiği yere bir makam ve bir türbe yaptırılır. Burası Ayvansaray'da, Tokludede Sokağı bitiminde surlar arasında bulunan Toklu Dede Haziresi’dir. Ancak bu ziyaretgâh Eyüp Sultan türbesi gibi çok bilinen bir yer değildir.

 

 

 

Nidayi Sevim - Dünyabizim.com

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.