PİYASALAR

  • BIST 1009915.622.05%
  • ALTIN2439.2820%
  • DOLAR32.4250%
  • EURO34.6530%
  • STERLİN40.3410%
  1. HABERLER

  2. HERGÜN BİR DOZ!

  3. Geçmişte bugün...
Geçmişte bugün...

Geçmişte bugün...

Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatının 452. yıl dönümü

A+A-

Osmanlı'ya en parlak dönemini yaşatan, Türk hakimiyetinin en geniş topraklara ulaştıran, Avrupa tarihçileri tarafından 'Muhteşem Süleyman olarak' anılan Kanuni Sultan Süleyman, tam 452 yıl önce bugün hayata gözlerini kapadı.  

Kendisine Kanuni denmesi, yeni kanunlar icat etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayı olmuş, zamanında İngiltere Kralı VIII. Henri, İstanbul'a bir heyet gönderip, adalet mekanizmasının nasıl işlediğini tetkik ettirerek kendi memleketine örnek almıştı.

Sayısız zaferlere imza atan Kanuni, ayrıca bilgeliği ve mütevaziliği ile de fark yaratmış, 
"Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın. İnsanlar görsünler ki, padişah olan kanuni bile bu dünyadan eli boş gitmiştir" sözü ile bunu bir kez daha göstermişti.

Nasıl öldü?

Kanuni Sultan Süleyman 1566 yılında hasta olduğu halde on üçüncü ve son seferi olan Zigetvar üzerine sefere çıkmıştı. Bu sırada yetmiş üç yaşındaydı ve hükümdarlığının kırk altıncı yılındaydı. Zigetvar şehri etrafı surlarla ve nehirle çevrili üç kısımdan oluşuyordu. Bu yüzden hemen netice alınamadı. Kuşatmanın son gününe yaklaşıldığında hastalığı iyice artan hükümdar 6-7 eylül 1566 gecesi sabaha doğru vefat etti.

Macaristan’daki Zigetvar Kuşatması’nın son perdesine girilirken rahatsızlığı daha da artan Kanuni Sultan Süleyman, 6-7 Eylül 1566 gecesi şehrin tamamıyla düştüğünü göremeden, yanında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, Hekimbaşı Kaysunizade Bedrüddin Mehmet Çelebi olduğu halde “Bu ocağı yanacak kale daha alınmadı mı” diye sorduktan sonra Similehov tepesinde ruhunu teslim etti.

Kanuni Sultan Süleyman sefer sırasında 72 yaşının içindeydi: Ölümüyle birlikte 45 sene, 11 ay, 7 gün süren saltanatı da sona ermişti. Osmanlı padişahları içinde en uzun süre tahtta kalan, ömrünün 10 sene, 3 ay, 5 gününü seferlerde geçiren bu büyük Sultan, seferde ölen 4’üncü Osmanlı padişahı olmuştu.

Sadece Sokullu değil başkaları da biliyordu

Sokullu Mehmet Paşa, Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümünü büyük bir dikkatle gizlemiş, olay sırasında orada bulunan Tarihçi Selaniki Mustafa Efendi’nin nakline göre, Sırkatibi Feridun Bey’i diğer vezirleri durumdan haberdar etmek için göndermişti. Anadolu ve Rumeli Beylerbeyleri başta olmak üzere, vezirlerin de onayıyla askeri aldatmak için ertesi gün divan kurulmasına ve yeni padişah gelene dek ölümün gizli tutulmasına karar verilmişti. 

Padişahın iç organları o gece çıkarılarak, teçhiz ve tekfin edilmiş ve Hekimbaşı Kaysunizade, İmam-ı Sultani Derviş Efendi, Rikabdar Mustafa Ağa, Musa Ağa, Hasan Ağa ve 12 askerle ilk cenaze namazı kılınıp geçici olarak tahtının altına defnedilmişti.

'Şehzade Selim'i çağırdı'

Kanuni’nin öldüğü gece bir odun yangınıyla kuşatılmış olan kale komutanı Nicolas Ziriniy, daha fazla direnmenin mümkün olamadığını anlayınca, kendisiyle beraber ölmeyi kabul eden 600 askeri ile birlikte huruç hareketini icra etmeye başlamış, fakat bu sırada yaralanarak yakalanmış ve idam edilmişti. Böylece 33 gün süren Zigetvar Kuşatması başarıyla sonuçlanmış ve Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa şehir ile kalenin tamir edilmesini emrederek padişahın ölümünden habersiz olan askeri oyalamaya başlamıştı. Osmanlı tahtının o sıradaki tek varisi olan Kütahya Valisi Şehzade Selim’i saltanata davet için de Hasan isminde bir çavuşun son sürat yola çıkmasını emretmişti.

Şehzade Selim haberi alır almaz derhal İstanbul’a gelmiş ve burada bulunan hükümet erkânı ve ulemanın biatiyle saltanatı ilan olunmuştu. 3 günlük istirahattan sonra Sadrazam Sokullu Paşa’nın ve hükümetin gördüğü lüzum üzerine derhal Belgrad’a gelmişti. Fakat Belgrad’da durmayıp Vukovar’a kadar ilerlemiş ise de Sadrazamın önerisi üzerine geriye dönmüştü. Ordu, Belgrad’a doğru yola çıkmadan önce padişahın öldüğü söylentileri yayılmış ise de resmen ilan edilmediğinden dolayı asker hiçbir tepki vermemişti. 

