Dünya nüfusu hızla artıyor, küresel gıda üretimi hızla artan nüfusa ayak uyduramaz durma gelmeye başladı. Küresel nüfus öngörülen sınırın üstüne çıktığı zaman kıtlık, haşere salgını ve savaşlar baş gösterecektir.
Son zamanlarda artan gıda fiyatları, FAO tahıl endeksininin ardı ardına yükselmesi ve geçen yıl bu döneme göre % 15.4’ün üstünde yükselmesi öngörülen bu tehlikelerin ayak sesleri. Hal böyle olunca, tarım arazileri ve tarımsal üretimin önemi gittikçe önem kazanıyor. Bu anlamda gelişmiş ülkeler gerek iklim değişikliğinden doğacak kayıplar gerekse üretim alanlarını genişletmek için önemli tedbirler almaya başladılar.
2001 yılından bu yana sanayileşmiş ve kalkınmanın eşiğindeki ülkeler, geri bırakılmış ülkelerde yaklaşık 227 milyon hektarlık arazi satın aldı. Buralarda üretilen gıda maddeleri, sadece yatırımı yapan ülkeye ihraç ediliyor. Dünya ekonomisinde söz sahibi ülkelerin gözü büyük arazilerde. Özellikle su kaynakları zengin ve verimli topraklara sahip az gelişmiş ülkelerde toprak satın alarak doğabilecek tüm riskleri minimize etmeyi planlıyorlar.
Çin Ukrayna’dan 3 Milyon hektar arazi satın alarak ürettiği ürünü kendi ülkesine ihraç ediyor. Bu alan, Ukrayna ekilebilir verimli arazisinin yaklaşık %7’sine denk gelmektedir. Çin son 10 yılda tarım, gıda ve biyokimya sektörünü içine alan 300 yabancı firmayı satın almak için yaklaşık 91 milyar dolar ödedi. Topraklar yaşlanıyor, insanlar yaşlanıyor ve tarımsal üretimde rekabetçi bir ortam söz konusu. Bu rekabetçi ortamda Türkiye olarak biz kendimize nasıl yer bulabiliriz bir an önce bu sorunun cevabını bulabilecek hamleler gerçekleştirmek zorundayız.
Dünyada iklim değişikliği etkileri her geçen gün daha da artıyor. Bu risk durumu Dünya’da gittikçe artmaya başladı. Tarımsal üretimde, tohum, gübre, toprak ve iklim koşulları önemli faktörlerdir. Bu koşullar içerisinde müdahale etme şansınızın olmadığı tek konu iklim değişikliğidir. Ancak bu konuda tedbirler alınabilir. Gelişmiş ülkeler farklı kıtalarda arazi satın alarak yaşanabilecek riskleri minimize etmeyi planlıyor. Dünya nüfusu hızla artıyor, küresel gıda üretimi hızla artan nüfusa ayak uyduramaz durma gelmeye başladı. Küresel nüfus öngörülen sınırın üstüne çıktığı zaman kıtlık, haşere salgını ve savaşlar baş gösterecektir.
Son zamanlarda artan gıda fiyatları, FAO tahıl endeksininin ardı ardına yükselmesi ve geçen yıl bu döneme göre % 15.4’ün üstünde yükselmesi öngörülen bu tehlikelerin ayak sesleri. Hal böyle olunca, tarım arazileri ve tarımsal üretimin önemi gittikçe önem kazanıyor. Bu anlamda gelişmiş ülkeler gerek iklim değişikliğinden doğacak kayıplar gerekse üretim alanlarını genişletmek için önemli tedbirler almaya başladılar.
2001 yılından bu yana sanayileşmiş ve kalkınmanın eşiğindeki ülkeler, geri bırakılmış ülkelerde yaklaşık 227 milyon hektarlık arazi satın aldı. Buralarda üretilen gıda maddeleri, sadece yatırımı yapan ülkeye ihraç ediliyor. Dünya ekonomisinde söz sahibi ülkelerin gözü büyük arazilerde. Özellikle su kaynakları zengin ve verimli topraklara sahip az gelişmiş ülkelerde toprak satın alarak doğabilecek tüm riskleri minimize etmeyi planlıyorlar.
Çin Ukrayna’dan 3 Milyon hektar arazi satın alarak ürettiği ürünü kendi ülkesine ihraç ediyor. Bu alan Ukrayna ekilebilir verimli arazisinin yaklaşık %7’sine denk gelmektedir. Çin son 10 yılda tarım, gıda ve biyokimya sektörünü içine alan 300 yabancı firmayı satın almak için yaklaşık 91 milyar dolar ödedi.
Rusya’dan Japonya’ya, Suudi Arabistan’dan İngiltere’ye kadar pek çok ülke söz konusu riskleri bertaraf etmek adına başka ülkelerden tarım arazisi satın alırken ya da kiralarken, doğrudan yurt dışı yatırımlarında tarım ve gıda şirketlerini de radarlarına alıyor
Ülkeler, olası bir krizde gıda kaynaklarına erişim konusunda kaygılanıyor ve buradan yola çıkarak gelecek 30-50 yıla yönelik kendi projeksiyonlarını oluşturuyor.
Topraklar yaşlanıyor, insanlar yaşlanıyor ve tarım savaşlarının ortaya çıktığı bir ortam söz konusu. Bu rekabetçi ortamda Türkiye olarak biz kendimize nasıl yer bulabiliriz bir an önce bu sorunun cevabını bulabilecek hamleler gerçekleştirmek zorundayız.
Dünyada iklim değişikliği etkileri her geçen gün daha da artıyor. Bu risk durumu Dünya’da gittikçe artmaya başladı. Tarımsal üretimde, tohum, gübre, toprak ve iklim koşulları önemli faktörlerdir. Bu koşullar içerisinde müdahale etme şansınızın olmadığı tek konu iklim değişikliğidir. Ancak bu konuda tedbirler alınabilir. Gelişmiş ülkeler farklı kıtalarda arazi satın alarak yaşanabilecek riskleri minimize etmeyi planlıyor.
Geleceğin tarımda olduğuna inanmamız ve inandırmamız lazım. Bu konuda yatırım teşvikleri ve tedbirleri almadığımız takdirde üstesinden gelemeyeceğimiz sorunlarla karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz.
Ülke olarak tüm riskleri bertaraf edecek tarım ve insan kaynağına sahibiz. Kötüye giden bir şeylerin olduğunu kabul edip tarımsal üretimde Dünyada rekabetçi ortamda önümüzdeki 30 yılın öngörülerine göre gerekli önlemleri almak zorundayız..
Ürettiğiniz bereketli olsun.