Son yıllarda geleneksel medyanın yerini, sosyal medya; ana akım televizyon kanallarının yerini ise dijital izleme platformları aldı. Bana kalırsa -ki bana kalmıyor veriler de böyle gösteriyor- yakın bir gelecekte ana akım televizyon kanalları ve geleneksel medya tarih olacak. Kitapların kokusunu sevenlere kötü haber vermek istemezdim ama sanki onların da suyu ısınıyor gibi. Kitap, dergi, gazete ne varsa dijitale taşınacak.
Artık kaset satışı diye bir şey kalmadı, dijital dinleme ve tıklama rakamları belirliyor şarkıcıların değerini. En meşhur dizi oyuncuları TV kanalları yerine dijital platformlarda oynamaya başladı.
Herhalde bir süre sonra evlere reyting ölçme aleti de koyulmaz. Dijital izlenme oranları reytinglerin yerini alır.
RAHATLIĞIN DİBİNE VURUYORLAR
Ülkemizde ve dünyada yakın gelecekte, televizyon kanallarının yerini video paylaşım platformlarının alacağı düşünülüyor ve bu sebeple ünlü oyuncular, sunucular, gösteri dünyasının yıldızları, bir bir bu platformlarda kendi kanallarını açıyor.
Bu platformlarda RTÜK gibi bir denetim organı bulunmadığı için; çocukların ve gençlerin ruhsal ve psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceğine kendimiz karar vermek zorundayız.
Çünkü senelerdir televizyon programlarında kendilerini kısıtlanmış hisseden insanlar, bu platformlarda rahatlığın dibine vurmuş durumdalar tabir-i caizse.
Çünkü biz biliriz ki televizyon programlarında sunucunun ya da konukların ağızlarından çıkan olumsuz şeyler, kariyerlerini bile etkileyecek derecede olay olur. Bu yüzden televizyon programlarında herkes; beyefendi, hanımefendi, düzgün, kibar, insancıl bir imaj çizmeye çalışır, hepsi adeta bir iyi niyet elçisi gibi davranır dolayısıyla da çoğunlukla samimiyetsiz programlar ortaya çıkar. Bir televizyon programında küfür edemezsiniz, sağlığa zararlı maddelerden özendirici şekilde bahsedemezsiniz. Fakat televizyonda sansüre ihtiyaç duyulan her şeyi, bu video paylaşım ortamlarında rahatlıkla kullanabilirsiniz.
SANSÜRSÜZ HER ŞEY EKRANDA
Televizyonun en önemli kitle iletişim aracı olduğu 90’lı yılların meşhur sunucularından Güner Ümit’in Turnike adlı yarışma programında yaptığı bir gaf sebebiyle kariyeri bitmişti. Bugün herhalde gelinen noktada, “Allah’ım neydi günahım” diyordur.
Çünkü artık televizyon programlarında en şirin hallerini gördüğümüz ünlüleri, internet kanallarındaki sohbet programlarında küfür ederken, hatta içki içerken bile görebiliriz. Hem de buzlama, sansür vs hiçbir şey olmadan!
İnternet üzerinden yayın yapan bu kanalların; yayınlayanlar ve izleyenler için oluşturduğu bu şeffaflık, sınır tanımazlık ve özgürlük gelecekte ne gibi sorunlar doğurur bilemiyorum.
Son günlerde bu platformlarda oldukça popüler olan şeylerden biri de toplumda bir kesimi temsil ettiği düşünülen kişilere sorulamayacak soruların sorulduğu sohbet programları.
Bir ateist, bir feminist, bir eşcinsel, bir tesettürlü, bir Suriyeli, bir madde bağımlısı, bir mahkûm gibi konuklarla tamamen sansürsüz konuşulan programları sanırım televizyonlarda görmemiz henüz mümkün değil.
TELEVİZYONDA KİBAR İNSANLAR
Programına bir satanist alıp, “Bize biraz anlatır mısın, nasıl karar verdin?” diye sorular soracak bir baba yiğit yoktur sanıyorum.
Programa içki şişesiyle gelip, ağzına geldiği gibi küfürlü konuşabilecek konuk da bulunmaz muhtemelen. Bunlar bulunsa bile RTÜK yanlarına bırakır mı, siz karar verin.
Klasik televizyon kanalı mantığının, seyircisinden anında dönüş alamıyor oluşu ve haber, dizi, reklam üçgeninden kurtulamaması sebebiyle miadını doldurduğunu artık genç seyirciyi kaybettiğini düşünüyorum.
Dolayısıyla da uzunca bir süredir herhangi bir ana akım televizyon kanalını yayınlandığı saatte izlemiyorum. Reklamsız iki saat kırk beş dakikalık bir diziyi, internet üzerinden oynatma hızını arttırarak ve gereksiz bulduğum yerleri atlayarak, üstelik de kendim için uygun olan saate izlemeyi tercih ediyorum. Yirmi birinci yüzyılda, insanları aynı saatte toplayıp dizi izletmek mi kaldı ya hu?
MODASI GEÇMEZ
Bundan yüz yıl sonra belki de dizileri üç boyutlu izler, içine girer, senaryoya müdahale bile ederiz kim bilir? Olmaz demeyin; Belgin Doruk ile Ayhan Işık, mezarından kalkıp gelseydi bugünkü dizi ve film sektörünün geldiği noktaya ağızları açık bakarlardı.
Ne yani televizyon tamamen bitiyor mu derseniz, ona da ‘Evet’ diyemem.
Televizyonun çıkmasıyla radyonun bile tamamen bitmediğini düşünürsek; televizyon da hiçbir zaman tamamen bitmeyecektir. Sadık izleyicisi ve reklam verenlerin hala internet yerine televizyon kanallarını daha çok tercih etmesi sebebiyle, televizyon bir süre daha tahtını internete kaptırmayacak gibi görünüyor.
Buradan Belgin Doruk ve Ayhan Işık’a şaka şaka! Yeni nesil internet izleyicilerine ve sadık televizyon izleyicisine selamlar...