Bir insanın zihnini ele geçirdiğinizde rüyalarını da çalmış olursunuz ve hayallerini ve duygularını ve hislerini... Bu zamanın en korkunç kâbusu işte bu... Rüyalarına kadar çalınmış, kopyalanmış, yapıştırılmış hissiz insanlar...! Ne istiyorsunuz diye sorsanız, hepsi neredeyse birbirinin aynı kaşı, gözü, yüzü, mimikler vb. niteliklerini birbirlerine kopyalayıp yapıştırmış o komik ifadelerinde, bir robotun dahi daha dahiyane ve sıra dışı fikirler sunacağı ve anlatacağı, çıkarımlarda bulunacağı muhakkak. İnsan kendi orijinal yaratılışını kaybedip, kendisine cazip bir şekilde dayatılan yaşam biçimini, zevkini, hissini, anlayışını nasıl olur da duyarsız ve ruhsuz, kendine ait bilincini kaybetmişçesine terk edip, tek model, tip, zevk üzerinde yaşamını inşa eder ve tüm zevk ve hislerini kaybedip, kendi hayallerine sırtını döner de başkalarının kendisine sunduğu hayallerin peşinde koşar?
TÜKETİYOR
İnsan dediğimiz ve bünyesinde tüm zıtlıkları birlikte barındıran ve kâinatta ne varsa hülasa kendinde toplayan bu müstesna yaratık nasıl bu hale geldi? Evet “İnsan”... Yeni ay bize “İnsan” makamını temsil eden bir menzilde “Merhaba” diyor. Yıllardır bahsini ettiğimiz modern köleliğin bizi götürdüğü en son noktaya doğru hızla ilerlerken, dengesini kaybetmiş çağın zulümde ve baskıda da çok modern teknikler üzerinde, bize cicili bicili ambalajlar içinde sunduğu zehri “Pamuk prenses” edasında naif ve kırılgan bir nezaketle yemek de mümkündü ama... Maalesef günümüz insanı bu vahşi kapitalizmin eteklerinde bu cicili bicili paketlerdeki zehirlerin tamamını, birbirini yok edercesine, ezercesine vahşice tüketiyor. Ben buraya nerden mi geldim?
ALLAH SEVGİLİSİNİN AYI VE HZ. İNSAN
Yeni ay, 04 derece 12 dakika ile koç burcunda ve kamer menzilleri cihetiyle de “İnsan” makamını anlatan Fer’ul Muahhir menzilinde aktif oluyor. El Camii esması ile bu menzilde, Allah’ın yaratma kuvvetinin tamamının toplu olarak “İnsan” ile açığa çıktığından bahseder, İbni Arabi Hz. Hatta buna işaret eden ayetin Sa’d Suresi 75. ayette geçen “İki elimle yarattığım” ifadesiyle insanın yaratılmışlar içinde gücün tamamını temsil ettiğine dikkat çeker ve insanın bu güç ile donatılarak yaratıldığı bir menzil olduğunu anlatır. Tüm bu vasıfları kemal mertebede kendinde toplayan insandan kasıt Hz. Muhammed (A.S)’dır. İnsandan kasıt O’dur! Allah dostları ve mütefekkirlerin hem fikir olduğu hakikat de bu...
İDRAKİ KUŞANMA
Şaban ayı Allah’ın Sevgilisinin madde ve manada kuvvetlerinin açığa çıktığı bu menzilde kendini göstermesi bir tesadüf olmasa gerek. İnsanın yaratılışındaki kuvvete dikkat çeken ay, insanda toplu olarak bulunan tüm hakikatlerin beyanı ile birlikte, insanın insan olarak bu kuvvetleri kuşanması ihtarı var. Neden mi ihtar? Çünkü insan olarak, bu kuvvetleri üzerimizde taşımak ve kuşanmak yerine, insanı çirkin emellerine peşkeş çeken yönetimlerin kuyruğu hatta kölesi olmayı kabul etmiştir insanlar. Allah’ın Sevgilisinin insanlığa bıraktığı emanet ise; güzel ahlakı yani insanın güzel yaratılışını ve güzel davranış biçimini korumaktan başka bir şey değilken... Geldiğimiz durum insanın yaratılışta kendisine verilen güzellikleri alt üst etmesi ve insani vazifelerini ihmal ve ihlal etmesi olmuştur. Oysa Sevgili bu güzelliğin ve davranış biçiminin korunması için gerekli ihtarlarda bulunmuş; “Kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye gücü yetmezse, kalbiyle buğz etsin ki bu da imanın en zayıf derecesidir” İmanın en zayıf derecesi buğzu da yerine getiremeyenin, sanırım imanı da tehlikeye girmiş oluyor bu durumda... Aslında menzilin konumu Şaban ayında zuhur etmesi sebebiyle hem bir müjdeyi hem de bir fırsatı önümüze sunuyor. Sevgilinin ayı olan bu ayı hem ilmi hem fikri hem kalbi hem bedeni tüm seviyelerde şuuru ve idraki kuşanmayı zorunlu kılıyor. Nedir bu şuur; “İnsani hakikatin ve şuurun” korunması ve muhafaza edilmesi... Yani insana verilen tüm kuvvetlerin yine insan eliyle korunması için gerekli olanı yapması... Neden? Çünkü bu dönemde insanın bizzat kendisine saldırı var. Bu saldırı insanın maddi ve manevi tüm dinamiklerini hedef alıyor. İnsanın bu cihetle meydana gelen tüm bu tehdit ve saldırılara karşı uyanık bir tavır içinde kötülüğü def etmeye yönelik emri de gerçekleştirmesi zorunlu bir davranış ve ahlak olarak ortaya çıkıyor. Ya elimizle müdahale edeceğiz ya dilimizle, kalemimizle ya da daha zayıf bir imanla buğz edeceğiz!