Kanuni’nin tabutu gömüldüğü yerden çıkarılarak saltanat arabasına konmuş, bütün vezirler, kumandanlar, çavuşlara padişah hayatta imiş gibi alkış tutturmuş ve nevbet çaldırmışlardı. Selaniki Mustafa Efendi’nin nakline göre, askeri aldatmak için padişahın arabasına tıpkı kendisine benzeyen bir adam oturtulmuş ve bu adam Sultan Süleyman rolü oynamıştı.

 

Sadrazam, padişahın öldüğünü öğrenen askeri “bahşiş ve zam” vaadiyle yürütmüştü

Belgrad’a yaklaşıldığı sırada ise Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, cenaze arabasını ordudan ayırmış ve 300 muhafızla hafızlar tayin ederek Kur’an okumalarını emretmişti. Böylece padişahın öldüğü artık asker tarafından da anlaşılmış ve bu durum orduyu bir anda alt üst etmişti. İntizamın bozulması sebebiyle başta Sadrazam olmak üzere diğer vezirler durumu ifşa ettiklerine pişman olmuşlar, ordunun yola devamına imkân kalmadığı için Sokullu Mehmet Paşa askere:

“Kardaşlar! Niçin yürümezsiniz? Yürüyelim. Bunca yıllık İslam padişahıdır; Kur’an-ı azim ile tazim eyleyelim. Bu denli gazavat edip Engerus vilayetin dar-ı İslam eyledi ve cümlemizi nimet-i ihsanıyla besledi. İvazı bu mudur ki mübarek cesedini başımızda götürmeyelim? İşte oğlu Sultan Selim Han padişahımız Belgrad’da size muntazırdır.” Şeklinde nasihat ederek, cülus bahşişi ve tahsisat zammı vaat etmesiyle ordu geceleyin ilerlemeye başlamıştı.

Kanuni’nin kalbi ve iç organları nerede?

Kanuni Sultan Süleyman’ın iç organlarının gömüldüğü yere ise daha sonra oğlu II. Selim tarafından bir türbe-makam yaptırılmıştı. Osmanlıların bölgeden çekilmesinin akabinde türbe yıkılmış, padişahın kalbinin ve iç organlarının Macaristan da nereye gömüldüğü konusu da günümüze kadar tartışıla gelmişti.  

20 Eylül 2013’te internet sitelerinin ve ajansların birçoğunda “Kanuni’nin iç organlarının defnedildiği yer kilise çıktı.”, “Macaristan’da Kanuni Sultan Süleyman’ın kalbinin ve iç organlarının defnedildiği belirtilen yeri tespit eden Türk heyeti incelemelerde bulundu.” Şeklinde sanki ilk defa ortaya çıkarılmış ve yeri tespit edilmiş gibi yapılan haber sunumu ise sadece dikkat çekmeye yönelik nitelikte. Çünkü kaynaklara göre bu zaten ortada olan bir bilgi. Nitekim haberin içeriğinden de bunu anlamak mümkün. 

Osmanlı tarihinin önemli müracaat eserlerinden, Tarihçi İsmail Hami Danişmend’in 1943 senesinde telifine başladığı ve 1954 yılında tamamlayarak bir yıl sonra fasikül halinde, 1971’de ise ilk baskısı yapılan:   “İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi” inde de konu hakkında aynen: “Diğer bazı menbalarda da cesedin “tahnit” edilmiş olduğundan bahsedilir. Hatta sonradan buraya bir türbe bile yapılmış olduğu Âlî’nin: “ba’de zamanın üstüne türbe yapılması” takarur ettiği hakkındaki ifadesi ve Peçevi’nin de “haliya türbe-i şerifeleri olan mahal” tabirinden anlaşılmaktadır. Bu türbenin yeri, Zigetvar kalesiyle Macarların “Süleymanköy” dedikleri köyün cenubuna tesadüf etmektedir. Macarların buraya hala “Turbek” dedikleri tesbit edilmiştir. Osmanlı devrinde ziyaretgah olan bu zavallı türbe, sonraları bakımsızlık yüzünden harap olmuş ve nihayet XVII. Asırda Katolik papazları tarafından mateessüf bir kilise haline getirilmiştir. Bu kiliseye şimdi “Turbek” yahut “Türk Kilisesi” denir. Fakat mezar taşı kaldırılmış olduğu için, seyyahlar gidip büyük Türk’ün kabrini sordukça oradaki papazlardan birinin: “İşte Süleyman’ın kalbi buradadır! Diye bir nokta gösterdiği rivayet edilir. Bugünkü hudutlarımızın haricinde kalan bu gibi makamlarla biraz alakadar olmak herhalde vazifemiz olsa gerektir.” Bilgileri yer almakta. Bundan da anlaşılacağı üzere Kanuni’nin organlarının Turbek’teki kilisede olduğu Türk tarihçilerince kabul gören bir bilgi. Macar tarihçilerin iddiası ise farklı bir yönde. Macar tarihçiler “Muhteşem Süleyman”ın söz konusu türbesinin ve organlarının kilisenin altında değil başka bir tepede yer aldığı görüşünde.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.