Sevgili dostlar!
Biliyor musunuz?
Uslu uslu ve yazabildiğim kadarıyla yazayım diye düşünürken; biriktirdiğim makalelere gözüm uğradı ve çok değerli kardeşim, asrın en kıymetlilerinden –Rabbim o güzel ömrü ikiye katlasın inşallah- Yavuz Bahadıroğlu’nun tarihe geçecek bir makalesini sizinle paylaşayım dedim…
Dikkatinize sunulan bu hayat – memat dersinden; nükteler Sultanı Nasrettin hocamızın şu eşsiz esprisiyle: Göle maya çalalım!
Hadi Buyurun! Bismillah Bismillahir – Rahmanir – Rahim!
ŞARTLAR VE UMUTLAR
Hayata zaman zaman kendiniz gibi değil de, mesela Hz. Yusuf, Hz. Yunus, Hz. İbrahim, Hz. Hacer, Hz. Musa, Hz. İsa ve nihayet Hz. Alişan Efendimiz gibi bakın…
Göreceksiniz ki, ortak noktaları şartlara teslim olmamaları sayesinde her ‘yıkılış’ anını ‘diriliş’e dönüştürmeyi başarabilmelidir. ( Allah’ın yardımıyla tabii).
Zaten yıkıldığı yerde dirilmesini bilmeyenler (fert, millet ya da devlet) yüzüstü sürünmeye mahkûmdur.
Şartları lehine çevirmeye çalışmayan, şartlara teslim olur. Şartlara teslim olan biter! Bakın bakalım, Peygamberler şartlara teslim olmuşlar mı?..
Bizimkinden çok daha zor şartlara bile teslim olmadılar. Bu direnç sayesinde Hz. İbrahim Nemrud’u, Hz. Yusuf yalnızlığı (onu çekemeyen kardeşleri tarafından kuyuya atılmıştı) ve karanlığı, (yedi yılı Mısır zindanlarında geçti) Hz. Yunus imkansızlığı (balık tarafından yutulmuşluğunu hatırlayalım), Hz. Musa Firavun’u, Hz. İsa Roma despotlarını, Hz. Hacer çölü, Hz. Alişan Efendimiz ise Ebu Cehil’i ve elindeki dünyevi tüm imkanları yendiler.
Hayata onlar gibi bakın…
Olumsuz şartları abartacağınıza imanınızı ve imkanınızı abartıp, olumsuzluklara aşmaya çalışın…
Şartlara teslim olacağınıza, direnmeyi deneyin!
Bilin ki, direnme gücü kendi içinizdedir.
Hedefe kitlenir, emeğinizi ve yüreğinizi seferber eder, yılgınlığa düşmez de şartları zorlarsanız, beyniniz pozitif enerji üretimiyle sizi destekleyecektir.
Allah da direncinizi ‘Kavli dua’ sayıp, sizi başarıyla mükafatlandıracaktır…
Zor zamanlarda aynanın karşısına geçip ne kadar güçlü olduğunuzu telkin edin kendinize. Ayrıca diz çökün, aczinizi-farkınızı ifadeyle (Allah önünde) dua edin, Allah’ın yardımını dileyin.
En büyük kusurlarımızdan biri de ne biliyor musunuz, denemeyi fazla sevmiyoruz. Bir-iki teşebbüsten sonra bıkıyor, işin peşini bırakıyoruz. Halbuki Edison’un ampulü 999 deneyden sonra yanmıştı (yirmi bin deney yaptığını söyleyenler de var).
Nasrettin Hoca örneğine ne dersiniz?
Onun göle maya çalması komiklik yapma arzusundan değil, bize örnek oluşturma arzusundan kaynaklandı. Muhtemelen “Denemekten asla vazgeçmeyin, asla pes etmeyin, hatta en olmadık işleri bile deneyerek görün” demeye getirdi.
Olumlu teşebbüslerde ihlas, ısrar ve sabır gerekir.
Kel akbaba örneğini de hatırlayın lütfen…
Kel akbabalar kemik iliği yemeyi çok severler. Fakat gaga yapıları kemiği kırıp içindeki iliğe ulaşacak güç ve şekilde değildir: Bununla birlikte, hiçbir kel akbaba , kendine kemik iliği ziyafeti çekmekten asla vazgeçmemiştir.
Güçlükleri nasıl aşar, problemi nasıl çözer biliyor musunuz? İliğini yemek istediği kemiği gagasına alıp yükseklere uçar. Sert kayaların üzerine gelince gagasındaki kemiği bırakır. Kemik hızla düşüp kayalara çarpar.
Eğer kemik parçalanmışsa, kel akbaba, çok sevdiği ziyafete konar. Ama bazı kemikler çok serttir ve kel akbaba bu işlemi üç, hatta beş kez tekrarlaması gerektirmektedir…
Hiç çekinmeden, yüksünmeden, bıkmadan, pes etmeden, ‘Olmuyor abi’ demeden ve asla umudunu yitirmeden aynı işlemi tekrarlar.
Sonunda kemik parçalanır, kel akbaba çok sevdiği iliğe ulaşır, armağanını alır.
Şartlardan yakınmak yerine yeterince çabalamayı göze almak lazım vesselam.