Sultan Süleyman PROSTESTANLIĞI Niçin Destekledi?

Erkan Hacıfazlıoğlu

Evet, yanlış okumadınız…
Kanuni Sultan Süleyman, Avrupa’da yayılan Protestanlığı desteklemiştir. 
1520 ile 1566 yılları arasında 46 yıl padişahlık makamında oturan Kanuni, Avrupa’yı çok yakından takip etti.
***
PROTESTANLIĞIN kurucusu St. Augustin tarikatından Alman kökenli bir rahip olan Martin Luther, 1489 ile 1546 tarihleri arasında; Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman ise; 1495 ila 1566 tarihleri arasında yaşamıştır. 
Osmanlı Padişahı ile Hıristiyanlığın Katolik ve Ortodoks mezhebinden yığınlar kopararak Protestanlığı kuran M.Luther arasında nasıl bir ilişki olmuş?
Osmanlı, Protestanlığın ortaya çıkışına nasıl yaklaşmış? 
Evet, şimdi, çağımızı da ilgilendiren ve tarihten dersler almamızı gerektiren bu ilginç ilişkiye bakalım.
***. 
ÖNCELİKLE hepimizin malumu, Hıristiyanlık Hz. İsa ile başlar. Kutsal Kitapları İncil’dir.  
Hıristiyanlık zamanla mezheplere bölünür. En güçlü mezhebi Katolikliktir. Bu mezhebin Hıristiyanlığın çıkışı ile var olduğu kabul edilir. Roma, Katoliklerin merkezidir. 
Bir de Ortodokslar vardır. Katolik kilisesi içindeki tartışmalar sonucu 1054’te Ortodokslar ayrı bir mezhep olarak ortaya çıkmışlardır. 
Hıristiyanlığın üçüncü önemli mezhebi ise Protestanlıktır. Almanya’da 1517’de Martin LUTHER ile ortaya çıkmıştır.
***
PROTESTAN, Almanca bir kelimedir. Protesto: İtiraz eden, başkaldıran anlamlarına gelir. 
M.Luther, 31 Ekim 1517’de Wittenberg Kilisesi’nin (Almanya) duvarına Katolik Kilisesi’nin yanlışlarını gösterir 95 maddelik bir itiraz metnini asar. İşte böylece Protestanlık hareketi başlamış olur. 
Luther’in düşünceleri Katolik Avrupa’da geniş yankı uyandırır ve kısa zamanda büyük taraftar toplar. Protestanlık Mezhebi daha sonra üç yoruma ayrılır: Lutheryanizm, Kalvinizm, Anglikanizm. Hatta bu alt kollar farklı yorumlarla on alt ekole daha ayrılmıştır.
Şimdi, Protestanlığın doğuşu ile birlikte Osmanlı Devleti’nin bu durum karşısındaki siyasetine bakalım.
***
TOPKAPI SARAYI Müzesi Arşivi’nde Kanuni Sultan Süleyman’a sunulan bir Osmanlı casus (casus olan kişi bir tacirdir. İsmi Dhuka’dır. Bu casus 1529 ila 1531 arasını raporlamıştır) raporunda şöyle der: 
“Martin Luther adında biri kendiliğinden bir din kurup (uydurup, ortaya çıkarıp) alçak İspanya’nın batı taraflarında muhalefet edip ve 30 bin asker toplayıp İspanyollarla savaşmış…” (Prof.H.İnalcık, Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet, İş.Bank.Y.,s.185-186). 
Osmanlı İmparatorluğu, istihbarat teşkilatı vasıtasıyla bu şekilde bilgileri temin ederek, Avrupa’da yaşanan dini bölünmeden ve bu bölünme sonrasında ortaya çıkan kargaşadan haberdardır.  
***
KANUNİ’nin 1529 yılındaki Viyana kuşatması Avrupa’yı derinden sarsmıştır. 
Özellikle Almanya bu Osmanlı akınlarından ürkerek Protestan beylere yani Luthercilere birçok ödün vermiştir. Almanya’da “Türk korkusu” (Türkenfurcht) bir gerçekti; Bir Osmanlı istilası yakın bir tehlike olarak hissediliyordu. Almanya’da Osmanlı tehlikesine karşı Türk çanı (Türckenglocken) ve Türk vergisi ihdas olunmuştu (H.İnalcık, s.187). 
Hatta Almanya’da çıkan ilk gazetede (Newe Zeitung) yazar şöyle diyor: “Hıristiyan dünyası için kudretli sultana boyun eğmek ve haraç ödemek en iyi yoldur, adaletle ve âlicenaplıkla bizi idare etmesine güvenebiliriz”. M.Luther ise önceleri Türkler için: “Türk’e karşı direnme Tanrı’nın iradesine karşı gelmektir” diyordu (H.İnalcık, s.187-188).
***
PROTESTANLIK Avrupa’da Osmanlıların egemen olduğu bölgelerde himaye görüyor ve hızla yayılıyordu. Lutherci vaizler, Osmanlı Macaristan’ına rahatça gidip yeni mezhebin propagandasını yapabiliyorlardı. Bu arada Katolikler Protestanlara çok büyük düşman gözüyle bakıyor ve onların Hıristiyanlık için Türklerden daha kötü olduklarını söylüyorlardı (H.İnalcık, s.189). 
Tabii olarak Hıristiyan dünyasının bölünmesi karşısında Osmanlı ince bir dış politika izliyor ve Protestanlık mezhebini, güçlü Katolik Kilisesine karşı destekliyordu.
***
AVRUPA’da ortaya çıkan Protestanlık ile Otuz Yıl Savaşları olarak bilinen (Katolik-Ortodoks ve Protestanlar arasındaki) mezhep savaşlarının (1618-1648) fitili ateşlenmiştir. 
Bu savaşların olduğu dönem Osmanlı’nın gücünün zayıfladığı bir döneme rastlar. Avrupa’daki bu savaş ortamı Osmanlı için bulunmaz bir nimet olmuştur. Çünkü içeride birbirini yiyen Avrupa devletleri bir araya gelerek Osmanlı’ya karşı tehdit oluşturacak konumda olamamışlardır.
***
KATOLİK ve ORTODOKS kiliselerinin bölünmesi sonucu ortaya çıkan Protestanlık ve sonrasında yaşanan mezhep savaşları tarihi bir vakadır. 
İşte bu tarihi vakadan İslam dünyası olarak ders almamız gerekir. Tarih tekerrür eder ve ediyor. Yani 500 yıl önce Avrupa’da ecdadımızın başarılı bir şekilde uyguladığı politikalar, bugün İslam dünyasında bize karşı uygulanıyor. Bu durumu iyi düşünüp ona göre hareket etmemiz gerekir.
*** 
Sonsöz olarak şunu söyleyeyim; bir çatı altında yaşayan büyük bir aile olduğumuzu ve çatı çökerse hepimizin bu çatının altında kalacağımızı unutmayalım. Sevinci ve kederi paylaşmayı bilelim…
Ortak yönlerimizi öne çıkararak vatan şemsiyesi altında nice bin yılları bu topraklarda huzur ve barış içinde yaşamanın tohumlarını her nesilde; yeniden, yeniden atalım…