Sosyal medyanın rengi olsaydı sizce ne olurdu? Geleneksel medyada durum tam tersi olmasına rağmen sosyal medyanın kadın ağırlıklı olduğu bir gerçek. Yani eğer rengi olsaydı baya pembeye çalardı.
Geleneksel medya yani, tv kanalları, gazeteler, haber ajansları vs daha çok erkek egemenliğinin olduğu yerler. Hemen hemen bütün tv patronları erkek. Buralarda üst düzey çalışan ve karar alma mercii olan kişilerin çoğu yine erkek. Geleneksel medyada kadınlar her zaman olduğu gibi sadece vitrinde. Kadınları medyayı yöneten güç olarak değil ama evimizde bize sunan sunucu olarak görebiliyoruz.
Fakat sosyal medyada durum biraz farklı. Sosyal medyada, herkes kendi haber ajansının, kendi gazetesinin, kendi televizyonunun patronu. Yok öyle benzetme olsun diye söylemedim. Günlük hayatını, gezdiği yerleri, ya da kurguladıklarını çekip, montajlayıp adeta birer kısa film gibi yayınlayan ve bazı televizyon programlarından daha çok izlenen kişisel video kanalları var artık. Yine sosyal medya hesaplarında reklam alan ve bundan oldukça iyi paralar kazanan insanlar da var. Mesleği tamamen bu olan, hayatını bundan kazanan insanlar var. Herkes kendi medyasının patronu derken şaka yapmıyordum.
Eskiden ünlü bir kişinin; gazetelerde kendisi hakkında uydurma bir haber çıktığında, yapabileceği tek şey haberi tekzip etmeleri için gazeteye ya da tv kanalına ulaşmak yahut okuyanların, izleyenlerin inanmamaları için dua etmekti. Oysa artık kendi sosyal medya hesabından anında kendi tekzipini yayınlayabilir.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesi bir çok şeyi değiştirdi. Hiçbirimiz Facebook, Twitter, İnstargram ya da YouTube hayatımıza girdikten sonra herşeyin aynı kaldığını iddia edemeyiz sanırım. Hemen hepimizi değiştirdi bu saydıklarım. Hadi itiraf edelim bir çoğumuzun Facebook’ta saçma sapan bir fotoğraf albümü vardır. Yaptığımız, gezdiğimiz, gördüğümüz, hissettiğimiz şeyleri paylaşmak hepimize iyi geldi bile diyebiliriz. Tabi bir yere kadar!
Çünkü bir yerden sonra sanalla gerçekliğin birbirine karışması sorunu ortaya çıkıyor. İstatistikler gösteriyor ki; dünyada kablosuz iletişimi ve sosyal medyayı kullanan kişi sayısı giderek artıyor. Yine bu istatistiklere göre mobil internet kullanıcılarının sayısı da her gün geçen gün artıyor. Bu demek oluyor ki, dünya her an cebimizde olsun istiyoruz ve günün istediğimiz her anını cep telefonumuzdan paylaşıyoruz. Hatta o ilk zamanlar cep telefonlarına uzay istasyonu muamelesi yapan “şunu bana göster ben anlamıyorum” diyen annelerimiz, babaannelerimiz bile sosyal medyadan paylaşım yapıyor. Dallı güllü hayırlı cumalar mesajları, örgü yelek modelleri ya da yemek tarifleri paylaşıyor; hiç bir şey paylaşmazsa bizim fotoğraflarımıza “canım kızım, yakışıklı oğlum, ben annen selamlar” yazıyorlar.
İstatistik ve annelerimiz demişken; istatistiklere göre sosyal medyayı en çok kadınlar kullanıyor. Son zamanların en büyük trendi ise sosyal medya anneleri. Sosyal medyanın rengi olsaydı pembeye çalardı diye boşuna demedim. Twitter’ı dışarda tutarsak -o ne mavi ne pembe olurdu, mor bilemedin sarı gibi cinsiyetsiz bir renk- sosyal medya son zamanlarda kadınların; kadınlık ve annelik kimliğini oldukça ön plana çıkardığı adeta pembe bir dünya oldu. Burada pembe temsili bir renk olmaktan çıkıp baya gözle görülür bir renk olmaya başladı. Adeta Hansel ile Gratel’in şekerden evini andıran masal evler sardı sosyal medyayı.
Kusursuz gelinlerin, kusursuz evleri, kusursuz sunumları derken kusursuz anneliklerini izlemeye başladık. Sosyal medyanın bir ilüzyon olduğunu ve insanların olmasını istedikleri hayatlarını yansıttığını biliyoruz elbette. Ama dışardan baktığımızda sayıları azımsanmayacak bir kalabalık kadın grubunun adeta kendi masallarını yaşadıklarını görüyoruz. Oysa bizim bildiğimiz aile anne baba ve çocuklardan oluşur. Sosyal medyada ise kurduğu pembe dünyada çocuklarıyla yaşayan anneler var. Babalar genelde fotoğrafı tamamlayan bir ayrıntı sanki. Toplu aile fotoğrafında anne ve çocuklara uygun konseptte giyinmiş etliye sütlüye karışmayan silik babalar...
Uzmanlara göre babasız büyümek zorunda kalan çocukların hayatındaki baba yokluğu; baskın anne, silik baba kombinasyonundaki baba yokluğundan daha kötü değil.