KOÇ BURCUNDA GÜNEŞ VE AY
Zihni, hafızayı, geçmişi, anneyi, vatanı, halkı, kadınları, duyguları, hisleri sembolize eden ay, koç burcunda... Koç burcu insanda “Başı” temsil eder. Yani bir nevi vücudun yöneticisi olan bölge... Koç burcu bireyin ‘Ben’ dediği ve savaşçı edasında kendisini ortaya attığı iddialı tutumları anlatır. Kendi düşüncesinden başka düşünceyi adeta duymayan ve kendi bildiğini okuyan ve hızlı hareket etmeyi seven sabırsız koç burcunun kendine odaklı dünyası çoğunlukla “Bencil” bulunur. Burada insan “Ben” demeyi ve gözü kara bir mücadeleye korkusuzca atlamayı öğrenir ve bilir. Yaşamı bir savaş ve mücadele alanı olarak görür koç burcu... Yaşam mücadelesi!
MARS OĞLAK BURCUNDA
Bu mücadele alanında nasıl hareket ettiğini anlamak için, Mars’ın bulunduğu burç ve dereceler bize açığa çıkacak hareket sahasını anlatır. Mars 25 derece 32 dakika ile oğlak burcunda Jüpiter, Plüton ve Satürn ile kavuşum dereceleri içinde bulunuyor. Oğlak burcu Mars’ın yüceldiği ve kuvvetli olduğu bir burç ama toprak elementinde Jüpiter ve Plüton kavuşumu ile açığa çıkacak olumsuzlukların şiddetlenebileceği bilgilerini veriyor. Üstelik Mars’ın ‘Terebellum’ yıldızıyla yaptığı kavuşum; bir hayli agresif, he - define odaklı ve o hedefe ulaşmak için her türlü saldırganlığı gerçekleştirebilecek bir gücü de açığa çıkardığı görülüyor. Sırf emellerini gerçekleştirebilmek için açığa çıkan bu durum, insan olarak bizi daha uyanık ve ortaya çıkabilecek her olumsuzluk için daha güçlü olmayı zorunlu kıldığı ya da bu ihtarı başımıza vurduğu bir dönemin içindeyiz.
ÖLÜMCÜL GÜNLER
Zaten var olan ve olumsuz biçimde gelişen bu sürecin en büyük müsebbibi yine insanın kendisi... İnsan olarak Rabbinin kendisine sunduğu maddi manevi kuvvetleri kullanmayıp, bunları olabilecek en kötü şekilde harcaması, bu korkunç dönemi izhar etmiş görünüyor. Plüton, oğlak burcuna girdiğinden beri tüm astrologların «Yeni Dünya Düzeni» ile ilgili büyük dönüşümleri öngördüklerini okuduk hep. Bu süreçte Plüton’un gizli ve yer altından işleyen etkisiyle devletlerin ve yöneticilerin bu dönemde içten içe birbirleriyle görünen ve bilinen şeylerin dışında olumsuz ve kötü yapılarla bağ kurduklarını ve bunların sonucunda halka ve devlete pahalıya patlayan son derece ölümcül sonuçları açığa çıkardığına şahit olduk, oluyoruz. Düşmanlıktan başka sonuçları olmayan ortaklıklar ülkeyi ve halkı daha kötü cehennem gibi ölümcül günlere sürüklüyor. Oğlak burcunun sistemleri, yönetimleri, politik yapıyı, şirketleri ve yeryüzünü sembolize ettiği düşünüldüğünde Plüton sembolizminin devletler, şirketler, yeryüzünün şekliyle ilgili geri dönüşü olmayan bir sürece girdiği aşikâr... Özellikle son bir senedir Satürn ile yaptığı kavuşumda toprak elementinde açığa çıkan depremler ve askeri operasyonlarla gündemi şiddetlendirdi. Plüton’un bulunduğu menzil hem Mümit esması ile ölümü hem de “Toprak” mertebesini işaret etmesiyle olumsuz sürecin daha da hızlanması da bir hayli dikkat çekici... Bu süreç içinde ölümler ve yıkımlar artarak, depremler ve sınır ötesi operasyonlar ülkeyi geri dönülmez sonuçlarla yüzleşmesine neden oldu.
