Ümmügülsüm Tat Ümütlü
Marketteyim... Kasiyer kız elimdeki krakerlerin fiyatlarını okuturken soruyor "Hamile misiniz?"... Vereceğim cevabı beklemeden tebessüm eden gözlerle anlatıyor hikayesini. Yaklaşık iki ay sonra bebeği dünyaya gelecekmiş, doğum izni almasına beş hafta kalmış, daha önce izne ayrılmak istemiyormuş çünkü evlenirken aldıkları mobilyaların taksitleri yeni bitmiş ve doğum için para biriktirmeleri gerekiyormuş. Eşi aynı marketin başka bir şubesinde güvenlik görevlisi olarak çalışıyormuş. Karı koca ikisi de imam hatip lisesi mezunuymuş ve katsayı engeli yüzünden çok istedikleri halde üniversite okuyamamışlar. Kimileri yurt dışına giderken, kimileri özel üniversitelere ek kontenjan döneminde kayıt yaptırırken onlar hayata bakakalmışlar. Sonra iş bulup evlenmişler. "Bazen arkadaşlarımı belgesellerde, açık oturumlarda, gazete köşelerinde görüyorum. 28 şubat hakkında, imam-hatipliler hakkında, laiklik hakkında, muhafazakar kadın hakkında konuşuyorlar. Kimse dört yılda ancak bitirdiğimiz mobilya taksitlerinden, maaşımızı vaktinde ödemeyen abilerden, konjektür değişti diyerek bizi yalnız bırakanlardan bahsetmiyor" dedi.
...
"Karargah Rahatsız" manşetini hepimiz okuduk. Bu ülkede vesayet sisteminin temsilcileri hep bir şeylerden rahatsız oldu. Rahatsız olan her zaman asker değildi. Bazen medya patronları, bazen işadamları, bazen tarafsız ve bağımsız olması gereken yargı... Rahatsızlıklarını manşetlerle dile getirdiler hep. Oturdukları yerden parmak salladılar, postal fotoğrafları ile darbe geliyor dediler... Eğer askeri darbe için uygun zemini hazırlayamazlarsa küresel ortaklarına "ekonomik" darbe, "sosyal" darbe için ricalarda bulundular... Oysa 28 şubatın hayatı omuzlarına çok erken almış ve 14 yaşında "sistemi tehdit eden unsur" diye etiketlenen çocukları... Onlar hiç rahatsız olmadı, sağa sola tehdit savurmadı, radikal paylaşımlar yapmadı... Hatta bir çoğu o günlerde okulsuz, işsiz, referanssız, yalnız kalmasına rağmen 'tenezzülen' nasılsın diye soranlara "iyiyiz" dediler. Başımıza dünya yıkıldı, yine de iyiyiz.
Her yıl gazete manşetlerinde büyük puntolarla 28 şubat yazarken, ekranların akil adamları post modern darbenin şifresini çözmüş edasıyla konuşurken... Vesayet sistemi ve faiz lobisi üzerinden yeni denklemler kurulurken... Hatta 28 Şubat'tan sonra muhafazakarların yükselişi üzerine doktrinler yapılırken... 28 Şubat bir yenilgidir mesajı verildi hepimize. Kabul edin bu yenilgiyi kabul edin ve dönün evinize. Ev bizim için vatandı, memleketti. 15 Temmuz'da bunu fazlasıyla gösterdik, yine de anlamadılar.
28 Şubat büyük bir yenilgiydi. Bu ülkede doğum tarihi 1978-1987 arasında olan gençlerin umutlarını 28 Şubat iğne deliğinden geçirmişti. Meslek liselerinin motor bölümünde okuyan ve makina mühendisi olmak isteyen gençlerle, başörtülü imam-hatipli kızlar aynı kazana atılmıştı. Üstelik post modern darbenin ardından muhafazakarlar saf saf ayrılmıştı. Elitist tavırları ve beyaz türk özlemi yüzünden kapısına gelen imam-hatipli kardeşine "dil biliyor musun" diye soran iş veren, "Abi bizim camiadan adam çıkmıyor, nerede bir islamcı görsem yarım iş yapıyor" diyen dindar yönetici, "yerel seçimlerde başörtülü aday gösterilmesini doğru bulmuyorum. Ülkemiz henüz buna hazır değil" diyen stk başkanı... Hepsi 28 Şubat'ın ülkemize armağanıydı.
Ve tüm bunlar yaşanırken malum gazete çok mutluydu.
Onlar sadece 28 Şubatı değil sonrasını da tasarlamıştı. O yüzden gerine gerine "1000 yıl sürecek" diyorlardı.
Türkiye vesayet sistemini geçmişte bırakacak bir referanduma doğru koşarken.., En çok da manşeti atan o gazete rahatsız. Türkiye'nin gerçek anlamda bağımsızlığını kazanmasından, milli iradenin başa geçmesinden... Tarlada domates yetiştiren teyzelerin, esnafların, üniversite öğrencilerinin, öğretmenlerin, doktorların, mimarların... Halkın öngörüsünden rahatsız.
Çünkü 17 Nisan sabahı manşetlerle siyasetin hizaya getirildiği günler geride kalacak. Kolay değil yılların alışkanlığından vazgeçecekler. Manşetlerle ellerinde tuttukları güç gidecek. Bu kez halk konuşacak onlar halkın kararına saygı duyacak.
Başkalarını sonra konuşuruz... Kendisini milletten üstün gören ve yıllardır yayınlarını buna göre şekillendiren medya bugünlerde çok rahatsız.
Sözün kısası biz halk olarak verdiğimiz "rahatsızlık" için mutluyuz. Tüm zincirlerinden kurtulmuş bir Türkiye hayalimiz var... Dünyanın, ümmetin Türkiye'den beklentileri var. Siz rahatsızsınız, biz umutluyuz.