Kıymetli Dostlar, faiz belasına bulaşmadan yapılabileceklerle ilgili konularda bir şeyler aktarmaya çalışıyorum malumunuz. Bu İLLET ile ilgili bu yazımda Tevrat ve İncil’de neler diyor onları derledim. Gördüm kü bu bela ile ilgili özünde Yüce Kitabımızdan çok ta farklı bir buyruk yok.
Şöyle ki;
Tevrat’ta bakın neler diyor:
“Halkıma, yanındaki fakire borç para vereceğin zaman, ona alacaklı gibi davranma. Onun üzerine faiz yüklemeyin” (Şemot – Mısır’dan Çıkış 22:24)
Bu emirleri ile ilgili izahatı şöyle yapmışlar: Eğer aynı anda Yahudi olan ve olmayan iki kişi gelip borç isterse, Yahudi olmayandan faiz almaya izin olmasına karşın öncelik Yahudi’nindir (halkıma). Ayrıca maksat faiz almak, yani çıkar sağlamak değil, yardım etmektir. Eğer biri fakir olan diğeri fakir olmayan iki Yahudi gelirse, öncelik fakirindir (fakire). Başka şehirden bir fakir ile kendi şehrinden bir fakir gelirse, kişi önceliği kendi şehrinden olana vermelidir (yanındaki). Kendi şehrindeki herhangi bir fakirle, fakir bir akraba gelirse, öncelik akrabanındır (yanındaki).
Borç alanlar Tanrı’nın Halkı’dır (halkıma); geçimleri, Tanrı’nın sorumluluğu altındadır. Bu nedenle onlara yardım eden herhangi bir Yahudi, Tanrı’nın, bu davranışının karşılığını vereceğinden emin olmalıdır.
Borç veren kişinin, parasını geri almaya elbette hakkı vardır ancak karşı tarafı sıkıştırarak veya borcunu sürekli hatırlatarak onu utandırmamalıdır. Borçlunun borcunu geri ödeme zamanı gelmişse ve durumunun iyi olmadığı biliniyorsa, onu ödeme yapmaya zorlamak yasaktır. Zorlamak bir yana, onun göreceği şekilde önünden geçmekten bile kaçınılmalıdır. Misal, “Salamon’un borcunu şimdiye kadar ödemesi lazımdı. Gerçi sıkıntıda ama ben yine de dükkanının önünden şöyle bir geçeyim de kendimi hatırlatayım”demek ve düşünmek katiyyen yasak (alacaklı gibi davranma).
“Kardeşin düşkünleşir, senin yanında iken (maddi) bocalamaya girerse, onu desteklemelisin ki seninle yaşayabilsin. Ondan faiz ve artırma alma -Tanrından çekin- ve kardeşin seninle yaşayabilsin. Paranı ona faizle verme. Yiyeceğini artırma amacıyla verme.” (Vayikra 25:35-37)
Buna da şöyle bir açıklama yapılmış: Düşkünleşmek fiili, para kaybetmeye başlamış ancak henüz tamamen fakirleşmemiş olan bir Yahudi’yi tanımlamaktadır. Onun düşüşünü yavaşlatmak ve varlığını yeniden kazanmasına yardım etmek, yanındaki tüm Yahudilerin sorumluluğudur.
Sıkıntıda olan kişiye yardım etmek için tamamen fakirleşmesini bekleme. İlk işaretleri gördüğün an, devreye gir, çünkü tamamen düşerse, onu tekrar kaldırmak çok daha zor olacaktır.
Şahsi kanaatim tahrifat olduğu yönünde olmakla beraber (Doğrusunu Allah bilir); kendi izahları ve emirleri olduğu gibi naklediyorum aşağıdaki gibi:
Yahudilik buyruklarına göre Yahudi olmayan kişilere kısıtlama getirmemiştir. Başka bir deyişle, Yahudi olmayan biri, bir Yahudi’ye, faiz alma amacıyla borç verebilir. Aynı şekilde bir Yahudi, Yahudi olmayan birinden faiz alabilir. Ancak bir Yahudi’nin başka bir Yahudi’den faiz alması yasaktır.Yahudiler arasında faizin hem verilmesi, hem de alınması yasaktır.
