Senenin, “yılbaşı kutlamaları tartışması” bölümüne girmiş bulunuyoruz. Siz bu satırları okurken zirve yapmış ve seneye aynı zamanda yeniden tartışmak üzere ara vermiş olacağız muhtemelen. Her sene aynıdır gerçi, hiçbir şey değişmez.
Bu konuda kabaca dörde ayrılıyoruz. Kutlayanlar, kutlamayanlar, kutlayanları kınayanlar ve kutlayanları kınayanları kınayanlar şeklinde. Kutlayanları kınayanlar; “Noel hristiyan bayramıdır, hiç kurban bayramı kutlayan hristiyan gördünüz mü ?” şeklinde açıklamalar yaparken; kınayanları kınayanlar ise “yılbaşı ağacıyla uğraşana kadar cinayetleri, tecavüzleri kınayın” gibi tuhaf ve saçma argümanlarla gelirler.
Bir de iki grubun inatlaşanları vardır; inadına kutlayanlar ve inadına kınayanlar. Meseleyi vatan millet meselesi haline getirenler bile olur. O gece televizyon bile izlemeyenler, inadına Fetih kutlamaları yapanlar gibi...
Bir kısım “biz noel değil, yılbaşı kutluyoruz” deyip, tüm hristiyan ritüllerini gerçekleştirerek, esasen bir din adamı olan Noel baba, yani aziz Nicholaos’la eğlenirken ; diğer tarafta sırf nispet olsun diye gerçekte o tarihte bile olmamasına rağmen yılbaşı gecesini İstanbul’un fethini kutlayarak geçirir.
Benim çocukluğumda, yılbaşı kutlamalarını protesto etme amaçlı fetih kutlamaları yoktu ama babam o gece meyve ve çerez yememize bile izin vermezdi. Hadi Noel babası, hindisi dini ritüel diyelim yahu meyve ile çerezin ne suçu vardı ?
Son zamanlarda bir de ağaç süslemenin aslında eski bir Türk geleneği olduğu söylemleri çıkmaya başladı. Muhtemelen İslamiyet öncesi dönemde Gök Tanrı dininin ritüellerinden biridir diye düşünüyorum. Kurşun döktürmek, ağaçlara çaput bağlamak gibi.
Dini kısmını bir tarafa bıraksak bile bana kişisel olarak kışın ortasında, eğitim-öğretim yılı devam ederken, diziler bile sezon ortasındayken hiç de yeni bir yıla giriyormuşuz gibi gelmiyor. Ocak ayının başlangıç sayılmasını kabullenemiyorum.
Bence yeni yıl; tatil bitip okullar başlarken, dizilerin ilk bölümü yayınlanırken, futbol takımları sezona başlarken falan olmalı.
İtiraf etmek gerekirse bir dönem ; bu kutlama olaylarına hristiyanlığın dini ritüllerinin de karışması sebebiyle karşı olan grup içindeydim. Karşıydım dediysem gidip de kutlama yapanların önündeki sehpadan kuru yemişleri toplamıyordum. Çam ağaçlarındaki ışıklı topları falan sökmüyordum. Onların nasıl « cingıl bels » söyleyip, kırmızılı yeşilli kurabiye yerken kafasına üçgen şapka takma özgürlüğü varsa benim de onaylamadığım şeyi söyleme özgürlüğüm var diyordum.
Hem genel olarak ticari sektör haline gelmiş bu tip kutlamaların tamamına karşı olduğum için böyle düşünüyordum hem de peygamber efendimizin hristiyan ve yahudilere, sofra duası etmek, oruç tutmak gibi konularda dahi benzememeye çalışması sebebiyle çok da yumuşak bakmıyordum.
Gel gelelim beş sene gibi bana göre uzun bir zaman hristiyan bir ülkede yaşayınca bir aydınlanma yaşadım sanki.