NİSAN AYI JÜPİTER- PLÜTON KAVUŞUMU
Mart ayının son haftasından başlayarak aktif olacak bu açı nisanın ilk haftasında güçlenerek devam edecek. Venüs’ün de dahil olduğu bu süreçte Venüs ile üçgen açıda olan Jüpiter Plüton kavuşumu... Venüs’ün ‘Algol’ yıldızıyla kavuşumu; felaket, şiddet ve hastalık etkilerinin yanı sıra, Algol yıldızı şifa ve iyileştirici güç olarak değerlendirilebilirse, bazı olumlu gelişmelere şahit olacağımız ama yine de Mars etkisi sebebiyle hastalığın ve şiddetin de hız kazana - cağı ve kolay kolay yavaşlamayacağı görülüyor. Hatta bu dönemde kötü arzular ve niyetlerin şeytanlar tarafından güçlendirilip destek bulabileceği de gözden kaçırılmamalı. Olumsuz bir şekilde yükselen kötü şiddet eğilimlerine karşı da tedbirli olmakta fayda var. 31 Mart’ta aktif olacak Algol yıldızı sembolizmiyle, daha dikkatli, daha koruyucu ve muhafaza edici özelliklerimizi aktif etmemiz, temkinli olmamız gerekebilir. Hastalığın umulmadık bir hızla yükselişe geçmesi muhtemel bu zaman dilimlerini, evde kalmakta daha muhafazakâr bir tutum içinde olmakta fayda var. Allah’a sığının ve şeytani olarak açığa çıkacak tüm saldırılara karşı da uyanık olun. Maddi ve manevi korunma kuvvetlerinizi gerek sadaka gerek dua, gerekirse birebir yardım ve mücadele şeklinde değerlendirin.
YENİ REFORMLAR
Jüpiter- Plüton kavuşumunun acımasızlığını Sue Tompkins; “Eğer bütünün daha büyük bir iyiliği söz konusuysa, ölüm ve cezalandırmanın kabul edilebilir olduğu” düşüncesini anlatır ve Margaret Thatcher örneğini verir. Yapmak ve harekete geçmek söz konusu olduğunda bu kavuşumla bu süreçte açığa çıkacak yeni reformlar, yaptırımlar gündeme gelecek gibi duruyor. Çok büyük ve gizlenen sırların da gündeme geleceği, yeraltı kaynaklarıyla ilgili, şirketlerin dünya gündeminde para kaynaklarıyla ilgili, finans kurumlarının çalışmalarında yenilikler ve yeni yaptırımlar mecburi ve zaruri bir durum olarak karşımızda bulabiliriz.
SÜRECİN YÖNETİCİSİ SATÜRN KOVA BURCUNDA
Hem toplumun içinde hem de birey olma süreci kova burcuyla anlatılır. Kova burcu toplumun ve insanlığın hayrına ya da faydasına olacak fikirler, düşünceler ve buluşlar peşindedir. Hem toplumun içindedir hem de bir o kadar toplumdan tecride ihtiyaç duyar kova burcu. Satürn’ün yönetici olduğu Kova burcu bireyin gelişimi için gerekli sınırlar, kurallar ve yeni yönlendirmelerin gündeme geleceğini, hatta teknolojik anlamdaki gelişmelerin özgürlüğüne düşkün bireyin hareketlerini kısıtlamaya yönelik sıra dışı ve beklenmedik gelişmeleri gündeme taşıyabilir. Bunun nedeni Uranüs’ün boğa burcunda Satürn ile kare açıda zorlayıcı bir etki ile hareketi... Hatta sürekli konuştuğumuz ve anlattığımız insanlığın çiplenmesi konusu, yapay zekâ ve robotlar gündemde yavaş yavaş yerini alarak modern köleliği teşvik edecek yaptırımları gündeme taşıyabilir. Ya da bu ve buna benzer konular dijital bir çağın başlangıcını, dijital paranın gündeme gelişini ve devletler düzeyinde pek çok yaptırımla karşımıza çıkan konular içinde olacak bu sene içinde...
YENİ BİR BAŞLANGIÇ
İnsanın varlığını her şekilde tehdit eden ve gözü kara her türlü çirkin oyunlarla ve sistematik şekilde insanı esir etmeyi planlayan yeni sistemin acımasızlığına karşı hazırlıklı olmak zorundayız. Salgın bahanesiyle üzerimizde kuracakları baskı şimdiden, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamaya - cağının bir haberi gibi... Kapitalizmin doğduğu yıllarda da Plüton’un oğlak burcunun son derecelerinde oluşu ve Satürn ile kare açısının yanında, Uranüs ile üçgen açısı olması ve Mars’ın sextil bir açıyla sürece destek vermesi ilginç... Aynı olması mümkün değil ama benzer kuvvetlerin yine yakın diyaloglarda oluşu dikkat çekici elbette. Şu anki yeni düzenin ayak sesleri yine Plüton Oğlak son derecelerinde açığa çıkıyor ve Plüton- Oğlak süreciyle açığa çıkan kapitalizm yine bir Plüton- Oğlak transiti ile çöküşte! Elbette çöküşün fenomenleri de tıpkı çıkış zamanı gibi Satürn, Uranüs ve Mars... Tabii farklı biçim ve konumlarda şimdi de bir sonun hikayesini yazıyorlar. Yeni bir başlangıç için!