“Kardeşine -(ister) para faizi, (ister) yiyecek faizi, (isterse de normalde karşılığında) faiz alınan (başka) herhangi bir şeyin faizi (olsun)- faiz verme. Yabancıya faiz verebilirsin ama kardeşine faiz veremezsin.” (Devarim 23:20-21)
İncil’de durum biraz farklı şöyle ki;
Bilindiği üzere İncil’in 4 farklı nüshası vardır. Bunlarda bir tanesi olan Luka İncili’nde faiz alınması hususunda sadece karşılığını almaktan bahsedilmekte ve faiz konusunda şu hükme varılmaktadır; “…Eğer kendilerinden almayı ümid ettiğiniz kimselere ödünç verirseniz, ne mükafatınız olur? Günahkarlar bile, günahkarlara karşılığını almak üzere ödünç verirler. Fakat düşmanlarınızı sevin, onlara iyilik edin ve hiç ümidsiz olmayarak ödünç verin; karşılığınız büyük olacaktır” (Luka, 6; 34-35).
Ancak, Hristiyan toplumları ortaçağa geldiklerinde faizsizlik nedeniyle borç para vermeye sıcak bakmamışlar ve bu durumun ortadan kalkması gerektiği konusunda ilk girişimi de Calvin gerçekleştirmiştir. Calvin öğretisinin İngiltere’de işlerlik kazanması birçok tartışmayı beraberinde getirmiş hatta İngiltere’de faiz oranı da belirlenerek faiz meşru hale getirilmeye çalışılmıştır.
Calvin, özellikle faizin günah olmadığını açıklayarak; o tarihe kadar borç verme işlemine konu olmadan yalnızca gelecek günler için tasarruf edilmiş yastık altı paraları, iktisadi faaliyetlere yöneltmiştir.
Kutsal kitapta buna uygun olan ifadeler şu şekildedir: “…Paramı bankacılara vermen gerekti; gelince malımı faizi ile geri alırdım” (Matta, 25; 27). “…Öyle ise, paramı niçin bankaya vermedin? Geldiğim zaman onu faiziyle isterdim” (Luka, 19; 23).
Özetle Dostlar; Tüm dinlerde faiz, Allah indinde haram. (Dediğim gibi doğrusunu Allah bilir) Sonrasında tahrifata uğratarak ve kılıfına uydurarak; “Kendi dininden olmayanlara” ya da “zamanın şartları ve ekonomi gereği meşru göstererek” bazı hallerde yasak değildir demek çok makul gelmiyor.
Son olarak Kur’an-Kerim’de faiz ile ilgili en uyarıcı ve çarpıcı iki ayet ile noktayı koyalım:
Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak ŞEYTAN ÇARPMASINDAN hırpalanmış bir kimse gibi kalkarlar. İşte bu, onların: “Oysa alışveriş riba gibidir.” demeleri sebebiyledir. Ve Allah, alışverişi helal, ribayı (faizi) haram kılmıştır. Bundan sonra, Rabbinden kendisine öğüt gelen kimse (ona uyarak) artık (faizden) vazgeçerse, o taktirde geçmiş olan (önceden aldığı faiz) onundur ve onun işi (onun hakkındaki hüküm) Allah’a aittir. Ve kim de (faizciliğe) dönerse, işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır. (Bakara Suresi 275)
Bundan sonra eğer (bunu) yapmazsanız, o zaman ALLAH VE O’NUN RESÛL’Ü TARAFINDAN SAVAŞA MARUZ KALACAĞINIZI BILIN (SAVAŞA HAZIR OLUN). Ve şayet tövbe ederseniz o taktirde ana malınız (sermayeniz) sizindir. Ve zulmetmezsiniz ve zulmedilmezsiniz. (Bakara Suresi 279)
"FAİZ nedir"i bilmeyenler veya hafife alanlar için, faizle oluşan reel sonuç şudur:
Bankalar tarafından aslında gerçekte varlığı olmayıp, sanal BORÇ olarak üretilen paranın sadece faizinin Dünya'yı yaklaşık olarak 6 kez satın alabileceğini biliyor muydunuz?
Ayette, "şeytanın çarptığı" deyiminin geçmesi boşa değildir herhalde.