Bağımsız Araştırmacı Dr. Hüseyin Korkmaz, yaptırımların etkisiyle işbirliğine yönelen Rusya-Çin ilişkilerini kaleme aldı.
Çin ve Rusya'ya uygulanan Batı merkezli yaptırımlar küresel jeopolitikte köklü değişimlerin önünü açarken söz konusu iki ülkeyi de ilan edilmemiş stratejik bir ittifaka doğru sürüklüyor. Rusya ekonomisi üzerinde oluşan baskı ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Çin rekabetinin derinleşmesi, Çin ve Rusya'nın birbirine yakınlaşmasını hızlandırdı. İki ülke ekonomi, enerji ve hatta askeri alanlarda daha yakın bir işbirliğinin olanaklarını araştırırken Batı karşıtlığı bağlamında "çok kutuplu adil bir küresel düzen" söylemi ortaya çıktı.
Yaptırımların etkisi ve Çin-Rusya yakınlaşması
2018'de ABD'nin ticaret savaşıyla tetiklenen Çin'e yönelik yaptırımlar giderek çeşitlendi ve Avrupa Birliği'nin (AB) de dahil olmasıyla daha geniş bir alana yayılarak devam etti. Rusya, Ukrayna savaşının ardından ağır yaptırımlarla karşılaştı ve bu durum ülkeyi asimetrik bir strateji benimsemeye yöneltti. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS gibi mekanizmaların daha fazla gündeme gelmesi ve genişlemeye başlamasıyla çok kutupluluk söylemi kendisini daha fazla hissettirmeye başladı.
Ukrayna savaşı ile beraber ABD ve müttefikleri Rusya'ya yönelik son derece ağır yaptırımlar uyguladı. İhracat kontrolleri, mali yaptırımlar, milyarlarca dolarlık varlıkların dondurulması ve enerji fiyat sınırlamaları gibi uygulamaların yanında Rus bankalarının SWIFT dışına çıkarılması gibi hamleler Rusya'yı oldukça sıkıştırdı. Rusya dış ticarette dolara alternatif para birimlerine özellikle de yuana yönelerek sorunları hafifletmeye çalıştı.
Yaptırımların hedefi sadece Rusya değil. Özellikle son 2 yıldır Çin de bu yaptırımların hedefi olmaya başladı. Örneğin, İngiltere kısa süre önce Ukrayna savaşıyla ilgili olarak Çin menşeli 3 şirkete yaptırım uyguladı. Bu tablo Çin ve Rusya arasındaki ekonomik ilişkileri derinleştirdi. Rusya Gümrük verilerine göre Rusya'nın 2023 yılında Asya'ya ihracatı ise yüzde 5,6 artarak 306,6 milyar dolara yükseldi.
Çin ve Rusya: Ortak muhalefet ve jeopolitik işbirliği
Çin ve Rusya arasındaki ikili ticaret hacmi 2023 yılında 240 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Çin'in Rusya'ya ihracatı 2022 yılından bu yana araç, makine, elektronik, metal, plastik ve kauçuk dahil olmak üzere önemli ölçüde arttı. Pekin, ise 57 milyar dolar olan Rusya kaynaklı enerji ürünleri ithalatını 2023 yılında 88 milyar dolara çıkararak Moskova'nın AB pazarında kaybettiği gelirleri telafi etmesini sağladı.
İki ülkenin de Batı merkezli yaptırımlardan aldığı darbeler ortak bir muhalefet ekseninde saf tutmalarını sağlıyor. Bu durum Batı kaynaklı ortak tehdit algısına karşılık birbirleri ile ilişkilere öncelik veren stratejik bir tercih yapmalarına neden oldu. İki ülkenin paylaştığı endişeler küresel yönetişimde daha fazla özerklik talebine dönüşürken BRICS ve ŞİÖ'de belirgin bir genişleme istidadını da ortaya çıkarmış durumda.
ABD son yıllarda Rusya'yı acil bir tehdit olarak tanımlarken Çin'i uzun vadeli en büyük meydan okuma olarak görüyor. Bu tehdit algısı, ABD'nin müttefiklerini de benzer bir şekilde organize etmesine yol açıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e göre, ABD'nin bu yaklaşımı uluslararası güvenlik ve işbirliği mimarisini parçalıyor. Buna karşılık, Çin ve Rusya da "çok kutuplu dünya" ve NATO'nun askeri yayılımının sınırlandırılması gibi benzer jeopolitik hedefleri paylaşıyor.
"İlan edilmemiş stratejik bir ittifaka doğru"
Çin ve Rusya'nın "kapsamlı stratejik ortaklık" dedikleri bu modeli yeni bir uluslararası ilişkiler türü olarak tahkim ettikleri görülüyor. Bu kapsamda Çinli ve Rus liderler arasında 2022 yılında Çin'de gerçekleşen zirvede dostluğun "sınırsız" olduğu ifade edilmiş ve geleceğe dönük olası bir ittifakın temelleri atılmıştı.
Hatta zirve sonrası yayınlanan ortak bildiri, ABD ve müttefiklerinin küresel ağına karşı meydan okuyan bir pakt olarak değerlendirilirken aynı zamanda yeni soğuk savaşın ilanı olarak da yorumlanmıştı. 2023 yılında bu kez Moskova'da yapılan zirvede Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Putin'e veda ettiği sırada "Şu anda 100 yıldır görmediğimiz türden değişiklikler oluyor ve bu değişiklikleri birlikte yönlendiriyoruz." ifadelerini kullanmıştı.
İki ülke, askeri alanda da birbirine yakınlaştı. Ortak askeri tatbikatların yoğunlaşması ve bu alanda yapılan açıklamalar ileriye dönük önemli sinyaller verdi. Özellikle 2018 yılında gerçekleştirilen "Vostok 2018" isimli askeri tatbikat ise yüz binlerce askerin katıldığı bir gövde gösterisine dönüşmüştü.
Sonuç olarak Çin ve Rusya arasındaki yakınlaşma giderek derinleşen bir işbirliği ve stratejik ortaklıkla şekilleniyor. İki ülke de Batı merkezli küresel anlatıya karşı çok kutuplu bir küresel düzen alternatifi geliştirmeye çabalıyor. Bu bağlamda ilan edilmemiş bir ittifak gibi hareket eden Çin ve Rusya'nın bu yeni tür ortaklık modelinde ulusal çıkarlarını öncelikli tutacağı unutulmamalıdır.
[Dr. Hüseyin Korkmaz, Bağımsız araştırmacı. 2021 yılında "Küresel Organik Kriz ve Yeni Soğuk Savaş: ABD ve Çin'in Sınırsız Stratejik Rekabeti" başlıklı kitabı yayınlanan yazarın çalışma alanları arasında Küresel hegemonya, ABD-Çin ilişkileri ve Çin'in Dış Politikası bulunuyor.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.