Anne kimliğinin bu denli ön plana çıkması, kadınların mutfaklarını, evlerinin dekorasyonunu, hatta eş ve çocuklarını kendi zevklerine göre dizayn etmesi tek ebeveynli çocuklar sorununu doğurmuş görünüyor. Elbette bir baba var ama sanki sadece toplu fotoğraf çekiminde pantolon askısını takıp, fötr şapkasını giyip yerini almak için.
Anne kimliği herşeyin önüne geçmiş gibi görünüyor. Öyle ki, sosyal medya kullanıcısı kadınların büyük bir kısmı kendini anneliği üzerinden tanımlıyor. Açelyasununannesi, Berkehanınannesi gibi kullanıcı isimlerinin yanı sıra; profillerinin biyografi kısmında yine iki prenses annesi ya da üç şehzade annesi olduklarını belirtme ihtiyacı hissediyorlar. Bazıları bununla da yetinmiyor ve “hayatta en büyük başarılarının annelik olduğunu” iddia ediyor. Bir çeşit annelik kutsaması hakim adeta sosyal medyada.
Kimi zamanda “bir kızı olmalı insanın” ya da “bir oğlu olmalı insanın” gibi tuhaf argümanlarla kendi anneliklerini yüceltirken bir kız ya da erkek evlat sahibi olamamış kişileri farkında olmadan yaralamalarının yanı sıra kendi çocukları üzerinde de görünmeyen bir baskı oluşturuyorlar. Kadınları yalnızca annelik üzerinden tanımlayan bu anlayışın, aslında bunun insanlığın devam etmesi için milyarlarca yıldır süregelen bir devir daim olduğunu anlaması zor görünüyor.
Henüz sosyal medya annelerinin yetiştirdiği çocuklardan oluşan neslin yetişkinliğini göremediğimiz için ancak tahmini yorumlar yapabiliyoruz.
Bu baskın anne kimliğinin çocukların geleceklerinde neleri etkileyeceğini kestiremiyoruz.
Kimliğini sadece anneliği üzerinden tanımlayan -bunların bir de sadece eşi üzerinden tanımlayanları var ama o da başka bir yazının konusu- kadınların sosyal medyada bu kadar revaçta olması beraberinde başka sorunları da getiriyor tabi. Çocukları üzerinden popülarite yahut para kazanılması sorunu.
Öyle ki çocuğunun neredeyse tüm ihtiyaçlarını sponsorlar tarafından karşılayan kullanıcılar mevcut. Hamilelikle başlayan süreçte; çocuğun doğum partisi, hoşgeldin mevlüdü, diş buğdayı, birinci yaş günü derken hemen herşeyi bedavaya getirdiği gibi üzerine bir de para kazanan kadınların sayısı azımsanamayacak kadar çok. Elbette bu gelirleri elde etmek ve popülerliği korumak için çocuklarının neredeyse her anını takipçileri ile paylaşmak durumundalar. Sürekli olarak giydirip süsleyip en güzel pozlarını da yayınlamaları gerekiyor.
Fakat uzmanlara göre henüz yeterli zihinsel olgunluğa erişmemiş çocukların izin verme ya da vermeme hakkı bulunmadığından, onların para kazanma ya da popülarite amaçlı hayatlarının teşhir edilmesi doğru değil.
Çünkü bu paylaşımlar içinde doğum anında tutun da tuvalet eğitimine kadar çocuğun en mahrem anları bulunuyor.
Çocuğun mahremiyetini hiçe sayan adeta “çocuğum var ve herkese göstermeliyim” mantığıyla hareket eden ve çocukları üzerinden tanınmışlık ve gelir elde eden ebeveynler -özellikle anneler- farkında olmadan çocuklarının kişilik haklarını ihlal ediyor.
Bir de kendini anneliğe adamış sosyal medya kullanıcılarının sözüm ona kusursuz çocuk eğtimi üzerine yaptıkları paylaşımlar var. Öyle ki yemiyor içmiyor çocuklarıyla etkinlikler yapıyorlar. Her daim sinirleri alınmış birer pamuk şeker gibi davranıyorlar çocuklarına. Zaten onların çocukları da senin benim çocuğumuz gibi değil ki, adeta başında hare ile doğmuş birer melek. Bu sosyal medya anneleri sürekli harika fikirler üretiyorlar ve konuşmalarını dinlediğimizde bir uzman çocuk eğitimcisi olduklarını düşündürüyorlar. Oysa çocuğun eğitimi yok fakat kazandığı takipçi ve gelir kaynaklarını kaybetmemek için pembe yalanlar söyleyebiliyorlar. Bu kusursuz annelikleri ve verdikleri mükemmel çocuk eğitimi ile hem cinsleri üzerinde kurdukları yetersizlik baskısı da cabası.
Sosyal medya doğru kullanıldığında bir çok faydayı beraberinde getiren bir iletişim aracı iken yanlış kullanımda ise oldukça kötü sonuçlara neden olabiliyor.
Doğuştan birer fenomen olmaya zorlanan; bir şehzade ya da prenses olmak isteyip istemediğinin hiç önemi olmayan çocuklar büyüdüklerinde bundan memnun olacaklar mı bilemiyoruz. Memnun olmaları fakat bu popülerliğin devamını sağlayamamaları durumunda yaşayacakları travmaları da kestiremiyoruz.
Bakalım kadın egemen pembe sosyal medya gelecekte başımıza ne işler açacak?