Adamların koca senede hepi topu bir Noel ‘i var yahu ! Bizim gibi onlarca bayramı, seyranı, dini, milli, mahalli kutlaması yok ki…
Senede bir kez şehri süsleyip bir masada yemek yeyip, hediyeleşiyorlar. Bir de Cadılar Bayramı bitti gitti. Ülkenin kurtuluşu olarak kutlanan bir günleri var onda bile yaptıkları tek şey, havai fişek patlamasını izlemek. Bizde o evlilik teklifinde yapılıyor artık, öyle sıradanlaştı. Hatta Fransa bu sene futbolda dünya kupasını kazandı, biraz otomobillerle tur attılar, sevindiler, eğlendiler ki beş senede en coşkun olarak gördüğüm andır kendilerini.
E biz zaten düğünlerde yapıyoruz o coşkulu konvoyu. Asker uğurlaması diye bir şey var ki dünya kupası sevinci sönük kalır yanında.
Zaten dünya kupasını kazansak, tahmin ediyorum sevinç gösterilerimiz uzaydan rahatlıkla izlenir.
Kına gecelerimizdeki, düğünlerimizdeki, sünnet merasimlerimizdeki eğlencelerden on noel kutlaması çıkar. Çeyrek altın sırası desen dünyadaki tüm hediyeleşmelerin kralıdır, son noktasıdır yani. Aşiret düğünlerindeki altın kemerleri, saçılan paraları falan saymıyorum bak.
Bir masa etrafında toplanıp yeme içme desen ; bizim kadınların ayda bir yaptığı gün masaları buncağızların noel masasını sopayla döver. O hindi ayağa kalkıp selam verir bizim masalara.
Sehir süslemeyiz bak, onun yerine bol bol düğün salonu süsleriz.
Iyi hoş, anladık ama aydınlanma bunun neresinde derseniz. Tam olarak şurasında ; bize kutlama lazım arkadaş !
Yani biz hristiyan adeti falan diye kutluyor değiliz bu yılbaşını. Bir sebep olsun da kutlama yapalım peşindeyiz millet olarak.
Yetmiyor demek ki, hali hazırdaki bunca kutlama.
Son zamanlarda Halloween yani cadılar bayramı bile kutlanmaya başladı ülkemizde. Simdilik sadece sosyetik ve ünlü kesimde kutlanıyor ama halka inmesi an meselesi diye düşünüyorum.
Medya sayesinde öğrendiğimiz ne kadar kutlama varsa hemen alıp uyguluyoruz. Yani, geleneksel ya da sosyal medya aracılığıyla başka ülke, başka din ve başka kültürlere ait herhangi bir kutlama yarın öbür gün meşhur olursa onu da alır kutlarız. Hatta en iyi de biz kutlarız.
Neticede bugün İstanbul, dünyanın en büyük şehirleriyle yarışır yeni yıl hazırlıkları ve süslemeleri konusunda.
Biz hem baby shower, hem bebek mevlüdü yapan insanlarız. Hem kına gecesi, hem bekarlığa veda partisi yaparız. Doğum günleri, sünnetler, Kur’an’a geçiş partileri,diş buğdayı, cinsiyet açıklama partisi, çocuğum tuvaletini yapıyor partisi vs… saymakla bitmez.
Yılbaşı gecesi deli gibi eğlenseniz de ertesi gün ; eğer günün tarihini yazmanız gereken bir işte çalışmıyor (öğretmen olup ders defterini imzalamak gibi ) ve yanlışlıkla 2019 yerine 2018 yazmıyorsanız hayatınızda hiçbir şey değişmeyecek demektir.
Etrafa çöp atan, hayvanlara zarar veren, insanları her ne gerekçe ile olursa olsun ayrıştıran bir kimseyseniz eğer, muhtemelen 1 Ocak’ta da aynı insan olmaya devam edeceksiniz.
Güneş takvimine göre bir sene bittiği için ille de bir şeyler yapmak istiyorsak; geçen o koca senede ne yaptığımızı, nasıl gerçirdiğimizi düşünüp bir hesap kitap yapabiliriz. Neticede bir sene daha kayıp gitmiş elimizden, nasıl geçirdik? Dünyaya, insanlığa faydalı ne yaptık?
Zaten bence; bir tarafında bu kadar acı, savaş, açlık, zulüm varken; bir tarafının sırf güneşin etrafında bir tur döndü diye böyle çılgınca eğlenmesi dünyanın bile gücüne gidiyordur.